Doç. Dr. Durak PUSMAZ
Trakya Üniv. İlahiyat Fak. Em. Öğr. Üyesi
HİKMET-FIKIH İLİŞKİSİ
10/09/2017 Hikmet kelimesinin anlamlarından biri ‘fıkh’ ve fekâhettir. Fekâhet, “fakuhe-yefkuhu” filinin mastarı olup ince fikirli ve derin anlayışlı olmak, dinin inceliklerini iyi bilip kavramak demektir. Dinin inceliklerini iyi bilip kavrayan kimseye de ‘fakîh’ denir. Aslında fıkh bir şeyi gereği gibi anlayıp bilmek manasına idi. Daha sonra din ve şeriat ilminin özel ismi olmuştur. Şeriat ilmi; şeriatın usul ve ahkâmı demektir. Hüküm; ilim ve fıkıh/bir şeyin inceliklerini anlama, kavrama manasına da gelir. Nitekim Kur’an’da Yahya (a.s.) hakkında “Ona çocukken hüküm verdik.” buyrulmuştur ki “ilim ve fıkıh/ince ve derin anlayış” verdik demektir. Ayrıca hüküm, hikmet manasına da gelir. Nitekim veciz bir sözde: “ الصَّمْتُ حُكْمٌ وقليلٌ فاعِلُهْ susmak hikmettir, ama onu yapan azdır” denilmiştir ki buradaki ‘hüküm’ lafzı, hikmet manasınadır. قَالَ ابْنُ وَهْبٍ قُلْتُ لِمَالِكٍ: مَا الْحِكْمَةُ؟ قَالَ: مَعْرِفَةُ الدِّينِ، وَالْفِقْهُ فِيهِ، وَالِاتِّبَاعُ لَهُ İmam Malik’in talebelerinden olan İbn Vehb (197/813) demiştir ki: İmam Malik’e: “- Hikmet nedir?” diye sordum. “- Dini bilmek, onun inciliklerini kavramak ve ona tabi olmaktır” diye cevap verdi. Aşağıdaki iki ayet-i kerimedeki “yefkahûn” ve “li-yetefakkahû” filleri de dinin hükümlerini ve bu hükümlerdeki incelikleri iyice anlayıp kavrama anlamında kullanılmıştır: انْظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ اْلاَيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَفْقَهُون“ ‘Bak, onlar iyice anlasınlar, kavrasınlar diye ayetleri değişik biçim ve şekillerde nasıl açıklıyoruz.” وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَافَّةً فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدِّينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ إِذَا رَجَعُوا إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ “Müminlerin hepsinin topyekûn savaş için sefere çıkmaları uygun değildir. Öyleyse her topluluktan büyük kısmı savaşa çıkarken, bir kısmı da dinin inceliklerini anlayıp sağlam bilgi sahibi olmak, dinî hükümleri iyice öğrenmek için çalışmalı ve savaşa çıkanlar geri döndüklerinde kötülüklerden sakınmaları ümidiyle, onları uyarmalıdır.” Ayet-i kerimelerde geçen ‘fıkıh’ ve ‘tefekkuh’ kelimelerini merhum Ömer Nasuhi Bilmen şöyle izah etmiştir: “Fıkıh, lügatte bilmek, anlamak, her şeyin künhüne vâkıf olmak suretiyle güzelce fehm eylemektir. Istılahta: Fıkıh, bir kimsenin amel cihetiyle lehine ve aleyhine olan şer'î hükümleri mufassal delilleriyle beraber bir meleke halinde bilmesi demektir. İmamı Azam Hazretleri de fıkhı şöyle tarif etmiştir: “Fıkıh, insanın lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir.” Bu tarife göre fıkıh ilmi, hem ibadetlere, ameliyata/amellere ve hem de itikadiyâta, ahlâkiyâta ait meseleleri cami bulunmaktadır. İşte bu meseleleri bilmek, bir fekahattır. Böyle bir bilgi sahibi olmaya çalışmak da “tefekkuh” demektir. Bu meseleleri bilen bir zata da “fakîh” denir çoğulu: “fukaha”dır. Peygamber Efendimiz de hadis-i şeriflerinde: مَنْ يُرِدِ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِى الدِّينِ “Allah kimin hakkında hayır dilerse onu dinde fakih kılar, yani ona dinin hükümlerini ve inceliklerini kavrama kabiliyet ve melekesi verir.” buyurmuştur. Nitekim Malikî mezhebinin kurucusu İmam Malik b. Enes (ö.179/795) hazretleri hikmeti: قال مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ :الْحِكْمَةُ طَاعَةُ اللَّهِ وَالْفِقْهُ فِي الدِّينِ وَالْعَمَلُ بِهِ. “Allah’a itaat etmek, dinin inceliklerini anlamak ve onunla amel etmektir.” şeklinde tarif etmiştir. Hikmet sahibi olan kimseye ‘hakîm’ denilir. İmam Malik’in bu tarifine göre bir kimsenin hakîm/hikmet sahibi olabilmesi için Allah’ın emirlerine itaat etmesi, dinin inceliklerini anlayıp kavraması ve ilmi ile de amel etmesi gerekir. Bu vasıflardan yoksun olan kimseye hakîm denilmez. el-Keşşâf isimli meşhur tefsiri yanında Arap dili ve edebiyatı sahasındaki çalışmalarıyla tanınmış olan ez-Zemahşerî (ö.538/1144) de: اَلْحِكْمَةُ: الشَّرِيعَةُ وَبَيَانُ الْأَحْكَامِ. “Hikmet şeriat ve onun hükümlerini açıklamaktır.” şeklinde tarif etmiştir. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
İLİM, KÖLEYİ KRAL MERTEBESİNE YÜKSELTİR - 14/12/2018 |
İLİM, KÖLEYİ KRAL MERTEBESİNE YÜKSELTİR |
KUR’AN’DA KUSUR ARAYANIN HALİ PERİŞAN OLUR - 02/12/2018 |
KUR’AN’DA KUSUR ARAYANIN HALİ PERİŞAN OLUR |
CANLARINI VE MALLARINI CENNET MUKABİLİNDE SATANLAR - 27/11/2018 |
CANLARINI VE MALLARINI CENNET MUKABİLİNDE SATANLAR |
HERKES KENDİ AKLINI BEĞENİR - 17/11/2018 |
HERKES KENDİ AKLINI BEĞENİR |
KÖTÜLÜĞÜ İYİLİKLE SAVMAK - 13/11/2018 |
KÖTÜLÜĞÜ İYİLİKLE SAVMAK |
HZ. EBU BEKİR’İN YÜKSEK ZEKÂSI VE İNCE ANLAYIŞI - 11/11/2018 |
HZ. EBU BEKİR’İN YÜKSEK ZEKÂSI VE İNCE ANLAYIŞI |
BÜTÜN İNSANLAR TAKVA İLE MUHATAP - 09/11/2018 |
BÜTÜN İNSANLAR TAKVA İLE MUHATAP |
MUTTAKİLER CÖMERTTİRLER - 06/10/2018 |
Muttakiler çok cömert kimselerdir, mallarını Allah yolunda harcamaktan zevk alırlar. Kur’an-ı kerimde onların bu cömertliklerine yer yer atıfta bulunulur. |
ÖYLE YEMİN OLMAZ - 08/06/2018 |
İslam dini sadece insanlarla Yaratıcı arasındaki münasebetleri tanzim eden bir din değil, aynı zamanda insanların birbirlerine karşı görev ve sorumluluklarının olduğunu belirten, sosyal yönü de olan bir dindir. |
Devamı |