Asırlardır Erzurum, Palandöken'e yaslıdır. Bugün ise Palandöken'in etekleri yaslı. Palandöken heybeti ile bilinir. Tutar Erzurum'u ensesinden, zaman zaman silkelediği de olur bilmem kaç şiddetinde ama yine de bahaneler üretip elini çekmez üzerinden... Onun sımsıkı tutuşu, çağları aşan bir gerçektir. Erzurum ovası, Palandöken'in eteği gibidir. Örter kusurlarını... Uyutur, büyütür, yolcu eder gelenleri. Kimler gelmedi ki huzur ovasına, kimler barınmadı ki o gölgelikte, kimin yolu geçmedi ki bu emin beldeden. Urartular, İskitler, Persler, Romalılar, Araplar, Selçuklular, Bizanslılar, Moğollar, İlhanlılar... Ve nihayet Osmanlıları bağrına basan Palandöken, milli mücadelenin de ana rahmidir.

"Erzurum kilidi mülki İslam'ın" sözü öylesine söylenmiş bir söz değildir. Seçkin yiğitlerine borçludur o, bu unvanını. Abdurrahman Gazi, Pir Ali Baba, İbrahim Hakkı, Nene Hatun, Lalapaşa, Habip Baba, Hacı Salih Efendi, Avlarlı Muhammet Lütfi Efe, Solakzade Müftü Efendi, Ömer Nasuhi Bilmen, Yunus Kaya, Osman Bektaş, Halis Emek ve diğerleri... "Şerefül mekân bil mekîn" derler. Mekân, şerefini içinde yaşayan insanlardan alır.

Son olarak bu silsilenin takipçisi Muhterem Ali Öztürk Hocamız, Palandöken'e selam çakıp muhtereme refikasını da yanına alarak 27 Nisan 2021'de ebedi yurduna hicret etmiştir. Hüznümüz tarifsizdir. Allah cümlesine rahmet eylesin.

Hocamız, hafızlığı, güreşçiliği, vaizliği, öğretmenliği, siyasetçi kimliği, hayatının önemli bir bölümünü hac ve umreye vakfetmişliği ile bilinir. Bununla birlikte, inandığı gibi yaşayan, mümin, muvahhit kişiliği ile tanınan; ilkeli, şahsiyetli, ihlâslı ve özgün duruşu olan değerli bir büyüğümüzdür. Şunu da eklemek gerekir ki her başarılı erkeğin arkasında güçlü bir kadın vardır. Muhtereme hacı yengemiz, kendisine has duruşu olan, inancını ciddiye alan, yüksek düzeyde haram-helal bincine sahip, ibadete düşkün, gıybet etmekten çok imtina eden, ilkeli duruşundan hiç taviz vermeyen ve pek çok hususiyeti olan bir hanım efendi, kıymetli bir büyüğümüzdür.

Ali Öztürk hocamız, arkasından hayır dua edecek devlet adamları, din adamları, eğitimciler ve topluma hizmet makamında nice güzel insanlar bırakmıştır. Bir eğitimci ve dava şuuruna sahip biri için bu muhteşem bir tablo ve şerefli bir ölümdür. Şerefle yaşamak, şerefle ölmek ne büyük bahtiyarlıktır. 

.........................

Dağ diyip geçmeyin insanın tefekkür dünyasının şekillenmesinde dağlar önemli bir yere sahiptir. "Biz yeryüzünü bir beşik, dağları da onun için birer direk kılmadık mı?" (Nebe, 6-7). Yeryüzünün dengesini sağlayan, mazlumlara sığınak, mağdurlara korunak, birçok canlıya barınak olan dağlar, nice peygamberlerin hayatlarına şahitlik yapmışlardır. Dağlari bir yandan fizikî manada yeryüzünü dengelerken diğer yandan insanın metafizik ihtiyacını dengeleyen ilaîhi vahyin üssü mesabesindedirler. Hz.Musa'nın Tûr-i Sînâ'sı,  Hz. Muhammed (sav)'in Nur Dağı bu kabildendir.

Şehirleri tutan dağlar gibi toplumları tutan, dengeleyen kahramanlar vardır. Dağ gibi adam kullanımı bunu ifade eder. Her dönemin ve her toplumun kendine mahsus inanç, ahlak ve amel sarsıntıları vardır. Bunun yanı sıra, döneminin sıkıntılarını, fitnelerini, günahlarını, ihtiyaçlarını önceden sezen feraset ehli yiğitleri de vardır. Onlar, inanç krizi yaşayanları ufak dokunuşlarla iyileştirirler. Zihni savrulmalara maruz kalmış olanların elinden tutarlar. Açın umudu açık olanın örtüsü olurlar. Onlar, yetimlerin başını okşar, bacılarının idmanına yetişir ve hepsine umut olurlar. Abilerine sıcak bir yuva olur, yeğenlerinin yaralarını sarmaya koşarlar. Evsizlere Suriye'de ev olurlar. Susuzlara Afrika'da su kuyusu vururlar. Onların sayısı ne kadar da az şimdilerde.

..........................

Yaaaa.... Ali Öztürk Hocamız işte böyle biriydi. Palandöken gibi... Korur, kollar, sahiplenir, tutar ve sevmeyenlerinden bile esirgemezdi gölgesini. Ortak geçmişi olan kim varsa onları gölgesinde serinleten vefa sahibi, sadakat ehli bir adamdı. Eğilmeden, bükülmeden, mertçe yaşayan, vazifesini yiğitçe yerine getiren, arkasında binlerce hüsn-ü şahadet edecek dost biriktiren bir hocaydı. Sadece Erzurum'un hocası değildi. Türkiye'nin hangi ilinde, hangi kurumunda onun talebesi yoktur ki acaba?..

Ondan geriye kalan, değer temelli bir hayat, ihlâs ve samimiyet, anne-babaya hürmet, eve ve evliliğe sadakat, evlatlara şefkat, kardeşlere düşkünlük, akrabaları himaye, ortak geçmişe vefa... Örnek alacağım başlıca hususlardır. İyi ve iyilik sahibini, iyilerle birlikte ve iyilik adına sözü olanı, Allah mahcup etmeyecektir inşallah.

Dayım, sen dağ gibi adamdın, zihnimizde, gönlümüzde... Yine dağ gibi yaşayacaksın dualarımızda... Bize şunu öğrettin ki iyilik ölümsüzdür, onu kimse öldüremez. Şimdiden özledik seni... Söylesene, sarsılırsak bizi kim tutacak, üşürsek bizi kim ısıtacak, dağılırsak bizi kim toparlayacak. Gözyaşlarımı bağışla dayı...

"Ve Allah, (sizleri) selâm yurduna (Cennete) da'vet eder. Ve dilediğini dosdoğru bir yola iletir." (Yunus, 25)