• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Dr. Nail ÇAM
nailcam09@hotmail.com
ALLAH’TAN KORKULUR MU?
04/05/2020

Cevabımızı havf, haşyet ve takvâ kavramları ile vermeye çalışacağız.

1. HAVF (خوف)
Sözlükte şöyle tanımlanmıştır: İstenmeyen şeyin (mekrûh/şer) meydana gelmesi veya istenilen şeyin (mahbûb) elde edilememesi endişesinden dolayı nefsteki gerilimdir. (انفعال فى النفس يحدث لتوقع ما يرد من المكروه أو يفوت من المحبوب) Zıttı umutlu, ümitvâr olmak anlamındaki racâ (رجاء)'dır.
Havf, hoşa gitmeyen şeyler ile alakalıdır. Hastalık, azap, bela-musibet, akrep-yılan, kötü hesap, cehennem...gibi şerli şeylerin isabet etmesinden korkmaktır.

Havf, gerçekleşmesinde veya başa gelmesinde şek ve şüphe duyulan mekrûh (şer, zarar veya hoşa gitmeyen) şeyden dolayı olur. İstenmeyen şeyin olacağını kesin olarak inanana hâif (الخائف) denmez. Racâ (رجاء) da aynen böyledir. Çünkü racâ, şek ve şüphe ile beraber bulunur; faydanın kesin olacağına inanana râcî denmez.

Havf, mekrûh (şer, zararlı, istenmeyen) bir şeyden korkmak; racâ ise mahbûb (iyi, hoşa giden) bir şeyi ummaktır. İkisinde de gerçekleşip gerçekleşmeyeceği şüphesi vardır.

****

2. HAŞYET (الخشية)
Haşyet, ta’zim/saygı ve mehâbettir. Yüceliğinden dolayı saygı ile ürkmek; sevgisini kaybetmekten korkup endişelenmek; azabından korkmak demektir. Bunun nedeni, her türlü saygı ve tazime layık bulduğu varlığın gözünden düşme endişesidir. Haşyette, umduğu bir menfaate ulaşma beklentisi ve de zarar görmekten korktuğu bir şeyden emin olma amacı yoktur. Dediğimiz gibi haşyetin nedeni, sadece saygıya layık olduğunu düşünme ve ona karşı kusurda bulunmama düşüncesidir.

Haşyet, hoşa gitmeyen/şer (mekrûh) şeyin mevkisi, konumu ile alakalıdır. Hoşa gitmeyen şeyin kendisinden korkmak haşyet değil; havftır. Şu âyet bunu ifade eder: “Rablerinin konumundan haşyet ederler; kötü hesabın kendisinden korkarlar.” (ويخشون ربهم ويخافون سوء الحساب)

Bazen de haşyet, ikram ve ta’zim (saygı) anlamında kullanılır. إنما يخشى اللهُ من عباده العلماءَ ayetini Allah’ın ref’i ve ulemanın nasbı ile okuyanlar bu manayı gözetmişlerdir. Buna göre mana, “Allah, kullarından ancak âlimlere saygı duyar” olur.

‎وتخشى الناسَ والله احقُّ ان تخشاه
Allah, saygı ve tazime daha layık olduğu halde sen insanlara saygı hürmet gösteriyorsun. Rablerine olan saygılarından dolayı kalpleri yumuşamıştır.” (إن الذين هم من خشية ربهم مشفقون)

***

Havf ve haşyetin tanımlarını verdikten sonra şimdi de ikisinin birbirinden farkını ortaya koymaya çalışalım.

et-Tûsî der ki: Havf ve haşyet lütatte aynı manada olsa da Allahtan havf etmek ile Allahtan haşyet etmek arasında fark vardır. Şöyle ki: Havf’ta nefsin, menhiyyatı irtikab etmek ve taattaki eksikleri sebebiyle beklenen azaptan elem duyması vardır. Bu durum, mertebeleri farklı olsa da insanların çoğunda görülür. Yüksek mertebede bir havf çok az kişide görülür.

Haşyet ise, Hâlikin azameti ve heybeti nedeni ile ona mahcûb olmak korkusundan şuurda meydana gelen bir halettir. Bu ise kibriyanın haletine/Allah’ın büyüklüğüne muttali olan ve yakınlık lezzetini tadanlarda hâsıl olur. Haşyet, Ananın yavrusuna duyduğu sevecenlik ve sempati gibidir. Bu nedenle Allah: “Allah’tan, kullarından ancak âlimler haşyet eder” ‎ُإنما يخشى اللهَ من عبادهِ العلماء) buyurmuştur.

Bu ayırımı, şu ayet de destekler: “Onlar, Rablerinin konumundan haşyet, kötü hesabın kendisinden havf ederler.” (ويخشون ربهم ويخافون سوء الحساب) Allah bu âyette, haşyeti kendi cânibinde; havfı da hesap canibinde zikretmiştir.

***

3. İTKÂ’ (الاتقاء)

İtkâ: Allah’ın emirlerine sarılmak, razı olmadığı şeyleri işlemekten kaçınmaktır.

İtkâ’da, ihtiras yani korkulan şeye karşı tetikte olmak, teyakkuzda olmak, sakınmak, kendini bir şeyle korumak anlamı vardır. Haşyette bu anlam yoktur. (El-askeri, el-furuku’l-luğaviyye)

İtkâ: Bir şey vasıtasıyla korunmak demektir. فاتقوا الله : “taatle Allah’ın azabından korunun” demektir. İbn mesud der ki: itkâ: itaat etmek, isyan etmemektir; şükretmek, nankörlük etmemektir; hatırlamak, unutmamaktır. Me’muratı yapmak menhiyyattan kaçınmaktır. Buna göre takvayı, emredilenleri yapmak nehyedilenlerden kaçınmak şeklinde ifade etmek isabetli olur.

فا تقوا الله حق تقاته
“Allah’ın azabından makul/hakiki bir korunma ile korunun.”
فا تقوا الله مااستطعتم
“Takat yetirebildiğiniz kadar emredilenleri yapın nehyedilenlerden kaçının.” Sorumluluk bilinci şeklinde tanımlanan durum budur.

****

4. DEĞERLENDİRME
Ele aldığımız ve genellikle meallerde korku olarak ifade edilen ve beyinlere bu şekilde kazınan خشية الله, تقوى الله, خوف الله tamlamaları Allah’tan korkmak anlamına gelmemektedir. Türkçede korkmak denilince akla, tehlikeli ve korkulacak bir şeyin veya varlığın mevcûdiyeti gelir. Allah bu manada korkulması gereken tehlikeli bir şey ve varlık değildir.

Haşyet, saygı duymak demek olup çok özel bir havftır. Havf, başa gelmesinden korkulan kötü bir şeyden korkmak olup; korkulan şeyin başa gelip gelmeyeceğinde şüphe mevcuttur. Korkunun ruhlarda meydana getirdiği durumu ifade etmede kullanılan birkaç kavram vardır. Bunlardan biri, hazrdır. (الحذر) Hazr, gerçekleşmesi ister zanni, ister kesin olsun zarardan kaygılanmak, teyakkuzda bulunmaktır. Ölümden kaygısı (حذر الموت) gibi. Hazr, zararı def eder. Havf ise zararı def etmez.

Korkunun ruhlarda meydana getirdiği etkiyi anlatan bir başka kavram da fezâ’dır. (الفزع) Denilmiştir ki fezâ, korkunç bir şeyden dolayı insana arız olan kasılma ve gerilmedir. Denilmiştir ki, şiddetli havf/korkudur. “En büyük korku onları üzmez” (لا يحزنهم الفزع الاكبر) bu anlamdadır. Sûra üfürüldüğü gün göklerde ve yerde bulunanlar aşırı şiddetli ve en büyük olan korkuya kapılırlar. (ويوم ينفخ في الصور ففزع من في السماوات ومن في الارض) Denilmiştir ki, cehennene girmek ve azabından korkmaktır (havf). Denilmiştir ki, cehenneme yönelmektir. Denilmiştir ki, cehennem ateşinin ehlini örtmesidir. Bu tefsirlerin hepsine göre ondan daha çetin ve büyük havf yoktur.
Takva ise bir şey vasıtası ile kötü bir şeyden korunmaktır.

****

Her havf ve haşyet, itkâ getirir mi? Daha açık ifade ile şiddeti ne olursa olsun bir tehlikeden, korkmak ile birinin büyüklüğünü idrak etmek ve ona saygı duymak emirlere sarılma ve nehiylerden kaçınma neticesi doğurur mu? Bu, umulur; ama aksi durum da mümkündür. Bunun nedenini belki insan uzmanı olan psikologlar tespit etmelidir.

Tüm bu söylenenlerden sonra biz, son söz olarak şöyle diyelim: her havf eden ve haşyet duyan muttakî olmayabilir. Zira her kavram birbirinden bağımsız gibi durmaktadır.



1341 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

NAMAZ KIRAATİNDE TEKNOLOJİK CİHAZ KULLANMAK - 10/12/2020
Farz ve nafile namazlarda yazılı bir metinden, cep telefonundan, PC’den vs. okuyuşta bulunmak câiz midir? Sorusuna cevap bulunabilecek bir yazı.
NİÇİN KULLUKTA BULUNMALIYIZ? - 22/07/2020
Allahın cenneti ve cehennemi olmasa veya farz-ı muhal asiler cennete, itaatkârlar cehenneme girecek olsaydı bile, Allah ibadete layık olduğu için ibadet edebilmektir kulluk.
GENÇ KUŞAKLARI KENDİ EMEKLERİMİZLE HELÂK ETMEYELİM - 13/05/2020
Önce iman! Eyleme sevketme düşüncesi ile yaptığımız işler imansızlığa götürmesin gençlerimizi. Yanlış taktik neticede bizi, imansızlık ve inançsızlık için çaba sarfedenlerle aynı ligde top koşturuyor olmak gibi bir duruma sokabilir.
İKİ ASLI, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK - 27/04/2020
Bakara 205. Âyet... Bir zihniyetin portresi..
CUMA MÜSTAKİL BİR NAMAZ MIDIR? - 20/03/2020
Eski ulemamızın bahis mevzuu yaptığı; fakat günümüzde sorgulanmadığı, gündem yapılmadığı ve dillendirilip yazılmadığı için pek bilinmeyen esaslı bir mevzuuyu ele alıp değerlendirmeyi size bıraktık.
İNSANIN İNSANA SECDE ETMESİ - 10/03/2020
Açıklanmaya ve izaha muhtaç olan bir rivayetti. Zira bu rivayet hakkında çok tartışmalar olmuş ve olmaktadır. Rivayetin senedi sahih olsa da metin tenkidi yöntemi ile anlamaya ve yorumlamaya çalıştık.
POZİTİF DÜŞÜNCE (TEFÂÜL) - 23/12/2019
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Her çığlığı aleyhte sanmayın! Belki o, müjde verecek; belki de sizi uyandıracak da tehlikeden kurtaracaktır.
YABANCI BİR KADINLA MUSÂFAHA YAPMAK - 02/10/2019
Dört mezhebin, yabancı bir kadınla musafaha yapmanın hükmü hususunda söylediklerini ve hükümlerine dayanak aldıkları akli ve nakli gerekçeleri ifade etmeye çalıştım.
ĞIYÂBÎ CENAZE NAMAZI - 27/06/2019
Aktüel olan ve Muhammed Mursî ile yakın bir zamanda gündeme gelen ‘ğıyâbî cenâze namazı’ ile ilgili görüşleri bir araya getirip ilgililerin istifâdesine sunmaya çalıştım.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi17
Bugün Toplam953
Toplam Ziyaret5019968
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI