• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Dr. Murat KALIÇ
ŞİDDET FENOMENİNE ANALİTİK BİR BAKIŞ
19/12/2018

Yüce Yaratan, insanoğlunu mükemmellik ve sınırlılık ölçeğinde bazı kuvvelerle donatmıştır. Bu durumun pratik sonucu olarak genelde akıl nimetiyle rotasını tayin eden insan, zaman zaman şehvet ve öfke potansiyelini de kullanmaktadır. Zira bahsi geçen yardımcı unsurlar, insanî özün gereği fıtrî reflekslerdir. Fakat eser miktarda istifade edilmesi gereken bu donanımdan doz aşımı faydalanma, kişiyi birtakım tutarsız ve huzursuz davranışlara sevk edebilmektedir. Belki de insanoğlunun günümüzdeki birçok probleminin asıl müsebbibi, sözü edilen dengesiz ve aşırı beslenmedir.

Bu noktadan hareketle ifade edelim ki öfke, şehvet duygusu gibi kısa süreli, kendi içinde anlık yükselmeleri fazla olan ve sonuçta da orta hâlli fotoğraf vermeyen bir kuvvedir. Dolayısıyla söz konusu tecrübenin neticesi, genelde doruk deneyimler olarak göze çarpmaktadır. Nitekim evliliğin eşler arasında meydana getirdiği ülfetin semeresi olan sekînete karşılık, Allah’ın çok kötü bir yol olarak Kur’an’da zemmettiği zinanın (bkz. İsrâ, 17/32) odalar dolusu pişmanlığı, bu anlamda çarpıcı bir detaydır. Diğer taraftan öfke, ilk bakışta menfi biz izlenim verse de organize olmuş hâliyle müspet sonuçlara kapı aralayan bir hüviyete bürünebilir. Bu noktada üstat Necip Fazıl’ın, anatomik olarak oldukça benzerlik arz eden insan başı ile fare kafasını birbirinden ayıran yegâne farkın “fikrî öfke” olduğunu belirtmesi (bkz. Necip Fazıl Kısakürek, Hücum ve Polemik, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 1997, s. 43), zikredilen duygunun mülayim zemin ve şartlarda yemekteki tuz mesabesinde olacağını göstermektedir.

Öfkenin uç vermiş hâli olan şiddetin oluş, sürüş ve bitiş serüveni gözlemlendiğinde, bu hikâyedeki asıl unsurun bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm kötü karakterlere sufle veren şeytan olduğu görülmektedir. Şiddetin panzehri olarak bilinen sabrın, yaşamış en büyük timsali Hz. Eyyûb’un (a.s.), yaşadığı sıkıntılı ve sancılı tecrübede de onu vesveseleriyle meşgul edip en çok zorlayan unsurdur şeytan. Zira İblis’in, kendisine ve ailesine yaptığı telkinlerle Hz. Eyyûb, zaman zaman sabır duvarını aşmış ve bu sebeple bazı dinî yükümlülükleri iltizam etmiştir. Bu sabite de ortaya koymaktadır ki, şeytanın vesvesesi sonucu bir anlık bulanma ve kabz hâli yaşayan zihne, önceki yanlış/çirkin öğrenmelerin siluetleri sunulmakta ve hemen akabinde şiddetin deklanşörüne basılmaktadır. Bu açıdan, Hz. Peygamberin (s.a.s.) öfkelenen bir kimseye kızgınlık sonucu açığa çıkan şeytanî ateşi söndürmesi için abdest almayı tavsiye etmesi (bkz. Ebû Dâvûd, Edeb, 4)  ya da böyle bir kişinin ayaktaysa oturması; sinir hâlinin geçmemesi durumunda ise yatması yönündeki tebdil-i mekâna dönük telkini (bkz. Ebû Dâvûd, Edeb, 4), bahse konu sisli ve sancılı süreci atlatmak için yarayışlı bir çözüm yöntemidir. Aksi takdirde kontrol altına alınamayan bir anlık öfke patlamasının, kişiyi ömürlük dünyevi pişmanlıklara sürükleyeceği su götürmez bir gerçektir.

Şiddetin ortaya çıkışında, anlam sorunu yaşayan, pasif, özgüvenden yoksun bırakılmış, cehaletle harmanlanan ve kendini gerçekleştiremeyen bir karakterin varlık alanı oluşturma gayretinin yanında, mevcut kazanımlarından yoksun olma korkusu belirleyici rol oynamaktadır. Zira korku, ait olduğu varlığa saplantılı bağlanmayı ve beraberinde plansız, şuursuz, pervasız bir tepkiyi zorunlu kılmaktadır. Bu meyanda, tasvir edilen tablonun oluşmasında maddi imkânların dahli de göz ardı edilmemelidir. Nitekim günümüzde şiddetin en çok müşteri çektiği trafikte, kişinin malik olduğundan daha pahalı ve kaliteli bir araca sahip kimselere gösterdiği sabırsızlık gibi görünen anlamsız ve orantısız tepkinin altında, aslında psiko-sosyolojik açıdan bu sınıfsal fark yatmaktadır. Bu bağlamda, bir alt kültür refleksi olarak günümüz sosyal yaşamında, az maliyetle çokça görüntü sergilemeye imkân sunan araçların cadde ve sokaklardaki film sahnelerini aratmayan ortalama üstü atraksiyonlarını, meskûn mahaldeki gecenin koyu karanlığını delen müzik sesini, örfî kodlarımızda karşılığı bulunmayan havai fişek gösterisini vb. nevzuhûr toplumsal tezahürleri, şiddetin makyajlandığı “ben de buradayım!” mesajı olarak algılamak isabetli olacaktır.

Yeri gelmişken belirtmek gerekirse, kişilerin “tikel şuuraltı” yaşantıları olduğu gibi, milletlerin de “kolektif şuuraltı” olarak ifade edilen tecrübeleri mevcuttur. Buna göre atalarımız, tarih boyunca birtakım yoksulluk ve yoksunluklarla sürekli mücadele ederek kendisini var eden, bu yönüyle de eşya ve hadiseler arasında aşırı duygusal bağ kuran bir millettir. Bizlere de tevarüs eden ve özellikle milli/manevi hassasiyet dönemlerinde oldukça yarayışlı olan bu yaklaşım, ne yazık ki zaman zaman belirli sahalarda nabzı yüksek bir şiddet potansiyeli olarak geri dönüş sağlamaktadır.

İçinde yaşadığımız toplumun kodlarındaki Kur’an ve sünnet menşeli sahih örfün, çeşitli sâiklerle günbegün deforme edildiği aşikârdır. Maalesef, günümüzde gerçek/sanal mecrada dolaşım hâlindeki şiddet içerikli şablonların, beyninin sadece sürüngen bölümünü kullanabilen zihinlere öğretip bellettiği saldırganlık artık kanıksanmakta ve nihayetinde bu durum, hayatın olağan rutini içerisinde görülmektedir. Dolayısıyla bu anlayış, şiddet ateşine Ebû Leheb’in karısı Ümmü Cemîl gibi biteviye odun taşımaktadır. Vizyona dair ortaya konan her resimde aslolanın, ideali servis etmek olduğu göz ardı edildiği müddetçe, bu trajik filmin daha çok kereler gösterime gireceği muhakkaktır. Hâl böyleyken tüm bu olup bitenden, bireyin eğitiminin varlık, bilgi, hukuk, etik ve estetik merkezli ele alınmasının elzem olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

Zihin ve gönül dünyamızı aydınlatan Kur’an’ın ifadesiyle, en güzel örnekliğin kendisinde olduğu Hz. Peygamberin (bkz. Ahzâb, 33/21) yaşantısına, bahse medar mevzu açısından yaklaşıldığında, onun her şeyden önce bir insan oluşunun tabiî sonucu olarak, özellikle Allah hakkı olan meselelerde zaman zaman öfkelendiği görülmektedir (bkz. Ebû Dâvûd, Savm, 53). Fakat her şart ve durumda olduğu gibi bu boyutta da Hz. Peygamberin, sağlam imanının neticesinde ideal yolu takip ettiği bilinen bir gerçektir. Ruh taşıyan her varlığa rahmet nazarıyla yaklaşan Efendimizin hayatın içinden hadiseler karşısında gösterdiği reaksiyona bakıldığında ise onun “kavl-i leyyin” özelliğini her daim görmek mümkündür. Zira hayırdan başka hiçbir sözün sadır olmadığı o nebevî ağızdan asla çirkin bir söz vücuda gelmemiştir (bkz. Buhârî, Ashâbu’n-nebî, 28; Müslim, Fedâil, 68 [2321]). Vurgulanan haslet, insanların onun etrafında hidayet halkaları oluşturmasının yegâne sebebidir (bkz. Âl-i İmrân, 3/159). Bu çerçevede, hiddet ve şiddet süreçlerini tüm detaylarıyla çözümleyip gözler önüne sererek şeytanî vesveselere; “Sabır, ancak musibetle karşılaşılan ilk şok anındaki tutumdur” (Buhârî, Cenâiz, 31) sözüyle set çeken Allah Resulü, fizyolojik rekabetin en üst düzeyde sergilendiği güreş sporu bağlamındaki; “Gerçek pehlivan güreşte rakibini yenen değil, sinirlendiğinde kendine hâkim olabilen kimsedir” (Buhârî, Edeb, 76; Müslim, Birr ve’s-sıla, 107 [2609]) betimlemesiyle de bu meseledeki ideal tutum, tavır ve davranışı ortaya koymuştur.  

Bu itibarla, öfke ateşindeki keskin bıçak insana sabır suyu vermek, onu insan, eşya, tabiat ve kâinatla ilişkisinde kemale erdirmenin ve son tahlilde Rabbine layık muhkem bir kul hâline getirmenin biricik yöntemidir. Aksi takdirde çığ refleksi gösteren şiddetin, önüne kattığı insanı hangi yöne savurarak hangi mutsuz sonun başlangıcına sebebiyet vereceğini kestirmek çok da mümkün gözükmemektedir.



1556 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

AKIL MI DUYGU MU? - 23/05/2023
Yüce dinimiz İslam her şart ve durumda orta yolu benimsediği gibi kişi, durum, olay ve meselelere yaklaşımda da akıl ve duygu dengesini önemsemektedir. Çünkü bir şey akılla bilinip duyguyla yaşandığında tam ve anlamlı olur.
ÇAD: SAKLI BİR İSLAM DİYARI - 07/03/2022
Afrika kıtasının tam ortasında yer alan, keşfedilmemiş bir ülke Çad Cumhuriyeti. Hakkında çok şey söylense de gelip görülmeden asla anlaşılamayacak ülkelerden birisi...
GENÇLER ve SOSYAL MEDYA AHLAKI - 07/09/2021
Sanal âlemin ve bu mecradaki sosyal ağlarda gerçekleşen her türlü eylemin de gerçekliği tartışmasızdır. Dolayısıyla, gerçek yaşamda kendisine iyi veya kötü değeri atfedilen ne kadar davranış varsa, bunların hepsi sanal dünyada da aynı hükme tabidir.
DİN İSTİSMARININ ANATOMİSİ - 17/09/2020
Dinî değerleri örseleyip vasıfsızlaştıran istismara karşı bilgi, hikmet ve marifeti kuşanıp agâh olmak bizi sabitkadem kılacak biricik reçetedir. Bu asil gayret, dinimizi korumakla mükellef olan bizler için önemli bir şuur ve sorumluluk dersidir.
DİNSEL TARAFTARLIĞIN DOGMATİK İZDÜŞÜMÜ - 31/08/2020
Tek başına yaratılıp yine tek başına hesaba çekilecek insana yaraşan, yüce Mevla’nın bahşettiği akıl nimetiyle, Kur’an-sünnet bütünlüğünü merkeze alan bir anlayışı kuşanıp bilgi-duygu dengesini kurarak dinî metinleri anlama gayretine girişmesidir.
İYİ BİR BAŞLANGIÇ - 28/04/2020
Her daim yaratma hâlinde olan yüce Allah’ın dünya ile yüzleştirdiği insan, esasen hayatta kaldığı her an yeni bir oluşa yeşil ışık yakmaktadır. Dolayısıyla yeni bir başlangıca imza atmak, yaşama daha sıkı sarılmak için tabii bir vazgeçilmezdir...
CESARET EDİMİNİN VARLIK HARİTASI - 24/02/2020
Yeryüzünün en değerli sakini insan, her yönden öncelikle cesaret değerine muhtaçtır. Hayat, ölüm denilen vadesi bilinmeyen hakikatle mahdut olduğuna göre, bu faziletin önüne çıkan hiçbir çeldirici, insanı hakikat yolundan alıkoymamalıdır.
KİFAYETSİZ MUHTERİSİN SUSMAYAN MERAKI: OLMAK YA DA ERMEK - 27/01/2020
Her şart ve durumda Allah için olmak ve O’na ermek, kişiyi mâsivâdan mâverâya, fenâdan bekâya ulaştıracak ve nihayetinde son gülen olarak bu dünyadan kazançlı çıkaracak yegâne stratejidir.
BİLGECE FARKINDALIK - 16/01/2020
İnsanın kendiyle baş başa kalamadığı ve tükenmişlik girdabında vurgun yediği modern zamanın hengâmesinden kurtulabilmesi için bilgece farkındalık tecrübesiyle hem zaman hem de mekânca yükselmesi şarttır.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi38
Bugün Toplam994
Toplam Ziyaret5020009
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI