• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Aile İçi İletişim ve Huzurun Kodları

Aile İçi İletişim ve Huzurun Kodları

Doç. Dr. Ömer Yılmaz
Eğitim Uzmanı



İslam’da evliliğin kurulması ne kadar kutsal ise, en az onun kadar kutsal olan da evliliğin devam ettirilmesidir. Kitabımız Kur’an-ı Kerim, evliliğin huzur bulmak için yapıldığını beyan ederek iki sihirli kelimeye dikkatimizi çekmektedir: Sevgi ve merhamet. “Kendileriyle huzur bulasınız diye size kendi (cinsi)nizden eşler yaratması ve aranıza bir sevgi ve merhamet vermesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.” (Rum, 30/21.)

Şüphesiz kadın ve erkeğin bir araya gelerek “eş” statüsü kazandığı aile birliğinde, birlikte yaşamanın beraberinde getirdiği güzellikler yanında bazı sorun ve sorumluluklar da yok değildir. Bu durumda, eşler arasında baskı yerine ikna, monolog yerine diyalog, nefret yerine muhabbet, ihanet yerine sadakat, kabalık yerine nezaket, saldırı yerine iletişim olmalıdır. Bu cümleden hareketle biz de konunun uzmanları tarafından önerilen aile içi iletişimde huzur ve güvenin sağlanmasını önemli kılan bazı noktaların üzerinde durmak istiyoruz:

1- Karşılıklı sabır ve hoşgörü olmalıdır.

Aile içi şiddet ve iletişimsizlik, huzur ve güveni zedeleyen en önemli faktördür. Dinimiz sözlü, fiili, manevi, psikolojik ve cinsel şiddetin her türlüsüne karşıdır. Karşılıklı sevgi, saygı, sabır ve hoşgörü, aile içi şiddet ve iletişimsizliğe karşı dinimizin sunduğu en güzel çözümdür.

2- Eşler kusurları araştıran değil örten olmalıdır.

Allah’ın bir sıfatı da “Settaru’l-Uyûb” yani kusurları örten olmasıdır. Nitekim Kur’an’da kadın ve erkek için kullanılan “elbise” metaforu da (Bakara, 2/187.) kusurları ve ayıpları örtmeyi sembolize etmektedir. Atalarımız, “Kusursuz kul olmaz” derler. Gerçekten kusursuzluk yaratıcının özelliği, hatasızlık ve masumiyet ise meleklere mahsustur.

3- Sevgi ve takdir sözleri olmalıdır.

İnsan tabiatı gereği iltifatlardan hoşlanan bir varlıktır. Beğenilmek, takdir görmek ve teşekkür beklemek onun en doğal hakkıdır. Neticede takdir görmeyen eş bir zaman sonra hayal kırıklığı yaşamaya başlayacaktır. Öyleyse eşte beğenilen yönler takdir edilmeli, teşekkür ve sevgide asla cimrilik gösterilmemelidir.

4- İlişkilerde “karşılıklılık” esas olmalıdır.

Evlilikte eşler arasında bazı aşırılıklar kendisini gösterebilir. Zira evli çiftlerin her biri çok farklı bir çevre ve kültürden gelip farklı bir aile yapısı içinde buluşmuşlardır. Aile içinde vuku bulmuş birtakım hata ve kusurları sadece eşimizde arayarak aile içi sorunlara çözüm bulmak mümkün değildir.

5- Eş ailesinden tecrit edilmemelidir.

Ne yazık ki günümüzde birtakım insanlar bireysel düşündüğü için, daha evlenmezden önce eş adayının ailesini tanımaya bile gerek duymayabiliyor. Bu çok yanlış bir tutumdur. Oysa insan, bir eşle evlenir, ama o evlilik, onu bir başka ailenin içine ve akraba çevresine dâhil eder. “Gülü seven dikenine katlanır!” diye bir atasözü vardır. Eş, durum ne olursa olsun aile efradından asla tecrit edilmemelidir.

6- Ailenin gelir-gideri konusunda eşler arasında gizlilik olmamalıdır.

Eşlerin birbirlerinden habersiz harcama yapmaları ailede güvensizlik ve şüphe meydana getirir. Bir müddet sonra bu durumda eşlerden biri yalana başvurmak zorunda kalabilir. Hâlbuki harcamalarda ölçülü olunur ve ayak yorgana göre uzatılırsa evin bütçesini oluşturma ve harcamalar konusunda gizliliğe hiç gerek kalmayacaktır.

7- Ailede “ben” yerine “biz” olmalıdır.

Ailede sen-ben çekişmesi aile içi huzursuzluğun bir diğer kaynağıdır. Aile içi iletişimde sen–ben dilinin kullanılması yerine “biz” dilinin kullanılması eşlerin karşılaştıkları sorunların üstesinden gelmelerine yardımcı olacaktır. Kim kazanırsa kazansın artık “rızık” evin ortak kazancı olmuştur. Çocuklar için harcanan nafaka artık sadece bir nafaka değil hatta sadaka (sevap) olmuştur. Aile hayatını evlilik cüzdanının çok daha ötelerine taşıyıp, aralarında gönül bağı tevlit edenler ve sen-ben yerine “biz” diyebilenler mutlu olurlar.

8- İletişim kanalları daima açık bulunmalı, evde “etkin birliktelik” sağlanmalıdır.

Diyalogda altın kural, araya duvar örmek değil, köprü kurmaktır. İletişimde önemli bir diğer kod, karşılıklı konuşma, dinleme, anlama ve empati kurmadır. Aile Danışma Merkezlerine müracaat eden çiftler en fazla eşlerinin kendilerini dinlemediğinden ve anlayamadığından şikâyet etmektedir. Çiftler iyi bir sohbet arkadaşı olabilirlerse evlilikte işler iyi gidiyor demektir. Yok eğer eşler konuşacak bir dil ve paylaşacak ortak bir konu bulamazlarsa işte o zaman aile içinde bir sıkıntı baş gösterecektir.

9- Gerekirse profesyonel bir uzmandan yardım alınmalıdır.

Bazı konularda “bu aile içi bir mahremiyettir” diyerek meydana gelmiş huzursuzluktan aile yakınları zamanında haberdar edilmezse soruna çözüm bulmak zorlaşabilir. Özellikle aile huzursuzluğunda, “Kol kırılır yen içinde kalır” demenin bir manası yoktur. Bu durumda, zaman geçirmeden başta eşlerin yakınları olmak üzere aile danışmanları ve bir psikoloğa başvurmakta yarar vardır. Bu, aynı zamanda Kur’an’ın “hakem” emrine de mutabık düşen bir durum olsa gerektir. (Bk. Nisa, 4/35.)

Sonuç olarak, Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in kapağını açtığımız zaman bizi karşılayan ilk sözde (besmele) rahmet, merhamet, sevgi ve şefkat görürüz. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de bir rahmet ve merhamet peygamberidir. (Enbiya, 21/107.) Keza İslam dini bize iki cihanda mutluluk, iyilik ve huzur vaat ediyor. O hâlde, her birimiz, kadın olsun erkek olsun üzerimize düşen hak ve sorumluluğu idrak etmeli ve üç günlük dünyayı yaşanabilir bir hâle getirmeliyiz. Bir Anadolu kadınının gelin giden kızına aile içi huzur bağlamında verdiği nasihat ne kadar güzel bir nasihattır! “Gel benim sırma saçlı, hilal kaşlı, helalinden emzirdiğim, bin naz ile dindirdiğim gül kızım! İyilikten yana bülbül kızım, kocanın sofrasına aş, sevincine eş, hüznüne kardeş ol. İki bedende bir can olun, saadeti Hakk’a uymakta bulun!” Unutmayalım ki bu nasihat, sadece kızımız için değil, hiç şüphesiz oğlumuz için de geçerlidir. Huzurumuz daim, mutluluğumuz kaim olsun!

Kaynak: Diyanet Aylık Dergi, Sayı: 257, Yıl: Mayıs 2012

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi28
Bugün Toplam1724
Toplam Ziyaret5020739
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI