Dr. Nail ÇAM
nailcam09@hotmail.com
EVLİLİK İÇİN STAJ
16/03/2018 TÜİK verilerine göre, boşanmanın en çok gerçekleştiği dönem, evliliğin İlk beş yılıdır. Bunun en önemli nedeni ne olabilir diye birazcık düşündüm de şu kanaate ulaştım: “geleneksel aile anlayışından uzak bir hayat tarzına evrilme”. Bakalım siz de katılacak mısınız bu düşünceye. * Geleneksel aile anlayışımızda kültürleme ve itaat hakimdi. Bunlar farkına varmadan öğretme ve öğrenme şeklinde olurdu. Şöyle ki: 1. Genç ana-baba, günümüzde olduğu gibi iş güçle meşgul idi. Edindikleri çocuklar ise akşama kadar nine ve dede yanında idi. Böylece atadan toruna, kültür aktarımı olmakta ve de erken yaşlardan itibaren çocuklar ev, tarla, bağ-bahçe, hayvan bakımı gibi işlerle ilgili görev ve sorumluluk sahibi olmaktaydı. - Köyden kente göçün artması ve nüfusun çoğunluğunun şehirlerde yaşamaya başlaması ile ortaya çıkan çekirdek aile yaşantısı, çocukları başkalarının çocuğu haline getirdi. Çocuklar bakıcının, kreşlerdeki görevlilerin, tv.’lerin ve sanal dünyanın çocuğu oldu. 2. Köylünün, mahallelinin çocuk üzerinde oto-kontrolü vardı. Terbiyede, çocuğun ana-babası gibi onlar da pay sahibiydiler. İnsanlar birbirine yabancılaşıp, çocuktan sadece ana-baba sorumlu hale gelince yeni yetişen nesil beğenilmek, takdir görmek; ayıplanmak, dışlanmak veya azarlanmak duygularını kaybederek müstakil bir hayat yaşamaya başladı. Zira ana-babanın her yerde gözü yoktu artık. 3. Beş yıl zorunlu eğitim vardı. Bu süre zarfında çocuklar, belki sadece okur-yazar olurdu, ama büyüklere saygıyı, itaati ve beraber yaşama kurallarını öğrenirdi. Öğretmenlerin okulda, sokakta, köyde çocuk üzerinde otoritesi vardı. - Zorunlu eğitim süresi artıp, taşımalı eğitim başlayıp, öğrenci lehine düzenlemeler yapılınca öğretmenin ve okul idaresinin otoritesi azaldı. Denetim zorlaştı. İtaat kültürü zayıfladı. 4. Usta-çırak ilişkisi vardı. Ana-babalar ustaya, “eti senin kemiği benim”; çocuklarına da “elin ekmeği kanlıdır” derlerdi. - Usta-çırak ilişkisi bitince boyunduruk altına girme ve elde edilecekler için sıkıntılara katlanma ve fedakarlık duygusu yok oldu. 5. Askere gitmeyene kolay kolay kız verilmezdi. Zira askerliğin, hamı olgunlaştırıcı bir etkisi vardır. Emir, demiri keser ve İtaat kültürü hakimdir asker ocağında; itiraz yoktur orada. Dış köyden kız istemek de şüphe uyandırırdı. Eğer sayılıp-sevilen bir aile olsaydı kendi köyünden kız bulurdu diye düşünülürdü. - Şimdilerde ise bu iki kriter yerine başka kriterler ön almış bulunuyor. 6. “Anasına bak kızını al; kumaşına bak bezini al” denirdi. Zira, “su, kabının şeklini alır” anlayışı hakimdi. “Kız anadan öğrenir sofra donatmasını, oğlan babadan öğrenir at oynatmasını” denirdi. - Gününüzde ise ana-babalar devreden çıkarılarak sadece gençlerin tercihine önem verilir olmuştur. Görücü usulü küçümsenip devreden çıkarılmış, rol yapmanın esas olduğu flörtler devri hakimiyetini ilan etmiştir. 7. Gelinler, kaynana evinde staj yapardı. Evliliği takip eden yıllarda ana-baba ve kayınlar ile beraber bir hayat yaşanır, borçlar ödenir, birkaç yıl hizmet ettikten, yeni ailenin kültürüne adapte olduktan, aşı-yemeği, işi-gücü öğrendikten sonra kendi evlerine ayrılırlardı. Bu sürede yeni evliler gece dışında başbaşa pek kalamadıklarından dövüş-kavga etme imkanını da pek bulamazlardı. Aralarında sıkıntı olsa bile sabah baba evine gelince durumları fark edilir ve problem çözülürdü. - Günümüzde ise gençler müstakil bir hayat tercih ettiklerinden veya çalışma koşullarından dolayı ana-babadan uzak bir çevrede oturmakta, borç-harç ödeyeceğiz diye didinmekte, gerilmekte; birbirlerine sevgi ve saygıyı yitirmekte, ortaya çıkan problemleri hayat tecrübelerinin azlığından veya hakem yokluğundan çözememekte ve nihayet mahkemenin toptan ve kesin çözümünü kabullenmektedir. * Son söz: İnsan, bebeklikten hak vaki oluncaya dek hayatının her aşamasında stajyer olmalı, usta-çırak ilişkisinden vazgeçmemeli ve modernite içerisinde geleneği yaşamanın yollarını aramalıdır. Bırakın, bit pazarına nur yağsın! |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
NAMAZ KIRAATİNDE TEKNOLOJİK CİHAZ KULLANMAK - 10/12/2020 |
Farz ve nafile namazlarda yazılı bir metinden, cep telefonundan, PC’den vs. okuyuşta bulunmak câiz midir? Sorusuna cevap bulunabilecek bir yazı. |
NİÇİN KULLUKTA BULUNMALIYIZ? - 22/07/2020 |
Allahın cenneti ve cehennemi olmasa veya farz-ı muhal asiler cennete, itaatkârlar cehenneme girecek olsaydı bile, Allah ibadete layık olduğu için ibadet edebilmektir kulluk. |
GENÇ KUŞAKLARI KENDİ EMEKLERİMİZLE HELÂK ETMEYELİM - 13/05/2020 |
Önce iman! Eyleme sevketme düşüncesi ile yaptığımız işler imansızlığa götürmesin gençlerimizi. Yanlış taktik neticede bizi, imansızlık ve inançsızlık için çaba sarfedenlerle aynı ligde top koşturuyor olmak gibi bir duruma sokabilir. |
ALLAH’TAN KORKULUR MU? - 04/05/2020 |
Korkunç, çirkin, zararlı, şerli ve kötü olan şeyden korkulur. Türkçede kullandığımız şekliyle korkuyu bu gibi etkenler doğurur. Havfullah, haşyetullah ve takvallah korkuyla ne kadar ve nasıl ilintilidir? |
İKİ ASLI, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK - 27/04/2020 |
Bakara 205. Âyet... Bir zihniyetin portresi.. |
CUMA MÜSTAKİL BİR NAMAZ MIDIR? - 20/03/2020 |
Eski ulemamızın bahis mevzuu yaptığı; fakat günümüzde sorgulanmadığı, gündem yapılmadığı ve dillendirilip yazılmadığı için pek bilinmeyen esaslı bir mevzuuyu ele alıp değerlendirmeyi size bıraktık. |
İNSANIN İNSANA SECDE ETMESİ - 10/03/2020 |
Açıklanmaya ve izaha muhtaç olan bir rivayetti. Zira bu rivayet hakkında çok tartışmalar olmuş ve olmaktadır. Rivayetin senedi sahih olsa da metin tenkidi yöntemi ile anlamaya ve yorumlamaya çalıştık. |
POZİTİF DÜŞÜNCE (TEFÂÜL) - 23/12/2019 |
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Her çığlığı aleyhte sanmayın! Belki o, müjde verecek; belki de sizi uyandıracak da tehlikeden kurtaracaktır. |
YABANCI BİR KADINLA MUSÂFAHA YAPMAK - 02/10/2019 |
Dört mezhebin, yabancı bir kadınla musafaha yapmanın hükmü hususunda söylediklerini ve hükümlerine dayanak aldıkları akli ve nakli gerekçeleri ifade etmeye çalıştım. |
Devamı |