TEVAZU
وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْناً وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَاماً:
“Rahman’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) selam derler.(geçerler.)” (FURKAN SURESİ – 63. AYET)
İnsan, diğer insanlarla beraber toplu halde bir köyde bir şehirde ve bir cemiyette yaşamak zorunda olan bir canlıdır.
Toplumdaki mevkii ne olursa olsun insanların birbirleriyle olan münasebetleri kardeşçe olmalıdır. Karşısındaki insana şefkat ve merhametle, tevazu ve alçakgönüllü olarak davranmalıdır. Kibir ve gururdan sakınmalıdır.
Kibir, Allah'ın yarattığı kullarına yakışmaz. Biz kuluz, kula kulluk yaraşır. Bazı insanlar bir mekân veya mevki sahibi olunca kimseye selam bile vermeye tenezzül etmez. Sanki küçük dağları kendisi yaratmış gibi büyüklenerek, kibirlenerek yürür. Bu, çok çirkin bir davranıştır. Nihayet hepimiz insanız. Ve insanlar arasında üstünlük sadece takva iledir. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor: “Ne Arabın Aceme, ne Acemin Araba, ne kırmızının siyaha, ne de siyahın kırmızıya bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Allah'a göre en üstününüz, O'ndan en çok korkanınızdır.”
Allah Rasûlü (SAV), insanlar arasındaki eşitliği ne güzel ifade etmişlerdir. Allah'ın halis kullarının yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüdüklerini Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de haber veriyor ve şöyle buyuruyor:
وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْناً وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَاماً:
“Rahman’ın o kulları ki onlar yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler, cahiller kendilerine (hoşlanmadıkları bir) laf attıkları zaman, -selâm- derler. (Sözün doğrusunu söyler ve onlarla çatışmazlar.)” (FURKAN SURESİ – 63. AYET)
Sevgili Peygamberimiz hadis-i şeriflerinde: “Çalım satarak elbisesini sürükleyen kimseye Allahü Tealâ kıyamet gününde rahmet nazarı ile bakmaz.” buyurmuşlardır.
Allah için tevazu gösterenin Cenab-ı Hak derecesini yükseltir. Büyüklük taslayanları da alçaltır. Allah'ın emrettiği ibadetleri kibir ve gururları sebebiyle yerine getirmeyenlerin yeri cehennemdir. Allahü Tealâ böyleleri hakkında buyuruyor ki:
إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ:
“Bana ibadetten kibirlenip uzaklaşanlar var ya işte onlar hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.” (MÜMİN SURESİ – 60. AYET)
Rasûlü Ekrem Efendimiz (SAV): “Cehennemlikleri sizlere haber vereyim mi? Onlar, katı yürekli, malını hayırdan esirgeyen kibirli kimselerdir.” buyurmuşlardır.
Mütevazı olmak Allah'ın emridir. İslâm'ın emridir. Allah Rasülü (SAV) şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki Allahü Tealâ bana sizin mütevazı olmanızı vahyetti. Hiçbir kimse diğerine karşı övünmesin. Ve hiçbir kimse diğerine zulüm ve haksızlık etmesin.”
Sevgili Peygamberimiz (SAV) büyüklenmekten, hatip geçinmekten ve samimiyetsiz parlak sözlerle halkı aldatmaktan da asla hoşlanmazlardı.
Kibir ve gurur insanın değerini düşüren, ibadetlerini hükümsüz bırakan ve ilâhi mükâfatlardan mahrum eden kötü bir huydur. Bir Müslüman’da bulunmaması gereken bir huydur. Peygamberimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde: “Kalbinde zerre miktarı kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurmuşlardır.
Bir cemiyetin huzur ve sükûn içinde hayatını devam ettirebilmesi için o cemiyetin fertlerini, birbirlerine sevgi, saygı ve kardeşlik duyguları ile sımsıkı bağlanmaları gerekir. Fertlerin birbirlerine karşı kibirli olduğu, herkesin kendini beğenip, başkalarını hakir gördüğü, sevgi bağlarının koptuğu bir cemiyette huzur kalmamış demektir. Eğer mutlu ve huzurlu bir toplumda yaşamak istiyorsak kalplerimizdeki kin, haset, düşmanlık, kıskançlık, kibirlilik gibi kötü huyları çıkarıp atmak zorundayız. Bunların yerine muhabbet, ahlak, fazilet, adalet ve tevazu gibi güzel huylarla kalplerimizi doldurmak durumundayız. Bu durum aynı zamanda Allah'ın ve Rasûlü (SAV)’in de bizlere kesin ve açık bir emridir. Tevazu zillet olmadığı gibi, kibir de vakar değildir. Allah Rasûlü (SAV) tevazuda mutlak bir ölçü ve denge içindeydi.
Peygamberimiz (SAV) sonsuz bir tevazu ve büyük bir edep sahibi idi. Herkes onu büyüklerden daha büyük görebilir; fakat o şöyle demektedir: “Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez.” “Sen de mi?” diyenlere:“Evet, ben de. Eğer Allah rahmeti ile sarıp sarmalamazsa.” İşte Allah Rasulü (SAV), bu sözü söyleyecek kadar, tabiî, üstün tevazu sahibi bir insandı. Kendisini insanlar arasında bir fert ve bir parça olarak görüyor, sonra da davranışlarını bu anlayışa göre ayarlıyordu. Zaten bizzat Cenab-ı Hakk da Kur’an diliyle Rasulü (SAV)’e tevazu emretmiyor mu?
لاَ جَرَمَ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرِينَ:
“Sana tâbi olanlara tevazu kanatlarını indirebildiğin kadar indir.” (NAHL SURESİ – 23. AYET)
Allah Rasûlü (SAV) halka önce kendisi selam verir, büyük küçük kiminle konuşursa bütünüyle ona yönelir, el sıkıştığı zaman elini karşısındakinden evvel çekmez, sadaka verdiğinde sadakayı eliyle fakirin avucuna kor, bir meclise geldiğinde nerede boş yer varsa oraya oturuverirdi. Onu ilk göreni korku alır, fakat görüşüp konuşunca yanından ayrılmak istemezdi.
Allah-ü Teâla kötü kalpli, rezil ahlâklı, helal haram bilmeyen, sert mizaçlı, hayır işlerinde yardımda bulunmayan, kendinden başka büyük tanımayan, Allah'ın ayetleri okunurken hiç duymamış gibi böbürlenerek oradan uzaklaşan kimselerin düşmanıdır. İslâm'ın gayesi, insanları birbirleriyle kaynaştırmak, emniyet ve huzur içerisinde hem bu dünyada hem de ahiret âleminde mutluluklarını sağlamaktır.
Kibir ve gurur kabalığın, hamlığın ve yetişmemişliğin bir tezahürüdür. Tevazu ise, efendiliğin alameti ve olgunluğun meyvesidir. Gök ekinler dimdik durduğu halde, olgun başağın boynu eğri, yönü toprağa doğrudur. Akıllı ve olgun mümin de böyle mütevazı ve alçak gönüllü olmalıdır.
Tevazu sahibi insanları Allah yükseltir. Kibirli insanları Allah alçaltır. Allah Rasülü (SAV): “Müslüman kardeşine karşı tevazu gösteren kimseyi Allah yüceltir. Ve ona karşı üstünlük taslayan kimseyi ise alçaltır.” buyurmuştur.
Cenab-ı Hak insanı topraktan yaratmıştır. Toprak gibi gönülsüz ve mütevazı olunmalıdır. Madem ki topraktan yaratıldık, ateş gibi yakıcı ve inatçı olmaya gerek yoktur. Bundan dolayı kibir ve gurur kötü huylardandır. İnsanların bu kötü huylardan uzak kalmaları gerekir.
KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