Millet olarak her yıl büyük bir coşkuyla karşıladığımız ramazan ayına bir kez daha kavuşmuş bulunmaktayız. Ramazan ayının milletimize ve İslam alemine hayırlar getirmesini yüce Allah'tan diliyoruz. Ramazan, gönüllerimizi rahatlatan, ufkumuzu genişleten, çalışmalarımıza ve kazancımıza bereket katan, yıpranan ve hırpalanan değerlerimizi yeniden hatırlatan yönüyle iyi bir imkandır. Bir başka yönüyle Ramazan, var oluş amacına uygun bir yaşam hedefleyen fertlere, huzuru, sükunu ve merhameti arzulayan ailelere, adaleti, emniyeti ve ahlakı tesis etmek isteyen toplumlara yeni bir fırsat sunmaktadır.

Ramazan ayı, Kuran'ın yeryüzünü şereflendirmeğe başladığı aydır. Allahın tenezzül buyurup insanla konuşmuş olması insanın elde edebileceği en şerefli mertebedir. İnsan bu şerefi Ramazan ayında mazhar olmuştur. Kâinatın sahibi olan, bütün mahlukatı rızıklandıran, Kuran'la, oruçla, teravih namazıyla, iftar ve sahur bereketleri ile ruhlarımızı, gönüllerimizi, bedenlerimizi besleyen Allah'a kul olmak büyük bir bahtiyarlıktır.

En önemli konuğu olduğumuz bu dünyanın bütün olumsuzluklarına rağmen biz millet olarak, İslam'ın insana hayat veren güzelliklerinden en yüksek düzeyde faydalanmanın yollarını aramalıyız. Ramazan ayı bunun için iyi bir fırsattır. Öncelikle bilinmelidir ki, kâinatın en önemli hakikati olan iman ve salih amel her Müslüman için önemli değerlerdir. İman, kişiye Allah'a karşı saygı, korku, sevgi ve şükran duygusu kazandırır. İman, kişiyi gereksiz korkulardan, yersiz şüphelerden arındırarak itminana, sakinliğe ve güven duygusuna kavuşturur. Kuran-ı Kerim: "Hiç mü'min, fasık gibi olur mu? Bunlar (elbette) eşit olmazlar. İman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar için, yapmakta olduklarına karşılık bir mükafat olarak Me'vâ cennetleri vardır." Buyurarak imanın önemini ortaya koymuştur.

Ramazan ayını ramazan yapan Kur'an, maddi ve manevi yükselmeyi ve ilahi sevgiye mazhar olmayı salih amele bağlar. Salih amel; düzgün iş yapmayı, iyilik üzere olmayı, başkalarına faydalı olmayı, insanların arasını adaletle ıslah etmeyi ifade eder. Salih amel doğrudan bizim davranışlarımızla ilgilidir. Salih amel, Kur'an'da belirtilen emirlerin yerine getirilmesi yasaklardan kaçınılması eylemidir. Kendimizle, eşimizle, ailemizle, çevremizle ve diğer insanlarla ilişkilerimiz tümüyle salih amelin konusudur. Ticari muamelelerimiz, medeni ilişkilerimiz, evlenmeler, boşanmalar, miras, eğitim, askerlik... gibi meseleler salih amelin konusudur.

Çevreyi korumak ve temiz tutmak, üstlendiğimiz görevi hakkıyla yerine getirmek, iyilik yapıp iyiliği yaymak, sosyal sorumlulukları yerine getirmek, dürüstlüğü ilke edinmek, yalana başvurmamak, gibi toplumsal boyutu olan eylemler salih amelin konusudur. Unutmayalım ki bu eylemleri bilinçli, usulüne uygun ve meşru bir maksatla yaptığımızda şu ilahi müjdeye mazhar olacağız: "Şu halde kim mü'min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız." Ve "...Her kim de O'na salih ameller işlemiş bir mü'min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu günahlardan temizlenenlerin mükafatıdır."

Öyleyse gelin bu ramazan ayında bir karar verelim, imanımızı besleyen salih amellerimizi çoğaltarak Rabbimizin rızasını arayalım. İman olmadan salih amelin olmayacağını unutmayalım. Salih amel olmadan ilahi lütuflara ulaşılamayacağını bilelim. Allah'ın lütfu olan ömrümüzü, imanın aydınlığında hayırlı ve faydalı işlerle değerlendirelim. Rabbimize her daim şükrederek her işimizde onun rızasını arayalım. Rabbimizin bahşettiği bedenimizin, imkânlarımızın ve içinde hayat bulduğumuz dünyamızın bize emanet olduğu bilinciyle yaşayalım. Salih amellerle ihtiyar dünyamızı daha bir yaşanır kılmaya çalışalım. İman ve eylem bütünlüğünü sağlayarak hayra anahtar şerre kilit olalım.