Yalan Söylemek ve Yalancı Şahitlik
YALAN SÖYLEMEK
Yalan, gerçek dışı ve aslı olmayan söz demektir. Yalan İslam'ın şiddetle yasakladığı ve büyük günah saydığı davranışlardan bikridir. Yalan söylemek münafıklığın alâmetidir: Peygamberimiz (a.s.),
اية المنافق ثلاث اذا حدث كذب و اذا وعد اخلف و اذا اؤتمن خان
"Münafıklığın alameti üç tanedir; (Münafık); konuştuğu zaman yalan konuşur, vaat ettiği zaman döner, sözünü tutmaz, bir şey emanet edildiği zaman ona hainlik eder"[1] buyurmuştur. Yalancılık çok kötü bir huydur. Yüce Allah;
واجتنبوا قول الزور
“Yalan sözden kaçının” (Hac, 22/30),
وقولوا قلا سديدا
"Doğru söz söyleyin" (Ahzab, 33/70) buyurmaktadır.
ان الكذب يهدي الى الفجور و ان الفجور يهدي الى النار و ان الرجل ليكذب حتى يكتب عند الله كذابا
"Yalan insanı itaatsizliğe, kötülüğe götürür. Kötülük de insanı cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyle Allah katında çok yalancı olarak yazılır."[2] Bir insan "çok yalancı" damgasını yedi mi hem Allah katında hem insanların nazarında itibarı kalmaz, Allah bu kimseye yardım etmez, onu doğru yola iletmez.
ان الله لا يهدي من هو مسرف كذاب
“Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola iletmez”(Mümin,,40/28)
Yalan söylemek şöyle dursun iyice bilmediğimiz bir konuda söz söylememizi bile yüce Allah yasaklamaktadır:
وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً
“İyice bilmediğin bir şeyin ardına düşme, arkasına düşme! Çünkü kulak, göz, kalp bunların hepsi yaptıklarından mesuldür” (İsra,17/36).
Peygamberimiz (a.s.) ise;
و من كان يؤمن بالله واليوم الاخرفليقل خيرا او ليسكت,
"Allah'a ve âhret gününe iman eden kimse ye doğru ve faydalı söz söylesin ya da sussun"[3] buyurmaktadır.
Yalancılık, ahlakın bozulmasına, ailelerin yıkılmasına, toplumun fesadına, işlerin dağılmasına sebebiyet verebilir. Yalan söyleyen kimse insanların gözünden düşer, sözüne itibar edilmez, doğru söylediğine de inanılmaz duruma düşer. “Yalan söyleyenin evi yanmış, buna kimse inanmamış,” atasözü, yalancının sonunun nasıl hüsran olduğunu belirtmektedir. Yine atalarımız; “yalancının mumu yatsıya kadar yanar”, “şehrin yukarısında bir yalan söyledim, aşağıda kendim de inandım”, “yalan söyle, tutunmazsa izi kalır” sözleriyle yalanın toplum hayatındaki olumsuz etkisine dikkati çekmişlerdir. Yalanın etkisi uzum ömürlü değildir. Yalancının yalanı,ı mutlaka bir vesile ile ortaya çıkar ve o kişiler musalla taşına konduğunda;“ey cemaat bu mevtayı nasıl bilirsiniz” diyen imam-hatibin sorusuna, diliyle, "Allah rahmet etsin" dese bili "içinden yalancının biriydi" der.
Peygamberimiz çocukları avutmak amacıyla bile yalan söylenmesini hoş karşılamamaktadır:
Sahabeden Abdullah İbnu Amir (r.a.) anlatıyor:
أَنَّهُ قاَلَ دَعَتْنيِ أُمِّي يَوْماً وَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قاَعِدٌ فِي بَيْتِنَا فَقاَلَتْ : هاَتَعاَلَ أُعْطيِكَ
“Bir gün, Allah'ın Elçisi (a.s.), evimizde otururken, annem beni çağırdı ve, “Hele bir gel sana ne vereceğim!” dedi. Resulullah (a.s.) anneme
فَقاَلَ لَهاَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : وَ ماَ أَرَدْتِ أَنْ تُعْطِيهِ
, “Çocuğa ne vermek istemiştin?” diye sordu. Annem,
قاَلَتْ : أَرَدْتُ أَنْ أُعْطِيَهُ تَمْراً “Ona bir hurma vermek istemiştim” deyince, Peygamberimiz (a.s.),
فَقاَلَ لَهاَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَماَ إِنَّكِ لَوْ لَمْ تُعْطيِهِ شَيْئاً كُتِبَتْ عَلَيْكِكَذْبَةٌ “Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan üzerine bir yalan yazılacak!” buyurdu [4]
Bu hadiste, çocuk terbiyesinde yalan söylememenin çok önemli olduğu vurgulanmaktadır. Peygamberimiz bu yanlışlığı, karşılıklı bir diyalog ve mantık çerçevesi içinde sürdürerek öğretmiştir. Hepimiz biliriz ki yanlış yolda yürüyerek doğru yola çıkılmaz. Hayatımızı doğrular üzerine programlayarak yaptıklarımızla toplum içinde şahsiyetli bir yerimizin olacağını unutmamalıyız.
YALANCI ŞAHİTLİK
İnsanların ruhuna zarar veren, hakkını zayi eden, anarşiyi yayan,yalancı şahitlik de; toplumsal kötülüklerin en tehlikelisi ve en çirkin olanıdır. Yüce Allah,
كونوا قوامين لله شهداء بالقسط
“Allah için adaletle şahitlik edenler olun” (Mâide, 5/8) buyurmuş, bırakın yalancı şahitlik yapmayı, şahitlik yapmamamın bile günah olduğunu bildirmiştir:
ومن يكتمها فانه اثم قلبه لا تكتموا الشهادة
“Şahitliği gizlemeyin. Kim tanıklığı gizlerse bilsin ki onun kalbi günahkardır” (Bakara, 2/283)
Yüce Allah "Rahmanın kulları" diye övdüğü ve cennete koyacağını bildirdiği müminlerin özellikleri arasında onların yalancı şahitlik yapmamayı da zikretmiştir:
والذين لا يشهدون الزور
"(O Rahmanın kulları), yalan yere şahitlik etmeyen kimselerdir"( Furkan,25/ 72
Yüce Allah,
و ان تبدوا ما في انفسكم او تخفوه يحاسبكم به الله
"…İçinizdekini açıklasanız da, saklasanız da Allah onu bilir ve onunla sizi hesaba çeker” (Bakara,2/284) buyurmaktadır. Sevgili Peygamberimiz (a.s.) ise;
لا يستقيم ايمان عبد حتى يستقيم قلبه و لا يستقيم قلبه حتى يستقيم لسانه و لا يدخل رجل الجنة لايامن جاره بوائقه
"Kulun kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz, dili doğru olmadıkça kalbi doğru olmaz. Komşusu zararlarından emin olmadıkça kişi cennete giremez"[5] buyurmuştur.
Yalancı şahitlik yapmak hem yalan söylemek hem de dolaylı olarak iftira etmektir. Yalancı şahitlik ile kul hakkının ihlal edilmesine ve zulüm yapılmasına sebep olunmuş olur. Bu büyük günahlardan biridir.
SONUÇ
Dinimiz, aile ve toplum hayatının güvenli ve huzurlu olmasına, fertlerin dindar ve ahlaklı olması büyük önem vermiştir. Gıybet, Koğuculuk, iftira, yalan ve yalancı şahitlik aile ve toplumun güven ve huzurunu yok eden, fertlerin gayr-i ahlâkî olmasına neden olan kötü davranışlardır. Bu sebeple yüce rabbimiz ve sevgili Peygamberimiz tarafından yasaklanmıştır. Bu davranışlar tövbe etmeyi gerektiren büyük günahlardan sayılmıştır. Bu itibarla müslüman, gıybet, koğuculuk, iftira, yalan ve yalancı şahitlik gibi kötü davranışlardan uzak durmak zorundadır. Bu davranışlardan har hangi birini yaptı ise hemen Allah'a tövbe etmelidir. Bir yerde batıl ve zararlı konuşmalar, dedikodu, gıybet ve koğuculuk yapılıyorsa ortam müsait ise önce ikaz edilmeli, ikaz edilemiyor veya ikaz fayda vermiyorsa o meclis terk edilmelidir. Bu, mümin için bir sorumluluk, bilinçli bir davranış, günahtan kaçış ve günaha vasıta olmama duygusudur.Peygamberimiz konuştuğu zaman müminin doğru konuşmasının veya susmasını tavsiye etmektedir. Müslüman ne eliyle ne de dilişle insanlara zarar veremez, vermemelidir. Bu, mümin olmanın gereğidir.
Çok söze yalan karışabilir, çok konuşma kalbe kasvet verebilir, zihni yorabilir, tefekküre mani olabilir, dinleyenleri usandırabilir. Çok konuşan çok hata eder ve sözün tesirini azaltır. Bu itibarla az, öz, doğru ve yararlı şeyler konuşmak müminin şiarı olmalıdır.
Müslüman, çok kıymetli olan ömür sermayesini Allah’ın rızası doğrultusunda harcamalı, olumsuzlukları terk etmeli, nefis muhasebesi yaparak kusurlarından dolayı tövbe etmelidir.
[1] Tirmizî, İman, 14, V, 19.
[2] Buhârî, Edeb, 69, VII, 95; Müslim, Birr, 103, 104, III, 2012-2013.
[3] Müslim, İman, 75. I, 68.
[4] Ebû Davûd, Edeb 88, V, 265.
[5] Ahmed, III, 198.