• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











12 Mart 1921 İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif ERSOY

12 Mart 1921 İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif ERSOY

08-03-2018

İstiklal Marşının kabulü ve Mehmet Akif ERSOY hakkında vaaz notlarına aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

İstiklal Marşı Tahlili

Mehmet Akif Ersoy

TBMM’nin AÇILIŞI - 23 NİSAN 1920



İstiklal Marşının Kabulü ve Tarihçesi

İstiklal marşı 12 mart 1921'de kabul edilmiştir. Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmış, Osman Zeki Üngör tarafından bestelenmiştir. Düşman işgali altındaki yurdumuzdaki direnişin ve milli mücadele ruhunun canlı kalması amacıyla ortaya atılmış bir fikirdi. Dönemin Milli Eğitim Bakanlığı (Maarif Vekaleti) tarafından bir yarışma düzenlendi ve birinciliği kazanacak kişiye 500 lira para ödülü verileceği duyuruldu. Katılımcılara 6 ay süre verildi, yarışmaya 724 şiir gönderildi.

O dönemin Türkiye'sinde iletişim olanaklarının neredeyse sıfır olduğu bir ülkede yarışmaya katılan 724 şiir tek tek okunuyor, içlerinden 6 şiir elemeyi geçip Meclis Matbaası tarafından bastırılıyor ve milletvekillerine dağıtılıyor.Ancak bu şiirlerden hiç biri istenilen milli ruhu tam olarak yansıtmıyordu. O sırada Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Ankara' da yaşayan ve aynı zamanda milletvekili olan ünlü şairimiz Mehmet Akif (Ersoy)' dan da bir şiir istiyor. Bunun üzerine Mehmet Akif Bey "Ben mebusum (milletvekiliyim), yarışmaya katılmam. Ayrıca bir şiir yazıp size veririm" diyor. Evinde yazmaya başlıyor ve "Kahraman ordumuza" ithaf ettiği şiir bittiğinde, Maarif Vekaleti' ne teslim ediyor. Böylece yarışmaya 7. şiir de katılmış oluyor.

Yarışma sonuçlanıyor. Mehmet Akif Bey' in şiiri Meclis kürsüsünden Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından büyük bir coşkuyla okunuyor. Büyük tezahürat ve alkışlar arasında ve oybirliği ile 12 Mart 1921 İstiklal Marşı olarak kabul ediliyor. İstiklal Marşı şiiri kabul edildikten hemen sonra, kürsüden bir kez daha okunuyor ve bütün milletvekilleri bu kez ayakta dinliyor. 

Mehmet Akif Ersoy, bu şiirinde, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, hakka, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirir. Şiirin bütünü, dörtlükler halinde yazılmış kırk bir dizedir.

Meclis yetkilileri birkaç gün sonra Mehmet Akif Bey' e 500 liralık para ödülünü vermeye geliyorlar. Almayı reddediyor."Ben müsabakaya girmedim. Bu para benim hakkım değildir ve bana ait değildir" diyor. Mehmet Akif'in Ankara günlerinde maddi sıkıntılar içinde olduğu, hattâ şiddetli soğuklarda bir arkadaşının paltosunu giyerek Meclis'e gittiği bilindiği halde, o, vaat edilen mükâfatı kabul etmemiştir. Meclis yetkilileri ısrar ediyor. "Bu parayı kasamızda tutamayız. Siz alın, isterseniz bir yere bağışlayın" diyorlar. Mehmet Akif Bey bunun üzerine parayı alıyor ve bazı kaynaklara göre hastanede yatmakta olan gazilerimize, bir kısım kaynaklara göre de fakir çocuk ve kadınlara örgü öğretmek, bir geçim sağlamak amacıyla kurulan Darü'l Nisaiyye'ye bağışlamıştır. Mehmet Akif, ihtiyacı olmasına rağmen bu parayı bağışta bulunarak almamıştır. 

Sonraki yıllarda, İstiklâl Marşı gibi bir şiirin yeniden yazılıp yazılamayacağı tartışmalarına, Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy "Allah bu millete bir daha böyle bir marş yazdırmasın!" sözleriyle karşılık vererek, o dönemde yaşanan hâdiselerin ciddiyet ve vehametini yeniden gözler önüne sermiştir.



İstiklal Marşı'nın Kabulü TBMM Tutanakları






İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım;
Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.

Mehmet Akif ERSOY
2006 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi45
Bugün Toplam855
Toplam Ziyaret5019870
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI