يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ وَلَا تَقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا
Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.
وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ عُدْوَانًا وَظُلْمًا فَسَوْفَ نُصْلِيهِ نَارًا وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا
Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah'a çok kolaydır[1].
Rasulullah buyurdu ki:
مَا أَكَلَ أَحَدٌ طَعَامًا قَطُّ خَيْرًا مِنْ أَنْ يَأْكُلَ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ وَإِنَّ نَبِيَّ اللَّهِ دَاوُدَ عَلَيْهِ السَّلَامُ كَانَ يَأْكُلُ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ
Hiç kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah’ın Peygamberi olan Davut da kendi elinin emeğini yerdi.[2]
Rasulullah, bir sabah ashabı ile oturup sohbet ediyordu. O sırada kuvvetli bir genç erkenden iş yerine doğru geçti. Ashaptan bazıları onun hakkında şöyle dedi:
يَا رَسُولَ اللهِ: لَوْ كَانَ هَذَا فِي سَبِيلِ اللهِ؟
“Ey Allah’ın Rasulü! Keşke gençliğini ve gücünü Allah yolunda değerlendirseydi. Erkenden dünyalık kazanmaya gideceğine, buraya gelip birkaç şey öğrenseydi” Rasûlullah onlara şu cevabı verdi:
إِنْ كَانَ خَرَجَ يَسْعَى عَلَى وَلَدِهِ صِغَارًا فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللهِ،
“Öyle demeyin! Şayet bu genç küçük çocuğunun ihtiyacını temin etmek için gidiyorsa o Allah yolundadır,
وَإِنْ كَانَ خَرَجَ يَسْعَى عَلَى أَبَوَيْنِ شَيْخَيْنِ كَبِيرَيْنِ فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللهِ،
Eğer yaşlı anne babasının ihtiyaçlarını temin etmek için gidiyorsa bu kişi Allah yolundadır.
وَإِنْ كَانَ يَسْعَى عَلَى نَفْسِهِ يُعِفُّهَا فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللهِ،
Eğer kendini iffetli tutmak için gidiyorsa o Allah yolundadır.
وَإِنْ كَانَ خَرَجَ رِيَاءً وَمُفَاخَرَةً فَهُوَ فِي سَبِيلِ الشَّيْطَانِ
Fakat bu kişi insanlara karşı gösteriş ve övünmek için çalışıyorsa şeytanla beraber ve şeytanın yolundadır” [3]
Muaz b. Abdullah’ın amcası anlatıyor: “Biz bir cemaatte idik. Rasulullah da yanımıza çıkageldi… Oradakilerin zenginlik hususunda sohbete daldıkları bir esnada Hz. Peygamber şöyle buyurdu;
لَا بَأْسَ بِالْغِنَى لِمَنْ اِتَّقَى وَالصِّحَّةُ لِمَنْ اِتَّقَى خَيْرٌ مِنَ الْغِنَى
“Muttaki için zenginliğin bir zararı yok, ancak sıhhat, muttaki için zenginlikten daha hayırlıdır”[4]
Rasulullah buyurdu ki:
أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا اللَّهَ وَأَجْمِلُوا فِي الطَّلَبِ، فَإِنَّ نَفْسًا لَنْ تَمُوتَ حَتَّى تَسْتَوْفِيَ رِزْقَهَا وَإِنْ أَبْطَأَ عَنْهَا، فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَجْمِلُوا فِي الطَّلَبِ، خُذُوا مَا حَلَّ، وَدَعُوا مَا حَرُمَ
“Ey insanlar! Allah’tan hakkıyla sakının ve (dünyevi) talepte mutedil olun. Zira hiçbir kimse (Allah’ın kendisine takdir ettiği) rızkını eksiksiz elde etmeden ölmez. Rızkı gecikse bile ona kavuşacaktır. Öyleyse Allah’tan hakkıyla sakının ve (dünyevi) talepte mutedil olun, helal olanı alın ve haram olanı terk edin.”[5]
Lokman Hekim’in hikmetleri arasında oğluna şunları söylediği yer alır;
“Ey oğul! Helâl kazanç ile yoksulluktan korun. Yoksul düşen kimse üç musibetle karşılaşır:
Birincisi, din zayıflığıdır. Çünkü fakirlik insanı kötülüğe sürükler.
İkincisi, akıl zayıflığıdır. Çünkü ihtiyaç düşüncesi insanı şaşırtır.
