Bir gün, Kudâa kabilesinden Ebû Sa'lebe el-Huşenî, av konusunda bilgi almak üzere Peygamber Efendimize gelerek şöyle sorar: “Ey Allah'ın Resûlü! Ben avcılığın yaygın olduğu bir memlekette yaşıyorum. Okumla, bazen eğitilmiş, bazen de eğitilmemiş köpeklerle avlanıyorum. Bunlardan hangisinin helâl olduğunu bana bildirir misin?” Peygamber Efendimiz,
فَمَا صِدْتَ بِقَوْسِكَ ، فَاذْكُرِ اسْمَ اللَّهِ ، ثُمَّ كُلْ ، وَمَا صِدْتَ بِكَلْبِكَ الْمُعَلَّمِ ، فَاذْكُرِ اسْمَ اللَّهِ ، ثُمَّ كُلْ ، وَمَا صِدْتَ بِكَلْبِكَ الَّذِى لَيْسَ مُعَلَّمًا فَأَدْرَكْتَ ذَكَاتَهُ ، فَكُلْ
“Okunla avlandığın zaman besmele çekerek avladığın hayvanları yiyebilirsin. Besmele ile gönderdiğin av köpeğinin getirdiklerini de yiyebilirsin. Eğitilmemiş köpeklerle avlandığın zaman ise ancak avladığın hayvanı boğazlamaya fırsat bulduğun takdirde yiyebilirsin.”1 buyurdu.
Av ve avlanma, tarih boyunca insanların başvurduğu önemli bir geçim kaynağı olmuştur. İslâm dini, avlanmayı çeşitli düzenleme ve şartlarla meşru kabul etmiştir. Helâl olan bir hayvanın etinin yenilebilmesi için, onun dinî usullere göre kesilmiş olması esastır. Ancak İslâm, hem insanların ihtiyaçlarını hem de avlanma şartlarını dikkate alarak av yoluyla elde edilen hayvanların boğazlanmaksızın da yenilmesine izin vermiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de ve Peygamber Efendimizin hadislerinde av hayvanlarından yararlanabilmek için getirilen düzenlemelerin başında, “besmele çekilmesi” gelmektedir:
يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَا اُحِلَّ لَهُمْ قُلْ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ وَمَا عَلَّمْتُمْ مِنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّبِينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّٰهُ فَكُلُوا مِمَّا اَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهِ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
“(Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: 'Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah'ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar) helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin). Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.'”2
Bu âyet-i kerime gereği avcı, ok ya da mızrağını atarken, silahını kullanırken veya eğitilmiş köpeğini salarken besmele çekmenin, avın helâl olmasının birinci şartı olduğunu bilmelidir. Böylece kişi Allah'ın verdiği nimetlerin ancak O'nun adıyla helâl olacağını bilecek ve her işinde olduğu gibi avlanmada da Allah'tan aldığı müsaade ile hareket etmesi gerektiğinin farkında olacaktır.
Nitekim Adî b. Hâtim, ava çıktıkları köpeklerini göstererek onların getirdiği etlerin durumunu sorduğunda Allah Resûlü,
إِذَا أَرْسَلْتَ كِلاَبَكَ الْمُعَلَّمَةَ وَذَكَرْتَ اسْمَ اللَّهِ ، فَكُلْ مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكَ
“Eğitilmiş av köpeklerini Allah'ın ismini anarak gönderdiğin zaman, avladıklarını ye!”3 şeklinde cevap vermiştir.
Peygamberimizin,
إِذَا رَمَيْتَ سَهْمَكَ فَاذْكُرِ اسْمَ اللَّهِ
“Okunu attığın zaman Allah'ın adını an (besmele çek).”4 buyurması da aynı şekilde besmele çekmenin gerekliliğine işaret etmektedir. Bu ve benzer rivayetlerden besmelenin kasten terki durumunda avın helâl olmayacağı anlaşılmaktaysa da unutmak suretiyle terk edilmesinin bir sorumluluk doğurmayacağı söylenebilir.6
Avlanmanın, köpek,7 şahin, doğan gibi eğitilmiş hayvanlarla yapılabileceği8 ve bu hayvanların getirdiklerinin yenilebileceği ifade edilmiştir. Peygamber Efendimiz, Adî b. Hâtim'e avlanmanın esaslarını öğretirken,
إِذَا أَرْسَلْتَ كِلاَبَكَ الْمُعَلَّمَةَ وَذَكَرْتَ اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا فَكُلْ مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكَ وَإِنْ قَتَلْنَ إِلاَّ أَنْ يَأْكُلَ الْكَلْبُ فَإِنْ أَكَلَ فَلاَ تَأْكُلْ فَإِنِّى أَخَافُ أَنْ يَكُونَ إِنَّمَا أَمْسَكَ عَلَى نَفْسِهِ وَإِنْ خَالَطَهَا كِلاَبٌ مِنْ غَيْرِهَا فَلاَ تَأْكُلْ
“Eğitimli köpeklerini besmele çekerek saldığında köpek avı öldürmüş olsa da senin için yakaladığını ye! Ancak köpek avdan yemeğe kalkmışsa, onu yeme. Çünkü böyle bir durumda köpeğin avı kendisi için yakalamış olmasından endişe ediyorum. Eğer avın başına başka köpekler de toplanmışsa yeme!”5 buyurmuştur.
Adî b. Hâtim'in, köpeğin, avladığı hayvanın kanını içmesi durumunda, getirilen hayvanın yenilmemesi gerektiğini, çünkü bunun o köpeğin iyi eğitilmediği anlamına geleceğini söylemesi,10 eğitilmiş bir hayvan tarafından bir kısmı yenilen avın yenilmeme sebebini açıklar. Bir avcının yönlendirmesi olmadan, eğitilmiş hayvanlar tarafından öldürülenler de av kapsamında değerlendirilemez.
Hayvan avlarken ne gibi av aletleri kullanabileceklerini merak eden sahâbîler, bir ucunda kesici demir bulunan ortası kalın bir sopa ve eski bir av aleti olup “mi'râd” adı verilen ok ile avlanmanın hükmünü Peygamberimize sormuşlardı. Hz. Peygamber de bu okun sivri uçlu tarafının isabet ederek öldürdüğü hayvanın etinin yenebileceğini, ortasındaki kalın odun kısmıyla öldürülen hayvanın etinin yenemeyeceğini11 ifade etmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de de taş ve sopa gibi sert bir cisimle vurularak öldürülen hayvanın12 etinin yenemeyeceği vurgulanmıştır. Ezilerek veya ağırlık altında bırakılarak öldürülen hayvanlar da bu hükümdedir.
Yakalanan av henüz ölmemişse kesilmesi gerekir. Ancak kesmek için bir bıçak bulunamadığı takdirde, av herhangi bir keskin madde ile de kesilebilir.13 Çünkü av esnasında avcı telaş ve koşuşturma içerisinde bıçağı bulmakta zorlanabilir. Fakat imkân olduğu hâlde kasten boğazlanmayan hayvanın eti yenilmez.
Ebû Sa'lebe el-Huşenî bir defasında vurduktan sonra kaybettiği avın durumunu sormuştu. Hz. Peygamber de ona,
وَإِنْ تَغَيَّبَ عَنْكَ مَا لَمْ يَصِلَّ أَوْ تَجِدَ فِيهِ أَثَرًا غَيْرَ سَهْمِكَ
“(Kendi oklarınızla avlayıp) bir süre bulamadığınız hayvanı, kokmadığı ve üzerinde sizinkinden başka bir ok yarası bulunmadığı takdirde yiyebilirsiniz.”6 buyurmuştur.
Hadislerde avın kaybolmasına ilişkin sürenin bir gün,15 iki16 veya üç gün17 olabileceği anlatılmış olsa da öncelikle vurgulanmak istenen, avlanarak ölen hayvanın zararlı hâle gelip gelmemesidir ve bunu belirleyen de hayvanın kaybolduğu yerin iklim şartlarıdır. Bulunan hayvanın insan sağlığına zararlı olduğu kanaati oluşursa, kaybolma süresi dikkate alınmadan da yenilemeyeceğini söylemek pekâlâ mümkündür.
Ayrıca hayvanın üzerinde başka bir ok yarası olmaması, bir başkası tarafından öldürülmüş olmadığını, dolayısıyla bir başka avcıya ait olmadığını göstermesi bakımından önemlidir. Çünkü bu durumda hayvanın hangi okla öldüğü bilinemez. Aynı şekilde Adî b. Hâtim'in sorusu üzerine Hz. Peygamber, “Resûlullah'a (sav) av hakkında sordum. Şöyle buyurdu:
إِذَا رَمَيْتَ سَهْمَكَ فَاذْكُرِ اسْمَ اللَّهِ فَإِنْ وَجَدْتَهُ قَدْ قَتَلَ فَكُلْ إِلاَّ أَنْ تَجِدَهُ قَدْ وَقَعَ فِى مَاءٍ فَإِنَّكَ لاَ تَدْرِى الْمَاءُ قَتَلَهُ أَوْ سَهْمُكَ
'Okunu attığın zaman Allah'ın adını an (besmele çek.) Şayet avı ölmüş olarak bulursan onu yiyebilirsin. Ama (ölmüş olan) av, suda ise o takdirde yeme! Çünkü ölümü suda (boğulmak)tan dolayı mı yoksa senin okun ile mi oldu bunu bilemezsin.' ”7 diye cevap vermiştir.
Avlanma, ya av hayvanlarının etinden, postundan ve bazı organlarından faydalanmak yahut da o hayvanların zararlarından korunmak maksadıyla yapılır. Bunların dışında sırf zevk ve eğlence için yapılan avlanma hoş karşılanmamıştır. Resûlullah,
لاَ تَتَّخِذُوا شَيْئًا فِيهِ الرُّوحُ غَرَضًا
“Hiçbir canlıyı hedef olarak kullanmayın!”8 buyurmuş, bu durumun helâl olmadığını20 ifade etmiş, hatta böyle yapanlara lânet etmiştir.21Dolayısıyla hayvanlara boşu boşuna nişan almak, onları hedef tahtası gibi kullanarak atış talimi yapmak yasaktır.
Hz. Peygamber'in yaptığı şu uyarılar hiçbir zaman unutulmamalıdır:
مَنْ قَتَلَ عُصْفُورًا عَبَثًا عَجَّ إِلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَقُولُ يَا رَبِّ إِنَّ فُلاَنًا قَتَلَنِى عَبَثًا وَلَمْ يَقْتُلْنِى لِمَنْفَعَةٍ
“Kim boş yere bir serçe öldürürse kıyamet günü o serçe, öldüreni Allah'a şikâyet ederek, 'Ey Rabbim! Falan kimse beni boş yere öldürdü. Beni bir fayda elde etmek için öldürmedi.' diyecektir.”9
مَا مِنْ إِنْسَانٍ قَتَلَ عُصْفُورًا فَمَا فَوْقَهَا بِغَيْرِ حَقِّهَا إِلاَّ سَأَلَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ عَنْهَا
“Haksız yere (öldürmesini meşru ve haklı kılacak bir neden olmaksızın) bir serçe veya daha büyük bir kuşu öldüren insana Yüce Allah mutlaka (bunun hesabını) sorar. ”
قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا حَقُّهَا
“Ey Allah'ın Resûlü! Kuşun öldürülmesini haklı kılan ne olabilir?” diye sorulunca,
يَذْبَحُهَا فَيَأْكُلُهَا وَلاَ يَقْطَعُ رَأْسَهَا يَرْمِى بِهَا
“(Avlayan kimsenin) onu (usulüne göre) kesmesi ve yemesidir. Ayrıca başını kopartıp (etrafa) atmamasıdır.” diye cevap vermiştir.10
Hayvanlara işkence edilmesine ve sebepsiz yere telef edilmesine hiçbir şekilde müsamaha göstermeyen Sevgili Peygamberimiz, özellikle,
لَعَنَ اللَّهُ مَنْ مَثَّلَ بِالْحَيَوَانِ
“Hayvanlara işkence edenlere Allah lânet etsin.”11 diyerek bu konudaki hassasiyetini ortaya koymuştur.
İhtiyacı için de olsa avlanan bir Müslüman, her canlıya karşı merhametli olmalı,25 hayvanları üreme ve yavrulama zamanlarında avlamamalıdır. Av hayvanlarının nesillerini kurutacak, tabiatın dengesini bozacak bir avcılık, mümini vebale sokar. Bu konuda yeryüzünde gezen her türlü canlının ve iki kanadıyla uçan her tür kuşun insanlar gibi ümmet yani anlamlı bir topluluk26 oluşturduğu bilinciyle hareket edilmelidir.
Bu anlamda balık avında patlayıcı madde kullanarak bir anda milyonlarca yavru ve yumurtanın yok olmasına sebep olmak, hem sorumsuzluk hem de merhametsizlik örneğidir. Ayrıca avlanma vakti de önem arz etmektedir. Nitekim kuşların güven vakitleri olan geceleri avlanılmasına izin verilmezken,27 yavru hayvanlara dokunulması da yasaklanmıştır.28
Müslüman, her zaman olduğu gibi avcılıkta da itidalden ve iyilikten yana olmalıdır. Avlanma esnasında hayvanlara işkence ederek acı çektirecek, uzun süre çırpınarak can çekişmelerine sebep olacak tarzda av aletleri ya da yöntemleri kullanılmamalı; avlanırken de, hayvanları boğazlarken de dengeli ve ölçülü hareket etmelidir. Bu hususa dikkatleri çeken Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurur:
إِنَّ اللَّهَ كَتَبَ الْإِحْسَانَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ فَإِذَا قَتَلْتُمْ فَأَحْسِنُوا الْقِتْلَةَ وَإِذَا ذَبَحْتُمْ فَأَحْسِنُوا الذَّبْحَ وَلْيُحِدَّ أَحَدُكُمْ شَفْرَتَهُ فَلْيُرِحْ ذَبِيحَتَهُ
“Şüphesiz Allah her şeye en güzel biçimde davranmayı istemiştir. O hâlde siz (bir hayvanı) öldüreceğiniz veya keseceğiniz vakit bunu en zarif biçimde yapın. Kesme işlemini yapacak olan kişi, bıçağını iyice bilesin ve kestiği hayvana (acı çektirmesin) onu rahatlatsın!”12
Kur'ân-ı Kerîm'de,
يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللّٰهُ بِشَيْءٍ مِنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُ اَيْدِيكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللّٰهُ مَنْ يَخَافُهُ بِالْغَيْبِ فَمَنِ اعْتَدٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ اَلِيمٌ
“Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette deneyecek ki görmediği hâlde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan (bu açıklamadan) sonra haddini aşarsa, ona elem dolu bir azap vardır.”13 buyrularak avlanmanın bir imtihan olduğuna özellikle vurgu yapılmaktadır.
Günümüzde insanların tatmin olmak bilmeyen yok etme arzusu ve bilinçsiz avlanma neticesinde birçok hayvan türü yok olmuş, bir kısmı da soyunun tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Yeni hayvan türlerinin ortadan kalkmaması adına mevcut kanunların imkân verdiği ölçüde avlanma yapılmalı, av yasaklarına mutlaka uyulmalıdır. Yetkililerin gözetiminden sıyrılmayı fırsat bilerek av yasaklarını ihlâl edenler kendisinden hiçbir şeyin gizlenemeyeceği Allah'ın kendilerini her an izlediğini akıllarından çıkarmamalıdırlar. Zaten Yüce Yaratıcı, avlanma hususunda aşırı gidenler için elem verici bir azap hazırladığını vaad etmektedir.31
Her ne kadar avlanma meşru ise de, bunun belli bir ölçüsü ve âdâbı vardır. Avcılık bir bağımlılık, hastalık ve vazgeçilmez bir tutku hâline dönüştüğünde, insanın zihnini, ahlâkını ve davranışlarını olumsuz etkileyebilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber, av peşinde koşan insanların bu işe aşırı bir şekilde kendilerini kaptırmaları hâlinde bazı yükümlülüklerini yerine getirmeyi unutabileceklerine işaret etmiş,32 Müslümanların bu konuda daha dikkatli olmalarını istemiştir.
Diğer taraftan Yüce Allah,
يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَاَنْتُمْ حُرُمٌ وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّدًا فَجَزَٓاءٌ
“Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır.”14 buyurarak avlanmanın her zaman ve zeminde mubah kabul edilen, sınır tanımaz bir tutkuya dönüşmemesine ve ibadetten arzu edilen mânevî hazzın yok edilmemesine işaret etmiştir. Bu bağlamda ibadet günleri olan cumartesi günü ibadet etmeyi terk ederek, avlanma yasağını ihlâl ettikleri için Yahudilerin cezalandırılması dikkat çekicidir.34
Sevgili Peygamberimiz de Mekke ve Medine'nin dokunulmaz ve saygın bölgeler olduğunu vurgulamış ve
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ حَرَّمَ مَكَّةَ وَإِنِّى حَرَّمْتُ الْمَدِينَةَ مَا بَيْنَ لاَبَتَيْهَا لاَ يُقْطَعُ عِضَاهُهَا وَلاَ يُصَادُ صَيْدُهَا
“Şüphesiz ki İbrâhim (as) Mekke'yi haram kılmıştır. Ben de Medine'nin iki taşlığı arasını haram kıldım. Onun ağacı kesilmez, avı da avlanmaz.”15 buyurmuştur.
Denizde yaşayan hayvanların yenmesi konusunda Kur'ân-ı Kerîm'de,
وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا
“Allah, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir.”16 ve
اُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعًا لَكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِ
“Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı.”17 buyrulmaktadır.
Hz. Peygamber'e deniz suyunu kullanmanın helâl olup olmadığı sorulduğunda,
هُوَ الطَّهُورُ مَاؤُهُ الْحَلاَلُ مَيْتَتُهُ
“Onun suyu temiz/temizleyici, ölüsü de helâldir.”18 buyurarak suda yaşayan balık ve benzeri hayvanları avlamanın da helâl olduğunu bildirmiştir.
Avlanmanın beceri ve tecrübeyle birlikte bir nasip işi olduğu, elde edilen avın Allah'ın verdiği bir rızık olduğu unutulmamalıdır. Neticede, hem bu tecrübeyi hem de bu rızkı veren Yüce Allah'a şükredilmelidir. Nitekim Hz. Peygamber,
إِنَّمَا هِىَ طُعْمَةٌ أَطْعَمَكُمُوهَا اللَّهُ
“O (av eti), Allah'ın size yiyecek olarak verdiği bir ikramdır.”19 buyurmuştur.
Fakat can taşıyan hayvanları keyif uğruna avlayıp olduğu yerde bırakmak, gereksiz yere telef etmek doğru değildir. Her yaptığından hesaba çekileceğinin bilincinde olan Müslüman, avlanma konusunda da hesabını veremeyeceği davranışlardan kaçınmalıdır. İslâm, israfın her türlüsünü yasakladığına göre, avlanırken de israfa düşmemelidir. Av ve avlanma konusunda İslâm'ın öngördüğü kurallara uymak, hem dünyamızdaki doğal dengenin korunması hem de gelecek nesillere zengin imkânlar sunulması bakımından son derece önem arz etmektedir.
1 Buhârî, Sayd, 10
2 Mâide, 5/4.
3 Buhârî, Sayd, 10.
4 Müslim, Sayd, 7.
5 Müslim, Sayd, 2.
6 Ebû Dâvûd, Dahâyâ (Sayd), 22-23
7 Müslim, Sayd, 7.
8 Müslim, Sayd, 58.
9 Nesâî, Dahâyâ, 42.
10 Nesâî, Sayd, 34.
11 Nesâî, Dahâyâ, 41.
12 Müslim, Sayd, 57
13 Mâide, 5/94.
14 Mâide, 5/95.
15 Müslim, Hac, 458.
16 Nahl, 16/14
17 Mâide, 5/96.
18 Nesâî, Sayd, 35
19 Müslim, Hac, 57
Kaynak: Diyanet Hadislerle İslam