• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Bayram Vaazı

BAYRAM VAAZI

وَاعْبُدُوا اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئاً وَبِالْوَالِدَيْنِإِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِوَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَنكَانَ مُخْتَالاً فَخُوراً:

“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.”[1]

Sevgili Peygamberimiz  Medine’ye  hicret  ettiklerinde,Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı.Hz. Peygamber:  “Bu günler nedir?” diye sorduğunda Medineliler:

“Biz câhiliye döneminden beri bu günlerde eğleniriz.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Allah size, o iki gün yerine daha hayırlı iki bayram vermiştir. Bunlar Ramazan ve Kurban Bayramlarıdır.” buyurmuştur.

Ramazan  ve  Kurban  Bayramları  hicretinikinciyılındanitibarenkutlanmayabaşlanmıştır.

Gerçek Bayram

BehlülDânâ bir bayram günü Harun Reşid’i atının üzerinden gösterişli bir elbiseyle görünce şu beyitleri okumuştur:

لَيْسَ الْعِيدُ لِمَنْ لَبِسَ الْجَدِيدِإِنَّمَا الْعِيدُ لِمَنْ أَمِنَ الْوَعِيدَ

لَيْسَ الْعِيدُ لِمَنْ يَتَبَخَّرُ بِالْعُودِ إِنَّمَا الْعِيدُ لِمَنْ تَابَ وَلَا يَعُودُ

لَيْسَ الْعِيدُ لِمَنْ زَيَّنَ الْقُصُورَ إِنَّمَا الْعِيدُ لِمَنْ زَيَّنَ الْقُبُورَ

لَيْسَ الْعِيدُ لِمَنْ رَكِبَ الْمَطَايَاإِنَّمَا الْعِيدُ لِمَنْ تَرَكَ الْخَطَايَا

لَيْسَ الْعِيدُ لِمَنْ أَنِسَ بِالْغِلْمَانِ إِنَّمَا الْعِيدُ لِمَنْ أَنِسَ بِالْقُرْآنِ

لَيْسَ الْعِيدُ لِمَنْ جَلَسَ عَلَى الْبِسَاطِ إِنَّمَا الْعِيدُ لِمَنْ جَاوَزَ الصِّرَاطَ

 

Bayram Günleri Eğlence:

Hz. Âişe anlatıyor:

"Bir bayram günü evde ensardan iki kız vardı ve bunlar kendi aralarında adet olduğu üzere şarkı söylüyorlardı. Ama bunlar mesleği şarkıcı olan kızlar değildi. Bu esnada babam Ebû Bekriçeri girdi. Def çalan kızları görünce şöyle dedi:

أَبِمَزْمُورِ الشَّيْطَانِ فِي بَيْتِ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؟

"Bu ne! Rasulullah'ın evinde şeytan çalgıları mı?"

Bunun üzerine Hz. Peygamber ona dönerek şöyle dedi:

«يَا أَبَا بَكْرٍ إِنَّ لِكُلِّ قَوْمٍ عِيدًا، وَهَذَا عِيدُنَا».

“Ey Ebu Bekir! Her kavmin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır.”[2]

******

Yine bir bayram günü Habeşîler kalkan ve mızrak oyunu oynuyorlardı. Bunlara bakmak için ya ben Hz. Peygamber'den izin istedim veya O "Bakmak istiyor musun?" diye bana sordu (iyice hatırlamıyorum).

Ben "Evet" dedim. Bunun üzerine beni arkasında yanağım yanağına değecek şekilde ayaküstü durdurup, oyun oynayanlara "Haydi devam edin Erfideoğulları!" buyurdu.

Nihayet ben usanınca Artık yeter mi?" diye sordu.

"Evet" dedim. "Öyleyse git!" buyurdular.[3]

******

Ebu Said anlatıyor:

«نَهَى عَنْ صَوْمِ يَوْمِ الْفِطْرِ، وَيَوْمِ الْأَضْحَى»

Rasulullah Ramazan ve kurban bayramı günleri oruç tutmayı yasaklanmıştır.[4]

 

Bayram Günü Yapılacaklar:

Erken kalkmak, Gusül abdesti almak ve Güzel koku sürünmek.

Yeni ve temiz elbise giyinmek.

Namazdan önce tatlı yemek. (Tek sayıda hurma yemek sünnettir)

Câmiye erken gitmek. Giderken tekbir söylemek.

Camiye gidip gelirken farklı yol kullanmak.

Müminlere selâm vermek ve onlarla bayramlaşmak 

Güler yüzlü olmak. Fakirlere sadaka vermek.

Dargınları barıştırmak.

Akrabalar ve Din kardeşlerimiziziyâret ederek onlarla hediyeleşmek.

Kabirleri ziyâret etmek.

Misâfirlere ikram etmek.

Çok duâ ve tevbe etmek.

Bayram Namazı:

Bayram  namazı, biri  Ramazan  Bayramında, diğeriKurbanBayramındaolmaküzereyılda iki defa kılınan iki rekâtlık bir namazdır.Bayram namazıHanefîmezhebinde, Cuma namazının vücûb şartlarını taşıyan kimselere vaciptir. Şafii ve Mâlikiler’emüekked sünnet, Hanbeliler’e göre ise farz-ı kifayedir. Bayram  namazına, mükellef  olmayan  küçük çocuklarımızı  da  getirmeli  ve  onlara  da  bu manevî havayı teneffüs ettirmeliyiz.

Akrabaları Ziyaret Etmek

Rasulullah buyurdular ki:

«مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُبْسَطَ لَهُ فِي رِزْقِهِ، أَوْ يُنْسَأَ لَهُ فِي أَثَرِهِ، فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ»

Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.[5]

******

Rasulullah buyurdular ki:

إِنَّ أَعْمَالَ بَنِي آدَمَ تُعْرَضُ كُلَّ خَمِيسٍ لَيْلَةَ الْجُمُعَةِ، فَلَا يُقْبَلُ عَمَلُ قَاطِعِ رَحِمٍ

“Her Cuma gecesi insanoğlunun amelleri Allah'a arz olunur. Ancak akrabasıyla alâkasını kesen kimsenin amelleri kabul edilmez.”[6]

******

Rasulullah buyurdu ki: 

اَلصَّدَقَةُ عَلَى الْمِسْكِينِ صَدَقَةٌ وَهِيَ عَلَى ذِي الرَّحِمِ ثِنْتَانِ صَدَقَةٌ وَصِلَةٌ

Yoksula bir şey vermek sadakadır. Akrabaya bir şey vermenin ise iki sevabı vardır. Birisi sadaka sevabı, diğeri de akrabayı görüp gözetme sevabıdır”[7]

 

Birlik ve Beraberlik

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواوَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْفَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَاناً وَكُنتُمْ عَلَى شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِفَأَنقَذَكُم مِنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişilerdiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.”[8]

******

وَأَطِيعُوا اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْوَاصْبِرُوا إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ

“Allah ve Rasûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”[9]

******

Rasulullah buyurdular ki:

لَا تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلَا تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا أَوَلَا أَدُلُّكُمْ عَلَى شَيْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ أَفْشُوا السَّلَامَ بَيْنَكُمْ

"Allah'a yemin ederim ki; sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek iman etmiş olamazsınız. Yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey öğreteyim mi? Aranızda selamı yayınız."[10]

Mehmet Akif Ersoy’un Bir Hatırası:

İstiklâl şairimiz Mehmet Akif Ersoy (1873/1936), Kasta­monu Nasrullah Camii kürsüsünde milli birlik ve bütün­lüğümüzün ehemmiyetine dair nasihatlarda bulunduğu bir cuma vaazında (19. teşrîn-i sânî, 1336/1920), Mısır'­da ikâmet ettiği yıllardaki bir hâtırasını anlatır:

Mısır-ı Ulyada (yukarı Mısır) dolaşıyordum. Orada aklı başında bir Müslümanla görüştüm. Konu siyasete intikal etti, dedim ki:

Hayret doğrusu, 15 milyonluk Mısır'da çok az bir kuvvet var (Mısır, 1882 yılında İngilizler tarafından işgal edildi ve bu işgal 32 yıl boyunca hiçbir hukukî statüye dayanmaksızın de­vam etti). Bu kadar az kuvvetle, koca ülke nasıl korunabiliyor.

Cevaben o zât dedi ki:

O yabancı devlet adamlarından biriyle samimi görüşürüz. Söylediklerinizi ben de düşünmüş ve demiştim ki;

- Günün birinde, mesela Osmanlı Devleti 40 - 50 bin kişilik bir ordu hazırlayarak Mısıra gönderseler ne yaparsınız?

Hiçbir şey yapamayız. Savunma imkanımız olmadığı için Mısır'larını kendilerine teslim eder çıkarız.

Fakat şunu iyi biliniz ki, biz Osmanlılara değil 40 bin kişi, 40 kişi gönderecek kadar fırsat vermeyiz. Ülkelerinde bitmez tükenmez meseleler çıkar­tırız. Onlar birbirleriyle uğraşmaktan vakit bulup da bir kere olsun Mısır'a bakamazlar.

(İbrahim Refik “Geçmişten Geleceğe Işıklar” s:11)

 

Küskünlükleri Bitirmek:

وَجَزَاء سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِّثْلُهَا فَمَنْ عَفَاوَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ

“Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder  ve  arayı  düzeltirse, onun  mükâfatı  Allah’a  aittir. Şüphesiz  O, zalimleri  sevmez.”[11]

******

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”[12]

******

وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ

İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.[13]

******

Rasulullah buyurdular ki:

صِلْ مَنْ قَطَعَكَ وَأَحْسِنْ إلَى مَنْ أَسَاءَ إلَيْكَ وَقُلِ الحَقَّ وَلَوْ عَلَى نَفْسِكَ

"Sana gelmeyene git, sana kötülük yapana iyilik yap, aleyhine de olsa doğruyu söyle.”[14]

******

Rasulullah buyurdular ki:

لَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يَهْجُرَ فَوْقَ ثَلَاثٍ، فَإِنَّهُمَا نَاكِبَانِ عَنِ الْحَقِّ مَا دَامَا عَلَى صُرَامِهِمَا، وَإِنَّ أَوَّلَهُمَا فَيْئًا يَكُونُ سَبْقُهُ إِلَى الْفَيْءِ كَفَّارَةً لَهُ، وَإِنْ سَلَّمَ عَلَيْهِ فَلَمْ يَرُدَّ عَلَيْهِ، وَلَمْ يَقْبَلْ سَلَامَهُ رَدَّتْ عَلَيْهِ الْمَلَائِكَةُ، فَإِنْ مَاتَا عَلَى صُرَامِهِمَا لَمْ يَدْخُلَا الْجَنَّةَ جَمِيعًا أَبَدًا

“Bir müslümanın üç günden fazla küs durmak helal olmaz. Çünkü onlar küslüklerine devam ettikleri sürece haktan yüz çevirmişlerdir. Hangisi barışmak için ilk girişimde bulunursa onun günahları affolunur. Eğer o selam verir de arkadaşı ona cevap vermezse selamını kabul etmezse onun selamını melekler alır. Eğer küs olarak ölürlerse asla birlikte cennete giremezler.”[15]

******

Rasulullah buyurdular ki:

أَفْضَلَ الصَّدَقَةِ إِصْلَاحُ ذَاتِ الْبَيْنِ

“Sadakanın en fazîletlisi, dargınların arasını bulup düzeltmektir .”[16]

Îsâr - Başkasını Kendisine Tercih Etmek:

وَالَّذِينَ تَبَوَّؤُوا الدَّارَ وَالْإِيمَانَ مِن قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ فِي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِّمَّا أُوتُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلَى أَنفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ:

“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”[17]

******

Hz. Ebû Bekir zamanında Bizans’la yapılan ve Suriye'nin fethi ile sonuçlanan Yermûk Savaşında Huzeyfetü'l-Adevî şöyle diyor:

“Savaşın yapıldığı gün çok sıcak bir gündü. İkindiüstü savaş biraz gevşeyince silahımı attım, bir su kabı alarak savaş alanında yaralanan mücahitler arasına daldım. Yaralanıp yatanlarda derin bir sessizlik vardı. Derken bir inleme duydum, fakat bu sesin nereden geldiğini anlayamadım. Sırayla okşadıklarımın hepsi ruhsuzdu ve şehit olmuştu. Meğer inleyen yaralı amcamın oğluymuş.

Hemen yanına geldim, birazı su getirdim içer misin? Dedim. Gözü ile ver demek isterken, arkadan bir inleme sesi geldi. Amcamın oğlu, ona götür diye bana işaret etti.

O yükselen sese koştum ki, ne göreyim As’ın oğlu Hişam. Tam ona suyu vermek üzere iken, bir başka hırıltı duydum. O durumda Hişam, ona ver, ben istemem dedi.

O inleyeni epey aradım, nihayet buldum ama şehit olmuştu. Bari Hişam’ı bulayım, dedim fakat o da Allah’ın rahmetine kavuşmuştu. O halde amcamın oğluna yetişeyim bari dedim ve koştum, ama o da şehâdet şerbetini içmişti. Gösterdikleri bu örnek davranışları yüzünden hiç birisine suyum nasip olmadı.”  

 

 Hazırlayan: Mehmet ERGÜN / Vaiz



[1] Nisa, 4/36.

[2] Müslim.

[3] Buhari.

[4]İbnMace.

[5] Buhari.

[6]İbnHanbel.

[7]Tirmizi.

[8] Al-i İmran, 103.

[9]Enfal, 46.

[10] Müslim.

[11] Şura, 40.

[12]Hucurat, 10.

[13]Fussilet, 34.

[14]Suyuti, C. Sağir.

[15]Şuabu’l-İman.

[16]Taberani, M. Kebir.

[17]Haşr, 9.

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi19
Bugün Toplam1607
Toplam Ziyaret5020622
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI