• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
KELİMELER ELE VERİR
13/06/2019

Kelimelerimiz, kimliğimizdir.

İnsan, kelimeleri kadar düşünür ve düşüncelerini kelimelerle ve ancak kelime hazinesinin vüs'atince dışavurabilir. Kelimelerle birlikte ses tonu, jest ve mimiklerin de ifade üzerinde ciddi etkisi vardır. Özellikle düşüncenin duygusal dokusunu aktarmada ses tonu, jest ve mimiklerin payı büyüktür. Fakat gerek duygusal doku gerekse konuşmacının ruh dünyası, jest-mimik ve ses olmaksızın sırf kelimelerinden de anlaşılabilir.

Genellikle konuşan kişi, aynı düşünceyi ifade eden birçok kelime arasından birini tercih eder. Bu da ifadenin taşıdığı manaya özgünlük katar. Sığ bir bakışla olmasa da küçük bir tedebbürle görülecektir ki; tercih edilen kelimeler ve kelimelerin dizilişi (vurgu), konuşan kişinin konuyla alakalı gerçek düşüncesini yansıtmaktadır.

Bu itibarla, düşüncesini ifade ederken jest, mimik ve ses olmasa bile sırf kullandığı kelimelerin anlam dokusundan hareketle insanın zihin yapısı, ruhsal durumu ve dünya görüşü hakkında ipuçları bulmak mümkün olur. Çünkü esasen gerçek düşüncemiz, onu dile dökerken kullandığımız kelimelerin mahiyetinde gizlidir.

Meseleyi, hatıramdaki bir olay üzerinden izah edeyim:

Vaktiyle bir televizyon programındaki siyaset-din eksenli bir tartışmaya şahit olmuştum. Programda, din-devlet ilişkilerinde devletin dinlere/mezheplere karşı nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği konuşuluyordu. Farklı eğilimlere sahip konuşmacıların mutabık olduğu tek nokta, devletin herbir din ve mezhebe karşı eşit olması gerektiğiydi. Ancak konuşmacıların aynı fikri farklı kelimelerle ifade etmeleri bir hayli dikkatimi çekti. Bu durum, esasen o noktada bile mutabık olmadıklarını ele veriyordu. Şöyle ki, devletin dinler (veya mezhepler) ile ilişkinin ölçüsünü ifade eden aynı cümlede kullanılan kelimeler her konuşmacıda farklılık erzediyordu. "Devlet, bütün dinlere/mezheplere eşit olmalıdır" derken "eşitlik" kelimesi, herbirinin cümlesinde farklı bir kelimenin sıfatı olarak kullanılıyordu. Bunlar, "mesafe, uzaklık ve yakınlık" kelimeleriydi. Konuşmanın tamamını dinleyince bu üç farklı kelimenin gerçekte üç farklı ruh halini ve üç farklı bilinçaltını yansıttığını farkettim.

İşte o konuşmacıların mutabık olduklarını sandıkları konuya dair kurdukkarı cümleler:

1. "Devlet, bütün dinlere eşit mesafede olmalıdır."

2. "Devlet, bütün dinlere eşit uzaklıkta olmalıdır."

3. "Devlet bütün dinlere eşit yakınlıkta olmalıdır."

İlk bakışta sanki aynı düşünceyi savunuyorlar. Fakat her üç konuşmacı da din-devlet ilişkilerinin eşitlik ve adalet ekseninde yürütülmesi gerektiğini vurgulasa da konuşanların zihin haritalarının farklı olduğu aşikâr. Zira konuşmacılar, "eşitlik" kelimesini mutlak alamda kullanmak yerine herbiri farklı bir kelimenin sıfatı olarak ifade etmektedir.

Birinci cümlede tercih edilen "mesafe" kelimesi, diğer iki cümlenin aksine "tarafsızlık" vurgusu yaparken, aynı zamanda din-devlet işlerinin ayrı olması gerektiğini imâ etmektedir.

İkinci cümlede tercih edilen "uzaklık" kelimesi, devletin bütün dinlerden (mistik-metafizik olgulardan) uzak olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu da konuşmacının seküler bir dünya görüşüne sahip olduğunu göstermektedir.

Üçüncü cümlede yer alan "yakınlık" kelimesi ise devletin din öğretileriyle sıkı ilişkisine gönderme yaparak dine dayalı devlet anlayışını idealize etmektedir. Dolayısıyla konuşmacının teokratik devlet arzusunu yansıtmaktadır.

Hâsıl-ı kelam, kelimelerimizin de kendi ruh dünyamızdan mütevellit bir ruhu vardır.. Bilinçaltımızın rengi, kelimelerimizde tebârüz eder. Eskilerin deyimiyle "dervişin zikri ne ise fikri de odur." Dolayısıyla insanların iç dünyalarını tanımanın yolu onların kelimelerine kulak vermekten geçer. Böylelikle kısmen de olsa bize söylenenlerin arka planındaki gerçekleri anlama imkânı bulabiliriz. Çünkü çoğu zaman söyleyeni tanımak, en az söyleneni anlamak kadar gerekli ve önemli olabiliyor.



1445 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir.
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir.
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir..
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir.
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki?
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap:
EN BÜYÜK MİRAS - 05/01/2019
İnsan çalışır, çabalar, kazanır ama kazancının pek azını kendisi yer. Hak vâki' olup da dünya denen bu misafirhaneden göç ederken, kazancından tükettiğinin belki kat kat fazlasını çocuklarına (vârislerine) bırakır.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi14
Bugün Toplam1178
Toplam Ziyaret5039433
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI