Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
BASİRETLİ TESLİMİYET
14/10/2018 Her okuduğumda dinimin visâkına hayranlığımı artıran ayetlerden biri, Yusuf Suresi'nin 108. ayetidir. Şöyle buyrulur: "De ki: 'Budur benim yolum: Akla uygun, bilinç ve duyarlıkla donanmış bir kavrayışa dayanarak (basiretle) Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar (aynı yöntemle bu çağrıyı yapıyoruz). Ve Allah kudret ve azametiyle her türlü eksikliğin üstündedir, ötesindedir. Ve ben O'ndan başka varlıklara tanrılık yakıştıran kimselerden (müşriklerden) değilim!” (Yusuf, 12/108) Bu ayetin öncesinde göklerde ve yerde nice deliller olmasına rağmen insanların çoğunun bütün bu delileri görmezden geldiği anlatılır. Allah'ın varlığını bilmekle beraber vahdaniyetini kabul etmediklerinden çoğunun şirk içinde olduğu ifade edilir. (Yusuf, 12/106-107) Yolun Mahiyeti Ayetin bahsettiği yol İslam'dır. İslam, akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilahî bir kanundur. Dinî bir terim olarak "islam", Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlara bildirilen, dünyada ve ahirette insanları mutluluğa ulaştıracak hayat şekline bürünmektir. Yolun Rehberi Ayetin işaret ettiği iki husustan ilki, bu yolun rehberini gösterir. Adı İslam olan bu esenlik yolunun rehberi peygamberdir. Peygamber, Allah'ın dininin tebliğ ve temsilcisi (Bkz. Maide, 5/67); İslam'ın ilk müslümanı ve insanlığın yegâne örneğidir (Bkz. Enam, 6/163). Hatta bu ayette yol bizzat ona nispet edilir. Yol, onun yolu ve o, bu yolun ilk yolcusudur. Haliyle yolu da yordamını da en iyi bilen odur. İnsan, bu yolu ancak peygamberin rehberliğinde yürüyebilir. Onsuz bu yolda yürümek, hesapsız tehlikelere sürükler insanı. İçinden çıkılmaz karmaşa ve kargaşaya sebep olur. Bu sebeple ona uymak, bu yolun temel şartlarındandır (Bkz. Enfal, 8/20). Yolun Yordamı (Davetin Yöntemi) Ayetteki ikinci işaret ise, yolun yordamınadır. Yani bu yola revan olanların karakteri ve irşad (davet) yöntemi belirtilir. Bu da basiret kavramıyla ifade edilir. Basiret, engin ve ileri görüş sahibi olmak ve aynı zamanda iddia ve isnatta bir delile dayanmaktır (Bkz. Dini Kavr. Sözl.). Hz. Peygamber ve ona tabi olanların Allah'a davetteki ortak paydası basirettir.. Çünkü basiret, İslâmî davetin alâmetifârikasıdır.. Öncelikle şunu bilmek lazım ki İslam, itaat etmeye çağırdığı ilahî nizamın teslim olmaya layık tek nizam oluşunu salık verir (Bkz. Âl-i imran, 3/19, 85). Bunu aklî ve ilmî gerekçelerle ortaya koyar. Kur'an-ı Kerim'deki kevnî (yaratılış ve kainatla ilgili) ayetler, hep bu amaca matuftur. (Bkz. Bakara 163-164; En'am 59, 95-99; Rad 2-4; Hicr 19-22; Enbiya 30-33; Nur 43-46; Rum 20-24; Fatır 27-28; Şura 11-12; Casiye 3-11; Şems 1-10; İmran 189-190; En'am 1-14; Yunus 4-6, 31-35). Böylelikle insanların, İslam nizamının sağlamlığına aklen ve kalben ikna olarak inanmaları hedeflenir. Bu da İslam'ın ilahî kaynaklı, sağlam, tutarlı ve güçlü bir hayat nizamı olduğunun açık kanıtlarından biridir. Çünkü İslam'ın istediği teslimiyet, mecburiyetten, çaresizlikten veya bilgisizlikten kaynaklanan kör bir teslimiyet değildir. Bilakis, iradeye dayalı, bilinçli ve kasıtlı bir yönelişi ifade eder (Bkz. Zümer, 39/22). İslamca makbul bir teslimiyetin iki önemli unsuru, özgür irade ve bilinçli tercihtir (Bkz. Bakara, 2/256). Cebren ve cehlen yapılan tercih, kabul görmez (Hucurat, 49/14). Aklı saf dışı bırakan bir teslimiyet de aynıdır. İslam'ın irşat yönteminde kör bir teslimiyete yer yoktur. İslamla müşerref olanlar ise bu yolun davetçileridir. İnsanları bu yola davet ederken tıpkı bu yolun rehberinin yaptığı üzre basiretle davet etmeleri gerekir. Bu anlamda basiret, adeta bir ölçü birimidir. Davetçinin gerçeğini sahtesinden, istikamet üzere olanı bağnaz olanından ayıran alametlerdendir. Basiret, mümine feraset kazandırır. Basiret sahibi olanın ufku geniştir. Olaylara ve meselelere at gözlüğüyle bakmaz. Bu sayede ne körükörüne kimseye teslim olur, ne de kimseyi körükürüne bir şeye davet eder. Delisiz ve mesnetsiz savlardan uzak durur. Sözünde ve davranışlarında ölçülü olur. Bilgisini de inancını da hayatını da sağlam deliller üzerine inşa eder. Hem dinin sahibi Yüce Allah, kendi yoluna basiretle davet ederken, O'nu Rab kabul edenlerin sorgusuz-sualsiz teslimiyet telkin etmeleri asla yakışık almaz. Zaten böyle kimselerin davet ettikleri şey de İslam olmaz, olamaz. Böyle bir telkinle muhatap kalanların yapması gereken şey, o ocağın taşı olmayı reddetmek olmalıdır. Kör bir teslimiyetten şiddetle kaçınmak olmalıdır. Çünkü basiretsiz teslimiyetler, insanı apaçık yanlışların savunucusu yapar.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021 |
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır |
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020 |
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir. |
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020 |
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir. |
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020 |
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir.. |
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020 |
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir. |
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019 |
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur |
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019 |
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki? |
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019 |
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir. |
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019 |
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap: |
Devamı |