Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
BAZI MÜSLÜMANLAR ÇOK ERGEN
29/03/2018 Bazı çevrelerin, İslam'ın kaynağını teke indirme gayretini anlamakta zorlanıyorum. Adeta alternatif kaynaklarmışcasına Kur'an-hadis (vahiy-nübüvvet) ayrımı yapmanın, tarihî gerçeklik bakımından son derece yersiz ve tutarsız olduğu aşikar. Fakat son yılların revaç bulan tartışması bu. Kasıtlı ya da kasıtsız, zihin bulandıran bu tartışmaların çerçevesi ve tarafları da malumunuzdur. Durum öyle bir noktaya gelmiş ki, bu konuda ne zaman bir tespit yapmaya yeltensem, kutuplaştırılmış dindarlar(!) nazarında menfi bir aks-i sedâ bulacağı endişesine kapılıyorum. Zira, söylemlerimiz kavgacılık üzerine kurulu olduğundan ilmî tespitler bile birer tokat olarak algılanıyor. Bundan mütevellit; anlamak yerine reddetmeye, dokunmak yerine vurmaya odaklamış kimileri.. Bir kesim, geri kalmışlığımızın sebebi olarak Kur'an'dan uzaklaştığımızı öne sürerken "öze dönüş" adına hadisleri itibarsızlaştırmaktan geri durmuyor. Diğer bir kesim ise, sadece hadislere, hatta tasavvufî dinî geleneğe sıkı sıkı tutunarak yeniden asr-ı saadet iklimine ulaşabileceğimizi iddia ediyor. Ve Kur'an'a muğayereti pahasına mistik bir din telakkisinin müdafiiliğine soyunuyor. Her iki kesim de birbirini tahrifçilik, ihanet hatta müşriklikle (tekfirle) itham ediyor. Tabi iş bu noktaya varınca bel altı vuruşlar ve en acımasız saldırılar da mübah oluveriyor.. Sonra ne mi oluyor? Başlatılan kutlu(!) bir harb ardından meydanlar mücahit(!) kaynıyor.. Hayatı, zamanı, ortamı ve muhatabı anlamak için en ufak bir cehd göstermezken, kendi fikrini din diye başkasına dayatmayı cihad kabul edenler kol geziyor. Her iki kesimin de sahih dinî geleneğimizden fersah fersah uzak olduğu besbelli. Böyleleriyle anlaşabilmek gerçekten zor zanaat. Bu fasit harp meydanına dışarıdan bakan biri olarak durumu son derece ürkütücü bulduğumu da ifade etmek isterim. Hazin bir savaş ve haince bir durum.. Peki bu neyin savaşı ve ümmetin kendisiyle bu kavgası ne için? Bu durum, atarlı ergenlerin yansıtma psikolojisini hatırlatıyor bana.. Sokaktaki hasmına güç yetiremeyen delikanlının, öfkesini evdeki annesinden çıkarması gibi.. İşte bazı müslümanlar da, medeniyet ve sosyal refahtaki geri kalmışlığımızın hıncından ümmet olarak varlık sebebimiz olan dinimize ve dinî geleneğimize (ananemize) saldırarak kurtulacağını zannetmekte. Olur olmaz her sorunun cevabını dinde arayanların, karşılaştıkları her sorunun müsebbibi olarak da dinlerini görmeleri çok normal. Hasmına galebe çalamayanlar aslına kabahat bulur. Gerçekten çağın müslümanları olarak henüz çok ergeniz... Buhranımız bu yüzden. Ananemize bühtanımız bu yüzden. Asrı saadetten asırlarca ilerde olmamıza ve sayıca kıyaslanamayacak kadar fazla olmamıza rağmen ashabın/ecdadın sahip olduğu özgüven ve diyrayetten bir hayli gerideyiz. Oysa bazılarımızın terezzülümüze sebep olarak gördüğü değerler, ceddimizin terakkisinin temel dinamiğini oluşturmaktaydı. Gerek Kur'an, gerek hadisler, gerekse bu ikisi üzerine inşa edilen geleneğimiz, bizi biz yapan değerlerimizi barındıran hazinemizdir. Durum şu: Terakki için tutulması gereken bir yol var. Allah'ın bizleri uymakla mükellef tuttuğu, sünnet-i nebevî.. Mesele ise, "bu yolu nereden öğreneceğiz?" sorusu etrafında şekilleniyor. Mutedil bir bakışa sahip herkes kabul eder ki; sünnetin kaynağı başta Kur'an-ı Kerim ve sahih rivayetler (hadis-i şerifler)dir. Ne sadece Kur'an-ı Kerim ne de sadece hadis-i şerifler... Hz. Peygamber (sav)'in uymakla mükellef olduğumuz örnekliğini Kur'an-ı Kerim'den bağımsız anlayamayacağımız gibi hadis-i şerifleri saf dışı bırakarak da tam manasıyla anlayamayız. Hadisler olmadan Kur'an-ı Kerim üzerinde nesnel bir anlama varmamız neredeyse imkansızdır. Çünkü Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerifler, sünnet-i nebevîyi anlamada birbirini tamamlayan iki temel kaynaktır. Mesela, kendimi bildim bileli gündemden düşmeyen kısır bir tartışmanın menşei olan Nisa 34. ayetini, hadislerden (nübüvvetin örnekliğinden) bağımsız olarak doğru bir şekilde anlamak mümkün mü? Hz. Peygamber ve onun uygulamaları yok sayılacaksa "peygamberlere iman"ın hükmü nereye koyulacak? O'na uyma mecburiyeti nasıl hayatiyet bulacak? Bütün bu kavgalar, İslam ümmetinin varlık delili olan "itidal"den ne denli uzaklaştığımızın resmidir. İzanlar, hakikati göremeyecek kadar körelmişse "akl-ı selim", yalnız kavramlar lügatinde yaşamaya mahkum demektir. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021 |
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır |
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020 |
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir. |
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020 |
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir. |
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020 |
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir.. |
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020 |
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir. |
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019 |
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur |
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019 |
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki? |
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019 |
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir. |
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019 |
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap: |
Devamı |