26-11-2019
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunca 5 yılda bir gerçekleştirilen din şûrasının altıncısı Ankara'da başladı.
"Sosyokültürel Değişim ve Diyanet Hizmetleri" başlığıyla düzenlenen “6. Din Şûrası”nın açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, tüm katılımcılara teşekkür ederek, şûranın milletimiz, âlem-i İslam ve bütün insanlık için hayırlı sonuçlara vesile olması niyazında bulundu.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “6.Din Şûrası”nın ana konusunun ‘Sosyo-Kültürel Değişim ve Diyanet Hizmetleri’ olarak belirlenmesini oldukça önemli bulduğunu ifade ederek, “Zira şûra boyunca bir taraftan hayatın pratikleri bağlamında günümüz insanına uygulanabilir davranış modeli ve imkânı sunmanın en ideal yollarını ararken, diğer yandan sağlıklı bir kişilik, toplum ve dünyanın inşası için neler yapabileceğimizi müzakere edeceğiz” dedi.
İslam’ın zamana ve mekâna göre değişmeyen, başta tevhid olmak üzere inanç ve ibadet esaslarına dair sabitelerinin, varoluşa, insana, hayata, çevreye dair evrensel ilkeleri ve ahlaki değerlerinin olduğunu ifade eden Başkan Erbaş, “Bununla birlikte İslam’ın son kitabı Kur’an-ı Kerim ve Allah’ın son elçisi Peygamber Efendimizin sünnetinin en temel özelliklerinden biri, bütün dönemleri kuşatacak şekilde gelişme ve yeniliklere açık olmasıdır. Bu sebeple bireysel ve toplumsal hayatın değişen ve gelişen ihtiyaçları karşısında hayata rehberlik etmek, ulemamız tarafından en mühim vazife telakki edilmiştir” diye konuştu.
“İslam’ın evrensel ilkelerinin farkında olarak toplumsal değişimin yasalarını doğru okumalıyız”
Başkan Erbaş, sabite ve değişkenler arasındaki hassas dengeyi doğru kurabilmenin önemine işaret ederek, “Bugün de sosyo-kültürel değişimler karşısında kuşanmamız gereken tavır, İslam’ın ideal ve evrensel ilkelerinin farkında olarak toplumsal değişimin yasalarını doğru okumak, yaşanan hayatı doğru tahlil ederek bugünü ve yarını doğru inşa edecek bir gaye ve gayretin içinde olmaktır. Söz konusu sorumluluk ise, dinin ana kaynaklarının yani Kur’an ve Sünnet’in doğru anlaşılıp yorumlanmasını, Kur’an ve Sünnet çerçevesinde doğru güncel bilgilerin üretilmesini, üretilen bu bilgilerin anlaşılır bir dil ve üslûpla topluma sunulmasını ve yaşanılabilir bir model olarak hayata aktarılmasını zorunlu kılmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
Başkan Erbaş, iletişim, ulaşım ve teknolojinin hızla gelişmesiyle sosyo-kültürel çevrenin de çok yönlü etkileşime maruz kaldığı bir hız çağında yaşanıldığına işaret ederek, “Elbette bu durum, İslam’ın hakikatlerini insanlara ulaştırma ve din hizmeti sunma noktasında daha bilinçli, özverili ve dikkatli çalışmalar yapma mükellefiyetini önemli ve vazgeçilmez hale getirmektedir” ifadelerini kullandı.
“Siyasal, ekonomik ve kültürel emperyalizm, tabi toplumsal yasaları da alt üst etmiştir”
Modern dönemde sosyo-kültürel değişimlerin temel dinamiklerinin doğru bir analize tabi tutulması gerektiğini belirten Başkan Erbaş, günümüz dünyasında, küresel ölçekte düşünce ve davranışı şekillendiren temel dinamiklerin 18. yüzyıldan itibaren Batı merkezli gelişen olaylara ve dünya tasavvuruna dayandığını kaydetti.
Başkan Erbaş, sanayi devrimiyle beraber varlığın aşkın boyutunu yok sayan ve sadece maddeyi merkeze alan bir bakış açısının egemen olduğuna dikkati çekerek, “Bu yaklaşımın emperyalist yöntemlerle Batı dışındaki dünyaya da taşınmasıyla esasen sosyo-kültürel değişimin tabi mecrası da ciddi oranda hasar görmüştür. Bugün yaşadığımız dünyada maruz kalınan sosyo-kültürel bağlam, hızlı değişen davranış biçimleri, karmaşık tepkiler, doğal bir sürecin neticesinden ziyade küresel ölçekte bir toplum mühendisliği çalışmasının sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha açık bir ifadeyle son iki-üç asırdır dünyanın büyük bölümünü etkileyen, siyasal, ekonomik ve kültürel emperyalizm, tabi toplumsal yasaları da alt üst etmiştir” şeklinde konuştu.
“Kapsamlı, kuşatıcı ve uygulanabilir teklifler ortaya koymayan bir yaklaşım, istenen hedefi gerçekleştiremeyecektir”
Dünyada yaşanan kaotik sürecin sonunda Müslüman dünyanın yaşanan çağla ilişkisini de değerlendiren Başkan Erbaş, şöyle devam etti:
“Çağın farkında olmadan, sosyal gerçekliklerden oldukça uzak ve kendi eksenine hapsolmuş bir yaklaşımın sosyo-kültürel değişimlere göre tavır alması zaten imkânsızdır. Yaşanan dünyanın farkında olmakla beraber alternatif değerlerle modern dönemi doğru bir analize tabi tutmak yerine egemen paradigmaların kuşatması dışına çıkamayan bir yaklaşımın ideal manada çözüm üretemeyeceği açıktır. Zamanın, olayların, değişim ve gelişimlerin farkında ve daha iyi bir dünya idealini canlı tutmakla beraber kapsamlı, kuşatıcı ve uygulanabilir teklifler ortaya koymayan bir yaklaşımın da istenen hedefi gerçekleştiremeyeceği ortadadır.”
Başkan Erbaş, toplumun genelini ilgilendirmeyen, ümmetin ve insanlığın temel meselelerinin uzağında bir takım konuları, gelişigüzel ve popülist tartışmalarla kamuoyunun gündemine taşımanın zihinsel bir kaosa hizmet etmekten öteye geçmediğini kaydetti.
“İslamî hayatın kurucu disiplinlerini yeniden inşa etme çabalarının en büyük eksikliği, hayatı inşa etme gayesinin ve ufkunun zayıf kalmasıdır”
Başkan Erbaş, bugün her alanda krizlerle kuşatılmış dünyanın ve geleceğe dair umudunu yitirmek üzere olan insanlığın dirilişine dair çalışma ve hizmetlerin iki boyutunun olması gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi:
“Birincisi; hayatın pratikleri noktasında, sosyo-kültürel gerçeklikler göz ardı edilmeden kapsamlı bir eğitim, makul bir yaklaşım, doğru bir iletişim zemininde sahih bilgi, sağlam inanç ve ahlaki değerlerle hayata rehberlik etmektir. İkincisi ise; zamanı ve çağı yeniden inşa ederek sosyo-kültürel değişimi doğal mecrasına döndürmek ve insanlığı maruz kaldığı sosyal, siyasal, kültürel ve iktisadi kuşatmadan kurtaracak yeni bir dünyanın inşası için çalışmaktır. Bu bağlamda fıkıh, kelam gibi İslamî hayatın kurucu disiplinlerini yeniden inşa etme çabalarının en büyük eksikliği, hayatı inşa etme gayesinin ve ufkunun oldukça zayıf kalmasıdır.”
Başkan Erbaş, Din İşleri Yüksek Kurulu başta olmak üzere, Başkanlığın cami içi ve cami dışı hizmetleri, çocuk, gençlik ve aileye yönelik faaliyetler ile dini yayıncılık alanında yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdi.
“Cami içi din hizmetleri nasıl bir içerik, yöntem ve sunuş kazanmalıdır?”
“Bütün bu çalışmaları yeniden ele aldığımızda; cami içi din hizmetleri değişen ve gelişen sosyo-kültürel gerçeklik karşısında nasıl bir içerik, yöntem ve sunuş kazanmalıdır” diyen Başkan Erbaş, şöyle konuştu:
“Camiye gelen vatandaşların zihin ve gönül dünyalarının her geçen gün en ileri düzeyde ihya olacağı bir standardın ilkeleri ve uygulanabilirliği nasıl sağlanabilir, bunları konuşmalıyız. Diğer yandan cami dışı din hizmetlerinde, gelişmiş ülkelere göre yarım asırlık bir geç kalınmayla da olsa, aileden gençlik çalışmalarına, sağlık kuruluşlarındaki hizmetlerden diğer manevi rehberlik faaliyetlerine kadar hayatın her alanına yönelik din hizmeti ve rehberlik çalışmasının varlığı memnuniyet vericidir. Ancak bu alanda gündeme alınması gereken pek çok meselenin olduğunu da unutmamak gerekir. Örneğin; bütün bu çalışmaların doğru bir zeminde ve sağlam bir statü ile toplumsal hayatın doğal unsurları haline gelmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, farklı nitelik ve hassasiyetler taşıyan onlarca alanın her birine yönelik standartların, materyallerin ve eserlerin oluşturulması elzemdir. Dahası, söz konusu alanlarda en iyi hizmeti sunacak yetişmiş personel ihtiyacı nasıl karşılanacaktır? Özellikle üniversitelerimizle bu konuyu acilen ele almak durumundayız. Aynı şekilde, söz konusu hizmetlerin sonuçlarını bilimsel olarak ölçmeye ve niteliklerini geliştirmeye katkı sunacak akademik çalışmaların yaygınlaştırılması da önemli bir husus olarak karşımızda durmaktadır.”
Şûranın açılışına, Diyanet İşleri eski Başkanları Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Mehmet Nuri Yılmaz, Dr. Tayyar Altıkulaç, Prof. Dr. Süleyman Ateş, Lütfi Doğan ile Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Osman Tıraşçı, Prof. Dr. Ramazan Muslu, Dr. Selim Argun, Prof. Dr. Huriye Martı ve Dr. Burhan İşliyen de katıldı.
Başkanlığın faaliyetlerinin sosyokültürel değişim süreçleri karşısındaki durumunun tartışılacağı 6. Din Şûrası, 28 Kasım'a kadar sürecek. Son gün değerlendirme ve sonuç oturumunun yapılacağı şûraya, 350 ilim adamı katılım sağlıyor.