Dr. Nail ÇAM
nailcam09@hotmail.com
TARİHSELCİLİK- EVRENSELCİLİK ve SÜREKLİLİK ARASINDA
05/10/2017 Kur’ân, mâzî’yi nüzûl dönemine getirerek hâl yaptığı gibi; hâl’i de maslahat, maksat, illet ve hikmetin tespiti ile âtî’ye götürmeyi hedefler. Bu yolla geçmişteki, tarihsel ve yerel bir mesele veya bir nass/metin evrensel bir mesaja dönüşür. Bu bakış açısını fıkhî hükümlerde de hâkim kılma çabası, âyetleri ve ahkâmı en üst seviyede işlevsel ve güncel tutmaya çalışma düşüncesinin neticesidir. Eskiden beri, ehl-i rivâyet/ehl-i hadis ve ehl-i dirâyet/ehl-i rey arasında nasların yorumlanıp yorumlanamayacağının hilaf konusu (köklü görüş ayrılığı) olduğunu biliyoruz. Mevzu’ya bakış açımızı Kur’ândaki ve fıkıhtaki bazı anlatımlar ve hükümlerle izah etmek istiyoruz. 1. Kur’an’da, geçmiş ümmetlerin kıssaları vardır. Bu kıssaların geçtiği coğrafyaya baktığımızda, Kur’ân’ın ilk muhataplarının bildiği ve yaşadığı Arap yarımadası ile Afrika kıtasıdır. Buna rağmen Kur’ân’da, Kur’ân’ın indiği döneme ait Yunan, Bizans, Avrupa, Amerika ve uzakdoğuya dâir herhangi bir bilgi yoktur. Hâlbûki Kur’ân’ın beyânına göre, “Rasûl gönderilmedikçe kimse azâb görmeyecektir.” (17/İsrâ, 15) Bu da demektir ki, adı geçen coğrafyalara da rasûl gönderilmiştir. Ama Allah’ın muradı geçmiş ümmetletin tarihleri değil, bilinenler üzerinden mesaj vermek olduğundan lokal bir bölge ile yetinilmiş, diğerleri hakkında mâlûmât verilmemiştir. Amaç tarihi malumat değil, mesaj vermektir. 2. Keffâretlerde (Yemin, katl, zıhar) toplumun en alt sınıfı olan ve o günün toplumunun bir gerçeği olan kölelerin azad edilmesi emredilmiştir. Bu açıdan bakıldığında kölelik mefhûmu tarihseldir. Ancak köle azadını günceller ve dersek ki: köleler boyunduruk altında olan, hürriyet yoksunu kişilerdir. Borç altında olan, ekonomik darlık nedeni ile evlenemeyen, okuyamayan, işini kuramayan vs. insanlar da bu boyunduruk altında olan köle statüsüne sokulmalı ve keffâretlerdeki maddi ceza bunlardan birine ödenmeli; o zaman tarihsel olan bir hüküm evrensel ve sürekli kılınmış olur. 3. Hırsızın elinin kesilmesi (5/ Mâide, 38) hükmü vardır. O gün, bu emir caydırıcı idi. Ama bugün, caydırıcı olmayabilir. Çünkü eli kesilen bir hırsız, kesilen parça ile mikro cerrahiye gidip onu diktirebilir. Buna da mevcut âyet ile mâni olup hayır, kesilen parçayı diktiremezsin diyemezsiniz. Diyebilmek için, bu konuda hukûkî düzenleme yapılması zorunluluğu vardır ki elin kesilmesi ile bir uzvunu kaybetme korkusu caydırıcı olsun ve tarihte işe yarayan bir uygulama evrensel ve süreklilik kazanmış olsun. 4. Hz. Peygamberin eşleri ile Hz. Peygamberin âhirete irtihâlinden sonra evlenilemez. (33/ Ahzâb, 53) Bugün ne Hz. Peygamber, ne de eşleri aramızdadır; fakat âyet Kur’ânda mevcuttur. Bu hâliyle âyet tarihseldir. Ama buradaki maksadı tespit edersek mesela belki devlet başkanının veya dini liderin geride bıraktığı eşle evlenilemez hükmüne ulaşılacaktır ki bu da tarihin bir dönemindeki hükmün evrensel ve sürekli kılınması anlamına gelecektir. 5. Korku namazı (4/Nisa, 102) denilen bir namaz vardır. Savaş alanında namazın iki grup halinde cemaatle kılınmasını anlatır. Hükmün günümüzde bu haliyle uygulanması askerin telef edilmesi anlamına gelecektir. Bu da demektir ki, bu âyetteki hüküm bugün uygulanamaz. Nasıl uygulansın ki? Âyetin nâzil olduğu dönemde en uzun menzilli silah ok idi; günümüzde ise toplar, silahlar, kıtalar arası füzeler mevcut. Buna göre bugün, ya bu Âyetin hükmü uygulanmayacak, ki bu âyeti işlevsiz kılmak âtıl bırakmak olur; ya da bu âyeti savaş durumu ile kayıtlamayıp grup halinde yapılan başka alanlara da yayacağız ki âyetin hükmünü evrensel ve sürekli kılmış olalım. 6. Zina isnadında bulunan birinin, dört şâhit (4/Nisa, 4) getirmesi istenir. Günümüzde ise bu isnâd, Tıbbi tahlil, kamera veya ses kaydı gibi yolllarla yapılabilmektedir. Eğer biz, Kur’ân’da bildirilen dört şahittir; günümüz teknolojisi kullanılamaz dersek dört şahit istenilmesindeki maksadı ve hikmeti göz ardı etmiş oluruz ki, o da: suçun kesin delille sâbit kılınmasıdır. Teknolojik imkanlar, dört şahitten daha az güvenilir değildir. 7. Nesep tespitinde, ilm-i kiyâfe denilen bir yöntem vardır ki, fiziki benzerlikten hareketle nesep uzmanının, babası belli olmayan bir çocuğun babasını tespit etmesidir. Bu alanda başka bir yöntem daha vardır ki, o da kur’a yöntemi ile çocuğun babasının kim olduğunu tespit etmektir. Eğer bugün, DNA ile nesep tespiti yerine adı geçen yöntemlerle yetinmeye kalkarsak tarihselcinin ta kendisi olmuş ve mesajı güne taşıyamamış oluruz. 8. Kadının mahremi veya kocası olmadan yolculuğa çıkmasını yasaklayan görüş de tarihe ait bir görüştür. Bu konudaki görüşlere baktığımızda, o günün şartlarına göre Ebu Hanife haklı demek mümkündür. Zira, günlerce veya aylarca sürecek bir yolculuğa aklı başında olan kimse, anasını, eşini, kızını ve kız kardeşini bir erkek topluluğu ile göndermek istemez. Zira kervanla mesela aylarca sürecek bir hac yolculuğunda hastalık, uyuma, temizlik vs. gibi durumlarda yalnız olan bir kadın sıkıntılar yaşayacaktır. Ama bugüne gelindiğinde, ulaşım ve devlet himayesindeki imkanlar göz önüne alındığında mevcut meşakkatlerin olmadığı görülerek diğer mezheplerin görüşleri istikametinde tarihsel süreçte uygulanamaz görülen yolculuk mümkün hâle gelecektir. 9. Hz. Ömer’in Kur’ân’daki açık emirlere rağmen müellefe-i kulûbe zekattan pay (9/Tevbe, 60) vermeyi terketmesi ve Müslüman erkeklerin ehl-i kitap kadınlarla evlenmesine 5/Mâide, 5) mâni olması hükümlerin maksat, maslahat, illet ve hikmetlerinin gözetilerek zamanın şartlarına göre yeniden yorumlanıp uygulanır kılınabilmesinin sahabe anlayışına dâir en çarpıcı örnekleridir. Hz. Ömer, müellefe-i kulûba yapılan tahsisata “İslâmiyet’in yayılıp güçlendiği ve müslümanların kuvvetlendiği, dolayısıyla artık bunlara ihtiyaç kalmadığı” gerekçesiyle karşı çıkmıştır. Onun ehl-i kitap kadınlarla evliliğe karşı çıkması da benzer bir gerekçeye dayanmaktadır ki o da: Müslüman kadınların mağdur olmaması ile evlilikler yoluyla akrabalık bağı kurarak islamın yayılmasına ihtiyaç kalmadığı düşüncesidir. Hz. Ömer, bu iki uygulaması ile âyetlerin hükmünü yürürlükten (nesh) kaldırmamıştır. Onun yaptığı, bir zamanlar işlevsel olan hükmün yorumlanarak zamana ve mekâna göre farklı şekilde uygulanabilir olduğunu göstermektir. Kanaatimizce, bunlar gibi bazı hükümleri bugüne göre yorumlamaz isek tarihselcilere karşı çıkmaya ve ahkâmın evrensel ve sürekli olduğunu iddia etmeye hakkımız yoktur. Hiç kimsenin, güncellemeden kaçınarak âyet ve hükümleri âtıl ve işlevsiz bırakmaya ve nesh teorisine sarılmaya hakkı yoktur. Görevimiz, Kur’ân ahkâmını her zaman, mekan ve şartta fonksiyonel kılmaktır. Bugünü düne döndüremeyeceğimize göre, dünü bugün için yorumlamalıyız.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
NAMAZ KIRAATİNDE TEKNOLOJİK CİHAZ KULLANMAK - 10/12/2020 |
Farz ve nafile namazlarda yazılı bir metinden, cep telefonundan, PC’den vs. okuyuşta bulunmak câiz midir? Sorusuna cevap bulunabilecek bir yazı. |
NİÇİN KULLUKTA BULUNMALIYIZ? - 22/07/2020 |
Allahın cenneti ve cehennemi olmasa veya farz-ı muhal asiler cennete, itaatkârlar cehenneme girecek olsaydı bile, Allah ibadete layık olduğu için ibadet edebilmektir kulluk. |
GENÇ KUŞAKLARI KENDİ EMEKLERİMİZLE HELÂK ETMEYELİM - 13/05/2020 |
Önce iman! Eyleme sevketme düşüncesi ile yaptığımız işler imansızlığa götürmesin gençlerimizi. Yanlış taktik neticede bizi, imansızlık ve inançsızlık için çaba sarfedenlerle aynı ligde top koşturuyor olmak gibi bir duruma sokabilir. |
ALLAH’TAN KORKULUR MU? - 04/05/2020 |
Korkunç, çirkin, zararlı, şerli ve kötü olan şeyden korkulur. Türkçede kullandığımız şekliyle korkuyu bu gibi etkenler doğurur. Havfullah, haşyetullah ve takvallah korkuyla ne kadar ve nasıl ilintilidir? |
İKİ ASLI, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK - 27/04/2020 |
Bakara 205. Âyet... Bir zihniyetin portresi.. |
CUMA MÜSTAKİL BİR NAMAZ MIDIR? - 20/03/2020 |
Eski ulemamızın bahis mevzuu yaptığı; fakat günümüzde sorgulanmadığı, gündem yapılmadığı ve dillendirilip yazılmadığı için pek bilinmeyen esaslı bir mevzuuyu ele alıp değerlendirmeyi size bıraktık. |
İNSANIN İNSANA SECDE ETMESİ - 10/03/2020 |
Açıklanmaya ve izaha muhtaç olan bir rivayetti. Zira bu rivayet hakkında çok tartışmalar olmuş ve olmaktadır. Rivayetin senedi sahih olsa da metin tenkidi yöntemi ile anlamaya ve yorumlamaya çalıştık. |
POZİTİF DÜŞÜNCE (TEFÂÜL) - 23/12/2019 |
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Her çığlığı aleyhte sanmayın! Belki o, müjde verecek; belki de sizi uyandıracak da tehlikeden kurtaracaktır. |
YABANCI BİR KADINLA MUSÂFAHA YAPMAK - 02/10/2019 |
Dört mezhebin, yabancı bir kadınla musafaha yapmanın hükmü hususunda söylediklerini ve hükümlerine dayanak aldıkları akli ve nakli gerekçeleri ifade etmeye çalıştım. |
Devamı |