• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Mustafa SOYKÖK
soykokmustafa@hotmail.com
CUMARTESİ YASAĞIMIZ
26/06/2018

İslam'a uygun olmadığı için gönlümüze sinmeyen pek çok dayatma, aslında bizim tercihlerimizin neticesidir. Müslümanlar İslam'ın sadece fert olarak değil toplum ve düzen bazında da yaşanılması gerekli bir din olduğunu kavramadıkları ve mevcut düzene alternatif geliştirme sorumluluklarını ihmal ettikleri sürece, İslam'ın yasak kıldığı pek çok sanayi, üretim ve pazar ilişkisi içerisinde bocalayıp durmaya devam edeceklerdir. Problemi kökten çözmeye ve hastalığın kaynağını tedavi etmeye yönelik olmayan yara bandı fetvalar ile yürünecek yol tükenmiştir.

Domuz; kanı, kemikleri, tırnakları, kılları, derisi, midesi, kalbi, bağırsakları, pankreası ve yağları gibi hemen bütün organları gıda sanayinde kullanılan ve kendisinden onlarca katkı maddesi elde edilen bir hayvandır. Gelinen süreçte önceki ümmetlerden cumartesi avlanmaları yasak olduğu halde o gün diğer günlerden daha fazla balık yakalama imkânı elde eden israiloğullarının(1) durumuna benzer bir şekilde bu ümmetin domuz ve mamulleri ile sınandığına şahit oluyoruz. Bu sınanma sadece gıda sektöründe değil sanayinin farklı alanlarında karşımıza çıkmaktadır. Her alanda domuza alternatif maddeler olduğu halde, İslam'ın yasak kıldığı bu necaset, kapitalist sistemde; maliyet azlığı ve karlılığı sebebiyle sanayide en başta tercih edilen hammadde durumuna getirilmiştir.

Hâlbuki helal ve haramlar hiç kimsenin değiştirme yetkisine sahip olmadığı, Allah'ın kesin beyanlarıdır. Yani fert, cemaat ve düzen bazında yaşanması gereken İslam dininin bildirdiği helal veya haram hükmü varlığını her dönemde koruyacak ve ona inananlar için bağlayıcı olacaktır. Kur'an ve sünnette domuz hakkında verilen hüküm, karmaşık üretim ve ticaret ilişkilerinden dolayı görmez ardı edilebilecek bir mahiyette asla değildir.

İstihâle ve istihlâk ile ilgili hükümlerin, domuzdan elde edilen katkı maddeleri için de geçerli olup olmayacağı hususu ise tartışmalı bir konudur. Bilindiği gibi domuzun haramlığında taabbudilik ön plandadır ve domuz aynı ile necasettir. Faraza böyle bir açık kapı bırakılabilse bile Müslümanların özellikle gıda sanayiinde domuz kaynaklı ürünleri değil, helal olan hayvansal ve bitkisel ürünleri tercih etmeleri Müslümanca bir duruş için gereklilik olacaktır. Müslüman bir toplumda kimyasal ve fiziksel dönüşümlere uğrayarak asli hüviyetinden çıkmış (istihale ve istihlak) olsa bile, alternatifi bulunduğu sürece, içinde domuz kaynaklı maddelerin bulunduğu endüstriyel gıda maddelerinin kullanılmasına izin verilmemelidir.

Ayrıca İslam hukukunda domuz, mütekavvim bir mal değildir; yani alış veriş, üretim ve mülkiyete konu edilemez. Öte yandan AB süreci doğrultusunda domuz üretimine yönelik kanuni düzenlemeler Müslümanların gıda güvenliğini tehdit eder hale gelmiş, masa başı fetvalarda sistemsel sorunlar çözülemez olmuştur. Kapitalist sistemi tahkim edici fetvalar ile dini duyarlılıklar zedelenmekte, yaşam alanı içerisinde İslam'ı sembolize eden önemli bir hükmün defacto(2) olarak ortadan kalkmasına sebep olunmaktadır. Konunun mahsurları fetva siyaseti açısından da değerlendirmeye alınmak zorundadır.

Mekke'nin fethini takip eden günlerde Hz. Peygamber (sas), Yüce Allah'ın içki, ölmüş hayvan, domuz ve putun alış verişe konu edilmesini, alıp satımını yasakladığını ilan etmişti. "Ya Resulallah! Ölmüş hayvanların iç yağı hakkında ne buyurursunuz? Çünkü onunla gemiler yağlanır, derilere sürülür, kandiller aydınlatılır" diye sordular. Hz. Peygamber (sas) onun satışının da haram olduğunu ifade ettikten sonra "Allah Yahudilere lanet etsin. Allah onlara iç yağlarını yasakladı, onlar ise eritip sattılar ve parasını yediler."(3) Buyurdu. Bu hadis-i şerifte ifade edilen duruma bu ümmet domuz açısından düşmüştür. Alternatifleri olduğu ve daha başka alternatifler geliştirilebileceği halde domuz ve mamullerinin karıştığı katkı maddeleri ve sanayi gündemden düşürülmüştür. İslam'a dair bir takım kazanımlarla tekasür yapanların konuyu önemsenmeyeceklerini elbette biliyoruz. Ancak imtihanımızı fark etmek, sorumluluklarımızı hatırlatmak zorundayız.

1- Bakara Suresi, 65. Ayet; Araf Suresi, 163. Ayet 

2- Fiili, uygulamada

3- Buhârî, Büyû, 112; Müslim, Müsâkât 71; Ebu Dâvud, Büyû 6; Tirmizî, Büyû 93.

 



5392 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

     26/06/2018 16:00

Nefis bir üslup
Dr. Talip AKBAŞ

Yazarın diğer yazıları

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi14
Bugün Toplam613
Toplam Ziyaret5023824
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI