Sosyal medyaya ilginç bir soru ve cevap düşmüştür. 

1986 yılında gazeteciler İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’e: 

“- Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor, ne dersiniz” diye bir soru yöneltirler? Peres şu cevabı verir: 

“- Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.” (Tercüman Gazetesi, Ergun Göze, 1986)

İsrail’in Birleşmiş Milletlerce alınan kararları dinlemeyip hak hukuk tanımayarak böyle pervasızca ve dünyaya meydan okurcasına hareket etmesinin sebebi Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlardan mahrum oluşumuzdur. 

Yüce Rabbimiz: “Bütün sözlerinizde ve işlerinizde Allah’a ve Rasulüne itaat edin, emirlerine muhalif hareketlerde bulunmayın. Aranızda ihtilafa düşmeyin, birbirinizle çekişmeyin, yoksa zaafa uğrarsınız, gevşersiniz, düşmanınız karşısında korkak hale gelirsiniz, havanızı, gücünüzü kaybedersiniz. Karşılaştığınız güçlüklere karşı sabrediniz, Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” buyuruyor. (Enfal, 46)

Müslümanlar dağınık, 

Müslümanlar perişan, 

Müslümanlar hissiz, 

Müslümanlar duyarsız. 

Müslümanın haksızlığa karşı koyma, 

Hakkın yanında yer alma gibi bir derdi bir davası yok. 

Kanayan bir yara görünce ciğeri yanan, 

Kısaca Kur’an’da bahsedilen Müslüman yok. 

Onun için İsrail de istediği gibi at oynatıyor. 

Müslüman Akif’in dediği gibi duyarlı olmalı:

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.

Mümin, her hususta olduğu gibi bu hususta da Peygamber Efendimiz’i örnek almalı, etrafında olup bitenlere karşı ilgisiz, duyarsız ve bîgâne kalmamalıdır. Aksi halde Rûh-i Nebî’nin kendisinden davacı olacağını bilmelidir. Mehmet Akif Ersoy bu husûsu şöyle dile getirmiştir:

Hiç sıkılmaz mısınız Hazreti Peygamber’den?

Ki uzaklardaki bir mümini incitse diken,

Kalb-i pâkinde duyarmış o musibetten acı,

Sizden elbette olur rûh-i Nebî dâvâcı.

Yüce Rabbimizin cümlemize idrak ve şuur nasip etmesi dileğiyle.