Üçüncüsü, mürüvveti ve insanlığı kaybolur.” [6]
Hz. Ömer şöyle buyurmuştur:
لَا يَبِعْ فِي سُوقِنَا إِلَّا مَنْ قَدْ تَفَقَّهَ فِي الدِّينِ
“Bizim çarşımızda ancak dini bilen kimseler satış yapsın!”[7]
******
İbn Abidin farz-ı ayn ilimleri sayarken şöyle demektedir:
“… Meslek erbabına ve bir şeylerle meşgul olan herkese, o mevzudaki haramdan kaçınabilmesi için onunla ilgili ilmi ve ona terettüp eden ahkamı öğrenmesi farzdır. Dolayısıyla alış-veriş ile ilgili bilgiler de bu meselelerle uğraşan kimselere farzdır.”
رِجَالٌ لَا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ
Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.[8]
Rasulullah buyurdu ki:
التَّاجِرُ الْأَمِينُ الصَّدُوقُ الْمُسْلِمُ مَعَ الشُّهَدَاءِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Güvenilir ve dürüst satıcı, kıyamet günü şehitlerle beraberdir.[9]
Rasulullah buyurdu ki:
إِنَّ التُّجَّارَ يُبْعَثُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فُجَّارًا إِلَّا مَنِ اتَّقَى اللَّهَ وَبَرَّ وَصَدَقَ
“Kıyamet günü tüccarlar günahkarlar olarak diriltileceklerdir. Ancak Allah’tan sakınanlar, iyilik yapanlar ve doğruluktan ayrılmayanlar müstesnadır.[10]
Ebu Hureyre anlatıyor: Rasulullah çarşıda bir yiyecek yığınına rastlayınca elini yığına daldırıp çıkarınca parmaklarına yaşlık bulaştı. Satıcıya; “Ey mal sahibi, nedir bu?” diye sordu. Satıcı; “Ey Allah’ın Rasulü, yağmur ıslattı” deyince Rasulullah şöyle dedi:
أَفَلَا جَعَلْتَهُ فَوْقَ الطَّعَامِ كَيْ يَرَاهُ النَّاسُ مَنْ غَشَّ فَلَيْسَ مِنِّي
“Bu yaşlığı üste getirip herkesin görmesini sağlayamaz mıydın? Kim bizi aldatırsa o bizden değildir!”[11]
******
Sahabeden Ukbe b. Amir şöyle dedi:
“Müslüman bir kimsenin, bir malda kusur olduğunu bildiği halde müşteriye haber vermeden satması haramdır.”
Yunus b. Ubeyd adındaki bir tüccarın dükkanında 200 dirhemden 400 dirheme kadar muhtelif fiyatlarda kumaşlar varmış. Yunus b. Ubeyd bir defa kardeşinin oğlunu dükkanda bırakıp namaza gitmiş. Dönüşte birisinin elinde kumaş görmüş ve kendi dükkanındaki 200 dirhemlik kumaşlardan olduğunu anlamış.
Adama: Kumaşı kaça aldın? Diye sormuş.
Adam: Dörtyüz dirheme aldım, demiş.
Yunus: - Aldanmışın, kumaşın değeri 200 dirhemdir, geri dön paranın üstünü al, demiş
Adam: - Bu kumaş bizim orda 500 dirhem de eder, aldanmış değilim, demiş.
Yunus: - Hayır, olmaz, götür kumaşı geri ver. Öğüt vermek, dünya kârından hayırlıdır, deyince adam kumaşı dükkana götürmüş ve iki yüz dirhemini geri almış.
Yunus yeğenine dönmüş: - Allah'tan korkmadın mı, iki yüz dirhemlik kumaşı dört yüz dirheme nasıl verdin? Müslümanlara öğüt vermeyi terkettin. Müşterinin bu konudaki bilgisizliğinden yararlanarak iki yüz dirhemlik kumaşı iki katına dört yüz dirheme sattın, böyle olur mu? diyerek onu azarlamış.
Yeğeni: - Vallahi o malı kendi rızası ile aldı, deyince,
Yunus b. Ubeyd: - Peki, o razı oldu, senin vicdanın buna nasıl rıza gösterdi, dedi.[12]
Rasulullah buyurdu ki:
اَلْحَلِفُ مَنْفَقَةٌ لِلسَّلْعَةِ مَمْحَقَةٌ لِلْكَسْبِ
“(Ticarette yalan) yemin, mala rağbeti arttırır ama kazancı giderir.[13]
******
Rasulullah buyurdu ki:
يَا مَعْشَرَ التُّجَّارِ إنَّ الْبَيْعَ يَحْضُرُهُ الْحَلِفَ وَالْكَذِبُ فَشُوبُوهُ بِالصَّدَقَةِ.
“Ey tüccarlar! Satış işine yemin ve yalan karışmaktadır. Sizler sadaka karıştırın.”[14]
وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ {1}
1. Eksik ölçüp noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun!
اَلَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ {2}
2. Onlar insanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam,
وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ {3}
3. Onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise eksik ölçer ve tartarlar.
أَلَا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ {4}
4. Onlar düşünmezler mi ki, tekrar diriltilecekler!
لِيَوْمٍ عَظِيمٍ {5}
5. Büyük bir günde
يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ {6}
6. Öyle bir gün ki, insanlar o günde âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır.[15]
وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَـهٍ غَيْرُهُ وَلَا تَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ إِنِّي أَرَاكُمْ بِخَيْرٍ وَإِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ مُحِيطٍ
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin! Sizin için ondan başka tanrı yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Zira ben sizi hayır (ve bolluk) içinde görüyorum. Ve ben, gerçekten sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.
وَيَا قَوْمِأَوْفُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ وَلَا تَبْخَسُواالنَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın.
بَقِيَّةُ اللَّهِ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ وَمَا أَنَا عَلَيْكُمْ بِحَفِيظٍ
Eğer mümin iseniz Allah'ın (helâlinden) bıraktığı (kâr) sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinize bir bekçi değilim.[16]
İbn Abbas anlatıyor: Hz. Peygamber ölçek ve terazi kullananlara şöyle hitap etti:
إِنَّكُمْ قَدْ وُلِّيتُمْ أَمْرَيْنِ هَلَكَتْ فِيهِ أُمَمٌ سَالِفَةٌ قَبْلَكُمْ
“Sizler bizden önce gelip geçen kavimleri helak eden iki işi üzerinize almış bulunmaktasınız.”[17]
Rasulullah buyurdu ki:
اَللَّهُمَّ بَارِكْ لِأُمَّتِي فِي بُكُورِهَا
Allah’ım! Ümmetime, günün ilk vakitlerinde yaptıkları işi bereketlendir.”[18]
Enes b. Malik anlatıyor:
غَلَا السِّعْرُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَقَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، سَعِّرْ لَنَا،
Rasulullah zamanında fiyatlar artmıştı. Halk ona müracaat ederek; “Ey Allah’ın Rasulü! Fiyatları siz düzenleseniz” dediler. Hz. Peygamber şu cevabı verdi:
فَقَالَ «إِنَّ اللَّهَ هُوَ المُسَعِّرُ، القَابِضُ، البَاسِطُ، الرَّزَّاقُ، وَإِنِّي لَأَرْجُو أَنْ أَلْقَى رَبِّي وَلَيْسَ أَحَدٌ مِنْكُمْ يَطْلُبُنِي بِمَظْلِمَةٍ فِي دَمٍ وَلَا مَالٍ»
"Fiyatları koyan Allah'tır. Rızkı veren, artırıp eksilten de O'dur. Ben ise, hiç kimse benden ne kan ne de mal hususunda hak talebinde bulunmaz olduğu halde Allah'a kavuşmamı diliyorum.”[19]
Kayle Ümmü Beni Emmar anlatıyor: Rasulullah’ın yaptığı umrelerden birinde kendisine Merve’de yaklaştım ve şöyle sordum: “Ey Allah’ın Rasulü! Ben ticaret yapan bir kadınım. Bir şeyi satın almak istediğim zaman arzulağımdan daha düşük bir fiyat teklif ediyorum. Sonra yavaş yavaş arttırarak düşündüğüm fiyata geliyorum.
Bir şeyi satacağım zaman da önce istediğimden daha yüksek bir fiyat teklif ediyor, sonra yavaş yavaş inerek arzuladığım fiyata geliyorum (böyle yapmama ne dersin?)” Şu cevabı verdi:
لَا تَفْعَلِي يَا قَيْلَةُ إِذَا أَرَدْتِ أَنْ تَبْتَاعِي شَيْئًا، فَاسْتَامِي بِهِ الَّذِي تُرِيدِينَ، أُعْطِيتِ أَوْ مُنِعْتِ، وَإِذَا أَرَدْتِ أَنْ تَبِيعِي شَيْئًا، فَاسْتَامِي بِهِ الَّذِي تُرِيدِينَ، أَعْطَيْتِ أَوْ مَنَعْتِ
“Ey Kayle, böyle yapma. Bir şey satın almak istediğin zaman düşündüğün fiyatı söyle, sana verilsin veya verilmesin. Bir malı satmak istediğin zaman da versen de vermesen de satmak istediğin fiyatı söyle.”[20]
Hz. Peygamber buyurdu ki:
اَلبَيِّعَانِ بِالْخِيَارِ مَا لَمْ يَتَفَرَّقَا، - أَوْ قَالَ: حَتَّى يَتَفَرَّقَا - فَإِنْ صَدَقَا وَبَيَّنَا بُورِكَ لَهُمَا فِي بَيْعِهِمَا، وَإِنْ كَتَمَا وَكَذَبَا مُحِقَتْ بَرَكَةُ بَيْعِهِمَا
“Alış veriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkça (vazgeçmekte) muhayyerdirler. Taraflar alış verişi sıdk ve doğruluk üzere yapar, (kusuru) beyan ederlerse alış verişleri her ikisi hakkında mübarek kılınır. Yalan söylerler, (kusurları) gizlerlerse, belli bir kar sağlasalar bile alış verişleri bereketini kaybeder.[21]
Rasulullah buyurdu ki:
لَا تَنَاجَشُوا، وَلَا يَبِعِ الْمَرْءُ عَلَى بَيْعِ أَخِيهِ، وَلَا يَبِعْ حَاضِرٌ لِبَادٍ، وَلَا يَخْطُبِ الْمَرْءُ عَلَى خِطْبَةِ أَخِيهِ، وَلَا تَسْأَلِ الْمَرْأَةُ طَلَاقَ الْأُخْرَى لِتَكْتَفِئَ مَا فِي إِنَائِهَا
«(Alıcı olmadığınız hâlde, fiyatları kızıştırmak için) müşteri ile satıcının aralarına girmeyin! Bir kimse kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın. Şehirli köylü namına mal satmasın! Bir kimse kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür göndermesin! Kadın da başka bîr kadının kabındakini boşaltmak için onun boşanmasını istemesin!»[22]
Rasulullah buyurdu ki:
الْجَالِبُ مَرْزُوقٌ وَالْمُحْتَكِرُ مَلْعُونٌ
Malını satışa arz eden rızka erer, karaborsacı da lanete uğrar.[23]
Rasulullah buyurdu ki:
إِنَّ رَجُلًا كَانَ فِيمَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ، أَتَاهُ الْمَلَكُ لِيَقْبِضَ رُوحَهُ، فَقِيلَ لَهُ: هَلْ عَمِلْتَ مِنْ خَيْرٍ؟ قَالَ: مَا أَعْلَمُ، قِيلَ لَهُ: اُنْظُرْ، قَالَ: مَا أَعْلَمُ شَيْئًا غَيْرَ أَنِّي كُنْتُ أُبَايِعُ النَّاسَ فِي الدُّنْيَا وَأُجَازِيهِمْ، فَأُنْظِرُ الْمُوسِرَ، وَأَتَجَاوَزُ عَنِ الْمُعْسِرِ، فَأَدْخَلَهُ اللَّهُ الجَنَّةَ
“Sizden önce yaşamış olan birisine ruhunu kabzetmek üzere melek geldi ve adama sordu, “Bir hayır işledin mi?” Adam; “Bilmiyorum” diye cevapladı. Melek tekrar; “Hele bir düşün (belki hatırlarsın)” dedi. Adam; “Bir şey hatırlamıyorum, ancak dünyada iken insanlarla alış veriş yapardım. Bu muamelelerimde zengine ödeme vadesini uzatır, fakire de kolaylık gösterirdim.” dedi. Allah da onu affedip cennetine koydu.”[24]
******
Rasulullah buyurdu ki:
رَحِمَ اللَّهُ رَجُلًا سَمْحًا إِذَا بَاعَ وَإِذَا اشْتَرَى وَإِذَا اقْتَضَى
“Allah satarken, alırken ve borç öderken kolaylık sağlayan kişiye rahmet etsin.”[25]
[1] Nisa, 4/29-30.
[2] Buhari.
[3] Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 19/129; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 4/325.
[4] İbn Mace, İbn Hanbel.
[5] İbn Mace.
[6] Savî, Tefsîr, 3/56; Gazâlî, İhyâ, 1/763; Kimyâ-yı Saâdet, s. 230; Heytemî, el-Fetâva’l-Hadîsiyye, s. 44.
[7] Tirmizi.
[8] Nur, 24/37.
[9] İbn Mace.
[10] Tirmizi, İbn Mace.
[11] Müslim.
[12] Gazzali, İhya.
[13] Buhari, Müslim.
[14] Ebu Davud, Tirmizi.
[15] Mutaffifin, 83/1-6.
[16] Hud, 11/84-86.
[17] Tirmizi.
[18] Ebu Davud.
[19] Tirmizi, Ebu Davud.
[20] İbn Mace.
[21] Buhari.
[22] Müslim.
[23] İbn Mace.
[24] Buhari, Müslim.
[25] Buhari.