• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Dr. Talip AKBAŞ
takbas5@hotmail.com
KELÂM'A UFAKTAN BİR GİRİŞ
25/06/2019

İslam düşüncesini besleyen kanallardan biri, belki de en önemlisi kelam ilmidir. Müslümanların ortaya koyduğu ve kendi iç dinamikleri ile geliştirdiği bir bilimdir. Akli tefekkür zemini üzerine kurulu, zihni bir faaliyet olan kelam ilmi, bu alanda ilk olma özelliğine sahiptir. Kelam ilmi bilinmeden, kelam tarihi okunmadan İslam düşüncesinin yapısı hakkında söz sahibi olmak, İslam düşüncesinin karakteri hakkında yorum yapmak mümkün olmayacaktır. Buna bağlı olarak İslam düşüncesinin oluşturduğu kültürü etraflıca görmek, onu derinlemesine anlamak da kelam ilmini ve kelam tarihini öğrenmeyi gerekli kılmaktadır.

Kelam ilmi, tarihi süreç içinde farklı isimlerle anılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır. Akaid ilmi, Usulu'd-Din, el- Fıkhu'l- Ekber, Tevhit ve Sıfatlar. Bu isimlendirmeler içerisinde en yaygın olan ve en çok kabul gören isim, "kelam" ismi olmuştur.

Kelam ilminin tanımı konusunda da çeşitlilik göze çarpmaktadır. Yapılan tanımlar kelam ilminin iki yönü üzerinden yapılmaktadır. Bunlardan biri kelamın konusu diğeri ise kelamın gayesidir. Öte yandan bu tanımların, daha ziyade kelam ilminin gelişip, olgunlaştığı dönemlere denk düştüğü görülmektedir. Kelam ilminin konusu ve gayesi esas alınarak yapılan ilk tanım Adududdin el-İci (756/1355) tarafından yapılmıştır.

Bundan önce de kelam ilmi ile ilgili tanımlar pek tabii ki yapılmıştır. Örneğin Ebu Hanife (80/699) kelam ilmini, "Dinin inanca taalluk eden yönü" olarak değerlendirmiş ve bu ilmi el-Fıkhu'l-Ekber olarak isimlendirmiştir. Buna mukabil dinin davranışlara taalluk eden yönünü ise sadece "fıkıh" olarak isimlendirmiştir. Ebu Hanife'nin tanımı üzerinden meseleye bakıldığında kelamın Fıkıh'tan ayrılan yönüne dikkat çekildiği görülecektir. Kelam, İslam'ın inanç sistemini temsil ederken Fıkıh, İslam'ın amel kısmını temsil etmektedir. Kelam, dinin temel esaslarını konu edinir ve onları kökleştirmeyi hedefler. Fıkıh ise kelamın tespit ettiği temeller üzerine bina eder. Kelamın asıl, fıkh'ın ise feri olarak kabul edilmesi de işte bu sebeptendir.

kelam ilminin konusuna göre yapılan tanımlara bakıldığında; Bu konuda ilk olan Adududdin el-İci'yi bazı alimlerin takip etmiş olduğu görülecektir. Cürcani, (816/1413) kelam ilmini konusuna göre şöyle tanımlar; "Allahın zatından, sıfatlarından, başlangıç ve sonuç itibari ile kainatın hallerinden İslam kanunu üzere bahseden bir ilimdir." Senusi ise şöyle tanımlar; (895/1490) "kelam ilmi, uluhiyet bahislerini, peygamberlerin gönderilmelerini, onların haber verdiklerinin hepsinde doğru olduklarını ve buna bağlı olan hususları bilmekten ibarettir." Bu iki tanımdan ilki, nübüvveti ikincisi ise ahireti tanımın dışında bırakmıştır. Bu yönüyle her iki tanımın da kapsam alanları daraltılmıştır. Bir başka tanım ise Ömer Nasuhi Bilmen'e aittir. "Yüce Allah'ın zat ve sıfatlarından, nübüvvet ve risalete ait meselelerden, başlangıç ve sonuç itibari ile mükevvenatın hallerinden İslam kanunu üzere bahseden ilimdir." Ömer Nasuhi bilmenin yaptığı tanım, hem nübüvveti hem de ahreti içine alan kapsamlı bir tanım olma özelliğini taşımaktadır.

Kelâm'ın gayesine göre yapılan tanımlar arasında Ebû Nasr el-Fârâbî ile Adudüddin el-Îcî'nin tarifleri kabul görmüştür. Fârâbî'nin tanımı şöyledir: "Kelâm sanatı, din kurucusunun açıkça belirttiği belli düşünce ve davranışları teyit edip bunlara aykırı olan her şeyin yanlışlığını sözle gösterme gücü kazandıran bir tartışma yeteneğidir." Fârâbî'nin (339/950) bu tanımına göre, kelam ilmi, sadece inanç ilkeleri değil amele taalluk eden hususları da kapsamaktadır.

El-İci'nin tarifi de şöyledir. "Kesin deliller ortaya koyarak ve şüpheleri ortadan kaldırarak dini inançları ispat etmeye kişiyi muktedir kılan ilimdir." Yapılan bu tanım, kelam ilminin iki boyutuna işaret etmektedir. Birincisi, İslam inancının temel konusu olan Allahın varlığı, birliği, nübüvvet ve ahret inancının kesin delillerle temellendirilmesidir. İkincisi ise İslam dışından İslam'a ve Müslümanlara yönelik yapılan eleştirilerin karşılıksız bırakılmaması ve ileri sürülen delillerin çürütülmesidir.

Kelam ilminin gerek konusu gerekse gayesi dikkate alınarak yapılan bu tanımların, kapsayıcı oldukları görülmektedir. Yani kelam ekollerinden sadece biri ya da bir kaçı değil, bütün kelam ekolleri dikkate alınarak yapılmıştır. Bu da kelam ilminin, bütün ekolleri kapsayan bir disiplin olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir.

 



963 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

MÜSLÜMANLARIN TEMSİL SORUNU VE GELECEK PERSPEKTİFLERİ - 13/11/2024
Müslümanların Temsil Sorunu ve Gelecek Perspektifleri
ORTALIK KOÇTAN GEÇİLMİYOR - 04/12/2023
Ortalık Koçtan Geçilmiyor
ELEŞTİRİ YETKİNLİK GEREKTİRİR - 25/09/2023
ELEŞTİRİ YETKİNLİK GEREKTİRİR
KULLUK ÖZGÜRLÜK MESELESİDİR - 14/03/2023
Kulluk Özgürlük Meselesidir
53. YILA GİRERKEN - 14/01/2023
53. Yıla Girerken
TÜKETİM İSTASYONU YILBAŞI - 28/12/2022
Tüketim İstasyonu Yılbaşı
YAKINLAŞMA ANAFORU - 18/10/2022
Yakınlaşma Anaforu
GÖNLÜN EN KIYMETLİ İSTİFADESİ - 25/09/2022
Dede-Torun
EKONOMİYİ ETKİLEYEN DÖRT TERİM - 15/09/2022
Ekonomiyi Etkileyen Dört Terim
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi23
Bugün Toplam679
Toplam Ziyaret5019694
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI