MAHREMİYET EĞİTİMİ
Mahremiyet Nedir?
Mahremiyet, “haram” kelimesinden gelir ve “haram olma hali” demektir. Haram olan şey için “mahrem” kelimesi de kullanılır. Yasaklılık haline ise “mahremiyet” denir. Bir anlamda buna dokunulmazlık da diyebiliriz. Muahrem ve mahremiyet kelimeleri, özellikle aile hukuku sahasında daha özel bir kullanım kazanmışlardır.
Mahremiyet kelimesi insan vücudu için, özellikle cinsel arzulara konu olması açısından kullanıldığında, cinsel dokunulmazlık anlamına gelir. Bu durumda mahremiyet, insan vücudunda bakılması, dokunulması ve hakkında konuşulması haram olan bölgeleriyle ilgili dokunulmazlık halidir.
Türkçemizde mahremiyet kelimesi bu anlamda kullanılmakla birlikte, bu anlamdan hareketle kişinin özel alanı, gizlilik gibi anlamlarda da kullanılmaktadır.
Çocukta mahremiyet eğitimi, onların ruhi yapısı tekâmül etmiş, mutlu, huzurlu ve karakter sahibi olarak yetişmelerini sağlayan ve onları kötü niyetli insanların istismarından koruyan en gerekli temel eğitimlerden biridir. Çocuğun hayâ duygusunu öğrenmesi ve kendi bedeninin dokunulmazlığı şuuruna erişmesi mahremiyet eğitimiyle olur.
İslam’dan önceki cahiliye döneminde insanlar her an istedikleri eve veya odaya izinsiz girebiliyor, gerek aile fertlerinin gerekse başkalarının mahremini görebiliyorlardı.
Medineli Müslüman bir hanım günün birinde Rasulullah’ın yanına gelerek, “Ey Allah’ın Rasulü! Günün her hangi bir saatinde biri kapımdan odama dalabiliyor, görünmek istemediğim bir halde beni görebiliyor. Artık bir ikaz yapsanız da, kimse kimsenin evine, odasına izinsiz girmese, istemediğim bir görüntü içinde iken görmese...” dedi.
Aynı günlerde Hazreti Ömer de Rasulullah Efendimiz’in yanına gelerek, “Ey Allah’ın Rasulü! Beni çağırması için evime gönderdiğiniz çocuk izin istemeden yattığım odaya girdi. Ne kadar toparlansam da beni üzerim açık halde gördü. Keşke Rabbimiz bir yasak koysa da evimize, odamıza izinsiz kimse girmese” dedi. İşte bu ve buna benzer isteklerin çoğaldığı sıralarda Nur Suresi’ndeki aile hayatını koruma kuralları koyan ayetler indi:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتًا غَيْرَ بُيُوتِكُمْ حَتَّى تَسْتَأْنِسُوا وَتُسَلِّمُوا عَلَى أَهْلِهَا ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
“Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi fark ettirip ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir. Herhalde bunu düşünüp anlarsınız.
فَإِنْ لَمْ تَجِدُوا فِيهَا أَحَدًا فَلَا تَدْخُلُوهَا حَتَّى يُؤْذَنَ لَكُمْ وَإِنْ قِيلَ لَكُمُ ارْجِعُوا فَارْجِعُوا هُوَ أَزْكَى لَكُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ
Orada kimse bulamazsanız size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size ‘geri dönün’ denilirse hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah yaptığınızı bilir.”[1]
Evlere girmek için izin isterken kapının tam önünde değil de sağına yahut soluna çekilerek beklenmeli, evin içini hazırlıksız seyretmek gibi bir rahatsızlığa da sebebiyet verilmemelidir.
Bir diğer husus da; içeriden “kimsiniz” diye gelen soruya belirsiz bir kelimeyle “benim” denmemeli, “ben falanım, filan için geldim” şeklinde tanıtıcı bilgi vererek izin istenmelidir.
Ev İçinde Mahremiyet Sınırları:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِن قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّهِيرَةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاءِ ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَكُمْ
“Siz ey iman edenler! Meşru şekilde sahip olduğunuz kimseler, içinizden henüz ergenlik çağına varmamış olanlar, günün şu üç vaktinde, sabah namazından önce, gün ortasında soyunup dinlenmeye çekildiğiniz zaman ve yatsı namazından sonra yanınıza girmeden önce sizden izin istesinler; bu üç vakit mahremiyetinizin korunmasız olabileceği vakitlerdir.
لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُمْ بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmanızda sizin için de, onlar için de bir sakınca yoktur. Allah mesajlarını size işte böyle açıklamaktadır: Çünkü Allah hikmetle buyuran bilendir!”
وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنْكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“Aranızdaki çocuklar ergenlik çağına girdikleri zaman da, öteki yetişkinlerin yaptığı gibi, (sizden izin istesinler. Allah mesajlarını size işte böyle açıklamaktadır; çünkü O doğru hüküm ve hikmetle buyuran mutlak ve sınırsız bilgi Sahibidir!”[2]
Sahabilerden biri, “Ben annemin odasına girerken de mi izin isteyeceğim?” diye sordu.
Rasulullah; “Evet” dedi.
Aynı adam, “Benden başka anneme hizmet edecek kimse yoktur. Odasına her girişte izin mi isteyeceğim?” dedi.
Rasulullah, “Sen anneni çıplak görmek ister misin?” buyurdu.
Adam, “Hayır, annemi çıplak görmek istemem” deyince,
Rasulullah; “O zaman her girdiğinde izin iste” buyurdu.
Mahremiyet Eğitimi Neden Önemlidir?
Yüce dinimiz aile ve toplumun devamı için en güzel ahlakı öğretmeyi emreder. “Çocuğun anne babası üzerindeki hakkı, ona iyi bir eğitim ve iyi bir isim vermesidir.” Her eğitimde olduğu gibi mahremiyet eğitimi, daha güncel bir ifadeyle cinsel eğitim şüphesiz ailede başlar. Mahremiyet insanın özelidir, bir ihtiyaçtır. Bireyden hareketle toplumun mahremiyet hususuna olan dikkatleri ne kadar sağlam ve köklü ise kişisel, özel sınırlar da o kadar iyi korunur. Sözgelimi, odalara girerken kapıyı çalmak ve sesli olarak izin istemek, ev içinde de olsa kılık kıyafetlere dikkat etmek gibi aile içinde mahremiyet sınırlarına özen göstermek hem tarafların birbirine olan edep ve hayasının hem de Allah’a olan kulluk vazifelerinin bir gereğidir.
Anne babalar geleceğin büyükleri olan çocuklarına bu mahremiyet anlayışını ve haya duygusunu küçük yaşlardan itibaren kazandırmaya başlamalıdırlar. Günümüzde pek çok ebeveynin ihmal ettiği bir konu olmasına rağmen çocuğa “mahremiyet” duygusunun verilmesi hayati bir öneme sahiptir. Mahremiyet eğitiminde ihmale uğrayan çocuklar dışarıdan kendilerine gelebilecek olan istismarlara karşı savunmasız kalabildikleri gibi ileride kendi cinsel hayatlarını kontrol altında tutmakta da zorlanabilirler. Günümüzde yaşanan sözlü veya fiili taciz olayları karşısında çocukların tepki vermede yetersiz kalışlarının temelinde çoğunlukla ailede kendilerine yeteri kadar mahremiyet eğitiminin verilmeyişi yatar.
Mahremiyet Eğitimi Neden Verilemiyor?
Aile içinde “edep” kavramı çoğunlukla, çocukların anne ve babalarına karşı gelmemeleri, onların sözünden çıkmamaları gibi anlamlar çağrıştırır. Ve “edep” derken cinsellikle ilgili bazı tehlikeler yokmuş gibi davranılır veya bu tür konuların açılması hiç mi hiç uygun görülmez.
Biz istesek de istemesek de onlar, yaşlarının ilerlemesine paralel olarak cinsellikle ilgili konuları ya duyuyor ya da müşahede ediyorlar. Bundan daha da önemlisi, bir insanın fizyolojik özelliği olarak bu dürtü onlarda gelişiyor. İşte, ailede mahremiyet eğitimi yerinde, zamanında ve usulünce olarak verilmediği takdirde çocuklar hissi dengesizliklerle karşı karşıya kalabilecekleri gibi cinsel istismara karşı da cahil ve savunmasız bırakılmış olurlar.
Kız olsun erkek olsun çocuklara mahremiyet eğitimi verirken, sadece nasihat etmek yeterli değildir. Hatta çok defa cinsel istismara karşı dikkatli olmaları adına “Aman, oğlum/kızım, dışarıdaki kötü insanlara dikkat et, seni alır kaçırır...” türünden korku içeren nasihatler çocuğun ruhunda derin yaralar açılmasına da neden olmaktadır. Böylesi nasihatler çocukların içe kapanmasına ve sosyal çevreden korkup kopmasına neden olabilir.
Bilinmelidir ki, çocukların mahremiyet eğitimi tek başına nasihat ile veya korkutmalarla olabilecek bir şey değildir. Ve üzülerek belirtmek gerekir ki günümüz anne babaları kendi çocukları açısından hayati önem taşıyan bu eğitimin nasıl verileceği hakkında yeterli bilgiye sahip değiller. O halde mahremiyet eğitimi nasıl verilmeli?
Bizim mahremiyet eğitimi derken kastettiğimiz, edep sınırlarını zorlayarak her şeyin açık seçik konuşulması değildir. Ancak dünyanın bin bir türlü halinin olabileceğinin çocuğa uygun bir dille anlatılması gerekmektedir. Mahremiyet eğitimi çocuklara en kolay olarak 4-7 yaş arasında kazandırılır. Her anne babanın çocuklarının mahremiyet eğitimi hakkında şu hususlara dikkat etmesi gerekmektedir:
Mahremiyet Eğitimi Aşamaları
Kız ve erkek kardeşler belli bir yaştan sonra aynı yatakta yatırılmamalıdır.
Rasulullah buyurdu ki:
إِذَا بَلَغَ أَوْلَادُكُمْ سَبْعَ سِنِينَ فَفَرِّقُوا بَيْنَ فُرُشِهِمْ
“Yedi yaşındaki erkek ve kız çocuklarının, erkek ve kız kardeşlerin yataklarını ayırın.”[3]
Ergenlik döneminde ise imkânlar dâhilinde kız ve erkek çocuklarımızın odaları ayrılmalıdır.
Çocuklarımızın giyinirken veya mahrem halleri sırasında ayrı bir odaya gitmeleri ve başkası görmeden üstlerini değiştirmeleri sağlanmalıdır.
Ebeveynler ev içindeki kılık kıyafetlerine ve birbirleriyle olan ilişkilerine dikkat etmeli, iç çamaşırıyla gezmemeli veya mahremiyet eğitimine zarar verecek açıklıkta kıyafetler giymemelidir. 4 yaşından itibaren çocuklar ev içi ve ev dışında çıplak bırakılmamalıdırlar.
Ayrıca çocuklarımızın 3-4 yaşından itibaren avret bölgelerinin başkaları tarafından görülmesinin doğru olmadığını adım adım öğrenmesi gerekir. Bu bağlamda evlatlarımızın elbiseleri ve iç çamaşırları avret bölgelerinin kazara görünmeyeceği şekilde seçilmelidir.
Yine çocuğumuza kendi bedeniyle anne-babasının ve diğer insanların bedeni arasında sınırlar olduğu anlatılmalıdır. Bilhassa tuvalet ihtiyacını giderirken başkaları tarafından görülmemesi gerektiği belirtilmeli, kapısı kapalı olan banyo veya tuvalete girmeden önce kapıyı mutlaka çalması gerektiğine dikkat çekilmelidir. Anneler çocuklarını yıkarken üstleri giyinik olmalıdır. Çocuğun da kendi avret yerini örtmesi öğretilmelidir.
Tuvalet eğitimini kazandıktan sonra çocuğumuzun genital bölgelerine teması azaltmalıyız. Yani üreme organlarına dokunarak, öperek ya da vurarak çocuklarımızı sevmemeliyiz. Tüm bu hususlarda gösterilen hassasiyetlerimiz neticesinde çocuklarımız 4 yaşından itibaren vücudunun belli bölgelerine dokunulmasından rahatsız olacaklardır ki bu istenilen bir durumdur.
Bunu destekleyici olarak biz ebeveynler, bu bölgelerin ne gösterilmesinin ne dokunulmasının ne de konuşulmasının uygun olmadığı şuurunu kazandırmalıyız. Çocukların yanında kaba, argo, müstehcen sözlerin kullanılmamasına özen göstermeli, bunun ayıp ve çirkin olduğu şuurunu kazandırmalıyız. Çünkü bunlar çocukların mahremiyet hassasiyetlerini azaltır ve hayâ duygularını yok eder.
Çocuğun şahsiyetine saygı göstermeliyiz. Biz ebeveynler dahi 4 yaşından sonra çocuklarının bedeni üzerinde izinsiz tasarrufta bulunmamalıyız. Zor olsa da onları öpmeden önce izin almaya çalışmalıyız. Yalnızken odalarına girerken izin istemeliyiz. Böylece yavrularımıza, başkalarının odalarına girerken izin istemeleri gerektiğini kolayca öğretebiliriz.
“Fiziksel Baskıya Direnme” Refleksinin Öğretilmesi:
Küçük yaştaki çocuklar kendi güçsüzlüklerini ve çaresizliklerini büyüklerin gücünü keşfettikçe anlarlar. Anne-babalar ve akrabalar, çocuklarına olan sevgi gösterileri sırasında çocuklara kendi güçsüzlüklerini hissettirecek kadar büyük ve orantısız güç kullanmaktan kaçınmalıdırlar. Anne-babalar, çocuğuna kendisine güç uygulandığında karşılık verilmesi gerektiğini öğretmelidirler. Bunun için bazen çocuğun istemediği bazı durumlarda gösterdiği tepki, güç gösterisi ile kırılmamalı, çocuğun direncinin işe yaradığı bizzat yaşayarak gösterilmelidir.
Uzmanlara göre çocukların öncelikle “bedenim bana özeldir” bilincini kazanması gerekiyor. Doğduğu günden itibaren elden ele dolaşan, öpülüp sevilen bebekler ilerleyen yıllarda artık kendi bedeninin farkına varmalıdır. Kendi farklılığının bilincine varamamış çocuklar tacize karşı koyamıyor. Mesela anneler altını ıslatmış çocuğun birden öfkeyle pantolonunu indirmek yerine, bunu daha sakince ve çocuğun mahremiyet duygusunu tadacağı diğer gözlerden uzak bir yerde yapmalıdır.
Psikolog Belkıs Ertürk mahremiyet duygusu geliştirecek pratik uygulamalardan söz ederken şunları tavsiye ediyor ebeveynlere: “Kız ve erkek kardeşler aynı yatakta, odada yatırılmamalı. Yer sıkıntısı varsa perdeyle oda ikiye ayrılmalı. Günümüzde üç çocuğu, dört çocuğu olan ailelerin her çocuğa bir oda tahsis etmeleri mümkün olmayabilir. Bu durumda yapılacak şey, çocukların giyinip-soyunurken veya mahrem halleri sırasında ayrı odalara gitmeleri, başkası görmeden üstünü değiştirmesidir.
Çocuğu her önüne gelen değil, belli kişiler tuvalete götürmeli. Bu esnada kapı kesinlikle kapalı olmalı, kimse içeri alınmamalı. Ebeveynler evlatlarını dudaklarından asla öpmemelidir.
Televizyon ve İnternette Mahremiyet Sınırları:
Mahremiyet eğitimi ile ilişkilendirebileceğimiz bir diğer konu da televizyon ve internet kullanımıdır. Yirmi birinci yüzyıl Müslümanları olarak bizler, bugün için televizyon ve internetten tamamen kopmanın mümkün olmadığının farkına varmış durumdayız. Ancak aynı zamanda biliyoruz ki bu iki araç çocuklarımızın emniyeti ve eğitimi açısından çok mühim tehlikeler barındırmaktadır.
Çocuğumuzun, televizyonda kavrayamayacağı düzeyde bir cinsellikle karşılaşması sağlıklı ruhi gelişimine ciddi bir sekte vurur. Bu nedenle çocuklarımıza gelişimsel düzeylerine uygun programlar izlettirmeli, bu konuda seçici olmalı ve televizyonu doğru izleme alışkanlıklarını bizim kontrolümüzde edinmelerini sağlamalıyız.
Toplumun aydın geçinen kesimlerince sansür olarak değerlendirilse de, Bilgi Teknolojileri Ve İletişim Başkanlığı tarafından her internet kullanıcısına ücretsiz olarak tanınan filtre seçme hakkını, ailenin ve çocuğun korunması konusunda devletin attığı en büyük ve önemli adımlardan biri olarak değerlendirmekteyiz.
Bugün, ebeveyn gözetiminde olmayan bir çocuğun internette dolaşması, suç oranının çok yüksek olduğu, her türlü haram maddenin serbestçe satıldığı -filmlerde tasvir edilen- arka sokaklarda dolaşması kadar tehlikeli olabilmektedir.
Bu sebeple çocuğumuzun her gün internet ve bilgisayar kullanımına ayırdığı vakti belirleyerek takibini yapmalı ve çocuğumuzun bu konuda bizim uyarımız olmadan kendi kendini kontrol etme bilinci kazanmasına gayret etmeliyiz.
İlk tedbir olarak bilgisayarı ortak kullanım alanlarına koymak suretiyle, çocuğumuzun bilgisayar ve internet kullanma alışkanlığını daha kolay kontrol altında tutabiliriz. Bütün bu tedbirler sayesinde mahremiyete ket vuran unsurlardan çocuklarımızı uzak tutmamız mümkün olabilir.
Sonuç olarak, mahremiyet eğitiminin istenilen şekilde gerçekleşmesi için, gerek mahremiyet duygusunun kazandırılmasında, gerekse televizyon ve internetin zararlarından koruma aşamasında, çocuklarımıza hep müşfik davranmalı, korkutarak veya zorlayarak özgüvenlerini zedelememeliyiz. Onun için ayıp, günah, yasak sözünden daha çok, çocuğa bunun gerekçeleriyle doğrularını, yanlışlarını anlatmalı, yanlışlarla karşılaştığı zaman ne yapacağı ile ilgili beceri kazanmasını sağlamalıyız.
Oyuncak seçerken dikkat edilmelidir:
Kızlarımıza lolita tipli, silikon dudaklı, uzun bacaklı barbie bebekler almaktan vazgeçelim. Çocuk oynadığı oyuncağı gerçek sanır ve oyuncağa göre şekil alır. Tıpkı devamlı silahla oynayan erkek çocuklarının hırçınlaştığı gibi. Oyuncak bile olsa, makyaj malzemesi, oje ruj, parfüm gibi nesnelerle oynamasına izin vermeyelim.
Kız çocuğunun annelik duygularını geliştirecek, yemek yedirilen, altı değiştirilebilen bebekler alınabilir.