Aile Olmak Aile Olmak Aile fertleri arasında saygı, sevgi, şefkat, merhamet, hoşgörü, bağışlama gibi erdemli davranışların geliştirilmesi ve aile içerisinde yaşatılması, günümüz insanının vakit geçirmeden ilk yapacak olduğu işler arasında yer almalıdır. Bu erdemli davranışlardan yoksun yetişen nesiller, zamanla hoşgörüsüz ve saygısız olmakta ve bunun acısını ilk plânda anne ve babalar, zamanla ise bütün bir cemiyet çekmekte ve toplum âdeta dejenere olarak ahlâkî değerleri, moral değerleri tümden yok olmaktadır. Aile, toplumun ana temeli olduğunun kaçınılmaz bir gerçekliği, günümüz milletleri tarafından çok daha iyi anlaşıldığı muhakkaktır. İnsanoğlunun yaratılışından bu yana var olan bu gerçek zaman içerisinde, özellikle aile kurumunun önemsenmediği dönemlerde toplumlarda dejenere başlamış ve insanlık aileye verilmesi gereken önemi vermediğinden dolayı ağır bedeller ödemiştir. Bu gün de cemiyeti rahatsız eden olumsuz bazı tutum ve davranışlar sergileyen, gerek fikri plânda gerekse pratik hayat içerisinde ahlâkî değer ve yargılardan uzak, kötü alışkanlıklara müptelâ, (tinerci, eroinman, gaspçı, uyumsuz) gibi davranışlar sergileyen, yine bu toplumun bazı genç evlatları, huzurlu bir aile ortamından, aile sıcaklığından, olması gereken bir aile terbiyesinden yoksun ve yıkılmış ailelerin çocukları olduğu gerçeği çok daha iyi anlaşılmakta ve ailenin önemi bir o kadar daha ehemmiyet kazanmaktadır. Günümüzde her iş için örnek bir model aranır. Öğretmenlikte, ticarette, sanatta, her şeyin bir standardı tespit edilmiş ve bu standartlara göre işler yürütülmekte ve bu şekilde başarılı olunmaktadır. İnsanın yetiştirildiği ilk terbiye ocağı hiç şüphesiz ki aile ocağıdır. Bu ocak iyi korunmalı ve bunun yerini farklı düşünce ve davranışlar almamalı çünkü aile yerini başka bir anlayış ve yaşantıya bırakırsa, toplum kendi kendini yok etmeye başlamış demektir. Aileyi oluşturan kişilerin başında gelen anne ve babalar, yetiştirdikleri çocuklara iyi örnek olmazlarsa, okul döneminde görecekleri eğitimde de ailenin önemini genç dimağlara yerleştirilmezse, cemiyetin ana temelleri yıkılmaya başlamıştır. Aile fertleri arasında saygı, sevgi, şefkat, merhamet, hoşgörü, bağışlama gibi erdemli davranışların geliştirilmesi ve aile içerisinde yaşatılması, günümüz insanının vakit geçirmeden ilk yapacak olduğu işler arasında yer almalıdır. Bu erdemli davranışlardan yoksun yetişen nesiller, zamanla hoşgörüsüz ve saygısız olmakta ve bunun acısını ilk plânda anne ve babalar, zamanla ise bütün bir cemiyet çekmekte ve toplum âdeta dejenere olarak ahlâkî değerleri, moral değerleri tümden yok olmaktadır Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde: “Ey insanlar! Aranızda iki şey bıraktım ki, onlara sarıldığınız müddetçe asla sapıklığa düşmezsiniz. Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve benim ehl-i beytim. (Tirmizi, Menakıp, 31, 5/3788) buyurarak, gerek dünya gerek ahiret ve gerekse aile hayatımızda bizim huzurlu olabileceğimiz ölçüleri iki cümlede özetlemektedir. Kur’an, bizlerin hem dünya hem de ahirete yönelik bütün ahlâk kurallarını ortaya koyan, yaşanması durumunda hem dünyada hem de ahirette sıkıntı ve darlık çekmeyeceğimiz kuralları ortaya koyarken, Ehl-i Beyt de bizlere yaşanması gereken bir aile hayatının modeli olarak takdim edilmektedir. Hz. Peygamber’in aile halkı demek olan Ehl-i Beyt, bizim için en güzel aile yaşantısı modeli olmalıdır. Kur’an ahlâkının yaşandığı, acıların paylaşıldığı, sevgi-nin hakim olduğu, saygı ve edebin hiç eksilmediği ve yok olmadığı, şefkat, merhamet, sabır, çocuk sevgisi ve terbiyesi gibi her erdemli duygunun en zirvede yaşandığı bu aile modeli, Hz. Ali gibi gençlerin cemiyette yetişmesini sağlayacaktır. Hz. Peygamber’in terbiyesinden geçen ilk gencin Hz. Ali olduğu düşünülürse, Ehl-i Beyt aile terbiyesinin ne kadar mükemmel olduğu ve alınması gereken tek aile modeli olduğu daha iyi anlaşılır. Güçlü bir aile yuvası kurma süreci, salih ve saliha iyi bir terbiyeden geçmiş bir eşle başlaması gerektiği; sizden hiçbiriniz çocuğuna güzel bir terbiyeden daha güzel bir miras bırakamaz. (İbni Mace, Edep, 3) hadis-i şerifiyle açıkça vurgulanmaktadır. Bu şekilde evlenmenin, aile kurmanın ibadet olduğu unutulmamış olacaktır. Bu anlayışla kurulan aileler aynı zamanda toplumun ilk öğretmenleri olacaktır. Allah sizi annelerinizin karnından hiç bir şey bilmezler olarak dünyaya getirdi. (Nahl, 10) Ayet-i kerimesi gereğince anne ve babaya âdeta boş bir kaset olarak verilen çocuk, ilk sesleri ve davranışları bu model ailenin ses ve davranışlarından alarak, başka bir model aile temelinin taze çekirdeği olacaktır. Bu sorumluluğun gereğini eksiksiz yerine getirmeyi ihmal etmemeli, her biriniz yöneticisiniz ve her biriniz yönetimi altındakilerden mesuldür. Erkekler ailelerinin yöneticisidir ve onlardan sorumludur. Hanımlar evinin yöneticisi ve onlardan sorumludur. (Riyazü's-Salihin, hadis no: 656) Hadis-i şerifi bu sorumluluğun herkese düştüğünü ve sorumluluktan kurtulmanın mümkün olmadığını haber vermektedir. Aile sorumluluğunun hafife alınması, o ailenin huzurunun ve düzeninin bozulması demektir. “Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.” (Tahrim, 6) Ayet-i kerimesini Peygamberimiz (s.a.s.)’in okuması üzerine, Hz. Ömer (r.a.) Rasûlüllah efendimize yönelerek, “Ey Allah’ın Rasûlü! Kendimizi Allah ve Rasülünün emirlerine itaat ederek, yasaklarından kaçınarak, o ateşten koruyabiliriz. Fakat eşlerimizi ve çocuklarımızı cehennem ateşinden nasıl koruyabiliriz diye sorduğunda, Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyururlar: “Allah’ın size emrettiklerini, siz de onlara emredersiniz. Allah’ın size yasakladıklarını siz de onlara yasaklarsınız. Bu tutumunuz onları ateşten korumanız olur.” (Kasım 1996 hutbe) Görüldüğü gibi aile hayatı sadece dünyevî zevkler ve istekler için olmayıp, ebedî bir hayatı da içine alan İslâmî güzelliklerin yaşandığı huzur ve muhabbet ortamıdır. Böylelikle aile, hem dünyada huzurlu olmakta hem de Allah’ın rızasını kazanmak suretiyle ebedî hayatını kurtarmaktadır. Sevgi, saygı, şefkat, merhamet gibi güzel duyguların hakim olduğu aile yuvalarının çevremizde çoğalması mahallemizi huzurlandıracak, huzurlu mahallelerin çoğalması ilçemizi, ilimizi ve neticede bütün milletimizi huzurlu kılacaktır. Hasan Yazıcı Not: Bu yazı, Diyanet Aylık Dergi Şubatl 2005 sayısında yayınlanmıştır. |
3005 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |