• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
NAMAZ BİR LÜTUFTUR
21/05/2020

İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir. Kuşkusuz insana, Allah ile aracısız buluşma ve konuşma imkânı sunan namaz, aynı zamanda dünyaya ve hayatın zorluklarına karşı güçlü bir mukavemet ve mümtaz bir duruş kazandırmaktadır.

Namaz, her şeyden önce, insanın kulluk görevinin ve sorumluluğunun merkezinde yer alan bir ibadettir. Bu bağlamda Muaz b. Cebel’e nasihatle “İşin başı İslâm, direği namaz, doruğu cihaddır”[1] buyuran Allah Rasûlü, bu sözüyle, İslam'ın doğru yaşanabilmesi ve kulluk görevinin hakkıyla yerine getirilebilmesi hususunda namazın vazgeçilmez bir unsur olduğuna dikkat çekmektedir.

Kulluk bilinci ve ihlâs ile eda edildiğinde namaz, insanı mâlâyâni şeylerden uzaklaştırıp Allah’a yaklaştıran en güçlü vesiledir. Nitekim Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’deki “Secde et ve yaklaş!”[2] fermanıyla bu gerçeğe vurgu yapmakta; Peygamberimiz (sav) de “Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl secde hâlidir.”[3] buyurarak aynı hususa dikkat çekmektedir.

Bununla birlikte namaz, Müslüman şahsiyetinin alametifarikasıdır. Yüce Rabbimiz, "Onların alameti, simalarındaki secde izidir"[4] ayetiyle namazın bu özelliğine gönderme yapmaktadır. Sevgili Peygamberimiz'in “İslam ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır.”[5] “Münafıklarla bizim aramızdaki ahid (fark) namazdır.”[6] anlamındaki mühim tespitleri ise, Müslüman şahsiyeti için namazın değerini bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır. 

Namaz, aynı zamanda insanın zihnî ve kalbî özgürlüğünün de teminatıdır. Nitekim namazla yalnız Allah’a boyun eğme şuuruna erişen Müslüman, O’nun dışındaki her otoriteye ve her şeye karşı müslümanca bir duruş sergileyecek; her daim başı dik, yüz ak ve alnı açık yaşama erdemine erişecektir. Zira namaz, insanı bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel günahlara, kötülüklere, haramlara ve savrulmalara karşı  koruyan adeta muhkem bir duvar gibidir. İşte namazın bu yönüne işaretle Yüce Allah, "Kitap'tan sana vahyolunanı oku, namaz kıl, muhakkak ki namaz hayâsızlıktan ve fenalıktan alıkoyar; Allah'ı anmak en büyük şeydir! Allah Yaptıklarınızı bilir.”[7]  buyurmaktadır.

Ayrıca namaz, insanı, ruhunu daraltan her türlü dünyevî sıkıntı ve meşgalelerden uzaklaştıran bir kurtuluş yoludur. Esasen namaza çağrı olan ezandaki "hayye ale'l-felâh" ifadesi, insanı bu aydınlık yola davet etmektedir. Bu sebeple olacak ki Allah Rasûlü'nün, sıkıntılı ve kederli durumlarında hep namazla teselli aradığı rivayet edilmektedir.[8] Namaz için ezan okumasını istediğinde Hz. Bilal'e "Bizi rahatlat ey Bilâl!"[9] demesi, namazın kendi ruh dünyası için ne anlama geldiğinin en açık göstergesidir.

Diğer yandan, Allah'a ibadetin emredildiği pek çok ayette Allah’ın yaratıcılığından ve nimetlerinden bahsedilmesi,[10] ibadetlerin, insanın varoluşunun müsebbibi ve bütün nimetlerin sahibi olan Allah’a karşı bir şükür ve hamd vesilesi olduğuna da işaret etmektedir. Bu durumda namaz ibadetinin, mahiyeti itibariyle Allah'a şükrün en kapsamlı tezahürü olduğunu söyleyebiliriz. Tam da bu sebeple Hz. Peygamber (sav)’in gecelerinin ziyasında, günlerinin ihyasında ve gündeminin inşasında en önemli unsurun namaz olduğunu görmekteyiz. Şunu kesin bir dille ifade edebiliriz ki, onun Allah’a kulluğu, elçiliğinden daha belirgin ve önceliklidir. Zira İslam'ın giriş cümlesi olan kelime-i şehadette geçen "abdühû ve rasûlühû" şeklindeki sıralamanın da bu minvalde olduğunu müşahede etmekteyiz. Kaldı ki, namazı gözünün nuru olarak tanımlayan Peygamberimizin, teheccüd namazlarında ayakları şişinceye kadar kıyam etmesini, Allah'a daha fazla şükreden bir kul olma arzusunun dışavurumu olarak açıkladığını biliyoruz.[11] 

Bu itibarla namaz, insanı kulluk bilinciyle bir taraftan kendi ruh derinlikleriyle buluştururken diğer taraftan da evrenin ötelerine ulaştıran eşsiz bir araçtır. Bu çerçevede Yahya b. Muaz’a isnad edilen “İbadet bir kuş olsaydı, şüphesiz onun kanatları namaz ve oruç olurdu.” betimlemesi, namazın kulluk görevimizin ifası hususundaki işlevini göstermesi bakımından oldukça manidardır. Dolayısıyla namazsız Müslüman, kanatsız kuş gibidir. Kanatsız bir kuş nasıl işlevsiz ve yarım ise, namazsız kulluk da öyledir.

Sonuç olarak insanın kulluk sorumluluğunun merkezinde yer alan namaz, bir taraftan Allah'a yakınlaşma ve şükür vesilesiyken; diğer taraftan, her türlü hayra ve kurtuluşa açılan kapı, haramlara ve kötülüklere karşı duvar, sıkıntı ve keder anında sığınak ve karekterini inşa ettiği müminin özgürlük yolunu aydınlatan bir nurdur. Kısacası namaz, insan için büsbütün bir ilahî lütuftur.


Allah, bizleri namazla dirilen ve her türlü musibet ve menhiyyâta karşı namazla direnen kullarından eylesin..



[1] Tirmizî, Îmân 8.
[2] Alâk, 96/19.
[3] Müslim, Salât 215; Ebû Dâvûd, Salât 148.
[4] Fetih, 48/29.
[5] Müslim, İmân 134; Ebû Dâvûd, Sünnet 15.
[6] Tirmizî, İmân 9; Nesâî, Salât 8.
[7] Ankebût, 29/45.
[8] Nesai, Nisa, 1, Mevakit, 46; İbn Hanbel, 1/206.
[9] Ebu Davud, Edeb, 78
[10] Bakara, 2/172; Nahl, 16/78; Ankebût, 29/17; Zâriyât, 51/56.
[11] İbn Mace, İkâme, 200.



2120 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir.
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir..
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir.
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki?
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir.
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap:
EN BÜYÜK MİRAS - 05/01/2019
İnsan çalışır, çabalar, kazanır ama kazancının pek azını kendisi yer. Hak vâki' olup da dünya denen bu misafirhaneden göç ederken, kazancından tükettiğinin belki kat kat fazlasını çocuklarına (vârislerine) bırakır.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi15
Bugün Toplam1142
Toplam Ziyaret5039397
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI