• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











AİLE HUZURU İÇİN İSLAM ÖLÇÜLERİ

Aile Saadeti İçin 18 İslam Ölçüsü


AİLE HUZURU İÇİN İSLAM ÖLÇÜLERİ


Aile; akrabalık ilişkisiyle birbirine bağlanan fertlerin bir araya getirdiği topluluğa denmektedir. Ailenin en önemli iki unsuru kadın ve erkektir. İslam’ın öngördüğü kutsal bir bağ olan evlilik, karı-koca arasındaki hayat müşterekliğinin adıdır. Bu birliktelik, karı koca ve çocuklardan oluşan küçük bir topluluk olabileceği gibi bir aile reisi başkanlığında eş, çocuk, torun, dede, nine, gelin, damat gibi  büyük bir topluluktan da meydana gelebilmektedir.

İslamî geleneğe göre erkek ve kadın birbirinin eşiti değil, eşidir. Bir çift ayakkabının sağ ve sol tekinin durumu gibidir kadın ve erkek. Her ne kadar biri diğerinin benzeri gibi görünse de asla birbirinin yerini tutmayan ve biri olmadığında diğeri yarım ve işlevsiz kalan bir bütünün iki parçası gibidir. Dolayısıyla kadın ve erkek; yalnızlığın giderilmesi, beraberliğin sağlanması, dünya hayatının mutlu bir şekilde geçirilmesi ve daha birçok hikmetler gereği birbirini tamamlayan iki ana unsur olarak yaratılmıştır. Birbirlerine maddi ve manevi anlamda muhtaç olan bu iki unsurun söz konusu yaratılış hususiyetleri; Allah’ın kudret, ilim, iradesinin de delillerindendir. 

وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا...

“Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı.”[1]

Kadın ve erkekten oluşan, anne-baba ve çocuklarla gelişen, hısım-akraba ve komşularla topluma dönüşen bu çekirdek yapı her çeşit faziletin kaynağıdır. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir. İnsan; biyolojik, fizyolojik ve psikolojik gelişimini; ahlâk ve terbiye eğitimini buradan alır. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. İnsanın, hayatta karşılaşabileceği her türlü iniş çıkışlarda (gelgitlerde) en büyük sığınağı aile yuvasıdır. Çünkü aile yuvası, tabiri caizse insan gemisini, hayatın fırtınalı sularında alabora olmaktan kurtaran durgun ve dingin bir limandır. Aile yuvası; insanı günahtan, haramdan, yalnızlıktan, yoksunluk ve yoksulluktan kurtaracak olan güçlü bir sığınaktır.

Merhamet, sevgi ve aşk gibi duyguların yanı sıra; anlayış, hoşgörü, sadakat, feragat ve samimiyet gibi ahlakî erdemlerle tesis edilen aile yuvası; durgun suya atılan bir damla gibi, halkalar oluşturarak ilişkide olduğu diğer aileleri ve nihayetinde bütün toplumu huzura yönlendirecek en önemli sosyal kurumdur. Haliyle İslam’ın İnsan için hedeflediği iki cihan saadetine nail olmanın yolu Aile Saadetini gerçekleştirmekten geçmektedir.

 

Aile Saadeti ve İdamesi İçin Uyulması Gereken Temel İslamî Ölçüler

 

1- İlişkilerin Temeline Allah’ın Rızasını Koymak

Aile yuvasını oluşturan eşlerin mutlulukları birbirlerinin güzel ahlâkında gizlidir. Erkeğin mutluluğu kadının iffetinde ve güzel ahlâkında; kadının mutluluğu da erkeğin takvasında ve Allah korkusundadır. Ailedeki mutluluk, karı ile koca arasındaki sevgi ve saygıya bağlıdır. Kur’an-ı Kerim’de karı-koca arasındaki bu sevgiye şöyle işaret etmektedir:

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”[2]

Allah için seveni Allah da sever.

Bir hadis-i kutsîde Hz. Peygamber (sav), Allah’ın şöyle hükmettiğini haber veriyor: “Benim rızam için birbirlerini sevenlere, benim için bir araya gelenlere, benim için ziyaretleşenlere, benim için birbirlerine harcayanlara benim sevgim vacip olur.”[3]

Başka bir hadis-i kutsîde Allah Taala buyuruyor ki: “Benim celalim adına birbirlerini sevenler var ya! Onlar için öyle minberler vardır ki, peygamberler ve şehitler bile onlara gıpta ederler.”[4]

 

2- Eş ve Çocukları Emanet Bilmek

Hayatlarını kutlu bir amaç için birleştirerek aile yuvası kuran erkek ve kadının birbirlerine karşı görev ve sorumlulukları vardır. Erkek, eşini Allahın bir emaneti olarak aldığını asla unutmamalıdır. Nitekim Efendimiz bir hadislerinde "Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah’tan korkunuz. Zira siz onları Allah’ın bir emaneti olarak aldınız.” buyuruyor.[5]

Başka bir hadis-i şerifinde ise: “Kadınlara karşı hayırhah olun. Çünkü onlar sizin yanınızda emanet gibidirler. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir çirkinlik işlemesinler”[6] buyurmaktadır.

 

3- Dürüst ve Samimi Olmak

Eş ve aile fertlerine karşı dürüst ve samimi olmak aile saadetinin en önemli ilkelerindendir. Erkeğin hanımından, kadının da kocasından gizli işler yapması, bu kuralın ihlali olacaktır ki, artık o yuvada huzurun ve mutluluğun barınması mümkün olamaz.

Dürüstlük ve samimiyet; düşüncede, sözde, niyette, iradede, azimde, vefâ ve amelde ortaya çıkan iki önemli insanî erdemdir. Düşünce ve davranış birliği dürüstlüğün ve samimiyetin esasıdır. Bütün bunların kaynağı da Kur'ân ve Sünnet’tedir.

 “... Emrolunduğun gibi dosdoğru ol...”[7]

“Doğrularla beraber olun.”[8]

“Doğruluk, insanı iyiliğe yöneltir; iyilik de cennete götürür. Bir kimse, doğruluğu prensip edinirse sıddîk (dosdoğru) olur. Yalancılık da insanı kötülüğe ve fücura sürükler. Kötülük de cehenneme götürür. Bir kimse yalancılığı prensip edinirse Allah katında kezzab (yalancı) defterine yazılır.”[9]

 

4- Güvenmek ve Güven Vermek

Aile saadetini gerçekleştirmek ve devamını sağlamak için İslam’ın olmazsa olmaz kurallarından biri de güvenilir olmak ve güven vermektir. Allah’ın 99 isminden biri güven veren anlamına gelen “el-Mü’min”dir. Hz. Peygamberin bir ismi olan “el-Emin” de aynı anlama gelmektedir. Allaha ve resulüne inanan kimselerin de bu vasıfları taşıdığını Kur’an bize bildiriyor:

“Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler.”[10]

“Ey iman edenler! Verdiğiniz sözleri yerine getirin.”[11]

Kısacası Allah’a ve Hz. Peygamber’e inanan mümin, güvenilen insan demektir. Dolayısıyla bu güveni sarsacak her türlü söz ve davranıştan kaçınmak gerekir. Aile fertlerinin birbirlerine karşı güveni kaybetmesi yersiz kıskançlıklara aile huzurunun bozulmasına sebep olur.

 

5- Haklara ve Sorumluluklara Riayet Etmek

İslam, başta karı-koca olmak üzere aile kurumunu oluşturan bireylere haklar ve sorumluluklar yüklemiştir. Bu haklar ve sorumluluklara riayet, aile huzur ve saadetinin gerçekleşmesinde en önemli faktördür.

Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleridir. İstemediklerinizi evlerinize almamalarıdır. Bilesiniz onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanızdır.”[12]

Erkeğin hanımına ve çocuklarına karşı sorumlulukları; mihrini vermek, nafakasını temin etmek, himayesini sağlamak, iyi geçinmek, dinini öğretmek (öğrenmesini temin etmek), onlarla iyi geçinmek ve onlara karşı cömert davranmaktır.

Kadının sorumlulukları ise; kocasına itaat etmek, nezaket göstermek, çocuklarının terbiyesini sağlamak, kocasının şerefini, evini ve onurunu korumaktır.

 

6- Yumuşak Davranmak (Kaba ve Katı Olmamak)

Aile reisi olan erkek eşine karşı yumuşak davranmalı, kaba ve sert davranışlardan sakınmalıdır. Aynı şekilde kadın da kocasına karşı (sorumluluğu olan) nezaketi ve letafeti ihmal etmelidir. Zira yumuşak huyluluk muhabbeti ve ülfeti artırır, kabalık ise nefreti…

Bu ölçü Kur’an’da şöyle açıklanır:

“Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.”[13]

Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyuruyor:

أكْمَلُ المُؤمِنِينَ إيمَاناً أحْسَنُهُمْ خُلُقاً، وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لاهْلِهِ

“Mü'minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır.”[14]

Başka bir hadis-i şerifte Rasûlullah (s.a.s.),

“Kadın eğe kemiği gibidir, doğrultmaya kalkarsan, kırarsın. Onu bırakırsan eğri olduğu halde istifade edersin” buyurarak sert, haşin davranışlardan uzak durmakla beraber, ilgi ve alakanın hiçbir şekilde kesilmemesi gerektiği ikazında bulunmuştur.

 

7- Ev İşlerinde Yardımlaşmak

Allah katında aile reisinin değeri, eşine ve yakınlarına verdiği değerle ölçülür. Bu konuda Hz. Peygamber (sav): “En hayırlınız, aileniz için hayırlı olandır. Bana gelince ben, aileme karşı sizden en hayırlı olanınızım.” buyurmuştur. Bu minvalde koca, ev işlerinde ve çocukların bakımında eşine yardımcı olmalıdır. Ev işlerinde erkeğin hanımına yardımcı olması Hz. Peygamber’in sünnetlerindendir.

Hz. Aişe’ye (ra) Rasulullah’ın (sav) ev hali sorulmuştu, o da şöyle cevapladı: “Evde hanımlarının işiyle meşgul olurdu. Namaz vakti gelince de namazını kılardı.” Ayrıca, Aişe annemiz şunları da rivayet etmiştir: “Herkes evinde ne yaparsa onu yapardı. Elbisesini yamar, ayakkabısını tamir eder, koyunlarını sağar, kendi işini kendi yapardı.”[15]

 

8- Sohbet Ortamları ve Zamanları Oluşturmak

Ev ortamında aile bireyleriyle sohbet imkânı ve atmosferi oluşturmalı. Sohbet etmek, mutluluğun devamı için önemli bir fonksiyona sahiptir. Sohbet ortamları, aile bireylerinin birbirlerini tanımalarına, birbirlerini anlamalarına vesile olur ve davranışlarını gözden geçirmelerine imkân oluşturur.

Kadın ve erkeğin huy ve tabiatlarında birbirlerini anlaması ve anlaşması ancak sohbetle mümkün olur. Güzel söz söylememek ve iltifatta bulunmak da aile huzuruna ve muhabbetin artmasına büyük katkı sağlayacaktır.

Bilhassa âilenin bir araya gelmesini sağlamak maksadıyla her akşam, bütün hanımlar, Rasûlullah (sav), o gece kimin yanında geceleyecek ise, topluca oraya gelirler, sohbet ederlerdi. Bu toplantılarda Rasûlullah’ın (sav) eşlerine ibretli kıssalar anlattığı, hepsinin güldürücü şakalar yaptığı rivâyet edilmiştir.

Dolayısıyla insan, ne kadar meşgul ve çalışmaları ne kadar yoğun olursa olsun mutlaka eşine ve çocuklarına ayıracağı bir zaman bulmalıdır.

 

9- Hediyeleşmek ve Mütebessim Olmak

“Karı koca birbirine sevgi ile bakınca Allah da onlara rahmet nazarı ile bakar.”[16]

Aile bireylerini bir arada tutan en önemli bağ sevgi ve saygıdır. Karşılık beklemeden, sadece Allah için sevmek ve hediyeleşmek, eşler arasında ünsiyet ve muhabbeti artırır. Hediyeleşmek sevgiyi; sevgi ise saygıyı hâsıl eder.

Hediyeleşmek, aile içerisinde meydana gelecek ufak kırgınlıklarında ortadan kalkmasına vesile olur. Nitekim Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Hediyeleşin, çünkü hediye, aradaki muhabbeti artırır.”[17]7. Eşler Emk

İnsan, evin kapısından içeriye girdiğinde, dışarıda veya işyerinde yaşamış olduğu problemleri kapının dışında bırakmış olmalıdır. İçeriye mütebessim bir çehre ile girmek, muhabbete ve berekete vesile olacaktır. Bu manada birbirine sevgi ve merhametle bağlanan eşler; birbirlerinin, çocuklarının, akrabalarının ve zürriyetlerinin huzur ve sükûnet kaynağı olurlar.

Yine genel bir ilke olarak buyurduğu: “Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır”[18] hadis-i şerifinde de işaret edildiği üzere, tebessüm sadakadır ve sadaka, bereket getirir.

 

10- İstişare Etmek

Allah Resûlü (sav), hemen her işinde istişareyi en güzel şekilde kullanmıştır. En kritik zamanlarda ve olaylar karşısında müşavereyi tatbik etmiş, böylece eşlerle istişarenin bir Sünnet-i Nebevî olduğunu göstermiştir. Allah Taala da istişare edenleri Kur’an-ı Kerim’de övmüştür ki; bir sureye Şûrâ adının verilmesi de bu anlamda çok manidardır.

“…Onların işleri aralarında istişare (danışma) iledir…”[19]

Allah Resûlü (sav), ilk vahyi aldığında, sevgili eşi Hz. Hatice (ra) validemize varmış ve başından geçenleri onunla paylaşmıştı. Son derece feraset sahibi bir kadın olan Hz. Hatice de Resûlullah’ı (sav) teselli ederek gönül okşayıcı ve heyecan yatıştırıcı sözler söylemiştir.[20]

Yine Hudeybiye Antlaşması sırasından ashab, Hz. Peygamberin Kalkınız, kurbanlıklarınızı kesip, sonra başlarınızı tıraş ediniz[21] emrine tepkisiz kalınca, Hz. Peygamber (sav), eşi Ümmü Seleme’nin yanına giderek durumu onunla istişare etmiş ve eşinin tavsiyesine uymuştur.[22]

Görüldüğü gibi gerek aile yuvasını ilgilendiren hususlarda gerekse başka konularda eşlerin istişare etmesi, Hz. Peygamber’in (sav) bir sünnetidir.

 

11- Kanaatkâr Olmak

Kanaat; kâfi gelecek miktar ile yetinmek, tamahkârlık etmemek demektir. Kanaatkâr olmak kalp huzurunun önemli bir sebebidir. Aile bireyleri (erkek ve kadın), arsızlık ve açgözlülük ederek eşini, kendisinden ve evinden soğutacak tutum ve davranışlardan uzak durmalıdır.

Bu konuda Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurur:

“İslam hidayeti nasip edilen ve yeterli miktarda maişeti olup buna kanaat edene ne mutlu!”[23]

 

12- Öfkeyle Hareket Etmemek

Aile huzurunu bozacak, kırgınlıklara, nefrete hatta aile yuvasının dağılmasına sebep olacak derecede tehlikeli bir davranış biçimi de öfkelenmek ve öfkeyle hareket etmektir. Bu sebeple Allah Taala, öfkesine galip gelenlerden övgüyle bahsetmektedir.

“Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar(da ki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.”[24]

Eşler, öfkenin sebep olduğu kızgınlığı söndürmeye dönük, bedenini gevşetecek alternatif meşguliyetler ve davranışlar yapmalıdır. Mesela Hz. Peygamber (sav), bu hususta öfkeli kişinin abdest alması, ayaktaysa oturması, oturuyorsa uzanması şeklinde tavsiyelerde bulunmuştur.[25] Öfkeyi yatıştırmak adına bunlar çok önemlidir.

Öfkeliyken asla tartışılmamalı, karar almamalı ve hatta sağlıklı düşünemediğini hissediyorsa hiç konuşmamalıdır. Çünkü öfkeyle söylenen sözlerin büyük çoğunluğu zarar olarak dönecektir.

 

13- Sadece Kusurlara Bakmamak

Ailede huzursuzluğun önemli sebeplerinden birisi de eşlerin sürekli birbirlerinin kusurlarını dillendirmeleri ve olaylara hep olumsuz bakmalarıdır. Oysa Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de önemli bir ayrıntıya dikkat çekmektedir:

“...Onlarla hoşça, güzelce geçinin. Şayet onlardan hoşlanmayacak olursanız, olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur…”[26] 

Peygamberimiz (sav) de bu hususta şöyle buyuruyor:

لا َيَفْرُكُ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةٌ. إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلْقًا رَضِىَ آخَرَ

“Bir mü'min erkek, bir mü'min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.”[27]

Kişi, eşinin hataları dikkatini çektiğinde, esasen kendisinin de mükemmel ve kusursuz olmadığını düşünmelidir. Çocukları da olsa kimsenin yanında onu azarlamamalı ve onu çevresine asla şikâyet etmemelidir.

 

14- Vefakâr Olmak

Vefa, insanî bir erdemdir. Kişi, eşinin fedakârlıklarına, gayretlerine ve iyiliklerine karşı vefasını göstermesi, eşler arasındaki bağı daha da güçlendirecek ve güven ortamını pekiştirecektir.

Nitekim Hz. Peygamber’in (sav) aile hayatında dikkate değer bir davranışı da eşlerine karşı vefasıdır. O, eşlerinin yakınlarına ve dostlarına değer verir, onlara hediyeler gönderirdi. Bir gün Hz. Peygamber’in evine uğrayan yaşlı bir kadına saygı ve itibar göstermesi, ona iltifat etmesi üzerine Hz. Aişe validemiz bunun sebebini sorunca:

“Ey Aişe, bu kadın Hatice’nin arkadaşıdır. Onun sağlığında bize uğrardı. Dostluğa vefa göstermek imandandır.” demiş, böyle bir davranışı Hz. Hatice’yi sevmenin bir belirtisi olarak kabul etmişti.  Aynı zamanda Resûlullah (s.a.s.) her koyun kesiminde Hz. Hatice’nin arkadaşlarına da bir pay gönderirdi.[28]

 

15- Anlaşmazlıklarda Çözümü Kur’an ve Sünnette Aramak

Aile içerisinde doğabilecek anlaşmazlık veya sorunlara karşı müracaat edilecek ilk kaynağın Kur’an ve Sünnet olduğu şu ayette açıkça bildirilmiştir:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.”[29] 

Dolayısıyla inanan insanların, problemlerinin çözümünü Kur’an ve Sünnette araması kadar doğal ve gerekli bir şey olamaz. Bu davranış, insan hem en ideal olana ulaştıracak hem de mümini olduğu dinin hükmüne ram olmanın sağlayacağı iç huzura nail olacaktır.

 

16- Aile Meselelerini Üçüncü Taraflarla Paylaşmamak

Yüce Rabbimiz Kur’an’da,

 “Kadınlar sizin için elbise, siz de onlar için elbisesiniz”[30] buyurur.

Yani elbise nasıl insanları örter, sarar sarmalar, ayıplarını örterse  siz de birbirinizin ihtiyaçlarını karşılar, kusurlarını örtersiniz buyurmaktadır.  Karı-koca karşılıklı zaaf ve kusurlarını asla başkalarına duyurmaz bir elbisenin ayıpları örttüğü gibi örter, ev yaşantılarını kendileriyle Allah arasında sır olarak korurlar. İnsan elbisesiyle ne kadar yakın ise karı kocada birbirleriyle çok yakındırlar ve öyle de olmalıdır. Onların dışındakiler ise aralarında olup bitenden haberdar olmamalıdırlar.

Hz. Peygamber (sav) de, “Bir kul bu dünyada başka bir kulun ayıbını örterse, kıyamet gününde Allah da onun ayıbını örter”[31] buyurmuştur.

 

17- “Ben, Sen O” yerine “Biz” Duygusuyla Hareket Etmek

Bireyler ya kendileri gibi olan kendilerinin diğer yarısı diye tabir edilen kişileri ararlar ya da kendi buldukları eşleri kendilerine benzetmeye çalışırlar. Bu benzetme yapılmaya çalışılan evliliklerin sonucunda ise huzursuz çocuklar ve buna bağlı olarak da huzursuz toplumlar meydana geliyor.

Aile demek kadın, erkek ve çocuk demektir. Evlilikte kadın ve erkek, yaratılışları gereği olaylar ve durumlar karşısında farklı tavırlar sergileyebilirler. Çocuklar da bu tavırlardan ister istemez olumlu ya da olumsuz olarak etkilenirler. Anne ve babaların sürekli psikolojik çatışma yaşaması, o ailedeki diğer bireylerin de psikolojik sorunlar yaşamasına sebep olur. Dolayısıyla faile bireylerinin farklı alışkanlıklarını, farklı beklentilerini, farklı tavırlarını bir çatışma sebebi olmaktan çıkarmak için öncelikle “ben” (fert) yerine “biz” (aile) olma bilinciyle hareket etmek gerekir. Nitekim Allah’a iman da bunu gerektirir:

"Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve yekdiğerini korumakta tek bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir uzvu rahatsız olursa öteki organları da bu yüzden rahatsız olur ve uykusuz kalır.[32]

Çiftler, evlilikte sen ve ben kelimelerini bir kenara bırakıp “biz” olabilmelidir. Zira benlik duygusuyla çok sık eleştirenler, zamanla karşıdaki kişi üzerindeki etkisini de kaybederler. Ciddiye alınmazlar. Haklı oldukları konularda bile artık fikirlerine önem verilmez.

 

18- Eşinin Ailesine İyi Davranmak

Kişi, kendi anne-babasına, akrabalarına gösterilmesini istediğiniz saygı kadar, eşinin de anne, baba ve yakınlarına göstermelidir.

Müslüman bir hanımın eşine iyi davranmasının bir diğer yönü de, eşinin anne ve babasına karşı iyi davranması, onlara hürmeti ve takdiri elden bırakmamasıdır. Kadın, kayınvalidesine yardımcı olmakla aslında kocasına ikram ve iyilikte bulunmuş olur. Dolayısı ile koca da bu durumu göz önünde bulundurarak hanımına ve onun annesine karşı iyi davranır. Her ikisi de bunu yapmakla aslında kendilerine (aile yuvalarına) iyilik yapmış olur. Zira Allah Teâlâ, “İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?”[33] buyurmaktadır.

 Peygamberimiz (sav) de şöyle buyuruyor:

“İnsanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır.”

Ailede huzur, karşılıklı iyi ahlakla sağlanır. Kadın ve erkeğin, birbirlerine iyi davranmaları, çocuklar tarafından örnek alınır. O evde büyüyen çocuklar da İslam’ın övdüğü ahlaki değerlere sahip olurlar.


Abdurrahman AKBAŞ

 


[1] Nahl, 16/80.

[2] Rum, 30/21.

[3] Muvatta, Şi’r 16 (2, 953, 954)

[4] Tirmizi, Zühd 53 (2391).

[5] Müslim, Hac 147; Ebu Davud, Menasik 56.

[6] Tirmizi, Tefsiru Tevbe, (9) 2.

[7] Hud, 11/112.

[8] Tevbe, 9/119.

[9] Tecrid-i Sarih Tercümesi, c. 7, s. 146.

[10] Müminun, 23/8.

[11] Maide, 5/1.

[12] Tirmizi, Tefsir, Tevbe (3087).

[13] Al-i İmran, 3/159.

[14] Tirmizi, Radâ 11 (1162); Ebu Davud, Sünen 16 (468)

[15] Müsned VI,49,241.256,260.106,167,121.

[16] Sahih Buhari 6:19; Tirmizî 14:79.

[17] Kütüb-i Sitte, Sohbet Bölümü, Hadis no: 3393.

[18] Tirmizi, Birr, 36.

[19] Şura, 42/38.

[20] Buhari, Bed’u-l Vahy 3.

[21] Müned, 4-326.

[22] Vakıdî, Megazi, 2- 613.

[23] Tirmizi, Zühd 35 (2350).

[24] Al-i İmran, 3/134.

[25] Tirmizi; Ebu Davud.

[26] Nisa, 4/19.

[27] Müslim, Radâ 61.

[28] İbnu’l-Esir, Üsdü’l-Ğabe, 7/84.

[29] Nisa, 4/59.

[30] Bakara, 2/187.

[31] Müslim, Birr, 72.

[32] Buhari, Edep 27.

[33] Rahman, 55/60.




1206 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi28
Bugün Toplam471
Toplam Ziyaret5019486
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI