Dr. Nail ÇAM
nailcam09@hotmail.com
ARAPÇA DIŞINDAKİ BİR DİLLE NAMAZ
30/12/2017 Namazda Kur’ândan birşey okumak, namazın rükûnlarındandır. Kıraatsiz namaz, sahîh olmaz. Cumhûr farz olan kıraati, Fatiha ile tahdîd etmiş ve ilk iki rek’at’te, fâtihadan sonra Kur’ândan kolaya geleni okumayı sünnet saymışlardır. Namazdaki kıraatin dili mevzuunda üç görüş vardır. Biri cumhûrun, diğeri Ebû Hanîfe’nin, bir diğeri de imâmeynindir. 1. Cumhura göre namaz, sadece Arapça lafızlar ile kılınır. Arapça okuyabilenin kıraati, Arapça yapması gerekir. Eğer Arapça okuyamıyorsa başka bir dildeki tercemesi ile kıraatte bulunmak câiz değildir. Böyle bir durumda namaz bâtıl olur. Terceme, Kur’ân değildir. Kur’ân, mu’cîzdir; tercemesi ise mu’cïz değildir. (Mecelletu’l-Ezher, 7//129) Arapça dışında bir lisanla kıraat, câiz değildir. Arapçayı iyi okuyabilse de okuyamasa da durum budur. Namazda ve namaz dışında da durum budur. Terceme ile kılınan namaz, sahîh değildir. Şâfiî, Hanbeli, Mâlikî ve Zâhirilerin görüşü budur. (Nevevî, Mecmû’, 3//379-380) Şâfiîler şu rivâyetten istidlâlde bulunmuştur: Hz. Ömer, Hişâm b. Hakîm’in bir sûreyi kendi okuduğundan farklı okuduğunu işitmiş ve onu ridasından tutarak hz. Peygambere getirmiştir. (Buhâri, Müslim) Eğer terceme ile namaz câiz olsaydı hz. Ömer’in câiz olan bir şeydeki i’tirazını hz. Peygamber inkâr ederdi. Başka bir delîlleri de tercemenin Kur’ân olmadığıdır. Çünkü kur’ân, mu’cîz bir nazımdır; terceme ise i’câzı izâle eder. Arapça dışındaki bir kıraat, câiz olmaz. Bir lafzı başka bir Arapça lafızla değiştirmek de câiz olmaz. (İbn Kudâme, Muğnï, 1//350) İbn Hazm der ki: Bir kişi, Namazda Fâtihayı veya başka bir şeyi Arapça dışındaki bir dile terceme ederek okursa veya kasten Allah’ın indirdiği lafızlardan başka Arapça bir lafızla okursa veya kasten kelimelerde takdîm ve te’hîr yaparsa namazı bâtıl olur ve o kişi fâsık olur. Çünkü, Allah قرآنا عربيا (Zuhruf, 3) buyurarak Kur’ânı Arapça ile vasfetmiştir. يحرفون الكلم عن مواضعه (Nisa, 46) âyetiyle de kelimelerin yerlerini değiştirenler tahrîfçi olarak kınanmıştır. “Dili Arapça olmayan bir kişinin namazında kendi dili ile dua etmesi câizdir. Kıraatte bulunması ise câiz değildir. Arapça dışında kıraatte bulunanın namazı yoktur. Çünkü hz. Peygamber, ümmü’l-Kur’ânı (Fâtihayı) okumayanın namazı yoktur buyurmuştur. Allah da, قرأنا عربيا: Arapça bir Kur’ân (Zümer, 28) buyurmuştur. Başka bir âyette de, وما أرسلنا من رسول إلا بلسان قومه ليبين لهم (İbrahim, 4) “Onlara beyân etsin diye herhangi bir rasûlü sadece kavminin lisanı ile gönderdik”. (Muhalla, 4/159) 2. Sadece Arapçayı telaffuz edememe gibi bir zarûret ânında, başka bir dildeki terceme ile namaz kılınabilir. Ebû Yusûf ve Muhammed’in görüşü budur. Bu onların manayı, mu’cîz saydıklarının delîlidir. Bu konudaki açıklamalar 3. maddede gelecektir. Ancak şu kadar varki, imâmeyne göre önceki kitaplarla da namazda kıraat câiz değildir. Ebû Yusuf ve Muhammed’in görüşü şöyledir: “Biri namazda İncîl, Tevrât ve Zebûrdan birşey okursa