• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Dr. Nail ÇAM
nailcam09@hotmail.com
Hz. PEYGAMBERİN ÜMMÎLİĞİ MESELESİNDEKİ GÖRÜŞLER
18/01/2018

Hz. Muhammed’in (sav) okur-yazar olup olmadığı etrafındaki tartışmalar yeni değildir. Meseleyi, savunma veya hücûm mantığı ile değil de elde edebildiğimiz rivâyet ve görüşleri naklederek tenkîd ve takdirlerinize sunmak istiyoruz.

Meselede dört görüş ortaya çıkmıştır. Bu görüşleri maddeler hâlinde ele alalım.

A) Hz. Muhammed, okur-yazar idi. (Hatta bu kanaattekilerden hz. Peygamberin 72 veya 73 dilde okuyup yazdığını iddia edenler bile olmuştur).

Bu görüştekilerin görüş ve delillerinden bazıları şunlardır:

1. Ümmî (أمي) kelimesi, ümmü’l-kurâ şehrine (مدينة أم القري) (Mekke) mensûbiyeti ifâde eder. “Mekke halkını ve çevresindekileri uyarman için....” ولتنظر أم القري ومن حولها Bu nedenle hz. Muhammed ümmî, yani Mekkeli olarak nitelenmiştir.

2. Mekkeliler içinde okur yazar olanlar vardı. Onlara ümmî denilmesi, kendilerine Allah katından bir kitap ve Rasûl gönderilmemiş olması nedeniyledir. “Allah, kendilerine kitap ve rasûl gönderilmemişlere (ümmîlere) kendilerinden bir rasûl gönderdi”.  

هو الذي بعث في الأمين رسولا منهم âyeti bunu ifâde eder. Böylece kendilerine kitap verilmemiş olan bir kavme, hz Muhammed gönderildi ki: “Onlara, Allah’ın âyetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti öğretsin” يتلو عليهم اياته ويزكيهم ويعلمهم الكتاب والحكمةً

Bakara 78. âyette, ومنهم أميون لا يعلمون الكتاب  kastedilen ümmî, okuma yazma bilmeyen değil; indirilmiş bir kitap bilgisi olmayanlardır. Buna göre mana: “Onlardan bir kısmı, indirilmiş bir kitap bilgisi olmayan (yani) ümmî olanlardır”. 

“Kitap verilenlere ve ümmilere, teslim oldunuz mu? de”.

‎وَقُلْ لِلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ

Taberi bu âyeti şöyle açıklamıştır: Ya Muhammed! kendilerine kitap verilen Yahûdi ve hristiyanlar ile Arap müşriklerinden kitabı olmayan ümmilere, teslim oldunuz mu? de! (3/20)

“Böylece sana âyetlerimizi enine boyuna açıklıyoruz ki, sen okudun desinler ve sen, bilmeyen bir kavme beyan edesin”

‎وَكَذَٰلِكَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ وَلِيَقُولُوا دَرَسْتَ وَلِنُبَيِّنَهُ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Taberï der ki: Kurra bu ayetin okunuşunda İhtilâf etti. Medine ve Kûfe kurralarının çoğunluğu, دارست değil درست şeklinde okumuştur ki mana قرأت: sen okudun demek olur. (6/En’am, 105)

3. Ümmî, Tevrat’a ait bir ıstılâhtır. Kadîm ibrâniler bu kelimeyi, isrâili olmayanlar için kullanırlardı. قل فأتوا بالتوراة فاتلوها إن كُنتُم صادقين ( 3/93)

Kurtûbï bu âyetten hareketle hz. Peygamberin Kitab-ı mukaddesi okuyabildiğini söylemiştir. Çünkü onlar, Tevrat’ı getirmekten hz. Muhammed okuyacak endişesi ile çekinmişlerdir. 

Bu söylenenlere göre: A’raf, 157’deki الذين يتبعون الرسول النبي الامي cümlesinin anlamı: “Yahûdî veya kitâbî olmayan ya da Mekkeli rasûl ve nebiye tâbi olurlar”, olur.

