06/11/2017
Bugün ailelerin en büyük ve en zor sorunu çocuğun terbiyesi ve eğitimi sorunudur. Bundan kastımız eğitimin maddi külfeti değildir elbette. Eğitimin ekonomik açıdan ailelere belli bir fatura çıkardığı doğru olmakla beraber, asıl önemli olan çocuğa verilecek eğitimin niteliğidir. Nelerin, ne zaman, ne kadar ve nasıl verileceği konusu üzerinde durulması gereken mühim konulardandır. Çocuk eğitimi uzmanları, okul öncesi aile eğitiminin son derece önemli olduğu konusunda söz birliği içindedirler. 0-6 yaş, çocukta şahsiyetin oluştuğu dönemdir. Bu hassas dönemde çocuğun dikkatle takip edilmesi, yanlış ve zararlı etkilerden korunması gerekir.
Aile, çocuğun ilk ve en etkin eğitim yuvasıdır. Çocuğun dinî, ahlâki eğitimi konusunda da ailenin üzerine düşen çok önemli işler vardır. Yani çocuğun ilk eğitim göreceği okulu, onun ailesidir. Ebeveynler de onun ilk hocalarıdır. Çocuğa ilk dini, ahlakî eğitimin verileceği yer de yine ailedir. Bunun gerçekleşebilmesi için öncelikle ebeveynlerin okul öncesi eğitim konularında duyarlı ve donanımlı olmaları önem arz eder. Anne- Baba çocuğa gerekli bilgileri doğru bir şekilde vermek yanında, ona kazandırılması gereken davranışları ‘örneklik’ yolu ile çocuğa kazandırmaya çalışmalılar.
Küçük çocuk ebeveynlerine çok bağlıdır ve onların her yaptıklarını doğru ve haklı görür. Yani çocuk bu dönemde verilecek şeyleri kolaylıkla alır ve benimser. Ebeveynler bu fırsatı iyi değerlendirip bazı dini ve ahlakî bilgileri çocuğun anlayabileceği bir seviyede ona vermelidirler. Çocuğa dini ve ahlâki bilgilerin nasıl verileceği son derece önemlidir. Henüz soyut düşünemeyen çocuğa, bazı konuların anlatımı dikkat gerektirir. Ebeveynler, gerektiği zaman bu konularda uzman kişilerden yardım almaları gerektiğini bilmelidirler. Çünkü bu hassas dönemde yapılması gerekenler aksar ya da yanlış yapılırsa daha sonraları bunun telafisi hayli zorlaşır. Meşhur deyişin ifade ettiği gibi ‘Ağaç yaşken eğilir.’
Çocuğa verilmesi gereken terbiye çok erken, yani doğumdan önce başlar. Evet çocuk henüz anne rahminde iken yapılması gerekenler vardır. Öncelikle anne, kutsal bir yük taşıdığının bilincinde olmalıdır. Anne’nin yapacağı bazı fiziki yanlışlar taşıdığı bebeğe zarar vereceği gibi, işleyeceği günahların da bebeğe zarar vereceği bilinmelidir. Anne’nin, çocuğunun salih bir insan olması için dua etmesi, taat ve ibadetini aksatmaması icap eder. Hamilelik sürecinde yediği gıdaların bebeğe dokunup dokunmayacağına dikkat etmesi gibi, o yiyeceklerin helal veya haram olduklarına da dikkat etmesi gerekir.
Çocuk henüz anne karnındayken dışarıdaki sesleri duyar. Hatta annesinin sesini diğer seslerden ayırt eder. Güzel sesin insan zihni ve ruhu üzerinde olumlu etkiler bıraktığı bilinen bir gerçektir. Ses, çocuklar üzerinde daha da etkindir. Ninnilerle çocukların ağlamaları kesilir ve uyutulurlar.
Doğan çocuğun kulaklarına ezan okumak da gelenekselleşmiş bir sünnettir. İlk iki yıla kadar çocuk hep dinlemededir. Çevresindeki seslere değişik hareketlerle tepki verir. Bu aşamada çocuğa güzel sesler, nağmeler, güzel sesle okunan Kur’an-ı Kerim dinletilebilir. Çocuk, güzel sesten hoşlandığı gibi, yüksek sesli, gürültülü, kavga seslerinin olduğu bir ortamdan da rahatsızlık duyar.
Çocuk, 4-6 yaşlar arasında tanımaya çalıştığı çevresin hakkında ve duyduğu şeylerle ilgili sorular sormaya başlar. İşte bu dönemde çocuğun merak ettiği konular hakkında sorduklarıyla ilgilenmek ve sorulan sorulara doğru cevaplar vermek gerekir.
Allah, ahiret, cennet, cehennem ve ölüm gibi konularla ilgili çocuğun soracağı sorular cevapsız bırakılmamalı. Çocuk zihninin henüz soyut düşünemediği göz önünde bulundurularak verilecek cevaplara dikkat edilmelidir. Genellikle çocuk zihni, Allah’ı büyük bir insan veya daha büyük bir şeye benzetir. 'Allah en büyüktür' telkini almış bir çocuğun Sultan Ahmet Camisinin minarelerini gördüğünde ‘Oy baba, burada ne kadar Allah var!’ dediğine bizzat tanıklık etmişim.
Allah nerededir? sorusuna ‘O her yerdedir ama biz onu göremeyiz’ diye cevap verilebilir. Peki neden Allah’ı göremiyoruz? sorusuna da ‘Gözlerimiz çok küçük ondan göremiyoruz’ şeklinde cevaplayabiliriz. Çocuğa Allah’ın rahman ve rahim olduğunu işlememiz en uygun ve doğru olandır. ‘Allah , anne ve babanı seni sevsinler diye yarattı, bütün bu dünyayı da gezip dolaşman,oynaman için yarattı’ benzeri cümlelerle Allah sevgisi anlatılabilir. Diğer konularda olduğu gibi dini konularda verilecek bilgilerin de sade ve kısa olmasına dikkat edilmelidir. Çocuk uzun uzun yapılacak vaaz türü şeyleri anlamayacağı için bunları yapmanın bir faydası da olmaz.
Bilhassa Allah, cehennem, ölüm gibi kavramlarla çocuğun korkutulmamasına dikkat edilmesi gerekir. ‘Allah cehennemde yakar, Allah çarpsın, Kur’an çarpsın’ gibi cümleler kurmaktan sakınmak gerekir. Korkutucu ifadeler çocuğun nefret ve uzaklaşmasına sebep olur. Nice anne ve babalar farkına varmadan çocuklarının dinden, dini değer ve inançlardan soğumasına bu şekilde sebep olurlar. ‘Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz’ nebevî irşâd ve ihtarını daima rehber edinmek en doğru olandır.