Genç nesillere, onların idrakte zorlandığı ve inkâra yöneldikleri bir sunumla din anlatmak vebaldir. Eğer bugün, bazı gençlerimiz, dînî bazı noktalarda tereddütler yaşıyorlarsa müsebbibi bizim içimizdeki kişilerden başkası değildir. Ateizmi veya başka ideolojileri anlatanları suçlamaya hakkımız yoktur. Zira onlar, kendi inandıkları ideolojiyi anlatma gayreti içindeler. Bunu yaparken de bizden birilerinin al da at dercesine uzattığı topa şut çekmekten başka yaptıkları  bir şey de yoktur. 

Gencin karakteri, aykırı olmak ve sorgulamak üzerine kuruludur. Günümüzde, eğitimin yaygınlaşması ve de bilginin cepte taşınıyor olması onları sorgulamaya, araştırmaya ve tetkike yöneltmektedir.

****

Bir önceki gün, bir arkadaşım aradı. Bir arkadaşının oğlu Allahı ve peygamberi sorgulayarak ben, böyle bir Allah’a ve peygambere inanmam diyormuş. Aile de perişan olmuş tabiî olarak. Arkadaş, birisini aramış; o kişi de Nail hocanın işi bu, demiş. Randevulaştık; dün iftardan sonra da aldılar beni, gittik evlerine.

15 yaşında pehlivan bir delikanlı. Pehlivan derken laf olsun diye demiyorum. Gerçekten pehlivan. Güreşçi... Türkiye şampiyonaları olan bir evladımız. 

***

Hâl-hatır sorma ve tanışma faslından sonra, yaklaşık üç saat koyu bir sohbet geçerleştirdik. 

Babası başladı söze: Hocam, bizim oğlan bizi üzüyor; dün gece uyuyamadık. Kafasında bazı sorular ve sorunlar var. O, bir şeyler soracak sana dedi. Delikanlıya, ismiyle hitap ederek buyur, sor; konuşalım dedim.

Soruları veya sorunları, miraç, vahyin mâhiyeti, hazreti peygamberin evlilikleri, çok eşlilik, vahyin ve dinin Hz. peygamberin uydurması olduğu, kötülük problemi, Nisa Sûresi 34. âyet, görünmeyen bir varlığa inanma, ruh ve kopyalama ekseninde idi. O, sordu; ben, anlattım. Kemâl-i edeple dinledi, takıldığı noktaları sordu sadece.

***

Dini müktesabatım yanında, teknolojik bazı bilgileri ve yaklaşık iki aydır tezim için yoğun bir okuma programında olduğum antropoloji ile ilgili bilgileri de (iki ayda 13 tane, din antropolojisi, tarih antropolojisi ve kültür antropolojisi gibi kitaplar okumuştum) referans alarak konuştum onunla. 

Mucizelerin tabiatı ve ruhundan bahsettim. Uzaya planlanan turistik seyahatlerden, gezegenlerde yaşanıp yaşamamayacağı ile ilgili araştırmalarından, Belkıs’ın tahtı örneğinde ışınlamadan, radyo ve tv yayınlarından, 5G’den; telefondan, telefonla sesin nasıl karşı tarafa gittiğinden, görüntünün aktarılmasından, elektrikten, sesin atmosferde sonsuza dek kaybolmamasından, lokomotiften; Hz İsa’nın yaratılmasından, Dolly’den; Ebâbil kuşu ve attığı bombadan, İha’dan, siha’dan, Hz. İsa’nın, Hz. Musa’nın ve Hz. Muhammed’in mucizelerinin hakikati, mâhiyeti, mesajları ve de bugün teknoloji olarak elimizde olmalarından; gelecekte bir gün insanoğlunun Hz. Adem misalinde olduğu gibi anasız ve babasız çocuk yapabileceğinden; rûh hakkında ulemanın söylediklerinden; birbirine karışmayan tatlı ve acı sudan; Kur’ân’ı dinleyince en büyük şairlerin bile kalem bırakmasından, ebu Cehil’in Kur’ân hakkında hakkı itiraf etmesinden, ama statükoyu, menfaati ve atalarının dinini koruma düşüncesi ile iman ile şereflenemediğinden; Hz. peygamberin ümmiliğini nasıl anlamamız gerektiğinden; inancın fıtrîliğinden, inançsız hiçbir toplumun olmadığından; Allah’ın her topluma peygamber gönderdiğinden; dinin Hz. Muhammed ile başlamadığından; köleliğin, çok eşliliğin ve kadının o günkü konumunun o zamanki Mekke’de ve farklı toplumlarda bir dünya gerçeği olduğundan; Hz. peygamberin 25 yıl tek eşli kaldığından, 50 yaşından sonra eşi Hz. Hatice vâlidemizin vefatından sonra farklı nedenlerle yaptığı evliliklerden; Hz. Aişenin yaşından; kadının çok eşli değil de erkeğin çok eşli olmasının toplumsal, siyasal ve ekonomik gerekçelerinden; aslolanın tek kadınla evlilik olduğundan; islamın kadına verdiği değerden, Hz. Peygamberin, eşlerini hiç dövmediğinden, onlara iyi davranılmasını tavsiye ettiğinden; âlemdeki kötülüğün nedenlerinden, kötülüğün Allahtan değil insanların Allah’ın nizamına uymamasından kaynaklandığından; Allah’ın her şeye gücünün yettiğini, ama insanı imtihan için yarattığından imanlarına veya kötülüklerine müdahale edip engel olmadığından; sabırdan, şükürden; kaderden; sokağa çıkma yasağına uymayanlara devletin kestiği cezadan, Allah’ın da benzer şekilde suç oluştuktan sonra dünyada ve ahirette suçluyu cezalandırmasından bahsettim.

***

Neticede tamam hocam, kafamdaki sorular gitti, ikna oldum dedi. Ben de aferin delikanlı; sorgula, sorgulamaktan kaçınma! Kafana takılan birşey olduğunda bundan sonra bana alo diyeceksin, dedim ve vedalaşıp ayrıldık. 

Bunlar, sadece bizim delikanlının kafasındaki yanıt aranan sorular ve sorunlar mı? Hayır! Böylesi binlerce, onbinlerce gencimiz var. 

Gençler, bizim. Bizim geleceğimiz, onlar. Sadece ülkemiz değil, dinimiz ve nesillerimiz de onlara emanet kalacak.

N’olur! Dini anlatırken sadece kendi mahallenizde olanlara anlattığınızı sanmayın! Kapalı kapılar ardında, birbirinizle başbaşa iken ne konuşuyorsanız, nasıl inanıyor ve yaşıyorsanız yaşayın! Ama kendi özel yaşantınızı ve düşüncenizi din olarak anlatmayın. Bir takım akıl dışı, bilim dışı, din dışı ve uydurma olup Allahı, peygamberi  ve tüm kutsalı sorgulatan ve de onlardan kaçıran sunum yapmaktan kaçının. Günün gerçeklerini ve aklını görmezden gelmeyin.

Eğer bir kişi, sayende hayat buluyorsa tüm insanlara hayat vermiş oldun demektir. Eğer bir kişi de senin sebep olmanla dinden, Allahtan ve Peygamberden uzaklaşarak dinen ölüyorsa tüm insanları öldürmüş oldun demektir.

Allah ve Resul’ünü ve de dini gözden düşürtmeyin! Önce iman; kimsenin imanını zayi ettirmeyin!