REGAİB KANDİLİ
لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ:
“Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (TEVBE SURESİ – 128. AYET)
Allah katında zamanların değeri birbirine eşittir. Fakat bazı zamanlarda zuhura gelen ulvî hadiseler, o vakte diğer zaman dilimlerinden daha üstün bir değer kazandırır. Recep ayının ilk Cuma gecesine tesadüf eden REGAİB KANDİLİ de bu müstesna zamanlardan biridir.
REGAİB, ihsanlar ve bol vergiler manasındadır. Allah’ın kullarına lütfunun çokluğu, kereminin bolluğu ve pek çok suçluyu bağışlaması sebebiyle bu geceye REGAİB GECESİ adı verilmiştir. Bu mübarek gece, değerli zamanlardan biridir. Leyle-i Regaib sebebiyle Rabbimiz, pek çok günahkârların hatalarını, sonsuz rahmetiyle bağışlar. Regaib gecesinin bu değeri nereden kazandığı hususunda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri; Hz Âmine validemizin böyle bir gecede Hz Peygamber (SAV)’e hamile olduğunu anladığı veya böyle bir gecede Hz Abdullah ile evlenip gerdeğe girdiği nokta-i nazarıdır.
Doğum tarihi ile ana rahmine intikal zamanı arasındaki zamanı arasındaki müddetin, doğum müddetinden eksik olma ihtimali, şu şekilde izah ve telif edilmektedir: Araplar, cahiliye döneminde bile Recep ayına hürmet gösterirlerdi. Bu ay girince dövüş ve savaş yapmazlar, çapulculukta bulunmazlardı. Fakat geçim sıkıntısına düştüklerinde, ayların isimlerinde değişiklikler yaparlar ve bu durumu kabilelere ilan ederlerdi. Cemaziyel ahir’e Recep, Recep’e Cemaziyel ahir derlerdi. Bu şekilde hareket etmekle kendilerince, savaşa izin hükmü çıkarırlardı. Hz Peygamber (SAV)’in anne ve babası, ay isimlerinde değişiklik yapılan bir yılda evlenmişlerdi. Aslında evlendikleri ay, Cemaziyel ahir idi. İsim değişikliği yapılması nedeniyle Recep ayı diye anılmış ve halk arasında da böyle yayılmış bulunmaktadır.
Kâinatı kaplayan küfür bulutlarını dağıtacak, kalplere yerleşmiş batıl inançları değiştirip iman nurunu yerleştirecek olan Hz Muhammed (SAV)’in ana rahmine intikali, dünya tarihinde büyük bir dönüm noktasıdır. Zira küfrün ve putperestliğin amansız düşmanı, hidayetin rehberi, fikirlerin fatihi, fakirlerin hamisi, terakkinin teşvikçisi, ins ve cinnin peygamberinin dünyaya şeref vereceği zaman yaklaşmaktaydı.
Meyusların ümitgâhı, yolunu şaşıranların rehberi, perişan toplulukların penahı bulunan Hz Muhammed (SAV)’in nuru, Hz Abdullah’ın alnından Hz Amine’nin alnına intikal etmişti. Çok geçmeden doğacak, küfrü ve cehli kovacaktı. Zaman zarfına sığmayacak bir büyüklüğe sahip olan Hz Muhammed (SAV)’in dünyaya teşrifi, zamana, mekâna, insanlara ve cinlere şeref kazandıracaktı.
Hz Peygamber (SAV)’in pederi Hz Abdullah, Abdülmüttalib’in onuncu ve sonuncu oğlu idi. O, Kureyş erkeklerinin huy ve yaratılış itibarıyla en güzeli idi. Kardeşlerinin arasında en güzel ve en iffetli olanı idi. O, Hz Yusuf (AS)’ın, Mısır kadınları ve bilhassa Kıtfır’ın hanımı tarafından maruz bırakıldığı yakışıksız tekliflerle karşılaşıyor fakat asla edebini bozmuyordu.
Hz Abdullah babası ile birlikte Kâbe’nin yanında bulunurken Varaka b. Nevfel’in kız kardeşi Rukayye (veya Fatıma) oradan geçerken, Hz Abdullah’ın yüzünde parlayan nuru görmüş ve şaşırmıştı. Geleceği mukaddes kitaplarda haber verilen ahir zaman peygamberi ile Abdullah’ın bir alakası olabileceğini düşünerek ve utanıp sıkılmayı bir kenara bırakarak: “Benimle birleşmeyi kabul edersen sana yüz deve var.” demişti. Hz Abdullah, edebini muhafaza etmiş ve bu teklif karşısında ölümün daha kolay olacağını söyleyerek icabet etmemişti.
Hz Peygamber (SAV)’in nuru kimin alnında bulunduysa onun özü aydın, yüzü aydın, gözü aydındı. O, nur-u Muhammedî’nin tenvir etmesiyle, eşyanın esrarını ve eşhasın efkârını müşahede ediyordu. Âlemlere ve âdemlere rahmet olan Peygamberimiz (SAV),babası Abdullah’ı korumuş oluyordu. Hz Nuh (AS), tufan sırasında gemide bulunurken Nur-u Muhammedî onun alnında; Hz İbrahim (AS) ateşe atıldığı sırada O, Hz İbrahim (AS)’ın sulbünde bulunuyordu.
Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:
“Ben, anamın rüyası, babam Hz İbrahim (AS)’ın duası ve Hz İsa (AS)’ın müjdesiyim.”
Kur’an, bu durumu şöyle ifade eder:
رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ
وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ العَزِيزُ الحَكِيمُ:
“Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.” (BAKARA SURESİ – 129. AYET)
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّراً بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ:
“Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrail oğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.” (SAFF SURESİ – 6. AYET)
Hz Peygamber (SAV)’in annesinin rüyasına gelince; Hz Âmine, yanına Ümmü Eymen’i alarak Medine’ye gitmişti. Orada hem kocası Abdullah’ın kabrini ziyaret edecek, hem de akrabalarını ziyaret edecekti. Burada bir ay kadar kalmış ve hastalanmıştı. Mekke’ye dönmek üzere yola çıktılar. Ebva köyüne geldiklerinde hastalığı şiddetlendi. Orada istirahat ederken hayattan ayrılmakta olduğunu anladı ve oğlunun yüzüne hasretle baktı ve şu beyitleri inşâd ettikten sonra ruhunu teslim etti:
“Ey oklarla kur’a atıldığı sabah dehşetli bir ölüm korkusu çekmekten yüz deve yemin fidyesi karşılığında kurtulan Abdullah’ın oğlu! Allah, sende olanı mübarek ve devamlı kılsın. Eğer rüyada gördüğüm şey, tabir ettiğim gibi doğru çıkarsa, sen hill ve harem sahasındaki insanlara ve cinlere, helal ve haramı bildirmek için iyi bir kimse olan büyük baban İbrahim’in dini İslam’ı yaymak üzere peygamber olarak gönderileceksin. Kavimlerle birlikte devam edip gelen putlara tapmaktan Allah seni nehyetti. Her canlı ölür, her yeni eskir, yaşlanan herkes yok olur gider. Ben de öleceğim. Fakat namım ebedî kalacaktır. Temiz bir evlat dünyaya getirdim.”
Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:
“Allah, İsmail (AS)’ın oğulları içinden Kinane’yi seçti. Kureyş’i de Kinane arasından seçti. Kureyş’in içinden de Haşim oğullarını seçti. Beni de Haşim oğulları arasından ıstıfa buyurdu.”
Diğer bir hadis-i şerif te şöyledir:
“Tertemiz babaların sulblerinden tertemiz anaların rahimlerine intikal etmekten hiç ayrılmadım.”
Bu hadis-i şerif’te işaret edilen soy temizliği, Hz Peygamber (SAV)’in dede ve ninelerinden hiç birinde şirk üzerinde bulunan bir fert olmadığını ifade etmekte ve onun ecdadı arasında nikâhsız bir evlilik yapan olmadığını açıkça belirtmektedir.
Bu geceyi ihya etmek için namaz kılınmalı, tövbe ve istiğfar edilmeli, Kur’an-ı Kerim okunmalı ve Hz Peygamber (SAV)’e salâvat okunmalıdır. Müminler, bu gecenin mana faziletini bir birlerine anlatıp din kardeşlerinin kandilini tebrik etmeli ve gecenin feyzini ruhlarına sindirmelidiler.
KAYNAK : KÜRSÜDEN MÜMİNLERE VAAZLAR MEHMET EMRE