• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Dr. Nail ÇAM
nailcam09@hotmail.com
Biz Tüm Düşünce ve İlim Mirasımızla Biriz
15/01/2017

Akaid, Fıkıh, Hadis, Tefsir, İslam Tarihi, Mezhepler Tarihi ve Tasavvuf gibi ilim dallarının hedefi son tahlilde en doğruyu bulmak veya cumhurun görüşünü oluşturmak olması gerekirken; maalesef zamanla asıl hedeften sapılmış, çoğunlukla veya zaman zaman bilerek veya bilmeyerek birbirine muhalif birer harekete dönüşmüş veya böyle algılanır olmuştur. "Ümmetimin ihtilafı rahmettir" mealindeki hadis bile bu uğurda meze yapılmış, neredeyse Hz Peygamber (S.a.v)'in "bölünüp parçalanın" demek istediği şeklinde algılanır ve uygulanır olmuştur.


Hz. Peygamber'in (sav) ahirete irtihalinden sonra, İmamet-i Kübra ekseninde ortaya çıkan "Hilafetin Kureyşiliği" ve "Ğadir-i Hum" rivayetleri, Sakife toplantısı, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin şehid edilmeleri; Cemel-Sıffin savaşları ve Hakem olayı gibi birtakım siyasi içerikli seri olaylar, itikadi birer mevzuya dönüşmüş ve ümmet içinde etkisi hala devam eden keskin ayrışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ehl-i Sünnet, Şia ve Haricilik kavramları bu şekilde doğmuştur.



İmanın mahiyeti etrafındaki tanımlamalarda bu ayrışmanın etkisi bariz bir şekilde görülür. Ortada çok ciddi bir durum var: Bilhassa Cemel ve Sıffin'de binlerce sahabe birbirini katletmiştir. Kuran, "kim bir mü'mini teammüden öldürürse cezası cehennemdir" buyurmaktadır. Öyleyse bu kişilerin akıbeti ne olacaktır? Bu kaygıyla, herşeyden evvel imanın tanımı yapılmalıydı. Öyle de yaptılar. Bunu yaparken, Kur' an ve Sünnet'ten (nasstan) hareket etmediler; kendi fikirlerini, nassların bütünlüğünü göz ardı ederek nasslara onaylattılar. Onları cehenneme sokmak isteyenler, bu doğrultuda; cennete sokmak isteyenler, bu doğrultuda; biz Allah'ın işine karışmayız diyenler de, bu doğrultuda tanımlamada bulundular.


Sahi ya neydi iman? Cehm b Safvan'ın dediği gibi "kalbin marifeti" mi? Eş'ari ve Maturidilerin dediği gibi "Kalbin tasdiki" mi? Ebu Hanife'nin dediği gibi "kalp ile tasdik, dil ile ikrar mı"? Harici, Mutezile, Şafii, Maliki ve Hanbeli'nin dediği gibi "kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve amel mi"? Son tasnife göre amelinde kusurlu olana ne diyecektik: Hariciler gibi "kafir" mi? Mürcie gibi "Allah'ın işine karışmayız" mı? Mu'tezile gibi "el-menzile beyne'l- menzileteyn" mi? Şafii, Maliki ve Hanbeliler gibi "günahkarlar cehenneme gider cezalarını çektikten sonra cennete girerler" mi?


İslam'ın tüm ilim mirası bu mihval üzere yani bu itikadi anlayışlar üzerine tasnif edilmiştir.


Fıkha, siyasetin etkisi çok fazla olmuştur. Siyasi otoritenin yanında yer almayanlar dışlanmış, hapse vs. mahkum edilmiştir. Devletlerde, siyasi otorite sahiplerinin anlayışları doğrultusunda eğitim öğretim yapıImıştır. Mesela Emeviler'de Cebriyeci, Abbasiler'de Mu'tezilî, Fatimi gibilerde Şii, Selçuklu ve Osmanlı'da Maturidî anlayışları hakim olmuştur. Ameli mezhepler de aynı nasibi almıştır.


Zekat-vergi ayırımı, Cuma namazının vücup ve sıhhat şartları gibi ilkeler hep bu bağlamda ele alınmalıdır. Her nedense, fıkıh kitaplarındaki cuma ile ilgili hükümleri okurken aklıma, hep 28 Şubat sürecindeki uygulamalar gelir. Zekat-vergi ayırımı da siyasi otoritenin lehinde veya aleyhinde olmakla ilgilidir.


Hadis külliyatımızda da durum bundan farklı değildir. Buhari, Kütüb-ü hamse, Kütüb-ü sitte, Kütüb-ü tis'a vs. ayırımı bana hep futbol liglerindeki tasnifi hatırlatır: Süper Lig, Birinci Lig, İkinci Lig gibi. Haaa unutmadan söyleyeyim aynı tasnif, fıkıh imamları ve kitaplarıyla ilgili olarak fıkıhta da vardır. Mütün-ü erbaa, Şemşü'l-eimme... gibi.


Son olarak şuna da değineyim. Bugünkü ilim mirasımızda Mutezile mezhebinin çok büyük katkıları vardır. Mutezilî eserleri ve fikirleri çekip alırsanız ortada birşey kalmaz. Örneğin ehli sünnet tefsiri olarak okuduğunuz Nesefi'nin tefsiri, birebir Zemahşeri'nin Keşşaf'ıdır. Yapılan sadece Mutezili fikirlerin çıkarılmasıdır.


Gelinen noktada biz hala bugün, Ehl-i sünnet- Ehl-i bid'at; Fırak-ı dalle-Fırak-ı naciye; Şii-Sünni; Selefi, Maturidi, Eş'ari; Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli gibi ayırımlar içinde boğulup kalarak ötekileştirici, dışlayıcı bir dil kullanıyorsak; farklı görüşleri, mezhepleri, tarikleri birer okul ve binayı oluşturan birer yapı taşı olarak değil de müstakil birer yapı yani dinin kendisi olarak algılıyor ve de algılatmak için çaba sarf ediyorsak hakikat ve doğruluk arayışından fersah fersah uzağız ve başkalarının bizi ezip-öğüten değirmenine su taşıyoruz demektir.


Hadis ve Fıkıh imamlarının biyografilerine baktığımızda, çağdaş olanlarının birbirinden istifade ettiği, hoca-talebe oldukları görülecektir. Fıkhi bir mezheb içinde bile farklı görüş sahiplerinin olduğu ve ilmî olgunluk içinde birbirlerine reddiyeler yazdıkları görülecektir. Ayrıca zaman ve mekana göre, görüş değiştirebildiklerini ve "bu elde edebildiğimiz delillerden ulaştığımız sonuçtur, bundan daha iyisini bulursak ona tabi oluruz" demekten çekinmediklerini de müşahede ederiz.


Efendim, Müminler kardeştir. Hemi de bütün mezhep, tarikat ve anlayıştaki müminler... Bize düşen ayırıştırmak değil, kaynaştırmaktadır, orta yolu bulmaktır, ıslahtır! Biz, bütün zenginliklerimizle İslam'a aitiz ve müslümanız! Yeterki birbirimizi ötekileştirmeyelim!



1824 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

NAMAZ KIRAATİNDE TEKNOLOJİK CİHAZ KULLANMAK - 10/12/2020
Farz ve nafile namazlarda yazılı bir metinden, cep telefonundan, PC’den vs. okuyuşta bulunmak câiz midir? Sorusuna cevap bulunabilecek bir yazı.
NİÇİN KULLUKTA BULUNMALIYIZ? - 22/07/2020
Allahın cenneti ve cehennemi olmasa veya farz-ı muhal asiler cennete, itaatkârlar cehenneme girecek olsaydı bile, Allah ibadete layık olduğu için ibadet edebilmektir kulluk.
GENÇ KUŞAKLARI KENDİ EMEKLERİMİZLE HELÂK ETMEYELİM - 13/05/2020
Önce iman! Eyleme sevketme düşüncesi ile yaptığımız işler imansızlığa götürmesin gençlerimizi. Yanlış taktik neticede bizi, imansızlık ve inançsızlık için çaba sarfedenlerle aynı ligde top koşturuyor olmak gibi bir duruma sokabilir.
ALLAH’TAN KORKULUR MU? - 04/05/2020
Korkunç, çirkin, zararlı, şerli ve kötü olan şeyden korkulur. Türkçede kullandığımız şekliyle korkuyu bu gibi etkenler doğurur. Havfullah, haşyetullah ve takvallah korkuyla ne kadar ve nasıl ilintilidir?
İKİ ASLI, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK - 27/04/2020
Bakara 205. Âyet... Bir zihniyetin portresi..
CUMA MÜSTAKİL BİR NAMAZ MIDIR? - 20/03/2020
Eski ulemamızın bahis mevzuu yaptığı; fakat günümüzde sorgulanmadığı, gündem yapılmadığı ve dillendirilip yazılmadığı için pek bilinmeyen esaslı bir mevzuuyu ele alıp değerlendirmeyi size bıraktık.
İNSANIN İNSANA SECDE ETMESİ - 10/03/2020
Açıklanmaya ve izaha muhtaç olan bir rivayetti. Zira bu rivayet hakkında çok tartışmalar olmuş ve olmaktadır. Rivayetin senedi sahih olsa da metin tenkidi yöntemi ile anlamaya ve yorumlamaya çalıştık.
POZİTİF DÜŞÜNCE (TEFÂÜL) - 23/12/2019
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Her çığlığı aleyhte sanmayın! Belki o, müjde verecek; belki de sizi uyandıracak da tehlikeden kurtaracaktır.
YABANCI BİR KADINLA MUSÂFAHA YAPMAK - 02/10/2019
Dört mezhebin, yabancı bir kadınla musafaha yapmanın hükmü hususunda söylediklerini ve hükümlerine dayanak aldıkları akli ve nakli gerekçeleri ifade etmeye çalıştım.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi15
Bugün Toplam892
Toplam Ziyaret5019907
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI