Dr. Talip AKBAŞ
takbas5@hotmail.com
YAKINLAŞMA ANAFORU
18/10/2022 Modern zihin ile dindar zihin birbirine hiç bu kadar yakın olmuş mudur? En azından benim şahit olduğum yarım asırlık geçmişimizde buna rastlanılmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu yakınlığın kime yaradığını söylemeye gerek var mı? Öyle anlaşılıyor ki, modern zihin dindar zihni baskılamış ve etki altına almış durumdadır. Modern zihin yaslandığı bilimden aldığı güç ve dolayısıyla özgüvenle karşısına dikilen ne varsa onu dümdüz edip geçmektedir. Dindar zihin ise kitap ve sünnet merkezli bir din anlayışından uzaklaştıkça direncini kaybetmiş, kendi sınırlarına çekilmiş, kendi çeperlerinde avazı çıktığı kadar bağırsa da sesini kendi öz çocuklarına bile işittiremez olmuştur. Dindar zihin, kanadından darbe almış sendelenen ve kıvranan kuş durumundadır. Yeniden uçmak için farklı arayışlar içine girmektedir. Bir taraftan dini değerlerden kopmamak isterken diğer taraftan da modern zihnin sunduğu enstrümanlardan tutunarak kanatlanmaya çalışmaktadır. Açıkçası burada yaşanan asıl mesele, dini referans noktası olarak görenlerle, dünyayı referans noktası gören dünyacılar arasında geçmektedir. Bu iki ayrı yaşam tarzını, hayat tasavvurunu uzlaştırma mahareti bu çağın insanına mahsus bir çaba olmasa da bu çağın insanı kadar bu alanda başarı gösterilmiş midir bilmiyorum. Çünkü hayat, tarih boyunca hiç bu kadar hızlı ve girift bir yapı almış değildir. Haddizatında dinin dünya ile bir sorunu yoktur. Aslında dünyanın da din ile bir sorunu olamaz. Dinin yaşam alanı dünyadır. Ahirette dünyadan sorulacaktır. Cennet dünyada kazanılacaktır. Dünyayı ihmal eden her dini anlayış sorunludur. Ahireti ihmal eden her dünya anlayışı da aynı derecede sorunludur. Dünyada güzellik, ahirette güzellik insana ilahi armağan olarak sunulmaktadır. Dini dünyaya, dünyayı da dine kurban etmek çarpık bir anlayıştır. Modernizmle dinin uzlaşı alanları alabildiğine genleştirilmiş durumdadır. Türk toplumu belki daha önce olmadığı kadar bu alanda mesafe kat etmiştir. Öyle ki toplum bir yandan modern anlayışın icaplarını aksatmadan dünyayı doyasıya yaşarken, diğer yandan da dindarlığına toz kondurmamaktadır. Dindar zihin modern zihinle yakınlaşmış ve hatta yan yana, diz dize, omuz omuza gelmiştir. Bu ilginç yakınlaşmada önemli bir fark gözden kaçmamaktadır. Şöyle ki modern zihin kendi yerini muhafaza ederken dindar zihin ağır bedeller ödemiş olmasına karşın yerini muhafaza edememiş; iddialarının önemli bir kısmından vazgeçmiş gibi görüntü vermektedir. Aslında uzlaşı kötü bir şey değildir. Ancak uzlaşmak, yerini terk etmek, mevziyi değiştirmek, iddialarından vazgeçmek, kendini inkar etmek değil bilakis yerini, kendini ve iddialarını koruyarak hoşgörü içinde karşıt görüşlerle aynı zamanı ve aynı mekânı barış içinde kullanabilmektir. Bu noktaya nasıl gelindi? Dindar zihin uzun yıllara yayılan direncini adeta havlu atarak sonlandırmış gibi görünüyor. Siz bunu nasıl yorumlarsanız yorumlayın ama şöyle bir gerçeklik var ki toplumların etkileşim yollarından biri de savaşlar, kavgalar ve karşılıklı çatışmalardır. Estirdiği soğuk rüzgârla toplumu kutuplaştıran 28 Şubat bunun en yakın örneklerindendir. Unutmayın Türk toplumu İslam dinini Talas Savaşı sonucunda tercih etmişti. Yani savaştığı düşmanının dinini tercih etmiş olması önemli bir etkileşim örneğidir.
Oysa dinin iki ana sütunundan biri iman, diğeri ameldir. İman güven ve eman, amel ise ibadet ve muamelat açılımları ile hayatı adeta sarıp sarmalar. Modernizm hayata rengini verirken din adeta kenarda olup biteni izleyen seyirci durumunda kalamaz, kalmamalıdır. Dindar insanın alabildiğine pasif duruma düştüğü bu yakınlaşmanın sonucu önceden bellidir pek tabii. Ki etken olanla edilgen olan hiç bir olur mu? Etkileyenle etkilenen hiç bir olur mu? Binaenaleyh din, kendi ana (kitap ve sünnet) eksenine oturmadığı sürece, gelişmelerin dindar kesimin aleyhine evirilmesinin önüne geçilemeyecektir. Yeni nesil anne babasından duyduğu, zaman içinde oluşmuş kültürle, tarihin tortularıyla boca edilmiş dini anlayışı anlamakta ve belki tercih etmekte zorluk yaşamaktadır. Eğer hissi dindarlıktan ilmi dindarlığa sıçrama yapacak bir imkân yakalanırsa durum değişebilir. Eğer kültürü kendi mecrasında tutup, tarihi kendi bağlamında ele alıp dine boca etmeden bir anlayış oluşturulabilirse durum yine değişebilir. Hissi ve kişi merkezli dindarlık yerine kitap ve sünnet merkezli ilmi dindarlık merkeze alınırsa pek tabiî ki durum tamamen farklılaşacaktır.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
MÜSLÜMANLARIN TEMSİL SORUNU VE GELECEK PERSPEKTİFLERİ - 13/11/2024 |
Müslümanların Temsil Sorunu ve Gelecek Perspektifleri |
ORTALIK KOÇTAN GEÇİLMİYOR - 04/12/2023 |
Ortalık Koçtan Geçilmiyor |
ELEŞTİRİ YETKİNLİK GEREKTİRİR - 25/09/2023 |
ELEŞTİRİ YETKİNLİK GEREKTİRİR |
KULLUK ÖZGÜRLÜK MESELESİDİR - 14/03/2023 |
Kulluk Özgürlük Meselesidir |
53. YILA GİRERKEN - 14/01/2023 |
53. Yıla Girerken |
TÜKETİM İSTASYONU YILBAŞI - 28/12/2022 |
Tüketim İstasyonu Yılbaşı |
GÖNLÜN EN KIYMETLİ İSTİFADESİ - 25/09/2022 |
Dede-Torun |
EKONOMİYİ ETKİLEYEN DÖRT TERİM - 15/09/2022 |
Ekonomiyi Etkileyen Dört Terim |
İSTANBUL'UN İNSAN KAYNAĞI: ERZURUM - 28/07/2022 |
İstanbul'a İnsan Kaynağı Sağlayan Şehir: Erzurum |
Devamı |