• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
SÜNNET'İN EN MUTEBER KAYNAĞI
19/01/2018

Kur'an-ı Kerim'de üzerinde en çok durulan konulardan birisi, peygamberlik (nübüvvet) müessesesidir. Birçok ayette nübüvvetin "hak" olduğu ve genel anlamıyla tevhid dini olan İslam'ın vazgeçilmez/reddedilemez unsuru olduğu vurgulanmaktadır (Ör.: Nisa, 4/136). Nübüvvetle alakalı ayetlere Kur'an bütünlüğü içerisinde bakıldığında en fazla dikkat çeken hususlardan birisinin, "peygamberlerin örnekliği" (Ahzab, 33/21) olduğu görülmektedir.

Örnek insan, durum ve niteliği benimsenmeye değer kimse veya şey, model, paradigma anlamlarına gelir (TDK). Peygamberlerin örnekliği ise, insanoğlunu İslam'ın amaçladığı ideale ulaştıracak müşahhas numuneler oluşlarının ifadesidir. Onlar, ilahî mesajın elçileri olmaları yanında, insanlık için örnek ve rehber kişilerdir. Bu özellikleri, gönderiliş gayelerinin gerçekleşmesinde ve dinî hayatın şekillenmesinde büyük bir etkiye sahiptir. (Çünkü örneksiz yol bulamamak, insanî bir nâkısadır.) Bir peygamberi örnek almak, dinî hayatı, onun hayatını ölçü kabul ederek şekillendirmeyi gerektirir. Örnek olanı ölçü kabul etmek, ona uymak ve onun yolunu (sünnetini) takip etmek demektir.

Hz. Peygamber (sav) de Kur'an'da, örnek olan elçilerin sonuncusu olarak takdim edilmiştir. O'nun örnek oluşunu ve ona uymanın gerekliliğini anlatan ayetlerden bazılarının meali şöyledir:

"Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır." (Ahzab, 33/21)

“Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûlune karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab, 33/36)

“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın!” (Al-i İmran, 3/31)

“Kim Rasûle itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik” (Nisa, 4/80)

“De ki: Allah’a ve Rasûlune itaat edin! Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez.” (Al-i imran, 3/32)

“Hayır! Rabbine and olsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükmü içlerinde hiçbir sıkıntı duymayacak şekilde tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa, 4/65)

Hiç şüphesiz Hz. Peygambere uymak, onun getirdiği inanç, ibadet, muamelat ve ahlak ilkelerini benimsemekle gerçeklik kazanır. Bu ilkeler dairesinde bir hayat yaşayabilmek de sünnet-i nebevîyi bilmek ve anlamayı gerektirir.

Peki sünnet-i nebevîyi nereden öğreneceğiz ve nasıl anlayacağız?

Şu bir gerçek ki, İslamî bütün değerler, Hz. Peygamberin hayatında müşahhas hale gelmiştir. Her ahlakî değer, ne kadar gerekiyorsa o kadarıyla onun hayatında karşılık bulmuştur.

Asr-ı saadette ashab-ı kiram, bizzat Hz. Peygamberi görüp örnek alarak ona uyma bahtiyarlığına sahipti. Fakat aradan geçen yüzyıllar, o örneğe uymanın imkanını zorlaştırdığı gibi yöntemini de değiştirdi.

Hz. Peygamberin bugün bedenen aramızda olmaması, örnekliği bakımından bizim için bir dezavantaj sayılabilir fakat risaletiyle (sünnetiyle) kıyamete kadar aramızda olacağı da yine Kur'an-ı Kerim ile sabittir. Son ilahî mesajda onun örnekliğini ortaya koyan ve ona uymayı emreden ayetler bu hususu tescillemektedir. Şu var ki; o günki görerek örnek alma kolaylığına karşın, bugün duyarak ve okuyarak anlama zorluğu daha fazla gayret gerektirmektedir.

Bugün onun sünnetini bilmek ve anlamak, şu iki kaynağı gereği gibi anlamakla imkân bulur: Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler.

"Sünnet" denildiğinde ilk olarak akla hadis-i şerifler (hadis kitapları) gelse de Hz. Peygamber'i tanımanın en kat'î bilgisi Kur'an'dadır. Çünkü Kur'an'ın her bir cümlesi, bir sıhhat tasnifine ihtiyaç bırakmayacak katiyyeti haizdir. 

Sünnet, yoldur. Hayat biçimidir. Hz. Peygamberin yolunu (sünnetini) tayin eden Kur'an-ı Kerim'di. Kur'an-ı Kerim'de yasaklanan ne varsa Hz. Peygamber ondan uzaktı. Emredilen ne varsa onun ilk uygulayıcısıydı. Kur'an'da ifadesini bulan ahlâkî her bir değerin müşahhas hali ve insanî her bir erdemin fiilî mümesiliydi. Daha net bir ifadeyle o, yaşayan bir Kur'an'dı. Dolayısıyla Kur'an'ı anlamak, Hz. Peygamberin sünnetini (yolunu) anlamak olacaktır.

Bu sebeple, siyer-i nebî üzerine yazılan eserlerin ve siyer anlatımlarının, Kur'an-ı Kerim'den müstağni kalması düşünülemez. Zira hadis-i şerifler, Hz. Peygamberin sünnetinin tek kaynağı değildir. Bilakis hadis-i şeriflerin de tasdik mercii bizzat Kur'an-ı Kerim'dir. O halde, muteber hadis kitapları yanında sünnet-i nebevî'nin birinci ve en güçlü kaynağı, Kur'an-ı Kerim'dir diyebiliriz. Çünkü hadis-i şeriflerin tedvininin, büyük ölçüde nübüvvet sonrası dönemde gerçekleşmesine karşın Kur'an vahyi (vahy-i metlûv), nüzul döneminde kaydedilmiştir. Yine vahyî ifadeyle Kur'an-ı Kerim, ilahî himaye altında kıyamete kadar varlığını sürdürecektir. "Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz (Hicr, 15/9). Hadis-i şeriflerin ilk dönem sözlü olarak nakledilmiş olmaları, onların sünnet-i nebevînin kaynağı olmaları bakımından değerlerini düşürmez. Fakat sünnete delil olmaları, bizzat ilahî muhafazada bulunan Kur'an'a arz edilmelerini gerektirir.

Bu itibarla, nübüvveti doğru anlayabilmek için Kur'an dışındaki kaynaklar (hadis, siyer ve megazi kitapları) bile Kur'an perspektifinden değerlendirilmelidir.



1810 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir.
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir.
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir..
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir.
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki?
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir.
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap:
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam449
Toplam Ziyaret5023660
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI