08/07/2017
Hep şunu söylemişimdir çevremdekilere: Yaşadığımız felaketin ağırlığını, bir sonraki nesil bizden daha iyi kavrayacaktır. Biz işin içinde olduğumuzdan tabloyu tam göremiyoruz, tabloda ne yazdığını yeterince okuyamıyoruz. Bu fikrime katılan arkadaşlarım çoğunlukta olsa da katılmayan, "abartıyorsun" diyenler de oluyor.
Tam bir sene evvel yaşadıklarımızın ağırlığı, zaman ilerledikçe daha belirginleşiyor. Hangi uçurumun gıdızından (kıyısından) döndüğümüz, hain kalkışmaya arka çıkanlara baktığımızda daha bir anlaşılıyor. Bugün artık bize açılan cepheleri gördükçe bir tek yapıyla değil, yedi başlı ejderha ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor.
Hele bir de ihaneti gölgelemek, darbeyi hafifletip cinayeti perdelemek isteyenler var. Adalet ayrı, adalet simsarlığı ayrıdır. Yıllarca üniversite kapılarında adaleti katleden, zulmün alemdarlığını yapan Rektör Kemal Alemdaroğlu bile adalet için yollara vurmuş kendini. Suç işlemekten beterdir suçu savunmak. Hatalı yürüyüşün Temmuz ayına denk düşürülmesi tesadüf müdür?
15 Temmuz, unutulacak hafiflikte bir olay değildir. Tarihimizde nice cenkler, nice kalkışmalar olmuştur. Ama 15 Temmuz başka. Bu, yıllar ilerledikçe daha net anlaşılacaktır. Neyin üstesinden geldiğimiz daha net bilinecektir. Milletin haremine dayanan düşman, tek kamuflajlı olmadığı gibi mevzisi de tek değildi. Düşmanı püskürtmekle görevli ordunun içinden fışkıran, adaleti dağıtan, hukukun içinden bozum veren, ahlakı ve erdemi dağıtan, dinin içinden yıkım veren ikiyüzlü tek dünyalı karanlık bir yapı. İhtiras yüklü hamalın, bu cinnet nöbetini savunanlara baktığımızda kimleri alt ettiğimiz sorusu, cevabını bulmuş oluyor. Neredeyse darbeyi bastırmış olduğumuz için devlete dava açacak, milleti yargılamaya kalkışacak batılı devletlerin haline baksanıza. Bu çılgınlık, cinnet hali değilse ne?
Rahmet, daima gök gürlemesi ve şimşek çakması neticesinde gelir. Göklerin kuralı böyledir. Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır kuralı, Kuran'ın değişmez yasasıdır. Herkesin tuzağı olabilir ama Allah'ın tuzağı, bütün tuzakları tersyüz eder. Bu da ilahi yasadır. Ve bu yasa nettir. Sünnetullahta bir değişiklik olmaz.
Bizi yerimizden etmeye çalıştılar. Devletimizi yıkıp milletimizi bölmek istediler. Tuzak buydu. Ama onların bu hain teşebbüsleri, yeniden doğrulup dirilişimize zemin oluşturdu. Onlar bunu akıl edemediler. Allah akletmeyenlerin üzerine pislik yağdıracağını, ilahi yasa olarak kayıt altına almıştı. Öyle de oldu.
Olanca güç ve imkânlarına rağmen milletin tam ortasına attıkları sis bombaları milletin gözünü perdeleyememiştir. Sürekli vitrin yenileyerek göz boyama çabaları milleti kandıramamıştır. Daha ilk dakikadan itibaren herkes, nerede nasıl konumlanacağını ustaca belirlemiştir. Bunda pek tabi ki ustanın payı çok önemlidir.
Millet ferasetle mücadele etmiş, bedel ödemiş ama milleti, milliyetini kaybetmişlere teslim etmemiştir. Canını dişine takmış ve bu cennet vatanı, vatan duygusunu yitirmişlere bırakmamıştır. Bu, Allah’ın bahşettiği büyük bir başarı, milletin yazdığı önemli bir destandır.
Milletimizin ve güvenlik güçlerimizin arasından birer yıldız gibi kayıp giden şehitlerimiz, her birimizin omuzlarına bir yük bırakıp gitmişlerdir. Sorumsuz olamayız. Sivil ya da muvazzaf tüm şehitlerin, üzerimizde hakkı ve hukuku vardır. Günümüze değin nice şehitlerimiz nice şehitliklerimiz oldu. Ama 15 Temmuz şehitleri öncekilerden farklı. Neden mi?
Millet, haremime el uzatılmasın, vatan istilaya uğramasın, silah sana emanet, vatan sana emanet dedi. İşte bu emaneti üstlenenlerin ihaneti karşısında, vatanı savunurken şehit oldular. Vatanı savunmakla memur olanlara karşı vatan savunması... Şehitlerin hakkı ve hatırı gözetilmeden söylenen her söz, atılan her adım, yürünen her yol, çakılan her imza, ağır vebal barındırır. Hesabını veremeyeceğimiz iş, bizim üstleneceğimiz bir iş olamaz.