Müberra AKTÜRK
muburuk@hotmail.com
ŞİFA AYINDA ŞAFİİ OLAN RABBİMİZİN ŞİFA KAYNAĞI KELAMI
02/05/2021 Rabbimizin güzel isimlerinden biride "Şifâ Veren" anlamına gelen "Şâfii"dir. Ya Şâfii, hasta kullarına şifâ veren demektir. Allah (cc) Şâfii ismiyle maddi ve manevi hastalıklara şifâ verir. Rabbimiz biz kulları için kâinatı bir eczane gibi yaratmıştır. Hayatımız boyunca bizler için takdir ettiği hastalıklar, dertler, sıkıntılar, musibetler ve illetler için şifâyı ve dermanı yine kendisi bizlere sunar. Bediüzzaman hazretleri tıp ilminin, Allah'ın Şâfii isminin tecellisi olduğunu söylemektedir. Bununla birlikte, Rabbimizin Hz. Âdem'e (as) isimleri öğretmesi, talim ettirmesi, yeryüzünün halifesi kılması, ilim, irfan, fen ve sanatlara kabiliyetli olarak yaratması, Cenabı Hakk'ın bir ismine dayandığını ifade etmektedir. İnsandaki bütün kabiliyetler Allah'ın güzel isimlerinden birinin yansımasıdır. İnsan Esma-ül Hüsna'nın ayinedarlığını yapar. İnsan üç cihetle Allah'ın aynasıdır. Kâinat bir ağaca benzetilirse insan onun en mükemmel meyvesidir. Meyve, ağacın küçük bir modeli ve fihristi olduğu gibi; Cenab-ı Hak da insanı Kâinatın küçük bir modeli olarak yaratmıştır. Bundan dolayı, Allah'ın Kâinatta tecelli edip görünen bütün isimleri insanda da tecelli etmektedir. Yani insan, Allah'ın bütün isimlerini kendisinde gösteren bir aynadır. İnsan, üç cihetle Allah'ın isimlerine ve sıfatlarına ayinedarlık eder. 1. Zıtlar İtibariyle Ayinedarlık İnsan, kendisinde bulunan noksan sıfatlar ve özellikler ile Allah'ın eksiksiz ve mükemmel olan isim ve sıfatlarını gösterir ve ayinedarlık eder. Nasıl ki, karanlık ışığa bir aynadır. Karanlık ne kadar çok olursa ışık daha çok görünür. Aynen öyle de: İnsan, zayıflığı ve acizliği ile her şeye gücü yeten Allah'ın kudretini ve Kadîr ismini gösterir. Cehaleti ile Allah'ın her şeyi kuşatan ilmini ve Alîm ismini gösterir. Fakirliği ile Cenab-ı Hakk'ın nihayetsiz zenginliğine ve Ganîy ismine ayinedarlık ettiği gibi; nihayetsiz ihtiyaçları ile de hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed ismine ayinedarlık eder. Nihayetsiz acizliği ve zayıflığıyla, hadsiz korku ve endişelerine karşı bir dayanak noktası arar. Bu şekilde insanın vicdanı, Allah'a ulaşır. Yine nihayetsiz fakirliğinde, nihayetsiz ihtiyaçları içinde nihayetsiz gayelerine ulaşmak için bir yardım noktası aramağa mecburdur. Bundan dolayı insanın vicdanı daima, çok merhametli olan Allah'ın dergâhına dayanır, dua ile el açar. Bunun gibi insan, Allah'ın pek çok isim ve sıfatlarına zıtlar itibariyle ayinedarlık eder. 2. Numuneler İtibariyle Ayinedarlık İnsana verilen örnek ve numunelerle Allah'a ayna olmaktır. Meselâ: Ben nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun sahibiyim ve idare ediyorum. Öyle de şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder. Yani insan kendisinde bulunan cüzi ve sınırlı ilmiyle Allah'ın her şeyi kuşatan ilmini ve Alîm ismini gösterir. Azıcık kudretiyle, Allah'ın sonsuz kudretine ve Kadîr ismine aynalık eder. Yine sınırlı görmesiyle Cenab-ı Hakk'ın sınırsız görmesine ve Basîr ismine aynalık eder. Sınırlı işitmesi ile de Allah'ın sınırsız işitmesini ve Semî' ismini gösterir. Bunlar gibi insan, kendisinde bulunan cüz'i ve sınırlı özelliklerden yola çıkarak Allah'ın nihayetsiz isim ve sıfatlarına ulaşır. 3. İsimlerin Nakışları ile Ayinedarlık İnsan, Allah'ın isimlerinin nakışlarını göstererek ayinedarlık eder. İnsanda, Rabbimizin yetmişten fazla isimlerinin nakışları görünür. Meselâ: Yaradılışı itibariyle, yoktan var edilmesi ile Hâlık ismine ayinedarlık ederken sanatlı yaratılmasıyla da Sânî' ismine aynalık eder. İnsana güzel bir şekil verilmesiyle ve süslenmesiyle Musavvir ve Müzeyyin isimlerine aynalık eder. İkramlarla Kerim ismine, lütuflarla Latif ismine ve güzel bir şekilde terbiye edilmesi ile de Rab isimlerine aynalık eder. Bütün organlarıyla ve kıymetli cihazatlarıyla, maneviyatıyla ve hissiyatıyla ayrı ayrı isimlerin ayrı ayrı nakışlarını gösterir. Cenab-ı Hak, insana giydirdiği vücud libasını san'atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış, o vücud libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder; muhtelif esmasının cilvesini gösterir. Şâfî ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor. Ve hâkeza... Nasıl ki Allah'ın isimlerinde bir ism-i Azam (en büyük isim) var. Öyle de, o isimlerin nakışlarında dahi bir nakş-ı azam (en büyük nakış) var ki, o da insandır. Rabbimiz Şâfii ismi gereği biz kullarını hastalıklardan kurtarır, sıkıntılarımızı yok eder. Biz insanlar acizliğimizi ve Allah'a ne kadar muhtaç olduğumuzu hasta olduğumuzda anlarız. Hastalıkların insanlar üzerindeki bıraktığı bedensel ve ruhsal çöküntü insandan insana değişiklik göstermektedir. Küçücük, gözle bile görülemeyen bir virüsün insanı ne hale soktuğunu ve bazı virüslerin kimi zaman teşhis dahi edilememesi şüphesiz Cenabı Hakk'ın gücünün en açık ve güçlü delilidir. Tıp dünyasının ve bilim adamlarının meydana çıkan bir virüsü yok etmek için aylarca süren deneyleri, Allah'ın yaratma sanatındaki üstünlüğünün bir delilidir. Allah-ü Teala biz insanları her türlü sınava tabii tutmaktadır. Hastalıkları veren Allah olduğu için, hastalıklarımızdan kurtulmak ancak Allah'ın dilemesi ile gerçekleşir. Allah dilediği takdirde Şâfii sıfatı ile verdiği tüm hastalıkları ortadan kaldırabilir. Şunu iyi bilmemiz gerekir ki, Allah istemediği sürece dünyanın en iyi doktorları, en gelişmiş teknolojileri ve en iyi ilaçları bir araya gelse, bir hastalığın iyileşmesi imkânsızdır. Bugün günümüzde kullandığımız ilaçların tümü Allah'ın Şâfii sıfatının bir vesilesidir. İlaçların tümü Allah'ın yarattığı canlı ve cansız varlıklardan yapılmaktadır. Eğer Allah-ü Teala dilerse ilaçlar hastalığın iyileşmesine vesile olur. Ancak Allah dilemedikçe basit bir hastalık kişinin hayatını kaybetmesine dahi neden olabilmektedir. İnsanoğlu Rabbinden uzak kaldığı sürece acizdir, yalnızdır ve çaresizdir. İnsanoğlu bunun farkında olup, el attığı tüm işlerde Allah'tan yardım dilemelidir. Hastalandığında da Allah'tan şifâ dilemelidir. Sözlükte "bir hastalığı tedavi etmek, hastayı iyileştirmek" anlamında masdar olan şifâ' "hastalıktan kurtulma, iyileşme; ilâç" mânasında isim şeklinde kullanılır. Kelime mecazen "cehalet hastalığını giderme" anlamına da gelir (Lisânü'l-ʿArab, "şfy" md.; Kāmus Tercümesi, "şfy" md.). Kur'an'da şifâ kelimesi türevleriyle birlikte dört yerde dinî-ahlâkî (et-Tevbe 9/14; Yûnus 10/57; el-İsrâ 17/82; Fussılet 41/44), iki yerde bedenî (en-Nahl 16/69; eş-Şuarâ 26/80) hastalıkların tedavisi ve ilâcı mânasında yer almaktadır. Bu âyetler Abdülkerîm el-Kuşeyrî'den nakledilen bir keşfe atıfla "şifâ âyetleri" diye anılmıştır (Zerkeşî, I, 435-436). Bunların ikisinde (el-İsrâ 17/82; Fussılet 41/44) Kur'an'ın inananlar için, birinde ise (Yûnus 10/57) göğüslerde bulunan hastalıklar için şifâ olduğu belirtilir. Son âyette, şifâ, mev‘iza, hidayet ve rahmet kelimeleriyle birlikte ve onlarla yakın anlamda kullanılmıştır. Cehalet hastalığına ilâç anlamında ise besâir (cehaleti ve basîret körlüğünü gideren deliller, nurlar; el-En‘âm 6/104; el-A‘râf 7/203; el-Câsiye 45/20) ve burhan (en-Nisâ 4/174) kelimeleriyle benzer bir kapsama sahiptir. Fiil kipiyle geçtiği Tevbe sûresinin 14. âyetinde "içi ferahlatma, öfke, intikam vb. duyguları teskin etme" mânasındadır. Şifâ bulma ile ilgili Hz. Eyüb'ün (as) hastalığı karşısında verdiği sabır, ahlak ve tevekkül, biz inananlara örnek olmalıdır. Hz Eyüp (as) hiçbir zaman hastalığının nedenini sorgulamamış ve sabrederek ancak O'ndan şifâ dilemiştir. Cenabı Hak onun sabrının karşılığı olarak ecrini vermiştir. Biz insanların maddi hastalıklarımızın yanında manevi rahatsızlıklarımız da bulunmaktadır. Yaşantımız boyunca bizi zorlayan, bunaltan, yardım almamızı gerektiren birçok olayla karşılaşırız. Allah-ü Teala bu sıkıntılardan da kurtulmamızın yolu olarak Kur'an-ı Kerim'i göstermektedir; "Kur'an iman edenler için hidayet rehberi ve şifâdır." Fussilet suresi 41/44 "Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olana şifâ, iman edenlere hidayet rehberi ve rahmet gelmiştir." Yunus suresi 10/57 "Onlarla savaşın ki, Allah onları sizin elinizle cezalandırsın, onları rezil rüsvâ etsin, sizi onlara karşı başarılı kılsın, inananların yüreklerine su serpsin, kalplerindeki öfkeyi yatıştırsın." Tevbe suresi 9/14 "Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için bir şifâ, bir rahmettir; zalimlerin ise sadece ziyanını arttırır." İsra suresi17/82 Şifâ ayetleri olarak zikredilen bu ayetler insanların maddi ve manevi hastalıklarında başvurdukları kaynaklar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Ancak ayetlerin ifade ettiği anlama baktığımızda daha çok ruhsal, duygusal, davranışsal, küfür, nifak, şüphe, şirk, kalp katılığı, riya, kibr, su-i zan, kin, haset, dünya sevgisi gibi zaaf olarak sayılan manevi hastalıklara şifa olduğunu söylemek mümkündür. Âyetlerde, psikolojik, ruhsal, duygusal rahatsızlıklar için Kur'an'ın şifa olduğu vurgusu daha ağır basmaktadır. İnsanın maddi hastalıklarının temelinde de manevi hastalık yatmaktadır. Kur'an insanları maddi ve manevi anlamda düzeltirken içeriden dışarıya doğru bir yöntem izlemektedir. Herhangi bir insanın şahsiyetinde veya davranışlarında düzenleme ve değişiklik yapabilmek için o kişinin düşüncelerini ve yönelişlerini düzeltmek veya değiştirmek lazımdır. Çünkü insanın davranışı büyük ölçüde düşünce ve yönelişlerinin etkisi altında gerçekleşmektedir. Bu sebeple psikoterapi, ruh hastalarının bizzat nefislerini, insanlarla ve yaşamla ilgili düşüncelerini ve bunalımlarının nedeni bulunduğu halde daha önce karşı koyamadıkları problemleri değiştirmeyi hedeflemektedir. Tatbik edilen tedavi sonucunda hastanın ruhsal düşünceleri değiştiğinde problemlerine daha fazla karşı koyabilir ve onları daha iyi çözebilir. Ruhsal yönden hasta olan kişinin, nefsine, insanlara ve yaşama bakışında meydana gelen değişiklik problemlerini çözmede kendisine güç verir. Böylece hasta iç bunalım ve gerginliğinden kurtulmuş olur. Bu manevi tedavi hastanın yeniden yaşama dönmesini ve doğal yaşamla aktif bir şekilde ilişki kurmasını sağlar. Öyle ki hasta; yaşama zevki, gönül huzuru, kalp rahatlığı ve mutluluğunun farkında olur. Kur'an, insanların düşünce, yönelim ve davranışlarını değiştirmek, onları doğru yola iletmek, içinde bulundukları sapıklığı ve cehaleti ortadan kaldırmak, kendisinde hayır ve salah olan işlere yönlendirmek, hem doğasında hem de yaşam sürecinde var olan yeni fikirler, yeni ahlaki olgular ve üstün örneklerle donatmak için inmiştir. Kur'an insanların şahsiyetlerini etkilemede ve değiştirme de büyük oranda başarılı olmuştur. Kur'an insanların ruhlarını iyileştirebilir ve şahsiyetlerini değiştirebilir. Şifâ kaynağı olarak Kur'an, çeşitli metotlardan istifade etmek suretiyle insanların ruhlarını tedavi etmeye, şahsiyetlerinde büyük değişiklikler meydana getirmeye muktedir olabilmiştir. Şifâ kaynağı mübarek kitabımız; 1. İnsanların nefislerinde tevhid inancını yeşertmiş, kalplerinde takva ve onu sağlayan şeylerin tohumlarını ekmiştir. Bu da şahsiyetlerini kazanma ve davranışlarını düzeltme noktasında gayet önemli bazı sonuçlar doğurmuştur. 2. Eski birçok adetlerinden kurtuluşu sağlamış, dengeli, ölçülü ve mükemmel şahsiyet kazanmaya yardımcı olan övünç vesilesi pek çok adet ile süslenmelerini sağlayan çeşitli ibadetleri farz kılmıştır. 3. Hoşnut bir ruhla yaşamanın önündeki zorlukları aşmaya, tedirginlik, telaş, keder ve stres duygusunu azaltmaya yardımcı bir hasret olan sabrı öğrenmeye teşvik etmiştir. 4. İnsanı, Allah'la yakınlık kurma, onun himayesi altında bulunma ve gözetiminde olma duygusu veren, güven ve dinginlik şuuruna garkeden Allah'ı sürekli zikretmeye teşvik etmiştir 5. Suçluluk duygusundan kaynaklanan stresten kurtuluşa vesile olan istiğfar ve tövbeye teşvik etmiştir. 6. Kur'an genel olarak davranışları düzeltmede kullandığı metotları içki ve faizin yasaklanması sürecinde de kullanmıştır. Tedricilik, duyguları tergib ve terhib, kıssaları ve önemli olayları örnek göstermek suretiyle harekete geçirme, parça parça öğrenme gibi metotları kullanmıştır. Kur'an bu metotları kullanarak Müslümanların zaaflarını tedavi etmiş; dengeli, ölçülü ve mükemmel şahsiyet kazanmalarını sağlamış; ruhlarında övünç vesilesi olan hasletlerin filizlenmesini gerçekleştirmiştir. İslam tarihi bu eşsiz tedavinin sayısız örnekleri ile doludur. Yeter ki bizler manevi hastalıklarımızın farkında olalım ve iyileşmek için Şifa ayında Şâfii olan Rabbimizin Şifa kaynağı mübarek kelâmına müracaat edelim. KAYNAKÇA 1. Abdullah Yeğin, İslami-İlmi-Edebi- Felsefi Lügat, Hizmet Vakfı yayınları, Şafii Maddesi, 1992, İstanbul 2. Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, 4.Şua 5.Mertebe-i Nuruye-i Hasbiye, 3. Bediüzzaman Said Nursi, Risalei Nur Külliyatı, Lemalar - 9 4. TDV İslam Ansiklopedisi, Şifa Maddesi, 39.cilt, 129-131, İstanbul, 2010 5. Doç. Dr. Hayati Aydın, Şifa Kaynağı Olarak Kur' an-ı Kerim(Kur'an'ın Şifa Olduğuna Dair Ayetler Üzerinde Bir Tefsir Denemesi) Ekev Akademi Dergisi Yıl: 14 Sayı: 42 (Kış 2010),syf.55/68 6. Prof.Dr. M.Osman Necati, Kur'an ve Psikoloji, Fecr Yayınları, Ankara, 2011, syf.276 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
SEVGİMİ KATTIM - 25/03/2022 |
SEVGİMİ KATTIM |
SELAM KARDEŞİM - 16/08/2021 |
Rabbimiz kardeş kılmış kerim kitapta bizleri. Öyle bir kardeşlik ki ta Hz. Âdem’den beri. Hepimiz topraktan yaratıldık yoktur farkımız bizim. Ayrılık çıkaran, üstünlük taslayan, ilk ırkçılık yapan şeytandır bilesin. |
HAYRI ÖĞÜTLEMEK - 16/09/2020 |
HAYRI ÖĞÜTLEMEK |
DEDEMİN ARDINDAN - 03/01/2020 |
Sabrı Eyyüb'ten, İffeti Yusuf'tan, hikmeti Lokman'dan öğrenen dedem, Allah için yaşayan, Allah dostu bir insandı. |
ASR-I SAADET'TE SAADETLİ KADIN - 24/09/2019 |
Hedefimiz Rızayı İlahi, rehberimiz Kur'an, önderimiz Rasulullah, örneklerimiz Ashabı Kiram olursa mutlu insan, mutlu aile, mutlu toplum, mutlu insanlık oluruz. |
HZ. PEYGAMBER VE KADINLARIN DİNİ EĞİTİMİ - 31/01/2019 |
HZ. PEYGAMBER VE KADINLARIN DİNİ EĞİTİMİ |
BİŞNEV - 13/12/2018 |
Dinle! der Mevlana daha mesnevinin başında. |
El Âlem Ne Der Değil el-Alîm Ne Der? - 26/10/2018 |
El Âlem Ne Der Değil el-Alîm Ne Der? |
KUR'AN-I KERİM'DE ANNE BABA ÇOCUK İLİŞKİSİ - 26/10/2018 |
Yüce Allah Kur'an-ı Kerimde pek çok ayette değişik vesilelerle aile içi iletişimden bahsetmiş, çağlar öncesinden evrensel iletişim dersleri vermiştir |
Devamı |