Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
HADİS-İ ŞERİFLERİN KAYNAK DEĞERİ
26/02/2018 Sünnet-i nebevî'nin en temel kaynağının vahy-i metlûv (Kur'an) olduğunu önceki yazımızda ifade etmiştik. Daha en başında hadis-i şeriflerin de sünnetin temel kaynaklarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Bunun delili de bizzat Kur'an-ı Kerim’dir. Hem Hz. Peygambere uyma sorumluluğu yükleyen, hem de Hz. Peygamberin dinî alanda kendi arzusundan konuşamayacağını ifade eden ayetler, hadis-i şeriflerin kaynak değerini -tartışmaya mahal bırakmaksızın- açıkça ortaya koymaktadır. O ayetlerden bazılarının meali şöyledir: "De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın!”[1] “(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.”[2] “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının.”[3] Her ne kadar bu ayet ganimetlerle alakalı bir durumu tespit ediyor olsa da dini alanda Hz. Peygambere inisiyatif bırakması bakımından kayda değerdir. Bütün bu ayetler, peygambersiz bir ilahî din olamayacağının ve Hz. Peygamberin sadece bir haberci olmaktan öte rehber, örnek ve önder olduğunun en açık ifadesidir. Durum böyle olunca Hz. Peygamberin söz, fiil ve takrirlerinin de ilahî kaynaklı olması gayet tabî bir durum olacaktır. Kaldı ki; Hz. Peygamberin, Kur'an-ı Kerim dışında da vahiy aldığını bildiren (veya işaret eden) birçok ayet vardır. Mesela; "O, kendi hevâsından konuşmaz. (Onun konuştukları) ancak Allah'ın vahyettiğidir."[4] ayeti, Hz. Peygamberin din (İslâm) adına söylediği (ve hatta yaptığı) şeylerin de vahiy kaynaklı olduğunu göstermektedir. Ayrıca Tahrim Suresindeki, Hz. Peygamberin eşleriyle alakalı yaşadığı bir durumu anlatan şu ayet, Hz. Peygamberin vahy-i metlûv (Kur'an) dışında da vahiy aldığını çok net bir şekilde ortaya koymaktadır: Bu ayette bahsedilen ve Allah'ın bildirdiği ifade edilen sözkonusu bilgi Kur'an'da yer almadığına göre Hz. Peygamber o bilgiyi nereden ve nasıl almıştır? Bu soru cevabını da mündemiçtir. Sadece bu ayet bile Hz. Peygamberin vahy-i gayr-i metlûvun da muhatabı olduğunu ortaya koymaya yeter. Yani Kur'an dışında da vahiy aldığının açık bir delilidir. Yine birçok ayette Allah’ın, Hz. Peygambere “kitab ve hikmet” verdiği ve Hz. Peygamberin de ümmetine "kitab ve hikmet" öğrettiği ifade edilmiştir. "Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik."[7]
Bu ayetlerde geçen "kitab"ın, Kur'an-ı Kerim; "hikmet"'in ise, sünnet-i nebevînin diğer ayağı olan hadis-i şerifler (vahy-i gayr-i matlûv) olduğu rivayet edilmiştir.[10] Kitap ve hikmet kelimeleri bütün bu ayetlerde "atıf vavı"yla gelmektedir. Atıf, ma’tufa hem benzerlik hem de muğayeretlik manasını taşımaktadır. Bu itibarla, "kitab"tan kasıt Kur’an-ı Kerim olduğuna göre "hikmet"in başka bir şey olması gerekir. Bunun da sünnet olma ihtimali her şeyden önce gelir. Atıf (hikmet) ile ma’tufun (kitab'ın) benzerlik noktası ise ikisinin de Allah’ın bildirmesiyle olmasıdır ki, ikisinin de kaynağı vahiydir. Bu yorumu destekleyen hadis-i şerifler de mevcuttur. Onlardan biri, Hz. Peygamber (sav)'in, "Şunu iyi biliniz ki bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun koltuğuna kurulan tok bir adamın size: 'Sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter.' diyeceği günler yakındır..."[11] sözüdür. Bu hadis, Kur'an ayetleri dışındaki bazı açıklamalarının da vahiy kaynaklı olduğunu açıkça ifade etmektedir. Ki, buna da vahy-i gayr-i metlûv (Kur'an dışındaki vahiy) denilmektedir. Hadisler tedvin edilirken üzerinde hassasiyetle durulan husus, daha çok bu sözlerin Hz. Peygambere ait olup olmadığının tespiti olmuştur. Bu sebeple metnin muhtevasından ziyade sened ve rical (ravilerin) tenkidi üzerinde daha fazla titizlik gösterilmiştir. Hadislerin sahih, hasen, zayıf, meşhur, aziz, garip, ahad gibi sıhhat tasnifleri de bununla (senetle) alakalı bir durumdur. Bu çerçevede muhaddislerce ciddi bir usul ilmi (hadis usulü) geliştirilmiştir ki, İslâmî ilimler arasında hadis usulü, ilim ehlinde hayranlık uyandıracak bir mahiyete ve zarafete sahiptir. Ancak, muhaddislerin rivayet zinciri (sened) konusunda gösterdikleri bu hassasiyeti, metnin Kur'an'a uygunluğu konusunda gösterdiklerini söylemek zor. Fakat yine de bu durum hadislerin sünnet-i nebevîye kaynak olmasına engel teşkil etmez ve etmemelidir. [1] Al-i İmran, 3/31. [2] Araf, 7/158. [3] Haşr, 59/7. [4] Necm, 53/3-4. [5] Tahrim, 66/3. [6] Enfal, 8/7. [7] Bakara, 2/151. [8] Bakara, 2/48; Ali İmran, 3/164. [9] Nisa, 4/113; Cuma, 62/2. [10] Hikmetin, hadisler olduğu görüşü için bkz: Hasan el-Basrî, Katade, Yahya b. Kesir, (Suyuti, Miftahu’l-Cenne, s.23); İmam eş-Şafii, er Risâle, 32,78,93. [11] Ebu Davud, Sünnet, 6 ve İmâre 33; Tirmizi, İlim 10. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021 |
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır |
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020 |
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir. |
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020 |
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir. |
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020 |
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir.. |
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020 |
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir. |
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019 |
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur |
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019 |
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki? |
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019 |
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir. |
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019 |
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap: |
Devamı |