• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Kötü Huylar: Kötü Sanmak, Kusur Araştırmak, Arkadan Çekiştirmek

KÖTÜ HUYLAR; KÖTÜ SANMAK, KUSUR ARAŞTIRMAK, ARKADAN ÇEKİŞTİRMEK

Bugün sizlere kötü huylardan söz etmek istiyorum.

Allah,  Kuran’da şöyle buyuruyor:[1]

يا أيها الذين أمنوا اجتنبوا كثيرا من الظن إن بعض الظن إثم ولا تجسسوا ولا يغتب بعضكم بعضا أيحب أحدكم أن يأكل لحم أخيه ميتا فكرهتموه واتقوا الله إن الله تواب رحيم.

Ayette üç huy yasaklanmakta ve bunlardan uzak durulması istenmektedir.

1. Kötü Zan

Kötü zan; sebepsiz yere başkasını suçlamak, bilgi ve belge olmadan bir kimsenin kötü bir iş yaptığını sanmaktır. Başka bir ifade ile, bir ihtimale dayanarak, hüküm vermek, yersiz töhmette bulunmaktır. Sağlıklı bilgi ve görgüye dayanmadan hüküm vermek, yanılmamıza sebep olabilir. Duyduğumuz şeylerin çoğu doğru olmayabilir, hatta bir kısmı da, kin ve düşmanlığın ürünü olabilir. Biz duyduklarımızı iyice araştırmadan söyleyecek olursak yanılmış olabiliriz. Halbuki bu konuda Kur’an bizi uyarıyor:[2]

وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولـئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً.

Efendimiz de şöyle buyuruyor:[3]

كفى بالمرء إثما أن يحدّث بكل ما سمع.

 Efendimiz, her işittiğin sözü söyleme, diyor. Çünkü; işittiğimiz her söz doğru olmayabilir. Doğru değil ise, yalan söylemiş oluruz. Yalan ise büyük günahlardandır. Yine Efendimiz buyuruyorlar ki:[4]

عن أبى هريرة قال: إياكم والظن فإن الظن أكذب الحديث...

Zannın hepsi günah değildir. Zaten ayette, zannın hepsinin değil, kötü olan zannın günah olduğu ifade ediliyor.

Hüsnü zan ise günah değildir. Bir kimsenin kötü olduğunu ifade eden bir sözü duyduğumuz zaman, kesin bir bilgi ve belgeye dayanmayan bu söz karşısında iyi zanda bulunmamız, günah olması şöyle dursun, tavsiye edilmektedir.

Hz.Aişe’ye yapılmış iftira olayı vardır. Bu konuda hadis kitapları olayı bütün detayları ile nakletmektedir. Biz olayı anlatacak değiliz. Ancak Kuran bu yalan ve uydurulmuş haberi duyanların buna inanmak yerine, iyi zanda bulunmaları gerektiğini bildirmekte, şöyle buyurulmaktadır:[5]

لولا إذ سمعتموه ظن المؤمنون والمؤمنات بأَنفسهم خيرا وقالوا هذا إفك مبين.

Hz. Ömer, bu yalan haberi duyar duymaz hiç kuşku duymadan bunun apaçık bir iftira olduğunu söyleyenlerdendir. Merhum Elmalı Hamdi, bu ayeti tefsir ederken ayette işaret edilen bir hususu şöyle açıklıyor:    

-Zannın kaynağı nefiste bir kıyastır. Bir kimse nefsinde kendi hakkında caizdir, diyebildiği ölçüdedir ki, kendine benzettiği kimseler hakkında nefsi bir kıyas ile bir zanda bulunur. Halbuki inanan erkeklerle kadınların kendi nefislerinde fena şeylere cevaz vermemeleri, nezih olmaları gerekir. Bu sebeple kötü bir söz işittikleri zaman kendilerinden kuşku duymadıkları gibi kendileri gibi saymaları gereken müminler hakkında da iyi zanda bulunmaları, suçsuzluğun asıl olduğunu bilmeleri, açık ve görünen halin aksine olan delilsiz sözlere iftira demeleri gerekir.

İşte buna örnek birisi, Ebu Eyyub el-Ensari, eşi kendisine:  -İnsanların Hz. Aişe hakkında söylediklerini duymadın mı? deyince, Ebu Eyyub:

-Evet, o yalanı duydum. Peki sen bu işi yapar mısın? diye sormuş, O:

-Hayır, yapmam, deyince, Ebu Eyyub:

-Öyle ise Vallahi, Aişe senden hayırlıdır, sen böyle bir şey yapmayınca o hiç yapmaz, demiştir.[6]

Evet, Değerli Müminler!

Zannın hepsi günah değildir. Günah olan zan, bilgisiz, belgesiz olarak başkasını suçlamaktır. İyi zanda bulunmak, günah olmadığı gibi ayet ve hadisle de tavsiye edilmiştir. İyi sandığımız kimse, zannettiğimiz gibi değil ise, bize bu zandan ötürü bir sorumluluk yoktur. Çünkü kesin bilmediğimiz bir konuda kişilere ancak, iyi zanda bulunabiliriz. Kötü zanda bulunacak olursak, Allah’ın emrine aykırı hareket etmiş olmakla günah işlemiş oluruz.

İnsanlar hakkında iyi zanda bulunmamız gerektiği gibi Allah hakkında da iyi zanda bulunmamız gereklidir. Allah, bir kutsi hadiste şöyle buyuruyor:[7]

عن أبى هريرة قال: يقول الله تعالى أنا عند ظن عبدى بى.

 

Efendimiz de şöyle buyuruyor:[8]

عن جابر قال: لا يَمُوتَنَّ أحدكم إلا وهو يحسِّن الظن بالله تعالى.

Yine başka bir hadis şöyledir:[9]

حسن الظن من الإمان.

Demek ki, ayette yasaklanan zan kötü zandır, gereksiz yere insanları suçlamaktır

2. Kusur Araştırmak

Okuduğumuz ayette yasaklanan ikinci husus da; kusur ve ayıp araştırmaktır.

Müslüman kendi kusur ve eksiklerini gidermeye çalışacak, başkasının ayıplarını araştırmayacaktır. Çünkü kusursuz, hatasız insan olmaz.     Başkasının hatalarını araştırmak yerine kişi, kendi hatalarını görmeye ve onları gidermeye çalışacaktır. Efendimiz bu konuda da bizi uyarıyor ve şöyle buyuruyor:[10]

عن بن عباس قال: من ستر عوْرة أخيه المسلم ستر الله عورته يوم القيامة ومن كشف عورة أخيه المسلم كشف الله عورته حتى يَفْضَحه بها في بيته.

Bir başka hadis de şöyledir:[11]

إنك إنْ تتبَّعت عورات الناس أفسدتَهم أوْ كِدْتَ أنْ تُفسدهم.  

Hadiste çok önemli iki noktaya işaret edilmiş oluyor. O da şudur:

a. Müminin gizli olarak işlediği ve açığa çıkmasını istemediği bir günahı araştırarak yüzüne vurur veya onu başkalarına söylersen, o kimseyi, bu günahı açıktan açığa yapmaya yöneltmiş olursun.       

b. Bu kimse gizli olarak işlediği bu günahı açıktan açığa yapacak olursa, başkaları da onu örnek alır, böylece o günahın yayılmasına sebep olmuş olursun. İşte bu yüzden olsa gerek ki, atalarımız şöyle demiştir: 

-Bazı şeylerin şuyuu, vukuundan daha zararlıdır.       

Ayrıca şunu da belirtelim ki, bir kötülüğün yapılmasını arzu eden vebale girmiş olur. Allah, şöyle buyuruyor:[12]

إن الذين يحبون أن تَشيع الفاحشةُ في الذين أمنوا لهم عذاب أليم في الدنيا والأخرة والله يعلم وأنتم لا تعلمون.

Ukbe b. Amir’in katibi Duhayn şöyle demiştir:

-Komşularımız vardı. İçki içiyorlardı. Ben onlara içki içmemelerini öğütledim. Fakat vazgeçmediler. Ukbe b. Amir’e dedim ki:

-Bizim şu komşularımız içki içiyorlar. İçmemeleri konusunda kendilerini uyardım, dinlemediler. Onlara polis çağıracağım. Ukbe:

-Onları bırak, dedi. Sonra ben Ukbe’ye bir kere daha başvurdum ve:    

-Bu komşularımız içki içmekten vazgeçmiyorlar. Ben onları polise şikayet edeceğim, dedim. Bu defa Ukbe:

-Sana onları bırak dedim, Ben Efendimizden, şöyle buyurduğunu işittim:[13]

عن عقبة بن عامر قال: من رأى عورة فسترها كان كمن أحيا مَوْؤُدَةً.

Bir gün bir adam getirilmiş ve bu adam sakalından şarap damlayan falancıdır, denilince, İbn Mesud:

-Biz tecessüsten, men olunduk. Bize bir şey açık olursa gerekeni yaparız, cevabını vermiştir.[14]

3. Gıybet Etmek

Ayette yasaklanan üçüncü husus da gıybettir. Gıybet, bir kimsenin arkasından hoşlanmayacağı bir şeyi söylemektir.        Ebu Hüreyre diyor ki:[15]

عن أبي هريرة قال: أتدرون ما الغيبة؟ قالوا: الله ورسوله أعلم. قال: ذكرُ أحدكم أخاه بما يَكره. فقال رجل: أرأيتَ إن كان في أخى ما أقول؟ قال: إن كان فيه ما تقول فقد إغتَبْتَه، وإن لم يكن فيه ما تقول فقد بَهَتَّه.

Değerli Müminler! İnsanın en çok dikkat etmesi gereken organlarından biri hiç şüphe yok ki, dilidir. Dil, insan vücudunda bulunan, onun duygu ve düşüncelerini ifade eden bir organdır. Bazen bu dil, öyle sözler söyler ki, öfke ve dehşet içinde bulunan kişi veya toplumu sakinleştirir. Bazen de öyle sözler söyler ki, toplumları ayağa kaldırır. Bunun için insanın en çok dikkat etmesi gereken bir organıdır. Ebu Said el-Hudri diyor ki:[16]

عن أبي سعيد الخدري قال: إذا أصبح ابنُ أدم فإن الأعضاء كلها تكفِّر اللسان فتقول: إتق الله فينا، فإنما نحن بك، إن إستقمتَ إستقمنا وإن إعْوَجَجْتَ إعوججنا.

 

Muaz b. Cebel (r.a.) diyor ki:[17]

عن معاذ بن جبل: كنت مع رسول الله في سفر فأصبحت يوما قريبا منه ونحن نَسِيرُ. فقلت: يا رسول الله أخبرنى بعمل يُدخلنى الجنة ويُباعدنى من النار. فقال: لقد سألتَ عن عظيم، وإنه ليسير على من يسّره الله عليه. تَعبد الله لا تشرك به شيئا، وتقيم الصلاة، وتؤتي الزكاة، وتصوم رمضان، وتحج البيت. ثم قال: ألا أدلّك على أبواب الخير؟ قلت: بلى يا رسول الله. قال: الصوم جنة، والصدقة تُطفِئ الخطيئة كما يطفئ الماء النار، وصلاة الرجل من جوف الليل شِعار الصالحين. ثم تلا: تَتجافى جنوبُهم عن المضاجع يدعون ربهم خوفا وطمعا ومما رزقناهم ينفقون. فلا تَعلم نفس ما أُخفيَ لهم من قرة أعينٍ جزاء بما كانوا يعملون. ثم قال: ألا أُخبرك برأس الأمر وعَمُودِه وذروة سنامه؟ قلت: بلى يا رسول الله. قال: رأس الأمر الإسلام، وعموده الصلاة، وذروة سنامه الجهاد ثم قال: ألا أخبرك بملاك ذلك كلِه؟ قلت: بلى. قال كُفَّ عليك هذا، وأشار إلى لسانه. قلت: يا رسول الله، وإنا لمُؤاخَذون مما نتكلّم به؟ فقال: ثَكِلَتْكَ أمُّك يا معاذ، وهل يَكُبُّ الناسَ في النار على وجوههم، أو قال على مَناخِرهم إلا حَصَائِدُ ألسنتَهم.

İnsan vücudunda iki organ vardır, dil ve üreme organı. Bunlara sahip olan kimseye Efendimiz Cennet’i müjdelemekte ve şöyle buyurmaktadır:[18]

عن سهل بن سعد عن النبى قال: من يَضمَن لى ما بين لِحْيَيْه وما بين رجليه أضْمَنْ له الجنة.  

 Diline sahip olmayan ve düşünmeden konuşan kimse çoğu zaman farkında olmadan ve önem vermeden öyle şeyler söyler ki, bu sözler sebebiyle Allah’ı kendisine darıltmış olur. Nitekim Efendimiz bu hususu da şöyle ifade ediyor:[19]

عن أبي هريرة قال: إن الرجل ليتكلَّم بالكلمة من سخط الله لا يَرى بها بأسا فيهوى بها في نار جهنم سبعين خَريفا.

O halde insan düşünmeden konuşmamalı, kendisine ve başkasına zarar verecek sözlerden sakınmalıdır. Yalan, iftira ve gıybet bu gibi zararlı sözlerdendir.

İlk olarak okuduğumuz ayette gıybet, çok iğrenç bir şekilde nitelendirilmiştir. Ölmüş bir insanın etini yemekle eş tutulmuştur.

Hz. Aişe anlatıyor: -Bir gün Efendimize:  

-Ey Allah’ın Rasulü, Safiyye’nin şöyle şöyle oluşu, yani boyunun kısa oluşu sana yeter, dedim. Efendimiz bu söz üzerine Hz. Aişe’yi hemen uyarmış ve:

-Aişe! Öyle bir söz söyledin ki eğer o söz denizin suyu ile karışsa her halde onun tadını ve kokusunu bozardı, buyurdu.      

Hz. Aişe diyor ki:

-Ben yine bir gün Efendimize bir kimsenin boy pos ve davranışlarını taklit ve hikaye etmiştim. Efendimiz:

-Karşılığında bana dünyayı verseler bile, insanı hoşlanmayacağı bir şey ile taklit ve tasvir etmeyi kesinlikle sevmem, buyurdu.[20]

Gıybet; az önce naklettiğimiz hadiste de ifade buyurulduğu üzere, bir insanı arkasından onun kusurunu söylemek ve çekiştirmektir. Bu kusur, onun fiziği ile, boyu ile, posu ile, ahlakı ile, kılık ve kıyafetiyle, inancı ile ilgili olabilir. Boyu kısadır, yüzü çirkindir, ailesi kötüdür, riyakardır, yalancıdır, sahtekardır, kumarbazdır, güvenilmez gibi sözler. Bu ve benzeri kusur ve ayıpları din kardeşinin arkasından söylemek gıybettir ve iğrenç bir günahtır.

Gıybet etmek günah olduğu gibi yapılan gıybeti dinlemek de günahtır. Bir başkasının zararına olan şeyleri dinlemek şöyle dursun, müslüman boş ve faydasız sözleri de dinleyerek vaktini boşa geçirmeyecektir. Kuran müminlerden söz ederken, şöyle buyuruluyor:

والذين هم عن اللغو معرضون[21].

وإذا سمعوا اللغو أعرَضوا عنه وقالوا لنا أعمالنا ولكم أعمالكم سلام عليكمْ لا نبتغي الجاهلين. [22]

Çünkü dil gibi kulak, göz ve kalp de sorumludur. Allah buyuruyor ki:[23]

ولا تَقْفُ ما ليس لك به علم إن السمع والبصر والفؤاد كلُ أولـئك كان عنه مسؤولا.

Boş ve faydasız sözlere kulak vermek böyle yasaklanınca, mümin kardeşinin zararına ve aleyhine olan sözleri dinlemek ise elbette, o sözleri söylemek gibi günahtır.     

Bir insanın kardeşi bir yerde çekiştirilirken, onun iffet ve kişiliğine dil uzatılırken, bunu duyan kimseye düşen, dinlemek değil, buna engel olmaktır. Çünkü bir müslümanın kanı ve malı gibi ırz ve namusu da haramdır, her türlü saldırıdan korunmuştur.                                               

Efendimiz buyuruyor ki:[24]

عن أبي الدرداء قال: من ردّ عن عرض أخيه رد الله النار عن وجهه يوم القيامة.

Gıybet eden kimse günahkardır. Bu günahından kurtulmak için yalnız tevbe etmek yeterli değildir. Hem tevbe edecek, hem de gıybet ettiği, arkasından çekiştirdiği kardeşine giderek hakkını helal etmesini dileyecektir. Ancak o günahtan kurtulmuş olur.

Değerli Kardeşlerim! Kötü zanda bulunmak, kusur araştırmak ve arkadan çekiştirmek, evet bu üç huy Allah tarafından yasaklanmaktadır. Çünkü bunlar, kardeşliğe zarar veren çirkin huylardır. Halbuki dinimiz, müslümanları kardeş yapmış ve kardeşlikle bağdaşmayacak davranışlardan uzak durulmasını emretmiştir.

Bir müslüman, din kardeşinin kusur ve ayıplarını ve gizli hallerini araştıracak, onu arkasından çekiştirecek ve bazı ihtimallere dayanarak onun hakkında kötü zanda bulunacak olursa aralarındaki kardeşlik bağları gevşer ve birbirlerine olan sevgileri azalmış olur. Onun için Allah, bu huyları yasaklamış ve bunlardan uzak durulmasını istemiştir.    Bu konu ile ilgili Efendimizin bir hadisi ile konuşmamızı tamamlayalım. Ebu Hüreyre diyor ki:[25]

عن أبي هريرة قال: إياكم والظن فإن الظن أكذب الحديث ولا تجسسوا ولا تحسسوا ولا تنافسوا ولا تحاسدوا ولا تباغضوا ولا تدابروا وكونوا عباد الله إخوانا كما أمركم الله تعالى: المسلم أخو المسلم.

 

 



[1] Hucurat, 49/12.

[2] İsra, 17/36.

[3] Müslim, İman, 3.

[4] Buhari, Edeb, 58; Müslim, Birr, 9.

[5] Nur, 24/12.

[6] İbn Kesir Tefsiri, 3, 273.

[7] Buhari, Tevhid, 15; Müslim, Tevbe, 1; Tirmizi, Zühd, 51; İbn Mace, Edeb, 58.

[8] Müslim, Cennet, 81-82; Ebu Davud, Cenaiz, 13; İbn Mace, Zühd, 14.

[9] Ebu Davud, Cenaiz, 13.

[10] Tirmizi, Birr, 83.

[11] Ebu Davud, Edeb, 44.

[12] Nur, 24/19.

[13] Ebu Davud, Edeb, 45.  (Diri diri gömülen kız)

[14] Ebu Davud, Edeb, 44.

[15] Müslim, Birr, 70; Tirmizi, Birr, 23; Müsned, 2, 384.

[16] Tirmizi, Zühd, 60.

[17] Tirmizi, İman, 8. (Ayet, 32/16-17)

[18] Buhari, Rikak, 23.

[19] Tirmizi, Zühd, 12.

[20] Ebu Davud, Edeb, 40.

[21] Müminun, 23/3.

[22] Kasas, 28/55.

[23] İsra, 17/36.

[24] Tirmizi, Birr, 20.

[25] Buhari, Edeb, 57; Müslim, Birr, 9.

Kaynak: Lütfi Şentürk-Diyanet Aylık Dergi

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam371
Toplam Ziyaret5080666
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI