Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
SEBEPLERE SARILMADAN HEDEFLERE VARILMAZ
22/03/2017 Henüz unutamadığım kadar kısa bir zaman önceydi. Allah'ın kendilerine muhtelif nimetler bahşettiği insanlarla birlikte mükellef bir sofranın etrafında sıralanmıştık. Maharetle hazırlanmış ve itina ile yuvarlak masanın her yerine serpiştirilmiş türlü türlü yiyecekler, göz alıcı renkleri ve iştah kabartan rayihalarıyla önümüzde duruyordu. Yemek öncesi atıştırmalıklar, salatalar, meyveler, çeşit çeşit içecekler... Çorbalar, ana yemekler, kebaplar, dolmalar, sarmalar, tatlılar vs. vs... Saymakla bitirecek değiliz ya... Eşit bir şekilde üleştirilse bile her bir midenin öğünlük istiap haddini fazlasıyla aşacak ölçekte nimetler...
Sonra "Yarabbi," diyerek devam etti duaya: "Bize verdiğin gibi bu nimetlerin aynısını bunlardan mahrum olan fakir, yoksul ve yetimlere de ver. Onlara da ulaştır. Bizi doyurduğun gibi onları da doyur." Bu cümleyle birden irkildim. Zihnimde yankılanan sorularla ürperdim... Ne demekti bu? Gerçekten bir dua mı? Yoksa -hâşâ- yoksulların halinden habersiz olan birine bir hatırlatma mı? Yahut sorumluluktan kaçış mı? Bunca nimetin şükrü böyle mi olmalıydı? Gerçekten bu işi Allah mı yapmalıydı? Hâşâ acaba haberi mi yoktu fakirlerin durumundan? Unutmuş muydu onların açlığını? Yoksa fakirler mi O'nun varlığından bîhaberdi de bu sebeple nimetlerinden mahrum kalmışlardı? Kimindi bu sorumluluk? Kimdeydi asıl sorumsuzluk?
Bu sorularla cedelleşirken o an "(Onlar) kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler" mealindeki onlarca ayet geldi gözümün önüne. Duadan mütevellit sorular yerini ağır bir mahcubiyete bırakmıştı. Anlaşılan duahan, bu sözüyle esasen bizim yapmamız gereken işi Allah'a havale ediyordu. Çünkü Allah'ın, bu görevi bizzat insana (bize) yüklediği, Kur'an ayetleriyle apaçık ortadaydı. Utandım, ezildim...
O, bazısını varlıkla bazısını yoklukla sınar. Bunun bir imtihan olduğu ne kadar da aşikâr. Kim şükredecek, kim sabredecek? Kim hamd edecek, kim kahredecek? Kim imha edecek, kim infak edecek?
Evet, “duanız olmasa Rabbiniz size ne diye değer verecek” diye buyuruyor Allah. Dua kulluk değerimizdir. Dua görünmeyen silahımızdır. Ama dua sadece söylemek değil yapmaktır da. Yani sadece sözlü dua ederek görevimizi yapmış olmuyoruz bilelim. Sadece dilimizle şükretmek artıracak değil nimeti. Fiilî duaya muhtacız. Çünkü fiilî dualarımıza muhtaçlar var.
Bilelim ki, sadece sözlü dua ederek yoksulları doyuramayız. Mazlumların gözyaşını dindiremeyiz. Savaşları durduramayız. Vatanımızı koruyamayız. İslam birliğini, din kardeşliğini ve istikbalimizi temin edemeyiz. Bütün bunların gerçekleşmesi için muhtelif sebepler vardır. Çünkü Müsebbibü'l-esbab olan Allah, her şeyi bir sebeple var etmiştir/var eder. O sebepleri aramak, bulmak ve yapmak gerekir ki duamız dua, sa'yimiz meşkûr olsun.
Lisanın şükrüdür hayrı söylemek, taamın şükrü ikramla olur. Aklın şükrü tefekkürdür, ilmin şükrü î’lamla olur. Varlıkta şükretmek, yoklukta sabretmek elzemdir. Varı infak etmek, yokken hamd etmek ise erdemdir. Allah, bizi erdemlice sabreden, şükreden ve hamd edenlerden eylesin… |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021 |
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır |
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020 |
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir. |
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020 |
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir. |
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020 |
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir.. |
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020 |
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir. |
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019 |
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur |
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019 |
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki? |
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019 |
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir. |
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019 |
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap: |
Devamı |