ALLAH TEALA’YI UNUTMANIN FECİ SONUÇLARI
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنسَاهُمْ أَنفُسَهُمْ أُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ:
“Ve o kimseler gibi olmayınız ki, Allah’ı unuttular da artık Allah onlara kendi nefislerini unutturdu. İşte yoldan çıkanlar onlardır.” (HAŞR SURESİ – 19. AYET)
Bir insanın Allah Teala’yı unutması kendisinin kul olduğunun idrakinden uzaklaşması ile olur. Bu anlayıştan uzaklaşan kişi Cenab-ı Hakk’a ibadet ve taattan ayrılmış yüce yaratanı düşünmez olmuş ve nefsanî arzularına meyletmiş bulunur. Bu unutkanlık devam ettikçe inançta bir zayıflama ve kalbin kasvetinde artma olur. Hâlbuki kalpte iman sabit olunca Âlemlerin Rabbine ibadet ve taat devam eder.
Bir insanın Allah Teala’yı unutması ya nefsanî ve heva heveslerin tesiri altında kalıp kendi şahsına fazla değer vermesi ve Allah’ın yardımından kendini müstağni sayması ile olur. Böyle ters bir inanç ve düşüncenin zebunu olan kişi muhabbet-i ilahi’den mahrum kalmış ve gadab-ı ilahi okuna kendini hedef yapmış olur. Bu mağrur ve kendini müstağni olarak gören şahıs Cenab-ı Hakk’ın inayet sahasının dışında bir bataklığa saplanmış ve kalmış olur.
Dimağının derinliklerinden gaflet fırçasıyla Allah Teala’yı tefekkürü silen Kur’an-ı Kerim’in satırından yükselen ilahi ikaz uyarılarına kulak tıkayan ve nazargah-ı ilahi olması icap eden kalp Kâbesinin içerisine nefs-i emare ejderini yerleştiren bir gafil ruhunu teslim ettiği zaman yolun yanlış olduğunu anlar ise de bu idrak ve nedamet asla fayda vermez. Bu çırpınışlar ba’sü ba’del mevt adı verilen ahiret hayatına acı bir şekilde yansımış olur. Bu hususu tespit eden ayet-i kerimelerde şu dikkat çekici ve düşünen akıl sahiplerini ürpertici ifadeler bulunmaktadır:
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِأَعْمَى: قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَى وَقَدْ كُنتُ بَصِيراً:قَالَ كَذَلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا وَكَذَلِكَ الْيَوْمَ تُنسَى:وَكَذَلِكَ نَجْزِي مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِن بِآيَاتِ رَبِّهِ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّوَأَبْقَى:أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَفِي مَسَاكِنِهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّأُوْلِي النُّهَى:
“Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun hakkı da dar bir geçimdir ve biz onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. (Artık o zaman) o: Rabbim beni niçin kör olarak haşrettin? Hâlbuki ben hakikaten görücü idim. demiştir. (Allah da şöyle) buyurmuştur: Öyledir sana ayetlerimiz geldi de sen onları unuttun. İşte bu gün de öylece unutuluyorsun. İşte israf (ve sefahate) sapan ve rabbinin ayetlerine inanmayanları biz böyle cezalandırırız. Ahiretin azabı ise elbet daha çetin ve daha süreklidir. Biz onlardan evvel nice asırlar halkını helak etmişizdir. Bu onları irşat etmedi mi? Hâlbuki kendileri de onların yurtlarına yürüyüp duruyorlar. Bunda salim akıl sahipleri için elbette ibret verici ayetler vardır.” (TAHA SURESİ – 124/128. AYETLER)
Bu ayet-i celileleri ibret nazarıyla tetkike koyulduğumuz zaman bazı hakikatleri anlamak daha kolay hale gelecektir. Şöyle ki: Ahiret hayatında görme kudretinden mahrum olarak haşrolunan kimse Cenab-ı Hakk’a hitaben (Ey Rabbim! Beni hangi günahım sebebiyle körlükle cezalandırdın?) diyecek. Allah Teala da şöyle buyuracak: Sana ayetlerimiz geldi fakat sen onları unuttun terk ettin ve o ayetlere ibret nazarı ile bakmayıp onlardan yüz çevirdin. Bu gün sen de hak ettiğin azap içinde terk olunacaksın. Ahiret hayatının azabı dünya hayatındaki geçim darlığından ve kabir azabından daha şiddetli ve daha devamlıdır.(Kurtubi c.11 s.259)
Ahiret hayatında nisyan vadisine unutulma sahasına atılmanın çeşitli sebepleri vardır. Onları bilme uyanık olmayı ve feci sonuçlara maruz kalmayı önler. Bu ciheti dikkate alarak uyanmamıza vesile olur düşüncesiyle şu ayetleri açıklayalım:
إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُواكَمَا كُبِتَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَقَدْ أَنزَلْنَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُّهِينٌ:يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعاً فَيُنَبِّئُهُم بِمَا
عَمِلُوا أَحْصَاهُ اللَّهُ وَنَسُوهُ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ:
“Allah’a ve peygamberine muhalefet etmekte olanlar muhakkak ki kendilerinden evvelkilerin uğratıldıkları zillet gibi zillete (ve helake) giriftar edilmişlerdir. Hâlbuki biz (onlara) açık açık ayetler de indirmişizdir. (Bunları inkâr eden) kâfirlere horlayıcı bir azap vardır. O günde ki Allah onların hepsini diriltecek de kendilerine neler yaptıklarını haber verecektir. Allah (bütün) on(lar)ı saymış onlar ise bunu unutmuşlardır. Allah her şeye hakkıyla şahittir.” (MÜCADELE SURESİ – 5/6. AYETLER)
Ebedi hayatta nisyan köşesinde bırakılmanın bazı sebepleri mevcuttur. Onları bilmek ve sakınmak akl-ı selim sahibi müminler için gerekli bir tedbir olmaktadır. Bu sebepleri sayalım:
İSLAM DİNİNİ EĞLENCEYE ALMAK
Yüce İslam dini Allah Teala’nın va’z ettiği ilahi bir kanundur ki akl-ı selim sahibi insanları neticesi hayır olan işlere sevk teşvik eder. Bir şahıs bu mukaddes dini hiçe sayar ve onu oyuncak gibi kabul edip hükümleriyle amel etmeyi terk ederse ahiret hayatını perişan etmiş olur. Allah’ın hükümlerini unutan unutulur ve layık olduğu cezayı bulur. Allah şöyle buyurur:
الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَهُمْ لَهْواً وَلَعِباًوَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ نَنسَاهُمْ كَمَا نَسُو
لِقَاء يَوْمِهِمْ هَـذَا وَمَا كَانُواْ بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ:
“(O kâfirler) ki onlar dinlerini bir eğlence ve bir oyun edinmişlerdi. Onları dünya hayatı aldatmıştı. İşte onlar nasıl şu günlerine kavuşmayı unuttular ayetlerimizi nasıl bilerek inkâr ettilerse biz de bugün onları öyle unutacağız.” (A’RAF SURESİ - 51. AYET)
Bir diğer ayet-i kerime de şöyledir:
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون:وَقِيلَ الْيَوْمَ نَنسَاكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا وَمَأْوَاكُمْ النَّارُ وَمَالَكُم مِّن نَّاصِرِينَ:ذَلِكُم بِأَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ آيَاتِ اللَّهِ هُزُواً وَغَرَّتْكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ:
“Onların yaptıkları amel (ve hareket) lerin kötülükleri kendilerine (ait olmak üzere) onları çepeçevre kuşatmıştır. (Şöyle) denilmiştir: Siz bu gününüze kavuşmayı nasıl unutmuş idiyseniz bugün biz de sizi öylece (azapta) bırakacağız. Yeriniz ateştir. Yardımcılar(ınız)dan sizi kurtaracak hiçbir (şey ve kimse de) yoktur. Bunun sebebi şudur: Çünkü siz Allah’ın ayetlerini bir eğlence edindiniz. Sizi dünya hayatı aldattı. İşte bugün onlar buradan çıkarılmayacaklar onların tarziyeleri de kabul edilmeyecektir.” (CASİYE SURESİ – 33/35. AYETLER)
DÜNYA HAYATINA DALIP AHİRETİ UNUTMAK
Dünya vasıta mesabesinde olan bir yaşayış ahiret ise gaye hayattır. Allah Teala’nın rızasını gayelerin en yükseği kabul eden bir mümin dünyanın renklerine ve zevklerine dalıp ahireti unutmaz unutmamalıdır. Böyle bir ihmal ve unutkanlık ahiret hayatında hüsrana sebep olur.
Rabbimiz bu konuda bizleri şöyle uyarıyor:
وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُؤُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحاً إِنَّا مُوقِنُونَ:وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا وَلَكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ:فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا إِنَّا نَسِينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ:
“Günahkârların Rableri huzurunda: Ey rabbimiz! Gördük işittik şimdi bizi (dünyaya) geri çevir de güzel amel (ve hareketler)de bulunalım. Çünkü (artık) kati surette inananlardanız. (diye diye) sernügun (olacakları) zaman sen görsen (onları)! Eğer biz dileseydik herkesi elbette hidayete erdirirdik. Fakat (benden sadır olan şu): Cehennemi bütün cinlerden insanlardan muhakkak dolduracağım. Sözü hak olmuştur. O halde şu gününüze kavuşmayı unuttuğunuza mukabil tadın (azabı)! Doğrusu (şimdi) biz de sizi unuttuk. Yapmakta ısrar ettiğiniz (kötülükler) yüzünden tadın o ardı arası kesilmeyen azabı!” (SECDE SURESİ – 12/14. AYETLER)
ŞEYTANA MAĞLUB OLUP ALLAH’I ZİKRETMEYİ UNUTMAK
Şeytan insanları Cenab-Hakk’ı düşünmekten ve anlamaktan alıkoymak suretiyle kendine köle yapmak ister. Yüce Rabbimiz kullarının böyle bir esarete düşmemeleri için şöyle uyarmaktadır:
اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنسَاهُمْ ذِكْرَاللَّهِ أُوْلَئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ:
“Bunları şeytan istila etmiş artık o bunlara Allah’ı hatırlamayı bile unutturmuştur. Bunlar şeytan fırkası(na tabi olanlar) hakikaten hüsrana düşenlerin ta kendileridir.” (MÜCADELE SURESİ – 19. AYET)
Peygamberimiz (SAV) Allah’ı zikretmenin ebedi hayatta felah bulmaya vesile olacağını şu hadis-i şerifte haber veriyor:
ماعمل آدمي عملاأنجىله من عذاب الله من ذكرالله.
“Bir kul kendisini zikrullahtan daha fazla azab-ı ilahiden kurtaracak bir iş yapmış değildir.”
Zikrullah kalbin gıdası ruhun devası ve fikrin cilasıdır. İnsan ceset ve ruhun imtizacı ile meydana gelmiş bütün canlıların fevkinde akıllı bir varlıktır. Cesedin gıdası ekmek ve su kalbin gıdası ise zikrullahtır. Allah’ı zikir ile kalp rahat yüz nurlu ve gözler aydındır. Ruhsuz ceset nasıl kokup dağılmaya mahkûm ise zikirden mahrum kalan bir kalp te ıstırap heyecan gazap kin ve kötü düşüncelerle perişan olur. Bir diğer hadis-i şerifte Allah’ı zikretmenin ahiret hayatında yüce derecelere erişmeye vesile olacağı haber verilmektedir:
أفضل العباددرجة عندالله يوم القيامة الذاكرون الله كثيرا.
“Kıyamet günü Allah katında kulların derece itibarıyla en üstün olanı Allah’ en çok zikredendir.”
Allah’ın ismini hatırından çıkarmayan ve dilinden düşürmeyen Allah dostları Cenab-ı Hakk’ın adını andıkça kalplerinde hâsıl olan hararet ve ruhlarını kuşatan manevi haz o derece yüksek ve cezb edici bir tesir icra eder ki mümin kendini zikrullahtan ayıramaz. Bizleri bu cihete teşvik eden Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
أكثرواذكرالله حتىيقولوامجنون.
“Allah’ı zikretmeyi (o kadar ) çoğaltınız ki (münafıklar sizlere) mecnun de(yecek kadar ileri git) sinler.”
Kalbinde küfür gizleyip halkın arasında mümin görünmek isteyen kimselerin ruh yapısı zulmete dönük kalbi küfürle kapkaradır. Bunlar ne Allah’ı anmak ne de başkalarının andığını duymak isterler. Gönlü ilahi aşkla dolmuş kimseler Allah’ı zikrederken bunların kalbi sıkıntı duyar. Bu gibi kimseleri delilikle suçlamaya çalışarak onları zikirden vazgeçirmeye çalışırlar. Nifak ehli hoşlanmasa ve hatta deli deseler bile gene Allah’ın adını anmaktan asla vazgeçmemelidir. Yarasanın gözü ışıktan pislik böceği de gül kokusundan rahatsız olur. Nifak ehlinin de zikrullahtan huzursuz olur.
GAFLETİN TESİRİNDE KALMAK
Ahiret hayatıyla ilgili safhaları hatırdan çıkarmak ve sadece dünya hayatı ile alakalı bilgilerle meşgul olmak gafletten ve hakikati düşünmemekten ileri gelmektedir. Rabbimiz bu konuda bizi şöyle uyarıyor:
يَعْلَمُونَ ظَاهِراً مِّنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ الْآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ:
“Onlar (bu) dünya hayatından (yalnız) bir dış (taraf)ı bilirler. Ahiretten ise onlar gafillerin ta kendileridir.”( RUM SURESİ - 7. AYET)
Gafletten kurtulmanın çaresi Allah’a iltica ve yanık bir kalp ile duada bulunmaktır. Uyuklayan insanın konuşmasını andıran bir kimsenin duası gafleti ortadan kaldıramaz. Bu mühim noktaya işaretle dua esnasında uyanık bulunmayı hatırlatan Rasül-i Ekrem (SAV) şöyle buyurmaktadır:
أدعواالله وأنتم موقنون بالإخابة واعملوآأن الله لايستجيب دعآء من قلب غافل لآه.
“Kabul edeceğine yakinen inanmış olduğunuz halde Allah’a dua edin. Gafil kalpten (kopup gelen) hiçbir duayı Allah’ın kabul etmeyeceğini (iyi) bilin.”
Gözlerini kulaklarını ve bilhassa kalplerini kaplayan gafletin kişiyi nasıl bir felakete sürükleyeceğini şu ayet-i kerime bize haber veriyor:
وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيراً مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَـئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَـئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ:
“And olsun ki biz cin ve insten birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır bunlarla idrak etmezler gözleri vardır bunlarla görmezler kulakları vardır bunlarla işitmezler. Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler. Hatta daha sapıktırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir.” (A’RAF SURESİ - 179. AYET)
BATIL FİKİRLERE VE İŞLERE DALMAK
Batılın hüküm sürdüğü yerde ve kafada hak kaybolur. Batıl ile oyalanan ve günah kirleriyle kalbini karartan kişi ahiret hayatında mes’ul olur ve hak ettiği cezayı bulur. Böyle bir akıbete uğramaktan kaçınmamız için bizlere ışık tutan şu ayet-i kerimedir:
الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ.يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَى نَارِجَهَنَّمَ دَعّا.ًهَذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ.
“Onlar daldıkları batıl içinde oynayıp duranlardır. O gün onlar cehennem ateşine itilip kakılırlar. (Şöyle denilecek): İşte sizin yalan saymakta devam ettiğiniz ateş budur.” (TUR SURESİ – 12/14. AYETLER)
GÜNAHA DALMAK
Günah öyle bir bataklıktır ki oraya düşen kimse Kur’an-ı Kerim’e sarılmayacak olursa kendini kurtaramaz. Cürüm sahasında perişan olmamak için Rabbimizin emirleri istikametinde ve “Sırat-ı Müstakim” olan İslam yolunda yürümeye devam etmemiz gerekir. Uyanıklığa vesile olması amacıyla bazı ayet-i kerimeleri anlatalım:
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ.إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ:فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءلُونَ:عَنِ الْمُجْرِمِينَ:مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ:قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ:وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ:وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ:وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ:حَتَّى أَتَانَا الْيَقِينُ:
“Her nefis kazandığı (kesb-ü ihtiyar ettiği) şey mukabilinde bir rehindir. Ancak sağcılar (Müminler) böyle değil. Sizi cehenneme sokan nedir? (Günahkârlar) dediler (derler): Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula yedirmezdik. Biz de (batıla) dalanlarla beraber dalardık. Ceza (ve hesap) gününü de yalan sayardık. Nihayet ölüm gelip bize çattı.” (MÜDDESSİR SURESİ – 38/47. AYETLER)
Allah’ı unutmanın afetlerini dile getirdikten sonra dua manasını taşıyan bir ayetle sohbetimizi bitirelim:
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَتُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَاأَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ:
“Ey Rabbimiz! Unuttuk yahut yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme. Ey Rabbimiz! Bizden evvelki (ümmet) lere yüklediğin gibi üstümüze ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Takat getiremeyeceğimizi bize taşıtma. Bizden (sadır olan günahları) sil bağışla bizi yarlığa bizi esirge. Sen mevlamızsın bizim. Artık kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et.” (BAKARA SURESİ - 286. AYET)
KAYNAK : KÜRSÜDEN MÜ’MİNLERE VAAZLAR MEHMET EMRE