ESKİ ve MODERN ZAMANLARA ve MEZHEBÎ GÖRÜŞLERE GÖRE KADININ MAHREMSİZ YOLCULUĞA ÇIKMASINA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ
Nail ÇAM / Manisa Eğitim Merkezi Öğretim Görevlisi
Sefer, lüğat anlamı olarak zuhûr etmekten ve bâriz olmaktan alınmıştır. Sabah belirdiği, zâhir olduğu ve parladığı zaman, ‘esfera’s-sabah’ اسفر الصباح denir. طالَ سَفَرُ الرجلِ: Adamın seferi/görünmesi uzadı, denir. السفر يُسْفِرُ عن أخلاق الرجال: Sefer, erkeklerin ahlâkını ortaya çıkarır, denir. وسَفَرَتِ المرأة عن وجهها: Kadın yüzünü açtı, denir. (İbn Fâris, Mu’cemu Mekâyisi’lluğa)
Istılâhi olarak: Mesafe olarak, namazı kısaltmanın sahih olduğu uzak bir mekanı kastederek ikamet vatanındaki binadan çıkmaktır. (Muhammed Kal’acî, Mu’cemu Luğati’l-Fukahâ)
Başka bir tanım şöyledir: Deve seyri veya yaya yürüyerek üç gece üç gündüzden daha fazla bir yol için muayyen bir beldenin evlerinden ayrılmaktır. (Kâdı Abdunnebi, Câmiu’l-Ulûm fî Istılâhâtı’l-Fünûn)
Seferde mahrem, koca ile nesep, radâ ve sihriyyet yönünden kadına bakması ve dokunması kendisine helâl olan veya nesep/karâbet, radâ ve sıhriyyet sebebiyle kadına nikâhı ebediyyen harâm olan erkeklerdir. (Abdullah el-Hanefî, el-ihtiyâr li ta’lili’l-muhtâr).
A) MEZHEPLERİN GÖRÜŞLERİ
Hanefîler: Seferdeki mesafenin üç günlük süreci aşan olması koşuluyla, her mübah seferde veya nâfile hacta kadının mahremsiz yolculuğa çıkması harâmdır, derler.
Görüşlerini, Nebî’nin şu sözünden çıkarsamışlardır: “Allah’a ve âhiret gününe inanan bir kadının, üç günlük ve daha fazla bir süreçte beraberinde babası, oğlu, kocası, erkek kardeşi veya mahremi olmadan yolculuk yapması helâl olmaz.” (Müslim, Ebû Saîd el-Hudrî’den)
Eğer sefer, üç günlük süreçten kısa ise yolculuk ister vâcip, ister mübah, ister nâfile olsun kadının mahremsiz yolculuğu câizdir. (Abdullah el-Hanefî, el-ihtiyâr li ta’lili’l-muhtâr)
Mâlikîler: Kadının, bir gece ve gündüz sürecinden daha fazla süren yolculuğunu mahremsiz yapmaması gerekir. Eğer sefer süreci bundan az ise kadının, mahremsiz yolculuğa çıkması câiz olur. Çünkü kadın, yeryüzünde mahremi olmadan yapacağı sefer ve seyirden tamamen men edilirse bu ona sıkıntı verir ve maslahatlarının fevtine sebep olur, derler. (Şemsuddin el-Mağribi, Muhtasar-ı Halil şerhi Mevâhibu’l-Celîl, 3/493)
Görüşlerini Ebû Hureyre’nin şu rivâyetinden çıkarsamışlardır: “Allah’a ve âhiret gününe inanan bir kadının, bir gece ve gündüzlük süreçte mahremi olmadan yolculuk yapması helâl olmaz.” (Müslim)
Şâfiîler: Râcih görüşlerine göre, kadının yanında mahremi olmaksızın üç günlük süreçten fazla yolculuk yapması câiz değildir, derler. Delilleri, Hanefîlerin de delîli olan Ebû Saîd el-Hudrî hadisidir.
Bazı şâfiî uleması, kadının sefer kastının vâcip haccı eda etmek olması durumunda yol arkadaşının güvenilir kadınlar olması koşuluyla mahremsiz olarak yolculuk yapmasına cevaz vermişlerdir. Mâverdî, bu görüşün Şâfiî’nin metnine muhalif olduğunu söyler. Ebû Hâmid der ki: Bazı arkadaşlarımız, sefer ister vâcip ister gayr-i vâcip olsun kadının mahremsiz olarak yolculuğa çıkmasına cevaz vermişlerdir. Bazı arkadaşlarımız ise, nafile, ziyaret ve ticaret için mahremsiz sefere çıkmasına cevaz vermemişlerdir. Bazı arkadaşlarımız da kadınlar ve mahrem olmasa da yol emniyetli ise kadının yolculuğuna cevaz vermiştir. Hasan-ı Basrî bu görüştedir. (Muhyiddin en-Nevevî, el-Mecmû Şerhu’l-Mühezzeb, 8/342; Mâverdî, el-Hâvî’l-Kebîr, 4/429)
Hanbelîler: Kadının, bir günlük süreçten fazla olan bir yere mahremsiz yolculuk yapması câiz değildir, derler. Delilleri, Mâlikîlerin de delili olan Ebû Hureyre hadîsidir.
Bazı Hanbelîler de der ki: Kadın, mahremsiz olarak haccederse haccı câiz olur; ama Allah’ın ve Rasûlünün emrine asi olmaktan dolayı günahkâr olmuş olur. Eğer yolculuk bir günlük süreçten kısa ise bütün fukahânın ittifakı ile kadının aleyhine herhangi bir hüküm yoktur. (İbn Kudâme, el-Muğnî, 3/229)
B) FUKAHÂ GÖRÜŞLERİNİN DEĞERLENDİRMESİ
Fukahânın bir kısmı seferi, mutlak olarak tanımlarken; bazıları da sefer-i taat (meşrû bir amaç için yapılan yolculuk) ve sefer-i vâcip ayırımı yapmıştır.
Hâlbuki, kadının mahremsiz sefere çıkmasının nehyi ile ilgili hadisler bütün seferler için âmmdır. Fukahânın tâat veya vâcip sefer ayırımı, nassa dayalı olmayıp içtihâdîdir.
Fukahânın bu görüşleri, deve seyri veya yaya yürüyüşüne göre bir veya üç günlük süreçle ilgilidir. Bu şekildeki yolculukta, tecrübeye istinaden bir günde 6 saat gidilebileceği kabulünden hareketle üç günde 18 saatlik süre esas alınmış; aynı ulaşım vasıtaları ile saatte 5 km gidilebileceği öngörüsünden hareketle 5x6=30x3= 90 km‘lik yol esas alınmıştır.
Günümüzde ise ulaşım vasıtaları çeşitlenmiş, daha hızlı ve daha emniyetli hâle gelmiştir. Bu hükmün verildiği zamanlar, yaya ve kervanla günlük 6 saatten üç günde 90 km gidilebileceği öngörülmüşken; günümüzde 24 saat sürekli ve binlerce km gidilebilmektedir. O zamanlar esas alınan 18 saatlik süreyle bugün Türkiye’nin en batısından en doğusuna ulaşılabilmektedir. 90 km’lik bir mesafe, bir saatte gidilebilmektedir. Hava yolu ile ise 18 saatte dünyanın öbür ucuna bile rahatlıkla ulaşılabilmektedir.
Sefer hakkında naslarda ve fukahânın kavillerinde vârid olan haramlık, bir gruba göre bir gece ve gündüzlük; diğer gruba göre ise üç günlük süreçten sonradır. Bu süreçlerden az süren bir yolculuk için mahreme gerek yoktur.
Kadının mahremsiz olarak yolculuğa çıkmasının harâmlığı hususunda esas alınan âmm hadislerde aşağıda gelecek olan Adiyy hadisinin değerlendirmesinde ifade edilen yolun emniyeti ve emniyetsizliği değerlendirmeye alınmamıştır. Şu hadis de Mezheplerin esas aldığı yukarıdaki iki hadis gibidir.
“Kadın, ancak mahremi ile yolculuğa çıkar. Bir adam, ancak yanında mahremi varsa kadının yanına girebilir. Biri dedi ki: Ya Resulallah ben ordu ile çıkmak istiyorum, karım ise hacca gitmek istiyor. Hz. Peygamber, onunla çık dedi. (Buhârî)
Bu âmm hadisleri esas alanlara göre, kadının mahremsiz yolculuğa çıkmasının harâmlığının illeti, yolculuğun kendisidir. Bundan dolayı kara, hava ve deniz yolunda hüküm birbirinden farklı olmaz. Esas gaye kadını muhafaza etmek olsa bile hüküm, sefere bağlıdır, denilmiştir.
Bunlar şöyle derler: Eğer tahrîmin illeti sefer ise hikmet, kadını korumak olsa da (ki Şâri’ hükümleri munzabıt/istikrarlı zahir vasfa bağlar. Zabtı zor olan hikmete bağlamaz) hüküm değişmez. Hüküm, sefer illetine bağlıdır; kadını korumak hikmetine değil.
Ancak, Adiyy hadisi dikkate alınırsa illetin, seferin kendisi değil de yolun emniyeti olduğu rahatlıkla söylenebilecektir.
C) SONUÇ VE TERCİH
Adiyy b. Hâtem’den rivâyet edilen bir merfû hadiste şöyle denilir: Ben, nebînin yanında iken bir adam geldi. Fukarâlıktan şikayetçi oldu. Sonra başka biri geldi, yol kesicilerden (eşkiya) şikayetçi oldu.
Nebî dedi ki: Adiyy, sen Hîre’yi gördün mü? Hayır, fakat haberim var, dedim. Nebi dedi ki: Eğer ömrün uzun olursa bir kadın, Hîre’den ayrılıp Kabe’yi tavaf edecek. Allah’tan başka kimseden korkmayacak. Adiyy dedi ki: Kadının, Hîre’den yola çıkıp Allahtan başka kimseden korkmadan Kâbe’yi tavaf ettiğini gördüm. (Buhârî)
(Hîre: Bugün Irak’ın Necef iline bağlı bir kaza merkezi olup Kûfe’nin 5 km. güneyindedir.)
Bu, emniyetin yayılması ve islamın şanının yücelmesi ile gelecek zamanı övmek babından bir ihbârdır. Bu da cevaza hamlolunur. (Aynî, Umdetu’l-Kârî, 16/148)
Kâide: Zâtından dolayı harâm olan, ancak zarûret için mübâh olur; Seddi-i Zerîa’dan dolayı harâm olan, hâcet için mübâh olur. Kadının mahremsiz olarak yolculuğa çıkmaması sedd-i zerîa içindir.
İbadetlerde mükellefe nispetle aslolan kulluktur, manalara yönelme değildir. Âdetlerde aslolan ise manalara yönelmektir. (Şâtıbî, Muvâfakât, 5/209)
Kadının tek başına yolculuğa çıkması, dini değil güvenlik ve kadının yapısı ile ilgilidir.
Günümüzde, Ortadoğu’daki terör olayları ve savaşlar nedeni ile Türkiyeden kara yoluyla hacca izin verilmemesi gibi bu hükümlerin konulduğu dönemde de asayişin ve güvenliğin bulunmaması göz önünde bulundurulmuştur denebilir. Günlerce veya aylarca sürecek olan bir yolculukta eşkiya, vahşi hayvanlar, hastalık, temizlik, yatıp kalkma gibi durumlar problem olacağı için elbette kafilede mahrem veya kadınların bulunmasının talep edilmesini makul karşılamak gerekir.
Kaldı ki kadının, küfür yurdunda bulunup da kaçarak islam yurduna intikal etmek istemesi gibi bir durumda, mahremsiz olarak yolculuğa çıkabileceğinde fukahâ ittifak etmiştir. Aynı şekilde can, mal ve ırzı hususunda güvenliğinden endişe duyduğu bir yurttan mahremsiz olarak güvenli bir yurda intikâline de cevaz vermişlerdir.
Bu cevazı, kadının darda olmasından dolayı sadece zarurete indirgeyerek açıklamak doğru olmaz. Men’in mutlak olmadığını, yol güvenliğine, kadının işlerini riayet etmeye ve özen göstermeye bağlamanın daha doğru olduğunu düşünmek yerinde olacaktır. Yolculuk müddeti uzadıkça kadın için ihtiyaçlarını karşılamak zorlaşacaktır. Hz. Peygamber ve fukahâ, kadının üç günden veya bir günden daha kısa mesafeli yolculuğa tek başına gitmesine yasak getirmemiştir. Çünkü kadın, bu sürede çok fazla bir sıkıntı ile karşılaşmayacaktır. Adiyy rivayeti de bu kanaati güçlendirmektedir.
Bazı ilim ehli, bu hadisten kadının mahremsiz olarak yolculuk yapmasının cevâzını ve nehyin korkulan yola tahsis edildiğini ve eğer kadın nefsi, ırzı ve malı hususunda emin ise mahremsiz olarak yolculuk yapabileceği sonucunu çıkarmışlardır. (Mecmû, 8/342)
Hasan-ı Basrî, Evzâî ve Dâvûdu Zâhirî bu görüştedir. Hanbelîlerden İbn Teymiye de bu görüştedir. İbn Muflih, el-Furu’da şöyle der: Şeyhimize göre güvende olan her kadın, mahremsiz olarak hacceder. Bu, tâat olan her sefer için geçerlidir. Aynı şekilde nâfile hac için de el-Kerâbîsî’nin, Şâfiî’den nakli vardır. İmam Şâfiî’nin bazı ashabı, kadın ziyaret ve ticaret gibi vâcip olmayan her sefer için de yolculuk yapabilir demiştir. (Furu’, 3/177)
Öyleyse nehiy, kadının canı, ırzı ve malı hususunda mütecâvizin saldırısından korkması ve şahsî işlerini görmede karşılaşacağı zorluklar ve zararlar ile bağlantılıdır.
Eğer kadının tek başına yolculuğa çıkması haram olsaydı Nebi, islam nurunun ve emniyetin ortaya çıkması nimetinin tamamlanmasından haber vermezdi.
Bu hadisle, kadının mahremsiz yolculuğunu men eden hadisler arasında bir teâruz yoktur. Çünkü zaman, mekan ve insanların ahvali değiştiği gibi; emniyet ve eman durumları da değişmektedir.
İmam el-Bâcî, kadının mahremsiz olarak yaptığı hac yolculuğu halkında fukahânın sözlerini naklettikten sonra der ki: Bazı ashabımızın zikrettiği bu görüşler, tek başına veya az sayıda oldukları durumlar içindir. Ancak büyük kâfileler ve mamur güvenli müşterek yollar bana göre içinde çarşılar ve tüccarlar olan şehirler gibidir. Buralarda emniyet, mahrem ve kadın olmasa da hâsıl olur. Bu Evzâî’den rivayet olunmuştur. (Muvatta şerhi el-Müntekâ, 3/17)
Mutlak olarak, kadının beraberinde eşi veya yetişkin mahremi olmadan sefere çıkmaması evlâ olmakla birlikte şu şartlarda yalnız olarak da yolculuğa çıkması güzel olur tavsiyesinde bulunabiliriz.
1. Sefer, zorunlu bir ihtiyaçtan kaynaklanmalıdır.
2. Aile fertlerinin bilgisi ve rızası olmalıdır. Zira, duruma göre eşten veya oğul, kardeş ve babadan habersiz olarak kadının yolculuğa çıkması su-i zanna ve güvene zarar verir.
3. Mahremin refakati, zor olmalı veya bundan imtina etmelidir.
4. Yolculuğun gerçekleştirilmemesi, kadının maslahatının fevtine sebep olmalıdır.
5. Yolculukta, kadınların eşlik etmesi olmalıdır.
6. Yolculuk mesafesi ve süre, çok uzun olmamalıdır.