“Sen kitap ve iman nedir bilmiyordun”. (Şûra, 52) وما كنت تدري ما الكتاب والإيمان

4. Hz. Âişe’den rivâyet edilmiştir: Hz. Peygamber, hastalığı ağırlaşınca hz. Ebû Bekr’in oğlu Abdurrahman’a: “Bana, (benden sonra) kimsenin ihtilâfa düşmemesi için Ebû Bekre birşeyler yazacağım kürek kemiği veya başka bir levha getir” demiştir. (İbn Kesîr, Sire, 1/452)

- Hz. peygamberin ölüm döşeğindeki talebiyle ilgili bir başka rivâyet şudur: İbn Abbâs rivâyet etmiştir.  Rasûlullah (ölüme) hazır olunca, ki ev erkeklerle doluydu, getirin! Sizin için birşeyler yazayım da sonra sapıtmayın, buyurdu. Bunun üzerine bazıları dedi ki: Rasûlullahın acısı arttı (ne dediğini bilmiyor), yanınızda Allah’ın kitâbı var, bize Allah’ın kitabı yeter. (Başka şeye gerek yok) Bazıları da dedi ki: getirin! Yazacaklarını yazsın ki Rasûlullah’tan sonrası sapıtmayın. Gürültü ve ihtilâf artınca hz. Peygamber, (kızarak) kalkın (gidin)! dedi. (Buhâri, h.no: 4078-4079; Müslim, vasiyyet; Taberï, Tarîh)

- Not: Bu iki grup içinden hz. Peygamber, ümmîdir; okuyup yazamaz diyen çıkmamıştır.

5) Hudeybiye musâlahasında müşrikler, محمد رسول الله cümlesinin metinden silinmesini istediler. Hz. Ali, silmek istemedi. Hz. Peygamber, onu bana göster dedi. Sonra eliyle sildi ve yerine محمد بن عبد الله yazdı. (Buhari, Meğâzî ve Müslim)

6) İsra gecesi, cennetin kapısında yazılı olan الصدقة بعشر امثالها: “sadaka 10 misli ile mükafatlandırılır” yazısını gördüm. (İbn Mâce) Cennetin kapısında لا اله الا الله yazısı gördüğüne dâir de rivâyet vardır.

- Başka bir rivâyette de hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: deccâlin iki gözü arasında bulunan yazıda kâfir yazılıdır (hz peygamber bunu ك ف ر şeklinde hecelemiştir) ve bunu okuma yazma bilen ve bilmeyen herkes okur. (Müslim, Ahmed)

- Not: Okuyup yazması olmayan birinin bu yazıları gördüğünden bahsetmesi makul değildir.)

7. Hz. Peygamberin 8 yaşından sonra yaşadığı Ebû Tâlibin evinde, hz. Cafer ve Ali okur-yazar idi. Ebû Tâlibin iki oğlunu okur-yazar yapıp, çok sevdiği yeğenini bunlardan mahrûm bırakması düşünülemez.

8. Kıraat, ezberden okumak demektir. Tilavet ise yazılı bir metinden. Fakat okumak (kıraat), tilavet anlamında da kullanılabilir. Şu hadiste olduğu gibi: لا صلاة لمن لا يقرأ بأم الكتاب (buhari), لا صلاة لمن لا يقرأ بأم القرأن (Müslim)

9. “Hz. Peygamber okur-yazar olsaydı, hasımları sen bunu başka kitaplardan okudun veya kendi ellerinle yazdın diyerek kuşku duyarlardı” Şeklindeki bir gerekçe ile hz. Peygamberin okur-yazar olmaması gerektiğini savunmak makul değildir. Zira Kur’an itirazcılardan benzerinin veya benzeri on sûrenin veya bir sûrenin getirilmesini talep etmektedir. Okur yazar olmak ile bu yapılabilseydi 1400 yıldır nice filozof, Alim ve prof’lar geldi geçti, Bunlar nazire yapardı. Kaldı ki Kur’anın indiği dönemde nice şairler kalem bıraktı. Ayrıca Hz peygamber, inkarcılar tarafından şair, mecnun, öncekilerin masalları gibi ithamlardan kurtulmuş da değildir.

10. Hz. Muhammed’in üzerinde محمد رسول الله nakşedilen bir yüzük edinmesi okur yazar olmadığı için değil, devlet başkanlarına gönderdiği yazı ve mektupları mühürlemek içindir. Çünkü krallar üzeri mühürlenmemiş mektupları kabul etmezlerdi. (Buhari)

B)Hz. Muhammed, hayatının hiçbir aşamasında okur-yazar değildi. 

Bu görüşü savunanların gerekçe ve delillerinden bazıları şunlardır:

1. Ümmî (أمي) kelimesinin sözlük anlamı: “annesinin doğurduğu şekil üzere kalan” demektir. Çünkü yeni doğan yazamaz; yazma işi sonradan öğrenilir (müktesep). (İbn manzûr, Râğıb el-Esbehânî, Zâhirî, Taberî, Şevkânî) 

“Allah, okuma yazma bilmeyenlere, kendilerinden bir rasûl gönderdi”. هو الذي بعث في الأميين رسولا منهم 

إنا أمة أمية لا نكتب ولا نحسب Biz, yazma ve hesap bilmeyen (yâni) ümmî bir ümmetiz. (Sahîhân)

2. İbn Kuteybe ümmî, Arap milletine mensûb olandır; zira onların azı hariç çoğu okuma yazma bilmezler demiştir. (Garîbu’l-hadîs) hüküm aza göre değil çoğa göredir.

3. Alak sûresindeki إقرأ kelimesi oku anlamındadır. Buna بلغ (tebliğ et) anlamımın verilmesi doğru değildir. Çünkü, eğer bu doğru olsaydı, hz. Peygamberin Cebrail’e dediği ما أنا بقارئ (ben okuyamam) cümlesi emre isyan olurdu. Bu emrin belliğ (بلغ) anlamına gelebilmesi için أقرأ yapısında (if’al babı) gelmesi gerekirdir. سنقرؤك فلا تنسي âyeti, “sana tebliğ edeceğiz sen unutmayacaksın” anlamındadır. أقرئ سلامي علي فلان selamımı falana ulaştır demektir. يا عئشة هذا جِبْرِيل يقرئك السلام: “Ey Âişe bu, cebrâîldir, sana selam söylüyor”.

4. Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı. (Ankebut, 48)

وَمَا كُنْتَ تَتْلُو مِنْ قَبْلِهِ مِنْ كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ 

بِيَمِينِكَ ۖ إِذًا لَارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ

Kablu (قبل) zaman zarfının başındaki من harfi cerri olumsuz anlamlı bir cümledeki nekrenin başına geldiğinden mutlak bir zamanı ifâde eder. Buradan hareketle, hz. Peygamberin bi’setten önce ve de sonra hiç okur yazar olmadığı anlaşılır. 

5. Müslimin rivâyetine göre, “Hubeybiye musâlahasında müşrikler, metindeki محمد رسول الله ve بسم الله الرحمن الرحيم cümlelerine itiraz etmişlerdir. Hz peygamber bunun üzerine hz. Aliye, onları silmesini ve بسمك اللهم ve محمد بن عبد الله yazmasını emretmiştir. Hz. Ali vallahi silmem deyince hz. Peygamber Ali’den  yerini göstermesini istemiştir.” Hadisin bundan sonrası (كتب) yazdı diyerek devam etmektedir. Bu fiilden önce mahzûf olan şu cümle vardır. Hz. Ali vallahi silmem deyince hz. Peygamber kağıdı eline almış, yazıyı sildikten sonra Aliye geri vermiş ve o da yukarıdaki iki cümleyi yazmıştır. Hem hz. Peygamber okur-yazar olsaydı silinecek yerin gösterilmesini niçin isteyecekti?

6. Kırtâs olayındaki, إئتوني بكتاب أكتب لكم كتابا: Bana yazı malzemesi getirin, size yazayım” cümlesi, آمر من يكتب لكم: bana yazı malzemesi getirin, sizin için yazacak birine emredeyim şeklinde te’vil edilmiştir. “Kaysere ve Kisrâya yazdı” şeklindeki rivâyetler de yazılmasını emretti şeklinde te’vîl edilmiştir. 

7. Hz. Peygamber kendine kâtipler edinmiş ve inen vahiyleri onlar yazmışlardır. Bir defa dahi olsa hz. Peygamberin gelen vahyi yazdığına dair bir rivâyet gelmemiştir. Okur yazar olsaydı bunu yapardı.

8. Hz. Peygamberin hz. Aişe ile olan nikah akdini yazdığı şeklindeki rivâyet, (Buhari, 7.88) hz. Peygamber döneminde nikah akdinin yazılmadığı ve tevsîk edilmediği gerekçesiyle reddedilmiştir. Nikah akdinin yazılması nikahın rükunlarından veya sıhhat şartlarından değildir.

9. Kitab-ı mukaddes sefer-i İşaya’da: “okuma bilmeyen birine kitap verilecek, ona oku denilecek; o da okuma bilmiyorum diyecek”. denilmektedir.

C) Risâletten önce okur-yazar değildi, fakat risâletten sonra okuyup yazmayı öğrendi. Görüşler şunlardır:

1. Kurtubî tefsirinde, hz. Peygamberin okur yazar olmadan âhirete irtihal etmediğini nakletmektedir.

2. Bazı âlimler, hz. Peygamberin Hudeybiye’de (628) ve başka zamanlarda yazdığından hareketle risâletten sonra okuma yazma öğrendiğini düşünmektedirler. Buhari’nin rivâyeti şöyledir: فأخذ رسول الله الكتب. وليس يحسن يكتب. فكتب: هذا ما قاضي عليه محمد بن عبد الله

3. Ebu’l-Velïd el-Bâcî ve ona tâbi olan Ebû Zer el-Herevî, Ebû’-Feth en-Nîsâbûrî ise, Buhari’deki bu rivayetten hareketle hz. Peygamberin Hudeybiye günü yazdığını istidlal etmişlerdir. Bazıları el-Bâcî’nin, hz. Peygamberin Hudeybiye günü mucize eseri yazdığını kastettiğini söylerken, bazıları da hz. Peygamberin ölmeden önce okuyup yazmayı öğrendiğini kastettiğini söylemişlerdir. (İbn Kesir, Tefsîr)

4. İbn Ebî Şeybe’nin, mücâhid tarîkı ile Avn b. Abdullah’tan tahriç ettiği hadiste, Rasûlullah okuyup yazmadan vefât etmedi denilmektedir. Mücâhid der ki: Bunu Şa’biye zikrettiğimde dedi ki: Avn doğru söylüyor; ben de bunu söyleyenleri duydum. 

5. Hz. Peygamber Muâviyeden, Akra ve Uyeyne için yazmasını istemişti. Uyeyne hz. Peygambere, mültemisin sahîfesi gibi bir sahife ile kavmime gideyim mi? dediğinde: Hz. Peygamber sahifeyi eline aldı, baktı ve şöyle dedi: orada emredilen, sana yazılmış. Ravilerinden birisi olan Yunus b. Meysere der ki: Rasulullah’ın vahiyden sonra yazmayı öğrendiği anlaşılıyor.

D) Hz. Peygamber, Risâlet döneminde okuyordu; fakat yazamıyordu şeklinde de bir görüş vardır. Bu görüşle ilgili söylenenleri kayda değer görmedik. Zira, okuyup da yazamamak nasıl bir şeydir? anlayamadık.



1847 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

NAMAZ KIRAATİNDE TEKNOLOJİK CİHAZ KULLANMAK - 10/12/2020
Farz ve nafile namazlarda yazılı bir metinden, cep telefonundan, PC’den vs. okuyuşta bulunmak câiz midir? Sorusuna cevap bulunabilecek bir yazı.
NİÇİN KULLUKTA BULUNMALIYIZ? - 22/07/2020
Allahın cenneti ve cehennemi olmasa veya farz-ı muhal asiler cennete, itaatkârlar cehenneme girecek olsaydı bile, Allah ibadete layık olduğu için ibadet edebilmektir kulluk.
GENÇ KUŞAKLARI KENDİ EMEKLERİMİZLE HELÂK ETMEYELİM - 13/05/2020
Önce iman! Eyleme sevketme düşüncesi ile yaptığımız işler imansızlığa götürmesin gençlerimizi. Yanlış taktik neticede bizi, imansızlık ve inançsızlık için çaba sarfedenlerle aynı ligde top koşturuyor olmak gibi bir duruma sokabilir.
ALLAH’TAN KORKULUR MU? - 04/05/2020
Korkunç, çirkin, zararlı, şerli ve kötü olan şeyden korkulur. Türkçede kullandığımız şekliyle korkuyu bu gibi etkenler doğurur. Havfullah, haşyetullah ve takvallah korkuyla ne kadar ve nasıl ilintilidir?
İKİ ASLI, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK - 27/04/2020
Bakara 205. Âyet... Bir zihniyetin portresi..
CUMA MÜSTAKİL BİR NAMAZ MIDIR? - 20/03/2020
Eski ulemamızın bahis mevzuu yaptığı; fakat günümüzde sorgulanmadığı, gündem yapılmadığı ve dillendirilip yazılmadığı için pek bilinmeyen esaslı bir mevzuuyu ele alıp değerlendirmeyi size bıraktık.
İNSANIN İNSANA SECDE ETMESİ - 10/03/2020
Açıklanmaya ve izaha muhtaç olan bir rivayetti. Zira bu rivayet hakkında çok tartışmalar olmuş ve olmaktadır. Rivayetin senedi sahih olsa da metin tenkidi yöntemi ile anlamaya ve yorumlamaya çalıştık.
POZİTİF DÜŞÜNCE (TEFÂÜL) - 23/12/2019
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Her çığlığı aleyhte sanmayın! Belki o, müjde verecek; belki de sizi uyandıracak da tehlikeden kurtaracaktır.
YABANCI BİR KADINLA MUSÂFAHA YAPMAK - 02/10/2019
Dört mezhebin, yabancı bir kadınla musafaha yapmanın hükmü hususunda söylediklerini ve hükümlerine dayanak aldıkları akli ve nakli gerekçeleri ifade etmeye çalıştım.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam947
Toplam Ziyaret5019962
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI