Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
ZAMANSIZLIK - CENNET ve CEHENNEMİN EBEDÎLİĞİ ÜZERİNE
09/11/2017 Tefsir tarihi boyunca İslam âlimlerince tartışılan konulardan birisidir cehennemin ebedî olup olmaması... Bir kısmı, hem cennetin hem de cehennemin ebedî (sonsuz) olduğunu; diğer bazıları da cennetin ebedî fakat cehennemin geçici olduğu anlamını çıkarmışlardır Kur'an-ı Kerim'den. Esasen kökeni çok eski olan bu tartışmanın taraflarını anlamak için en doğru yol meseleyi kendilerinden okumaktır. Bu meyanda cehennemin ebedî olmadığını iddia eden Musa Carullah Bigiyef'in "Rahmet-i İlahîye Bürhanları" isimli eseri dikkat çekmektedir. Karşıt görüş olarak da Osmanlı’nın son şeyhülislâmlarından Mustafa Sabri Efendi'nin, Musa Carullah'ın fikirlerini tenkit ettiği ve ona kapsamlı bir şekilde cevap verdiği "Yeni İslâm Müçtehidlerinin Kıymet-i İlmiyesi" adlı eseri okunabilir. Bu iki eser, "İlahî Adalet-Rahmet-i İlahiye Bürhanları" adıyla tek kitap olarak da temin edilebilir. Fakat bu yazıda iki sebepten dolayı meselenin ayrıntılarına girmeyeceğim. Bunlardan birincisi, meselenin boyutlarının gerçekten çok büyük olmasıdır. Böylesine kısa bir köşe yazısında meseleyi etraflıca ele almak mümkün görünmemektedir. İkinci sebep ise, bu tür ihtilaflı meselelerin tartışılmasının, çözümden çok ihtilafın derinleşmesine sebep olmasıdır. İkinci sebeple alakalı olarak muhterem Durak Pusmaz hocamın uyarısı hâlâ kulaklarımdadır. Kur'an-ı Kerim'i tefsir ederken ihtilaflı hususlar üzerinde tartışmalar yoğunlaşınca muhterem hocamız araya girer ve şu uyarıyla tartışmaya son verirdi: "Evet biz dersimize devam edelim. Biz bu tartışmayı sonuca bağlayacak değiliz. Çünkü bir konuda ihtilaf baş göstermişse bu ilanihaye devam eder." Kulağımda küpe gibi taşıdığım bu uyarıdan mülhem, cehennemin ebedî olup olmaması hakkındaki tartışmayı çözüme kavuşturmanın zorluğunu hatta imkânsızlığını bilirim. Hepsinin dayanağı Kur'an olduğu halde bazı âlimler, cehennem ebedîdir derken bazıları ise geçici olduğunu iddia etmişlerdir. Bazı insanlar birinci grubu haklı görürken bazıları ikinci grubun tespitlerini daha sağlam bulmuşlardır. Peki, meseleye farklı bir pencereden bakma imkânı yok mudur? İhtilafın bir tarafı olmak dışında üçüncü bir yol (izah) yok mudur? Bu soruya cevaben hâsıl olan kanaatimi paylaşmak isterim: "Ebedilik/sonsuzluk" kavramı, dünya hayatını anlamlı kılan "zaman" kavramının ifade ettiği şeyin sürekliliği, sınırsızlığı veya süresizliğini ifade eder. Ve şehadet âleminin bir unsuru olarak "zaman" kavramı, hareket ve mekân kavramlarıyla doğrudan ilişkilidir. En basit deyimle zaman, “iki hareket arasındaki süredir” denebilir. İbn-i Sînâ, zamanı, öncelik sonralık bakımından sürekli olan hareketin miktarı olarak açıklamaktadır. Gazalî de aynı perspektiften bakarak, öncelik ve sonralık olarak tezahür eden zamanın hareketle birlikte hâdis olduğuna dikkat çekmektedir.[1] Zamanla alakalı algımız bir bakıma mekân + hareket = zaman veya mekân + zaman = hareket şeklindeki denklemden ibarettir. Her hâlükârda denklemi oluşturan bütün unsurlar hâdis varlıklardır. Zaman da mekan da hareket de bu şehadet aleminin varlıklarıdır.. Hâlbuki cennet veya cehennem bizim için gaybî varlıklardır. Uhrevî (gaybî) âlemin unsurlarıdır. Dolayısıyla uhrevî mekânları, şehadet (bu dünya) âleminin "zaman-mekân-hareket" gibi kavramlarıyla takyîd ve tahdîd etmeyi oldukça zor ve izafî bir ameliye olarak görüyorum. Kur'an'daki dâim[2], huld[3], müks[4], ebed[5], dehr[6], ahkâb[7] vs. ebedîlik/sonsuzluk veya süreklilik anlamı ifade eden kavramların da uhrevî âlemi beşeri akla yaklaştırmak için seçilen dünyevî kavramlar olduğu aşikâr. Ayrıca oradaki zamanın, mekânın ve hareketin buradaki gibi olmadığını anlatan çok sayıda ayet var.[8] Bu yüzden uhrevî âlemin şehadet âlemiyle aynı olduğunu düşünerek yapılan yorumlar hep indî ve izafî oluyor. Hem bu âlem için bile "zaman"ın izafiyetini (göreceli oluşunu) tartışırken, her iki âlemin veya uhrevî mekânların (cennet-cehennem) mukayesesinde izafiyeti göz ardı etmek büyük hata olur. Ki "zaman", haddi zatında bu âleme ait bir kavram. Tıpkı su gibi, toprak gibi, zulüm ve ölüm gibi... Ve Allah, bu âleme ait olan her şeyin yok olacağını ve yalnız Zât-ı İlahî'nin bâki olduğunu buyuruyor: “De ki: ‘Allah, her “şey”i yaratandır.”[10] ayetinde de Zât-ı İlâhî dışınaki bütün mevcûdâtın "şey" kelimesiyle ifade edildiği anlaşılmaktadır. Arapça bir kelime olan "şey", ister hissî (somut) ister manevî (soyut) olsun tasavvur edilebilen ve kendisinden haber verilebilen varlıklar için kullanılan bir isimdir. Vâcip olan varlığın tek, eşsiz ve irade/ilim bakımından en üstün olması zorunluluğu sebebiyle bu ayetlerde zikredilen “şey”in mümkün olması kaçınılmazdır. Çünkü varlığı yokluğuna tercih edilmiştir. O halde bütün bu ayetlerden anlaşılıyor ki, istisnasız her “şey” Vâcibü’l-Vücûd olan Allah’ın tercihiyle varlık alanına çıkmış “mümkin” varlıktır. Esasen mümkin varlık kategorisinde mutlak olan yokluktur. Varlık ârızîdir. Nitekim zaman da, bu yaratılışın dışında tasavvur edilemeyecek bir “şey”dir. Bir şeyin var edilmiş olması yokluğunu da muciptir (gerektirir). Yaratılmış olması hasebiyle ezelî olması muhal (imkânsız) olanın ebedî de olmaması gerekir. O halde “bir mahlûk olan zaman”[11] da kıyametle birlikte Zat-ı İlahî dışındaki her “şey” gibi yok olacaktır. Bu durumda "zaman"ın yokluğuna "zamansızlık" diyemez miyiz? Tıpkı havanın yokluğuna havasızlık, "can"ın yokluğuna cansızlık dediğimiz gibi... Zamansızlık?!... Mahiyetini sadece Allah Azze ve Celle bilir. Allahım! [1] Akbaş, Abdurrahman, “Kur’an’a Göre Ebedilik” (Yüksek Lisans Tezi) [2] Ra’d, 13/35. [3] Nisa, 4/169; Maide, 5/119; Hümeze, 104/3. [4] Kehf, 18/3. [5] Nisa, 4/122; Kehf, 18/3. [6] İnsan, 76/1. [7] Nebe, 78/23. [8] Secde, 32/5; Mearic, 70/4; Müminun, 23/112-114; İsra, 17/52; A’raf, 7/54; Yunus, 10/3; Secde, 32/4; Kaf, 50/38. [9] Kasas, 28/88. [10] Ra’d, 13/16. [11] Zümer, 39/62. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021 |
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır |
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020 |
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir. |
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020 |
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir. |
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020 |
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir.. |
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020 |
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir. |
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019 |
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur |
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019 |
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki? |
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019 |
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir. |
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019 |
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap: |
Devamı |