NEFİS MUHASEBESİ[1]
I. KONUNUN PLÂNI
A-Nefis Muhasebesinin Gayesi
B-Nefis Muhasebesinin Zorlukları
C-Nefis Muhasebesinin Başarılı Olması İçin Uyulması Gereken Prensipler
1- Geçmiş Günahları Hatırlamak
2-Sürekli Allah’ın Denetim ve Gözetimi Altında Olduğunu Düşünmek
3-Başkalarının Hatâlarından Önce Kendi Hatâlarını Görmek
4-Kazanılanları Allah’tan Bilmek
II. KONUNUN AÇILIMI VE İŞLENİŞİ
Konuya nefsin ve nefis muhasebesinin ne anlama geldiği açıklanarak başlanır. Daha sonra, nefis muhasebesi yapmanın gerekliliği ve gayesi üzerinde durulur. Bunun peşinden nefis muhasebesinin kolay bir şey olmadığı, bu konuda bir takım zorluk ve engellerle karşılaşılabileceği anlatılır. Son olarak da nefis muhasebesinin hedefine ulaşması için, ne gibi kriterlere uymak gerektiği ve bunun ayrıntıları üzerinde durulur ve konu özetlenerek bitirilir.
III. KONUNUN ÖZET SUNUMU
Nefis; geniş anlamda, insanın aslı ya da kendisi, istek ve arzularının tamamını kapsayan bir kavramdır. Dar anlamda ise, özellikle günlük dilde, kişilerin istek, arzu ve ihtiraslarını karşılamaktadır. Nefis muhasebesi ise; kişinin kendisiyle yüzleşmesi, kendini kontrol etmesidir. Buna günümüzde oto kontrol denmektedir. İnsanların kendilerini muhasebe etmesi, Allah’a kulluk görevini hakkıyla yerine getirebilmesi; dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşabilmesi için kaçınılmazdır.
Nefis muhasebesi, insanın arzularının etkisinden kurtulup, nefsinin isteklerine gerektiği kadar karşılık vererek, yaratanına gerçek anlamda kul olması ve bu şekilde yaşayan kişilerden oluşan hayırlı bir toplum meydana gelmesini sağlar. Zira kendisini kontrol ve muhasebe eden kişiler, kendi içinde ve dışarıya karşı uyumlu, başkalarının “temel insan haklarına saygılı” bir toplum meydana getirirler. Ancak insanların böyle bir erdeme ulaşması kolay değildir. Çünkü, nefis hesaba çekilmekten hoşlanmaz. Zira insanoğlunda nefsini beğenme, onun isteklerini güzel görme ve haklı sebeplere dayandırma duygusu vardır. Nitekim bir çok insanın, yaptığı işin iyi olmadığı, yanlış olduğu hatırlatıldığı zaman, hemen savunmaya geçtiği; kendini haklı çıkarmak için gerçekle bağdaşmayan açıklama ve yorumlara başvurduğu görülür.
Nefis muhasebesinde başarılı olunabilmesi için; önceden işlenen günahlar ve bunların hesabının nasıl verileceği düşünülmeli; Allah tarafından bütün davranışların sürekli olarak kontrol altında tutulduğu, hayatın hesabının en ince noktasına varıncaya kadar sorgulanacağı bilmelidir. Kazanılanların kişisel kabiliyet ve gayretlere bağlı olduğu düşünülmemeli, nefis tabiatında var olan istek var arzularından tamamen soyutlamaya çalışılmamalı, bunun yanında nefsin bütün istekleri de yerine getirilmemeli, başka bir ifade ile ifrat ve tefrite kaçılmamalıdır.
Özetle, unutmamak gerekir ki, insan, kişisel çabaları ve buna bağlı olarak Allah’ın yardımıyla en üst mertebelere çıkabileceği gibi, en aşağılara da inebilir. Allah katında iyi bir mertebe elde etmek için, yapılması gereken en önemli iş, nefis muhasebesidir. Zira nefis muhasebesi, hem bunu yapan kişiyi hem de çevresindeki canlı ve cansız varlıkları onun zararlarından kurtarıp, kişileri kendisi ve çevresi adına hayırlı işler yapan (amel-i salih) bireyler haline getirir. Zira nefis muhasebesinin etkileri hem ferdi hem de toplumsaldır. Nitekim, nefsin telkin ettiği olumsuz tutum ve davranışlardan kendisini koruyan insan, aynı zamanda kendisine yönelen olumsuz dış etkilerden de korunmuş olur.
وَمَا اُبَرِّئُ نَفْسى اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ اِلَّا مَارَحِمَ رَبّى اِنَّ رَبّى غَفُورٌ رَحيمٌ
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi[2].
وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدوةِ وَالْعَشِىِّ يُريدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُريدُ زينَةَ الْحَيوةِ الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ اَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَويهُ وَكَانَ اَمْرُهُ فُرُطًا
“Nefsini, sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte tut. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye itaat etme”[3].
فَلَا تُزَكُّوا اَنْفُسَكُمْ
“nefislerinizi temize çıkarmayınız”[4].
يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَااهْتَدَيْتُمْ اِلَى اللّهِ مَرْجِعُكُمْ جَميعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
“Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir”[5].
"لا يؤمن أحدكم حتى يحب لأخيه (أو قال لجاره) ما يحب لنفسه".
“Sizden biri kendi nefsi için istediği şeyi kardeşi için de istemedikçe (kâmil bir) mü’min olamaz.”[6]
إن المؤمن يرى ذنوبه كأنه قاعد تحت جبل يخاف أن يقع عليه، وإن الفاجر يرى ذنوبه كذباب مر على أنفه،
“Mü’min, günahını, üzerine yuvarlanmasından korktuğu bir dağ zanneder. Günaha dadanmış kişi, günahını burnunun ucuna konmuş, ona bir şey söylediğinde uçacak bir sinek gibi görür.”[7]
قال: فأخبرني عن الإحسان. قال: "أن تعبد الله كأنك تراه. فإن لم تكن تراه، فإنه يراك"
“İhsan, sanki Allah’ı görüyor gibi kulluk yapmandır. Çünkü sen O’nu görmüyorsan da, O seni muhakkak görüyor.”[8]
“Akıllı kişi nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan, aciz kimse ise, nefsinin arzularına tâbî olan ve Allah’tan (olmayacak şeyler) temennî eden kimsedir.”[9]
1-Gazzâlî, İhyâ-i Ulûmi’d-Dîn, Arslan Yay. İst. 1981, X, 85; I, 182-183.
2-HamdiYazır, Hak Dîni Kur’an Dili, Akçağ Yay. Ankara.1995, VI, 419.
3-M.Yaşar Kandemir, İsmail İ. Lütfi Çakan, Raşit Küçük, Riyazu’s-Sâlihîn Peygamberimizin Hayat Ölçüleri adlı eserden konu hakkındaki hadislerin açıklaması.
Mülk, 67/2; Âl-i İmran, 3/110; Kasas, 28/78; Necm, 53/32; Mâide, 5/105; Câsiye, 23; Kehf, 18/49; Tâ hâ, 124; Kasas, 77 ayetlerinin tefsiri.
[1] Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Burhan ERKUŞ tarafından hazırlanmıştır.
[2] Yusuf, 53.
[3] Kehf, 28.
[4] Necm, 32.
[5] Mâide, 105.
[6] Müslim, Îmân, 17 (I, 67, 68).
[7] Buhari, Daavât, 4 (VII, 145, 146).
[8] Müslim, Îman, 1 (I, 36).
[9] İbn Mâce, Zühd, 31 (II, 1423, 1424).