Mehmet CÖMERT
mcomert34@gmail.com
CAMİLERİMİZ ve BİZ
28/09/2017 Cami, İslam medeniyetinin tezgâhıdır. Cami olmadan İslam’ı anlamak ve yaşamak zordur, sorunludur. İslam medeniyetinin medarı iftiharı olan ne varsa cami (mescid) kaynaklıdır. Tarihi süreç içinde oluşan birikimlerimizin hemen hepsi cami etrafında oluşmuştur. Cami, sanki İslam kültür ve medeniyetinin tarlasıdır. Mescid odaklı olarak doğup büyüyen bu medeniyet, insanlığa kalıcı değerler armağan etmiştir.
Mescid veya camiden bahsederken öncelikle onun mahiyeti ve misyonu ile ilgili konulara özetle değinmek, Asr-ı Saadet’ten günümüze kadar camilerin ifa ettiği görevlere göz gezdirmek ve ümmetin hayatı üzerinde oynadıkları role bakmak gerekir. İslam ümmetinin bugün yeniden layık olduğu yere ulaşması için camilerin nasıl bir misyon yüklenmeleri gerektiği konusu da vakit geçirilmeden ele alınmalıdır.
Mescid’in misyonu hayatın her alanı ile ilgili kapsayıcı bir özelliğe sahiptir. Mescid diğer dinlerdeki mabetler gibi sadece ibadet ve dua odaklı bir mekan değildir. Daha açık bir ifade ile cami sadece namaz kılınsın diye inşa edilmemiştir. Hatırlayalım ki İslam’ın ilk on dört yılında namaz var, ama cami yoktu. Müslümanlar henüz bir mescide sahip olmadıkları Mekke döneminde bazı evlerde bir araya gelmişler ve kendi sorunlarını bu gibi ortamlarda çözmeye, gidermeye çalışmışlardır. Mekke döneminde bunun en meşhur örneği ‘Dar’ul Erkam’dır. Buna rağmen bu dönemde müşrik geleneğin tasallutu altındaki Ka’be (Mescid-i Haram) unutulmuş değildir. Hz. İbrahim’den beri kutsallığı bilinen Ka’be’ye karşı Müslümanlar ilgisiz kalmamış, çevresi putlarla dolu olsa dahi ona karşı gösterilmesi gereken ilgi ve sevgiyi yaşatma azmini diri tutmaya çalışmışlardır.
İlk Müslümanların gönlünde saygı ve sevgiyle anılan diğer önemli bir mescid ise Mescid-i Aksa’dır. Büyük peygamberlerden bazılarının hatıralarını taşıyan Kudüs’teki bu mescid aynı zamanda Müslümanların ilk kıblesidir. Rasulullah efendimizin miraçgâhıdır. Rasulullah (as) yüce makamlara Mekke’den değil, Kudüs’ten çıkmış ve inişi de aynı yerden olmuştur. Sanki Mescid-i Aksa ve Kudüs yerden göklere açılan yegâne kapıdır.
İslam’ın ilk yıllarında kılınan namazlar Mescid-i Aksa’ya taraf dönülerek kılınıyordu. Bu durum ancak Medine döneminin ikinci yılında değişmiştir. Müslümanlar Ka’be’ye doğru namaz kılmaya başladıktan sonra da Mescid-i Aksa’yı unutmamışlar onu hep ‘ilk kıble ve ikinci harem’ diye anmışlardır. Hz. Ömer (ra) dönemin de ise Kudüs’ün fethi gerçekleşmiş ve Müslümanlar bu kutsal beldenin muhafızlığını devralmışlardır.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DÜNYAYA ALDANIŞIN HİKÂYESİ - 02/08/2022 |
Dünyaya Aldanışın Hikâyesi |
SAHİBİNE ÜZÜNTÜ VEREN GÜNAH - 24/05/2022 |
SAHİBİNE ÜZÜNTÜ VEREN GÜNAH |
RAMAZAN DERSLERİ - 06/04/2022 |
RAMAZAN DERSLERİ |
DERYADAN KATRELER - 01/03/2022 |
DERYADAN KATRELER |
İSLAM'IN DİĞER ADI MERHAMET VE ADALETTİR - 24/01/2022 |
İSLAM'IN DİĞER ADI MERHAMET VE ADALETTİR |
SUSMAK, BÜYÜK İNSANLARIN DİLİDİR - 18/12/2021 |
Susmak, Büyük İnsanların Dilidir |
ALLAH KADİR MİDİR? - 24/11/2021 |
Allah Kâdir midir? |
GEL EY MUHAMMED BAHARDIR - 17/10/2021 |
Gel Ey Muhammed Bahardır |
AYAĞIMIZA BATAN DİKENLER, ARADIĞIMIZ GÜLÜN HABERCİSİDİR - 18/08/2021 |
AYAĞIMIZA BATAN DİKENLER, ARADIĞIMIZ GÜLÜN HABERCİSİDİR |
Devamı |