Hadis ilmi, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile ilgili rivayetleri sened ve metin yönüyle inceleyen, hadisleri değişik biçimleriyle değerlendiren ve bu değerlendirmenin usul ve kaidelerini belirleyen ilim dalıdır.
Hadis ilminin amacı bize, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin söz, fiil, hal ve vasıflarını bildirmektedir. Bu özelliğiyle „İlmu’r-Rivaye“, „İlmu’l-Ahbar“ ve „İlmu’l-Asar“ gibi isimlerle de anılmaktadır. Bu ilim dalının „Hadis ilimleri“ olarak bilinen bir çok alt kolları vardır.
Hadis ilmi, „Rivayetu’l Hadis“ ve „Dirayetu’l Hadis“ olmak üzere iki alt disiplinden oluşmaktadır.
-Rivayetu’l Hadis ilmi, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin söz, fiil ve takrirleriyle ilgili rivayetlerin belirlenmesini ve sonraki nesillere aktarılmasını konu edinir. Bu rivayetler; cami, sünen, müsned ve mu’cem gibi hadis kitap türleri içerisinde toplanmışlardır.
-Dirayetu’l Hadis ilmi ise, hadisin sened ve metninin incelenmesi ile ilgili kuralları tespit eder ve hadisin gerçekten Rasulullaha ait olup olmadığının ölçülerini belirler. “Hadis usulü” olarak da bilinen bu ilim dalının amacı, rivayetlerin şartları ve çeşitlerini, ravilerin taşıması gereken özellikleri belirlemek ve hadis metinlerini incelemektir.
Hadis ilmi, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin sözlerinin sonraki dönemlere taşınarak yaygınlaşmasını sağlamıştır. Hadis ilmi bu özelliğiyle Peygamber Efendimizin tanınıp örnek alınması konusunda önemli bir hizmet görmektedir. Zira onun tanınması Kur’an’ın doğru anlaşılması açısından çok önemlidir çünkü onun hayatı Kur’an’ın uygulanmasından ibarettir.
Sünnet ve hadisler, vahyin bir tür meal ve mefhumu niteliği ve Peygamberin nubuvvet melekesinin neticesi olarak zımnen vahiydir. Vahy-i gayr-i metluvv.
Rasulullahın Sünneti, ayetleri tefsir eder, mücmelini açıklar, mutlak olarak bildirilmiş olanları belli kayıtlara bağlar, genel anlamlı lafızları özel manalara tahsis eder. “Kendilerine ne indirildiğini anlatma” yetkisi, bütün bunları kapsar.
Zaten bizzat Kur’an-ı Kerim “Peygamber size ne getirdi ise onu alın; size neyi yasak etti ise ondan da kaçının.” (Haşr suresi 7) emrini vermiş, Sünnetin dindeki yerini ve hukuki bağlayıcılığını duyurmuştur. Allah ve Rasulünün hüküm verdiği herhangi bir konuda hiçbir Müslüman için seçim (muhayyerlik) yoktur.
“Kim Rasulullaha itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa suresi 80)
“Peygamberin emrine aykırı davrananlar başlarına bir belanın gelmesinden” sakınmalıdırlar.” (Nur suresi 63)
Netice itibariyle Sünnet, Allah’ın kitabının Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından yapılmış evrensel yorumudur. Hadisler de bu yorumun yazılı belgeleridir.
Efendimiz aleyhisselamın görevi tebliğ etmek ve gerekli açıklamaları yapmaktı ve o bu görevini yerine getirmiştir. Onun tebliğ ve açıklamalarının sonraki kuşaklara ulaştırılmasında ise öncelikle Sahabenin rolü çok büyüktür. Hadislerin korunması ve sonraki kuşaklara aktarılması gayreti Sahabeden sonraki dönemde de sürdürülmüştür.
Hadis rivayetinin kurallarıyla ilgili ilk uygulamalar hicri 1.asırdan itibaren başlamıştır. Ancak bu uygulamalar yalnızca ravilerin güvenirliğinin sorgulanmasından ibaretti ve henüz yazılmamış sözlü kurallara dayandırılıyordu. Hicri 2.asrın başlarından itibaren Tedvin çalışmaları başlamış ve böylece hadisler toplanmıştır.
Hadis usulü ile ilgili müstakil ve kapsamlı eserlerin yazılması ise hicri 4.asrın başlarına denk gelmektedir. Rasulullaha ait olmayan sözler anlamına gelen uydurma hadislerin tespitinde hadis ilminin büyük hizmetleri olmuştur. Bu hadisler, Sünnete yönelik ciddi bir tehdit oluşturmaya başlamıştır. Bu tehlikeli gidişi gören İslam alimleri, öne sürülen hadislerin Efendimiz aleyhisselama ait olup olmadığını belirlemek amacıyla bazı kurallar belirlemişler ve bu kurallara uymayan hadisleri kabul etmemişlerdir. (hicri 1.asrın sonlarına doğru isnad sistemi oluşmuştur)
Not:
Bilgiler, İmam Hatip Lisesi “Hadis” ders kitabı ve Prof. Dr. İsmail Lütfi ÇAKAN'ın “Hadis Usulü” kitabından derlenmiştir.
Kaynak: benatalislam.wordpress.com