Kur’ânı ister güzel telaffuz edebilsin ister edemesin bu yeterli olmaz. Çünkü bu, Kur’ân olmayan bir kelâmdır. (Serahsî, 1/253) 3. Her hâlukarda namazda, Arapça dışındaki bir dille kıraatte bulunulabilir. Bu, Ebû Hanîfenin görüşüdür. Ebû Hanîfe şöyle demiştir: Musallî, namazda isterse Farsça ile isterse Arapça ile okur. Selmân-ı Fârisi, fâtihâyı Farslılar için Farsça olarak yazmış ve göndermeden önce hz. Peygamberin onayını almıştır. Onlar da dilleri Arapçaya yatana kadar namazda bu şekilde okumuşlardır. (Şa’rânî, el-Mîzân, 1/43). İbn Hacer, şöyle der: “Ebû Hanîfe, Arapça dışında başka bir dille Kur’ân kıraatinin cevâzını وإنه لفي زبر الأولين (Şuarâ,196) âyetinden almıştır. Çünkü Kur’ân, Arapça olmayan önceki kitapların içeriğinde mevcuttur”. (el-Fetâvâ’l-Hadîsiyye, s. 132) Kurtubî şöyle der: “Ebû Hanîfe, okuyucunun manalara tam riâyet etmesi ve manadan herhangi bir şeyi zayi etmemesi şartlarıyla Farsça kıraatte bulunmasına cevaz vermiştir”. (Tefsîr, 16/49) Şeybânî şöyle der: “Ebû Hanîfe dedi ki: Arapçayı güzel telaffuz edebiliyor olsa da iftitâh tekbirini ve kıraati Farsça yapana bu yeter”. (Mebsût, 1/15) Şeybânî başka bir yerde de şöyle der: “Ebû Hanife’ye, bir kişi Arapça olarak güzel telaffuzda bulunabiliyor olmasına rağmen namazda Farsça okusa ne dersin? dedim; bu, ona yeter dedi. Dua’da da böyle mi? Dedim; evet, dedi. (Serahsî, 1/253) Kur’ân, nazm/lafız ve manadan oluşur. (Hakîkî) Fakat Ebû Hanîfe namazda, Arapça nazmı/lafızları lâzım bir rükûn saymamış; Farsça ibâreyi (manayı) nazm yerine ikâme etmiştir. (Takdîrî) (İbn Melek, Şerhu Menâr; Ruhâvî, Haşiye ala Şerhi İbn Melek) Hakîkî anlamda Kur’ân, -Arapça ibârede olduğu gibi- nazm ve manadır. Veya -Farsça ibârede olduğu gibi- takdïrî/mecâzî anlamda, mana ve nazmdır. Bu nedenle Ebû Hanîfe, Arapça okumaya kudreti olan kişiye namazda Farsça okumaya cevaz vermiştir. ( İbn Âbidin, Hâşiye (Nesemâtu’l- Eshâr) Kâsânî şöyle der: “Ebû Hanîfeye göre, kıraatin Arapça olmasının cevâzı sabit olduğu gibi Farsça olmasının cevazı da sabittir. Arapçayı güzel telaffuz edip edememesi önemli değildir. Ebû Hanîfe der ki: Namazda vâcib olan Allah’ın kelamını mana, öğüt, terğîb, terhîb, senâ ve ta’zîmi mana yönünden delâlet edecek lafızla Kur’ân kıraatidir; Arapça lafız cihetinden değil. Delâlet eden ma’na, lafızdan lafıza değişmez. إنه لفي زبر الأولين (Şuara, 196) ve إن هذا لفي الصحف الأولي صحف إبراهيم و موسي (A’lâ, 18-19) Malumdur ki bu onların kitaplarında bu lafızla değil de bu manada idi. Şayet tevrat, incil veya Zebur’da bir şeyi namazda okur da okuduğunun muharref olmadığını kesin olarak bilirse dediğimiz sebepten Ebû Hanife’ye göre namazı sahihtir”. (Bedâiu’s-Sanâî, 1/329-330) Denilmiştir ki, Ebû Hanife’nin Arapçayı güzel telaffuz edebilene Farsça kıraati cevaz vermesi ruhsat nedeniyledir; güzel telaffuz edemeyene cevaz vermesi ise özür nedeniyledir. İmâmeyn ise sadece Arapça telaffuzda zorlananlar için cevâz vermiştir. Çünkü Kur’ân, lafız ve manası ile mu’cizedir. Eğer Arapça lafızları telaffuza kâdir ise başka bir lisân ile kıraatte bulunamaz. Âciz ise, rükû ve secdeyi yapamayanın îmâ ile kıldığı gibi bildiği dil ile kıraatte bulunur. Ebû Hanîfenin imâmeynin görüşüne döndüğü rivâyeti vardır. (Alauddin el-Haskefî, ed-Durru’l-Muhtâr şerhu Tenvîri’l-Ebsâr, 1//484) Ma’na da mu’cizdir. Fakat sâhibeyn, sadece zarûret anında mana ile kıraate cevâz vermişlerdir. Bu, onlarca da mananın mu’cîz olduğuna delîldir. Ebû Hanîfenin görüşünden dönmesinin anlamı, mananın mu’cîz olmasından dönmesi değil; imameynin görüşüne dönmesidir. (Şemşu’l-Eimme es-Serahsî) Yani her zaman değil de zarûret anında mealle namaz kılınabileceği görüşüne dönmüştür. Ebû Hanîfenin bu görüşünden döndüğü tezi de dikkate alınırsa Hanefîlerde tek görüşün olduğu ortaya çıkar. O görüş de: Namazda Arapça dışında bir dille kıraatin, Arapça okumaktan âcîz olanlar için câiz olduğu; Arapça okumaya kâdir olanlar için câiz olmadığıdır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
NAMAZ KIRAATİNDE TEKNOLOJİK CİHAZ KULLANMAK - 10/12/2020 |
Farz ve nafile namazlarda yazılı bir metinden, cep telefonundan, PC’den vs. okuyuşta bulunmak câiz midir? Sorusuna cevap bulunabilecek bir yazı. |
NİÇİN KULLUKTA BULUNMALIYIZ? - 22/07/2020 |
Allahın cenneti ve cehennemi olmasa veya farz-ı muhal asiler cennete, itaatkârlar cehenneme girecek olsaydı bile, Allah ibadete layık olduğu için ibadet edebilmektir kulluk. |
GENÇ KUŞAKLARI KENDİ EMEKLERİMİZLE HELÂK ETMEYELİM - 13/05/2020 |
Önce iman! Eyleme sevketme düşüncesi ile yaptığımız işler imansızlığa götürmesin gençlerimizi. Yanlış taktik neticede bizi, imansızlık ve inançsızlık için çaba sarfedenlerle aynı ligde top koşturuyor olmak gibi bir duruma sokabilir. |
ALLAH’TAN KORKULUR MU? - 04/05/2020 |
Korkunç, çirkin, zararlı, şerli ve kötü olan şeyden korkulur. Türkçede kullandığımız şekliyle korkuyu bu gibi etkenler doğurur. Havfullah, haşyetullah ve takvallah korkuyla ne kadar ve nasıl ilintilidir? |
İKİ ASLI, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK - 27/04/2020 |
Bakara 205. Âyet... Bir zihniyetin portresi.. |
CUMA MÜSTAKİL BİR NAMAZ MIDIR? - 20/03/2020 |
Eski ulemamızın bahis mevzuu yaptığı; fakat günümüzde sorgulanmadığı, gündem yapılmadığı ve dillendirilip yazılmadığı için pek bilinmeyen esaslı bir mevzuuyu ele alıp değerlendirmeyi size bıraktık. |
İNSANIN İNSANA SECDE ETMESİ - 10/03/2020 |
Açıklanmaya ve izaha muhtaç olan bir rivayetti. Zira bu rivayet hakkında çok tartışmalar olmuş ve olmaktadır. Rivayetin senedi sahih olsa da metin tenkidi yöntemi ile anlamaya ve yorumlamaya çalıştık. |
POZİTİF DÜŞÜNCE (TEFÂÜL) - 23/12/2019 |
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Her çığlığı aleyhte sanmayın! Belki o, müjde verecek; belki de sizi uyandıracak da tehlikeden kurtaracaktır. |
YABANCI BİR KADINLA MUSÂFAHA YAPMAK - 02/10/2019 |
Dört mezhebin, yabancı bir kadınla musafaha yapmanın hükmü hususunda söylediklerini ve hükümlerine dayanak aldıkları akli ve nakli gerekçeleri ifade etmeye çalıştım. |
Devamı |