• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
ENKAZDAN YÜKSELEN SORULAR
29/11/2016

Rehberimiz Hz. Muhammed (sav) ve ashabı, en güçsüz oldukları zamanlarda bile mafyavari bir yapılanmaya asla teşebbüs etmemişlerdir. Vatanlarını terk etme pahasına doğruluktan, adaletten, ihlâstan ve tevhid inancından hiç ama hiç ödün vermemişlerdir. Dostları biryana, düşmanlarına karşı bile her zaman doğru sözlü, şeffaf, dürüst ve ehl-i emanet olmuşlardır. Çünkü müntesibi oldukları İslam'ın gizlenecek hiç bir tarafı yoktur, olmamıştır ve olmayacaktır da…
"Din samimiyettir" diyor, Hz. Peygamber... "Allah'a, Kitabına, Resulüne, müslümanların önderlerine ve bütün müslümanlara karşı samimiyet..." (Müslim, İman, 95)

"Bana İslam'ı öyle anlat ki artık başka kimseye sorma ihtiyacı duymayayım" diyen sahabeye "Allah'a inandım de! Sonra da dosdoğru ol!" diyerek en veciz şekilde özetliyor İslam'ı... (Müslim, İman, 62)
………
Hal böyleyken, 14 asır sonra biri çıkarak son üç asırdır kaybolan izzetini arayan, devletini düşleyen ve imana susamış bir milletin saf yüreklerini tam anlamıyla istismar edebiliyor. Üstelik o peygamberin adını kullanarak...
İnananların himmetleriyle egolarını semirtenler, güya "i'lây-ı kelimetullah"a hizmet için çalışıyorlar ve O’nun adını cihana yayma gayesiyle hareket ediyorlar. Oysa Hz. Nebi'nin (sav) hayatında hiçbir izdüşümü olmayan bir takiyyeyi adeta inanç sistemi olarak benimseyen bu insanlar, takiyyenin daha da ötesini hayat tarzı olarak bağlılarına telkin edebiliyorlar. Onlara göre, “amaca ulaştıran her yol mübahtır.” Yani ne Kur’an ne de sünnet onlara bir çerçeve tayin edebilir. Maazallah!
……..
Ancak, gelinen noktada, bu tür esrarlı örgütlerin İslamî bir temele dayanmadığı bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Yine açıkça görülmüştür ki; hakikate bâtıl bir yoldan varmak mümkün değildir. "Mümin" ile eş anlamlı olan "güvenilirlik" ilkesini katleden bu anlayış kaybetmiştir. Çünkü her parçası şehit kanıyla yoğrulmuş bu topraklarda hıyanet, kaybetmeye mahkûmdur. Dolayısıyla Batı'nın ve bâtılın örgütlenme tarzını benimseyen bütün ihanet şebek(e)leri hep kaybeden taraf olacaktır, Allah'ın izniyle...
...........
Şüheda nesline darbe yapmak!.. Bu apaçık bir intihar teşebbüsüydü... Fakat bu Cesur Millet'ten asıl darbeyi yiyenler, şüphe yok ki bu meş’ûm örgüte darbeyi ihale edenler oldu. 15 Temmuz 1099 yılında Kudüs'ü işgal eden zihniyetin çocukları bin yıl sonra aynı gün, aynı şeyi bu topraklarda yapacaklarını sandılar. Ama bu sefer müttefik görünümlü düşmanlarımızın hesabı tutmadı elhamdülillah… Yine de onlara karşı her an teyakkuzda olmak gerekir. Çünkü "siz Yahudi ve Hristiyanların dinine tabi olmadıkça onlar sizden razı olmayacaklardır." (Bakara, 2/120). Dolayısıyla bazılarının hâlâ müttefiklikten dem vuruyor olmaları bizi asla gaflete düşürmemeli. Her türlü tuzak, hile, yaptırım ve hatta fiziki saldırılarla şanslarını denemeye devam edeceklerdir.
Tabi bu ihanet maşasını tutanlar, 15 Temmuz yenilgisini kolay kolay sindiremeyecekler. O gece ellerini ovuşturanların, o gecenin sabahından beri öfke ve kinlerinden parmaklarını kemirdiklerini söylemek için müneccim olmaya gerek yok. Onlar için de söylenecek çok söz var da, Kelâm-ı Kadîm’den bir cümle yeter: "…kininizle geberin!" (Âl-i İmran, 3/119)
Suçüstü yakalanan batı, kendi ifrazatını silmek, kendini temize çıkarmak için bir süre daha bunları kullanmaya devam edecektir. Nihayet, planlarının altüst olduğunu gördüğünde tarihin çöplüğüne atacaktır bunları.
……….
Asıl meslemiz şu ki; efendileri, "artık kullanışlı değil" düşüncesiyle bu hainleri Türkiye'ye teslim ettiğinde yahut imha/ihraç ettiğinde bu büyük sorun çözülmüş olacak mı?
Pek öyle değil gibi...
Çünkü olayın enkazından yükselen daha başka sorular var:

  • Mesela, umutları çalınarak güven bunalımına sevk edilen belki milyonlarca müminin yaralı yürekleri nasıl tedavi edilecek?
  • Artık yalana çıkartılmış bir mefkûre(!) uğruna fitre, zekât ve kurbanlarını teslim eden Müslümanların geçmiş ibadetleri ne olacak?
  • Başta milletimiz olmak üzere bütün İslam ümmeti; sır dolu, gizemli, tılsımlı ve her daim insanüstülüklerin revaç bulduğu bu tip dini yapılanmalara karşı tavır alabilecek mi?
  • Taassubî yapılanmaları sebebiyle  kendilerinden olmayanları Müslüman olarak görmeyen, önderlerini adeta ilahlar edinen grupların varlığı artık son bulacak mı?
  • Sadece müntesiplerine cenneti garantileyen cemaatler, bu yanlışlarını görüp ümmet şuuruna erebilecek mi?
  • İnsanları İslam ümmetine dâhil etmek yerine efendisinin zimmetine alma gayretinde olan bu tip grupların aldatmacalarından insanımız büsbütün kurtulabilecek mi?
  • Müslümanları ve bütün insanları bu tür sapkınlıklardan kurtaracak gerçek bir din eğitimi sistemi oluşturulabilecek mi?
  • İfsat örgütlerinin neredeyse tamamı ihmal edilen din eğitimi sebebiyle güçlenmişlerdir. Boşlukta kalan din duygusunun istismarıyla taraftar bulmuşlardır. Fıtrî din duygusunun şer odaklarca istismar edilememesi için erken yaşlarda doğru bir din eğitimi ihmal edilemeyecek kadar önemli ve gereklidir. Bunun bir zaruret olduğunu anlamak için aynı delikten daha kaç kez sokulması gerekecek Müslümanların?

Diğer taraftan;

  • Yaklaşık yarım asırdır nifak derekesindeki takiyyeyi inanç sistemi olarak benimsemiş bunca insanın durumu ne olacak? Zihinsel ve duygusal bir tashih (rehabilite) mümkün olabilecek mi?
  • Akıl ve iradelerini efendilerine zimmetlemiş binlerce Müslüman, hakka batıl yoldan ulaşmanın mümkün olmadığını kavrayabilecek mi?
  • Gittikleri yolun yanlışlığını görseler bile kişilikleri haline gelmiş takiyye hastalığından kurtularak samimiyetle İslam toplumuna adapte olabilecekler mi?
  • Yoksa kullanışlı başka birisinin etrafında tekrar bir araya getirilip marjinal bir örgüt olarak nifak hasletlerini devam mı ettirecekler?
  • Takiyyeyi karakter haline getirmiş insanlardan bahsediyoruz... Yıllarca mümin değilmiş gibi yaşayanlar, bundan sonra Müslüman gibi davranmak yerine MÜ'MİN olarak yaşamaya alışabilecekler mi?

Bütün bu soruların en doğru cevabı elbette yine zamanla ortaya çıkacaktır. Her ne kadar vicdanlar enkaz altında kalsa da buradan yükselecek soruların çözümü, sorunlarının da çözümü olacaktır. 
Bize düşen, yaşananlardan dersler çıkarmaktır. Bütünüyle İslam âlemini tehdit eden, batı güdümlü, her oluşuma karşı uyanık ve ta en başından katı ve tavizsiz olmaktır.
Allah, milletimizin istiklâli ve istikbali için dua eden mazlumların umutlarını boşa çıkarmasın.



5332 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir.
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir.
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir..
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir.
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki?
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir.
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap:
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam1180
Toplam Ziyaret5020195
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI