EUZÜ BESMELE
وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ اِنَّهُ هُوَالسَّمِيعُ الْعَلِيمُ
“Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa hemen Allah'a sığın. Çünkü O her şeyi işitir ve bilir.”[1]
Kuran’da İstiaze:
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ (1) مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ (2) وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَ (3) وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِ (4) وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ (5)
Ey Muhammed! De ki: Sığınırım, sabahın Rabbine; yarattıklarının şerrinden, çöktüğü vakit karanlığın şerrinden, düğümlere üfleyenlerin şerrinden, haset ettiği vakit, haset edenin şerrinden.[2]
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ (1) مَلِكِ النَّاسِ (2) اِلَهِ النَّاسِ (3) مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ (4) اَلَّذِى يُوَسْوِسُ فى صُدُورِ النَّاسِ (5) مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ (6)
Ey Muhammed! de ki: Cin ve insanlardan olan ve insanların kalplerine vesvese veren, o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Rabbi, insanların mâliki ve insanların mâbudu olan, Allah'a sığınırım.[3]
Hadislerde İstiazelerden Örnekler:
Hz. Enes anlatıyor:
كَانَ النَّبىُّ (صعلم) يَقُولُ:اَللَّهُمَّ إنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ، وَالْكَسَلِ، وَالْجُبْنِ، وَالْهَرَمِ، وَالْبُخْلِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ.
Hz. Peygamber (sas) şöyle istiâze ederlerdi: "Allah'ım! Aczden, tembellikten, korkaklıktan, düşkünlük derecesine varan ihtiyarlıktan, cimrilikten sana sığınırım. Keza, kabir azabından sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım.[4]
******
Resûlullah (sas) buyurdular ki:
تَعَوَّذُوا بِاللَّهِ مِنْ جَهْدِ الْبَلاَءِ، وَدَرْكِ الشَّقَاءِ، وَسُوءِ الْقَضَاءِ، وَشَمَاتَةِ الْاَعْدَاءِ.
Belanın ezmesinden, helâkin gelmesinden, kötü kazadan, düşmanların şamatasından Allah'a sığının.[5]
Kuran Okumadan Önce:
فَاِذَا قَرَاْتَ الْقُرْانَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
Kur'an okuduğun zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.[6]
Kuran’da Besmele
Herhangi bir işi yapmaya Allah’ın adıyla başlamak, Hz. Peygamber'e vahyedilmiş bir edep ve saygı kuralıdır. Bu kural, ilk inen âyet olduğu ittifakla kabul edilenAlak suresinin ilk ayetlerinde şöyle ifade edilmektedir.
اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍ اِقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ اَلَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ عَلَّمَ الْإِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ
Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı yapışkan bir hücreden yarattı. Oku, Rabb’in sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretendir.[7]
وَقَالَ ارْكَبُوا فِيهَا بِسْمِ اللَّهِ مَجْرَيهَا وَمُرْسَيهَا اِنَّ رَبِّى لَغَفُورٌ رَحِيمٌ
(Nuh) dedi ki: "Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.[8]
******
اِنَّهُ مِنْ سُلَيْمنَ وَاِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Mektup Süleyman'dandır, rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyladır.[9]
Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Davud oğlu Süleyman (a.s.) ve benden başka hiçbir peygambere indirilmeyen bir âyet bana indirildi. Bu âyet “Bismillâhirrahmanirrahim”dir.”
Rasulullah (sas), İslâm dinini tebliğ etmeğe başladıktan sonra, cahiliye Arapları'nın kullandığı sözü değiştirmiş ve "Ey Allah'ım, senin adınla" anlamına gelen, "Bismikellahümme" ve "Allah'ın adıyla" anlamına gelen, "Bismillah" sözlerini kullanmıştır.
Ancak Kur'an-ı Kerîm'de Neml suresinin otuzuncu ayeti nazil olduktan sonra besmele son şeklini almıştır.
Besmelenin Anlamı
"İşime, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlıyorum. O'nun emriyle ve O'nun için bu işin başındayım ve O'nun adına teşebbüste bulunuyorum, O'nun emriyle yapıyorum. Çünkü bu başladığım işin tamamlanmasında gerekli olan kuvvet ve kudret O'nun tarafından bana verilmiştir ve O'ndandır. O bana bu kuvvet ve kudreti vermezse ben bu işi tamamlayamam."
«Bismillahi'r-rahmani'r-rahim» sözü dört kelimeden oluşan bir cümledir. Bunlar: İsim, Allah, Rahman, Rahim kelimeleridir. Ancak isim kelimesinin başına bir "b" harfi getirilmiştir. Bu harf, kendinden önce var olduğu düşünülen bir fiile, sonraki cümleyi bağlamak için kullanılmıştır. 'b' harfinden önce var sayılan fiil ‘başlarım’, 'okurum', 'yaparım' olabileceği gibi 'başla', 'oku', 'yap' şeklinde emir de olabilir. Buna göre besmele, bu fiillerden birisinin var kabul edilmesiyle beş kelimeden meydana gelmiş olur.
Besmele ile Başlamanın Önemi
Her işe Allah’ın adıyla başlanması, İslâm’ın âdâbındandır. Bu gerçek, ilk olarak indirilen Kur’an-ı Kerim’in: “Yaratan Rabbinin adıyla oku” âyetinde Allah Teâlâ tarafından bildirilmiş ve Hz. Muhammed’e talim edilmiştir.
İslâm kültürü, bir kimsenin her işe Allah adı ile başlamasını gerekli kılar. Eğer bu bilinçli bir şekilde ve samimiyetle yapılırsa şu üç güzel sonucu doğuracaktır:
Birincisi, bu kişiyi kötülükten uzak tutacaktır. Çünkü Allah ismi, onu kötü bir niyet veya bir davranıştan alıkoyarak bu konuda düşünmesini sağlayacaktır.
İkincisi, kişi meşrû bir işe başlarken Allah’ın adını anarsa, onun her hareketi tabiatıyla Allah'ın rızasına uygun olacaktır.
Üçüncüsü, o kişi, Allah’ın yardım ve nimetleriyle karşılaşacak ve Şeytanın aldatmalarından korunacaktır. Çünkü kim Allah’a yönelirse, Allah da ona yönelir.[10]
******
Besmelede en önemli husus, Allah’ın ismini okumak ve onu, girişilecek işten önce zikretmektir. Bu öne alma, yardımın yalnızca Allah’tan isteneceğini ve manayı yalnızca O’na ait kılmak içindir. Çünkü bilindiği gibi her millet, en önemli işine, büyüklüğüne inandığı bir isimle başlar. Arap müşrikleri de sözlerine veya işlerine “Lât’ın ismi ile”, “Uzza’nın ismi ile” gibi putlardan birinin ismi ile başlarlardı.
İnsanlar arasındaki alışveriş ve diğer işlerde, özellikle açılış törenlerinde ve özel programlarda “filancanın adına, filanın şerefine” gibi bunun değişik örneklerini görürüz. İşte besmelede de fiilin (yapılacak işi ifade eden fiilin) cümlenin sonuna bırakılarak Allah’ın isminin öne alınması, bütün bunları reddetmek ve başlamayı yalnız Allah’ın ismine tahsis etmek içindir. Besmele, “Ne kendim ve ne de başkası yani, akla gelebilen hiçbir isim ile değil, ancak yüce Allah’ın ismi ile şu işime başlarım, başlıyorum” demektir.[11]
******
İstediğimizi yapmakta ne kadar serbest olursak olalım, yaptığımız şeylerin sebep ve neticelerini bilemeyiz. Bütün iradelerimizin, istek ve dileklerimizin aksamadan ve sıkıntısız meydana geldiğini görememekteyiz. Demek ki, başarılarımız, her şeyin ilk sebebi ile isteklerimiz arasındaki münasebetin bereketine bağlıdır. Bu bereket, başlangıçta Rahmân’a ait, sonunda da Rahîm’e aittir. İşin başlangıcında da, sonunda da başarıyı ve bereketi bize ihsan edecek ve takdir edecek sadece Allah’tır.
Her Hayırlı İşe Besmeleyle Başlamak:
Rasulullah buyurdular ki:
كُلُّ أَمْرٍ ذِي بَالٍ لَا يُبْدَأُ فِيهِ بِذِكْرِ اللهِ وَبِبِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ فَهُوَ أَقْطَعُ
“Besmele ile başlanmayan her önemli iş sonuçsuz kalır”[12]
"Rasulullah buyurdular ki:
مَنْ قَعَدَ مَقْعَدًا لَمْ يَذْكُرِ اللَّهَ تَعَالَى فِيهِ كَانَتْ عَلَيْهِ مِنَ اللَّهِ تِرَةٌ. وَمَنِ اضْطَجَعَ مُضْطَجَعًا لَا يَذْكُرُ اللَّهَ فِيهِ كَانَتْ عَلَيْهِ مِنَ اللَّهِ تِرَةٌ، وَمَا مَشَى أَحَدٌ مَمْشَى لَا يَذْكُرُ اللَّهَ فِيهِ إِلَّاكَانَتْ عَليْهِ مِنَ اللَّهِ تِرَةٌ.
Kim bir yere oturur ve orada Allah'ı zikretmez (ve hiç zikretmeden kalkar) ise Allah'tan ona bir noksanlık vardır. Kim bir yere yatar, orada Allah'ı zikretmezse, ona Allah'tan bir noksanlık vardır. Kim bir müddet yürür ve bu esnâda Allah'ı zikretmezse, Allah'tan ona bir noksanlık vardır.[13]
Bereket Anlayışı:
İman etmeyenlere imtihan amacıyla verilen bolluk ile müminlere ve takva sahiplerine Allah'ın sözünü verdiği bereketler arasında büyük fark vardır.
Bereket, güzel bir şekilde kullanıldığında, iyilik, güven, huzur ve hoşnutlukla beraber bulunduğunda az bir malda da söz konusu olabilir.
Nice zengin ve güçlü milletler vardır ki, huzursuzluk içinde yaşamaktadırlar.
İşte burada kuvvet var, fakat güven yoktur. Mal var, huzur yoktur. Bolluk var yararı yoktur. Parlak bir hayat var, fakat kendisini karanlık bir istikbal beklemektedir.
İman ve takva ile elde edilen bereketler ise hayatın bütün güzelliklerini kuşatan bereketlerdir... Bir anda hayatı geliştiren ve yüksek düzeye çıkaran bereketlerdir. Mutsuzluk, alçaklık ve çözülme ile birlikte gelen salt bir bolluk değildir.
Besmele Şeytanı Uzaklaştırır
"Rasulullah buyurdular ki:
إذَا دَخَلَ الرَّجُلُ مَنْزِلَهُ فَذَكَرَ اللَّهَ عِنْدَ دُخُولِهِ وَعِنْدَ طَعَامِهِ. قَالَ الشَّيْطَانُ: لاَ مَبِيتَ لَكُمْ وَلا َعَشَاءَ،…
Kişi evine döndüğü zaman içeri girerken ve yemek yerken Allah'ın adını zikrederse, şeytan (adamlarına) şöyle der: “Size burada gecelemek de yok akşam yemeği de yok!...
وَإنْ ذَكَرَ اللَّهَ عِنْدَ دُخُولِهِ وَلَمْ يَذْكُرْهُ عِنْدَ عَشَائِهِ يَقُولُ: أَدْرَكْتُمُ الْعَشَاءَ ولَا مَبِيتَ لَكُمْ، وَإنْ لَمْ يَذْكُرِ اللَّهَ عِنْدَ دُخُولِهِ وَلَا عِنْدَ عَشَائِهِ. قَالَ: أَدْرَكْتُمُ الْمَبِيتَ وَالْعَشَاءَ.
Ama kişi, eve girerken Allah'ı zikreder fakat akşam yemeğini yerken zikretmezse, şeytan (avenelerine): "Akşam yemeğine kavuştunuz ama burada gecelemeniz mümkün değil!" der. Adam eve girerken ve yemeğe başlarken "Bismillah!" diyerek Allah'ı zikretmezse, şeytan (avanelerine): "Yemeğe de yetiştiniz, yatmaya da!" der.[14]
EbûMüleyh bir adamın şöyle söylediğini anlatır: “Rasûlullah’ın terkisine binmiştim. Rasûlullah’ın hayvanının ayağı tökezledi. Bunun üzerine ben, “Şeytan helak olsun, mahvolsun” dedim. Rasulullah hemen bana şöyle dedi:
لَا تَقُلْ تَعِسَ الشَّيْطَانُ، فَإِنَّكَ إِذَا قُلْتَ ذَلِكَ تَعَاظَمَ حَتَّى يَكُونَ مِثْلَ الْبَيْتِ، وَيَقُولُ: بِقُوَّتِي، وَلَكِنْ قُلْ: بِسْمِ اللَّهِ، فَإِنَّكَ إِذَا قُلْتَ ذَلِكَ تَصَاغَرَ حَتَّى يَكُونَ مِثْلَ الذُّبَابِ
“Şeytan helak olsun deme. Çünkü sen böyle söylediğin zaman o büyüklenir. Hatta kendisini bir ev gibi görür ve şöyle der: ‘Kuvvetimle bunu yaptım (başardım)’ Fakat sen, “Bismillah” de. Zira sen böyle söylediğinde o küçülür. Hatta bir sinek gibi olur.”[15]
Hayvan Keserken Besmele
فَكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ اِنْ كُنْتُمْ بِآيَاتِه مُؤْمِنِينَوَمَا لَكُمْ اَلَّا تَاْكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُمْ مَا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ اِلَّا مَا اضْطُرِرْتُمْ اِلَيْهِ وَاِنَّ كَثيرًا لَيُضِلُّونَ بِاَهْوَائِهِمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِالْمُعْتَدِينَ
Allah'ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun adı anılarak kesilenlerden yeyin. Üzerine Allah'ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu birçokları bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir.[16]
Ebu Musa'dan rivayet edildiğine göre: Rasulullah (sas) kızlarına, kurbanlarını kendi elleriyle kesmelerini, ayağını kurbanın boynuna basmayı, keserken tekbir getirip besmele çekmeyi tenbih etmiştir. "
******
İbnu Abbâs hayvan keserken besmele çekmenin hükmünü şöyle açıklıyor: "(Hayvanı keserken) besmele çekmeyi bir kimse unutmuşsa bunun bir mahzuru yoktur. Ancak kasdenterketmiş ise, kesilen yenilmez."
******
Hz. Âişe (ra) anlatıyor: "Resülullah (sas)'a soruldu:
"Halk bize et getiriyor, kesilirken besmele çekilip çekilmediğini bilmiyoruz, ne yapalım?"
"Siz besmele çekin, yiyin!" cevabını verdi."
Yemekten Önce Besmele
Hz. Aişe anlatıyor:
كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَأْكُلُ طَعَامًا فِي سِتَّةِ نَفَرٍ مِنْ أَصْحَابِهِ، فَجَاءَ أَعْرَابِيٌّ، فَأَكَلَهُ بِلُقْمَتَيْنِ،
"Rasûlullah, ashabından altı kişi içerisinde yemek yiyordu. Derken bir bedevî geldi. (Besmele çekmeksizin) iki lokmada yutuverdi. Bunun üzerine Rasulullah şöyle buyurdu:
أَمَا أَنَّهُ لَوْ كَانَ قَالَ: بِسْمِ اللَّهِ لَكَفَاكُمْ، فَإِذَا أَكَلَ أَحَدُكُمْ طَعَامًا، فَلْيَقُلْ: بِسْمِ اللَّهِ، فَإِنْ نَسِيَ أَنْ يَقُولَ: بِسْمِ اللَّهِ فِي أَوَّلِهِ، فَلْيَقُلْ: بِسْمِ اللَّهِ فِي أَوَّلِهِ وَآخِرِهِ
"Eğer bu adam besmele çekseydi yemek hepinize yeterdi! Sizden biriniz yemek yiyeceği zaman «Bismillah» desin. Eğer yemeğin başında Bismillah demeyi unutursa «Bismillahi fi evvelihi ve ahirihi» desin!”[17]
إِنَّ رَجُلًا كَانَ يَأْكُلُ وَالنَّبِيُّ يَنْظُرُ، فَلَمْ يُسَمِّ حَتَّى كَانَ فِي آخِرِ طَعَامِهِ لُقْمَةٌ، فَقَالَ: بِسْمِ اللهِ أَوَّلَهُ وَآخِرَهُ، فَقَالَ النَّبِيُّ:
"Rasulullah bir adam besmele çekmeden yemek yiyen bir adama bakıyordu. Yemeğini yemiş, geriye tek lokması kalmıştı. Onu ağzına kaldırırken: "Bismillahievvelehu ve ahirehu" dedi. Bunun üzerine Rasulullah güldü ve şöyle dedi:
مَا زَالَ الشَّيْطَانُ يَأْكُلُ مَعَهُ حَتَّى سَمَّى، فَلَمْ يَبْقَ فِي بَطْنِهِ شَيْءٌ، إِلَّا قَاءَهُ
"Şeytan onunla birlikte yemeye devam etti. Ne zaman ki Allah'ın ismini zikretti, karnındakileri hep kustu!"[18]
Rasulullah buyurdu ki:
إِنَّ الشَّيْطَانَ يَسْتَحِلُّ الطَّعَامَ أَنْ لَا يُذْكَرَ اسْمُ اللهِ عَلَيْهِ، وَإِنَّهُ جَاءَ بِهَذِهِ الْجَارِيَةِ لِيَسْتَحِلَّ بِهَا فَأَخَذْتُ بِيَدِهَا، فَجَاءَ بِهَذَا الْأَعْرَابِيِّ لِيَسْتَحِلَّ بِهِ فَأَخَذْتُ بِيَدِهِ، وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ، إِنَّ يَدَهُ فِي يَدِي مَعَ يَدِهَا
Gerçek şu ki şeytan, Besmele çekilmeyen yemeği benimseyerek kendi hakkı sayar. Şeytan yemeği sahiplenmek için şu kıza geldi ben hemen onun elini tuttum (besmelesiz yemesini engelledim). Sonra şu bedeviye geldi ben onun da elini tuttum. Nefsim elinde tutan Allah’a yemin olsun ki; şeytanın eli onun eliyle birlikte benim elimdeydi.[19]
Su İçerken Besmele
İbnu Abbas anlatıyor: "Rasûlullah buyurdular ki:
لَا تَشْرَبُوا كَشُرْبِ الْبَعِيرِ، وَاشْرَبُوا اثْنَيْنِ وَثَلَاثًا، وَسَمُّوا اللهَ إِذَا شَرِبْتُمْ، وَاحْمَدُوا اللهَ إِذَا رَفَعْتُمْ
Suyu deve gibi bir solukta içmeyin. İki-üç solukta (dinlene dinlene) için. Su içerken besmele çekin. Bitirince de Allah’a hamdedin.[20]
Abdestte Besmele
"Rasulullah buyurdular ki:
لَا صَلَاةَ لِمَنْ لَا وُضُوءَ لَهُ، وَلَا وُضُوءَ لِمَنْ لَمْ يَذْكُرِ اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهِ
Abdesti olmayanın namazı da yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin abdesti yoktur.[21]
Yolculuktan Önce Besmele
SafvanİbnuAssâlanlatıyor:"Rasulullah beni seriyyede savaşa gönderdi. (Yola çıkarken) şu talimatı verdiler:
"Allah'ın adıyla, Allah yolunda yürüyün. Allah'ı inkâr edenlerle savaşın. İşkence yapmayın, (ahidde bulunduğunuz taktirde) ahdinizi bozmayın, çocukları öldürmeyin."
Cinsel İlişki Öncesi Besmele
Sizden birisi eşine yaklaşmak istediğinde:
بِاسْمِاللهِاَللَّهُمَّجَنِّبْنَاالشَّيْطَانَوَجَنِّبِالشَّيْطَانَمَارَزَقْتَنَا
“Bismillah! Ey Allah’ım! Bizi şeytandan, şeytanı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl!” der ve eğer bu yakınlıktan onlara bir çocuk bahşedilirse, o çocuğa şeytan ebediyen zarar veremez.[22]
İslam Kültüründe Besmele
Mevlid-i Şerifin müellifi Süleyman Çelebi, mevlidine “Allah” adıyla başlayarak, İslâm terbiye ve geleneğinin en güzel numunesini sunmuştur.
Allah adın zikredelim evvelâ
Vâcip oldur cümle işte her kula
Allah adın her kim ol evvel ana
Her işi âsan eder Allah anâ
Allah adı olsa her işin önü
Hergizebter olmaya ânın sonu
Her nefeste Allah adın de müdâm
Allah adıyla olur her iş temâm.
Bir Kıssa: Oğlu Besmeleyi Öğrenince:
İsa Peygamber bir mezarlığın yanından geçerken ağlamaya başladı. Yanındakiler sordular:
— Ey Allah'ın Peygamberi, neden ağlıyorsun?
— Neden olacak, şu mezarlıktaki bir ölünün ruhlar âleminde çektiği azaba ağlıyorum.
— Neden azap çekiyor?
— Herhalde dünyada iken bir kısım günahlar işlemiş, Allah'ın emirlerine uymamış.
Hazret-i İsa, oradan uzaklaşarak, varacağı köye varıp vaaz ve nasihatlannı yaptıktan sonra, tekrar aynı yoldan köyüne döndü. Yine aynı mezarlığın yanına gelince arkadaşları İsa Peygamber'in ağlayacağını sandılar. Halbuki ağlamıyor, gülüyordu. Sordular:
— Ey Allah'ın Nebîsi, bu defa neden tebessüm edip, seviniyorsun?
— Geçen defaki adama yapılan azab kalkmış, güllük gülistanlık bir yerde zevk ü sefa içinde eğleniyor ondan.
— Neden azabı kalkmış acaba?
— Neden olacak, adamın dünyada bir çocuğu var. Şu sıralarda bir hocaya gidiyor, ondan din dersleri alıyor. Çocuk besmeleyi ezberledi. Rabbimiz de buyurdu ki:
"— Senin oğlun dünyada Benim ismimi ezberledi. Besmeleyi öğrendi. Her zaman "Bismillah" demeye başladı.
Ben, böyle bir çocuğun babasına azap etmem. Haydi, çocuğunun dindarlığı hürmetine seni affediyorum."
Böylece çocuğu besmeleyi öğrendiği andan itibaren babasından azap kalktı.
Bir Kıssa: Besmelenin Fazileti:
Saliha bir kadının, münafık ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın "Bismillahirrahmanirrahim " diye besmele çekmeden, hiçbir işine başlamazdı. Kocası,onun bu haline kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O saliha kadın ise, kocasının eza ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için Allah'a dua ederdi. Bir gün,kadının kocası iyice öfkelenmişti.Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine:
"Suna bir oyun çevirenimde görsün; bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak? " diye söylenip duruyordu.
Başkalarına açıkça söyleyemediği inkarcılığı artık bütün çirkinliğiyle,içinde dolup taşmıştı.
Hanımını çağırdı, ona bir kese altın vererek:
- Bunu iyi sakla !!!diye tembih etti. Kadında kocasının emri üzerine hemen gitti, besmeleyi çekerek keseyi iyice sakladı. Bu arada kocası da onu gizlice takip ediyordu. Sonra karisinin haberi olmadan keseyi, karisinin sakladığı yerden aldı. İçindeki altınları boşaltarak, keseyi derin bir kuyuya attı. Aradan çok geçmeden karısını çağırdı ve:
“Sana verdiğim bir kese altını hemen getir” dedi.
Kadın koştu; keseyi sakladığı yere,
"Bismillahirrahmanirrahim" diyerek elini uzattı.
Tam o anda, Allahu Tealinin emriyle, kese kadının sakladığı yerde içindeki altınlarla beraber aynen duruyordu. Islanan keseden suları damlıyordu. Kadın kesenin neden ıslak olduğunu anlayamadı ve keseyi kocasına getirdi. Adam içi altınla dolu keseyi görünce çok sasırdı ve karisinin söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu anladı.
Sonra karısına;
“- Sana çok zulmettim, çok canini yaktım,beni affet” diye yalvarmaya başladı. Allah'a tevbe ve istiğfar etti. İbadetlerine bağlı bir insan oldu. O günden sonra dua ve yakarışlarında hep söyle derdi;
- Ya Rabbi! Bana dünyam ve ahirenim için hayırlı, Saliha bir kadını es olarak verdiğin için,sana hakkiyle şükretmekten acizdim,beni affet Allah'ım...
O saliha kadın ise;
- Ya Rabbi! Sana şükürler olsun ki, duamı kabul edip kocamı Salihlerden eyledin,diye dua ediyordu.
Bir Kıssa: Besmele Çekmenin Faydaları:
Birbiriyle dost olan iki şeytan, aradan uzun zaman geçtikten sonra, bir gün ansızın karşılaşmışlar. Birbirlerine şaşkın şaşkın bakarak bîri diğerine şu suâli sormuş:
—"Arkadaş, ben seni tanıyamadım, nedir bu halin, çok zayıflamışsın, eskiden bu kadar zayıf değildin, bir derdin mi var?" demiş. Zayıf şeytan:
-"Hiç sorma arkadaş! Öyle bir derde düştüm ki, sorma. Bir adamın peşine takıldım. Bu adamdan yakamı bir türlü kurtaramadım. Bu adam, her işinde "BESMELE" çekiyor."
—Yemesinde, içmesinde, yatmasında, kalkmasında hep "Bismilâhirahmânirrahim" diyerek "BESMELE" çekiyor.
-"Günlerdir açım. Tam onun sofrasına geliyorum. Yemek yiyeceğim. Adam "BESMELE" çekip yemeğe başlıyor. Ben artık oradan bir lokma alamadan kalkıyor aç kalıyorum."
—"İşte bunun için eridim. Bittim. Günlerdir açım" dedi. "Başka birinin peşine de gidemedim bu adamdan ayrılarak."
—"Sen, ya sen nasıl bu kadar şişmanlamışsın? Az kalsın seni tanıyamayacaktım! Bu şişmanlığın sebebi nedir?" dedi. Şişman şeytan şu cevabı verdi:
-"Arkadaş! Ben de, senin tam tersine bir adama düştüm ki, herif ne haram diyor, ne helâl diyor. Öyle bir haramzâdeki hak, hukuk nedir bilmiyor. Midesini hep haramla doldurmuş. Ben de bu herifin peşine takıldım. Herif "Besmele" nedir bilmiyor."
- Aklına hiç bir zaman "Besmele" çekmek gelmediği gibi, herif zâten "Besmele" nasıl çekilir (okunur) bilmiyor bile!..
— "Ben de bol bol adamın yemeklerinden yiyip, rahat rahat göbek şişirmekte ve ense yapmaktayım. Ensemin kilise direği gibi oluşu, göbeğimin davul gibi şişişinin sebebi budur..." demiş.
Hazırlayan: Mehmet ERGÜN / Vaiz
[1]Fussilet, 41/36.
[2]Felak, 113/1-5.
[3] Nas, 114/1-6.
[4] Buhari.
[5] Buhari, Müslim.
[6]Nahl 16/98.
[7]Alak, 92/1-5.
[8] Hud, 11/41.
[9]Neml, 27/30.
[10]Mevdudi.
[11] Elmalı.
[12]Feyzu’l-Kadir.
[13] Ebu Davud, Tirmizi.
[14] Müslim.
[15] Ebu Davud, İbn Hanbel.
[16] Enam, 6/118-119.
[17] İbn Mace.
[18] İbn Hanbel.
[19] Müslim.
[20]Taberani, M. Kebir.
[21] İbn Mace.
[22] Buhari, Müslim.