• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Tüketim Ahlakı ve İsraf

TÜKETİM AHLÂKI VE İSRAF *

 

I.KONUNUN PLÂNI

 

A.Tüketim Kavramı

B. Tüketim-İhtiyaç İlişkisi

C. İsraf, Gösteriş Ve Lüks Tüketimi

D. Tüketimde Denge Ve İktisat

E. Tüketim Prensipleri/ Harcama Ve Tüketimle İlgili Görevler

F. Örnek Şahsiyetlerin Tüketim Alanındaki Örnek Davranışları

C. Genel Değerlendirme Ve Sonuç

 

II.KONUNUN AÇILIMI VE İŞLENİŞİ

Konuya tüketim kavramı açıklanarak başlanabilir. Devamında tüketim ile ihtiyaç ilişkisi ele alınarak ihtiyaçlar sıralanıp, temel ve zaruri ihtiyaçlar karşılanmadan, temel ihtiyaçlara göre lüks sayılabilecek maddeleri tüketmenin iktisadi ve ahlâkî kurallara aykırı olduğu dile getirilebilir. Daha sonra Kur’an ve Sünnette konuyla ilgili olarak zikredilen âyet ve hadisler ele alınarak tüketim prensipleri anlatılır. Vaazın sonuna doğru da genel bir değerlendirme yapılarak Müslüman insanın sahip olması gereken tüketim ahlâkından bahsedilir ve açlığın, fakirliğin, işsizliğin yoğun bir şekilde yaşandığı bir zamanda sınırsızca ve sorumsuzca tüketim yapmanın, israf ve gösterişte bulunmanın Müslüman bir insanda bulunmaması gereken  bir davranış olduğu vurgulanır.

Ayrıca başta peygamberimiz olmak üzere örnek şahsiyetlerin sahip oldukları servetlerini israf etmeden, temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, nasıl toplum yararı için kullandıkları örnekler verilerek anlatılabilir.

                       

III.  KONUNUN ÖZET SUNUMU

 

Yüce Allah bizler için sayısız nimetler yaratmıştır; Kur’an’ın ifadesiyle  bunları saymakla bitiremeyiz.[1] Allah herkesin rızkını verir.[2] Dünya ve erişebildiğimiz diğer âlemler sayısız nimetler üretmeye müsaittirler..[3]  Fakat şu bir gerçektir ki, insan denen varlığın sınırsız ihtirasları ve arzuları vardır. İktisadi prensip olarak ihtiyaçlar/arzu ve istekler sınırsızdır. Buna karşılık yeryüzünde yeraltı ve yerüstü servetleri ihtiyaçlara kıyasla göreceli olarak sınırlıdır. Çünkü bizim ihtiyaç ve arzularımızı karşılayacak kadar bol miktarda her an üretilmiş mal bulunmaz Dolayısıyla insanlar seçimlerini iktisadî ve ahlâki kurallara uygun olarak yapmağa mecburdurlar. Bu nedenle tüketimde, ölçülere uygun davranış, meşrûiyet, helal-haram ölçüsü, zaruret derecesine göre ihtiyaçların sıralanması ve her kademede israftan kaçınılması vardır.

 -İslâm’da en azıyla yetinme mecburiyeti olmadan iyi ve rahat bir derecede olmak üzere bireysel (ferdi) tüketim yasak değildir. Bu husus Kur’an’da şöyle dile getiriliyor:

 “De ki:“Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?...” ([4]

 “”Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.”[5] “Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının.”[6]

İslâm’da bir yandan tüketimde yapılacak aşırı sınırlamalar kınanırken, diğer yandan haksız veya “göze batan” tüketim eleştirilir. Bu nedenle, bir kimse parasını harcarken dikkate almak zorunda olduğu şey, sadece kendi kesesi değil, aksine bir bütün olarak cemiyetin kesesi ya da kasasıdır.

İslâmî prensiplere göre tüketim harcamaları tek başına gelirin bir fonksiyonu değildir. Çünkü her ne kadar gelir artsa da tüketim alanları Allah’ın emir ve yasaklarıyla tanzim edilmiştir. Meşru alanların dışında tüketim yasaklandığı gibi, meşru alanlarda da “israf etmeme” prensibi konulmuştur.“Ey Ademoğulları! Her mescitde ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez.[7] Ayrıca kişinin reel gelirleri arttıkça bunu yalnızca kendi tüketimi için değil, aynı zamanda yoksul akrabalarının ve komşularının tüketimi için de kullanma sorumluluğu getirilmiştir.[8] Buna göre bireyin tüketime dayalı davranışı, yalnızca kendi gelirinin bir fonksiyonu olmayacak, toplumun diğer üyelerinin de tüketim düzeylerini dikkate alacaktır. Çünkü Müslüman bir bireyin çevresinde olup bitenlere bîgane kalması, insanların acı ve ıstıraplarına karşı duyarsız davranması gerçek müminlikle bağdaşmaz.[9]

Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de tasarruf ve tüketimden ayrı olarak gelirin belirli bir kullanımına da işaret edilir ve bu Allah rızası için harcama olarak adlandırılır.[10] Allah rızası için harcamak ise mecburi (zorunlu) veya ihtiyari (iradi) olabilir. Zekat, Allah rızası için mecburi harcamanın önemli bir kalemidir. İhtiyari, yani mecburi olmayan harcamanın sınırı ise kişinin takvasına bağlanmıştır. Rivâyetler Peygamber efendimizin, fetihlerden sonra, gelirlerin artmasıyla maddi bolluğa kavuşulmasına rağmen yaşayış tarzını değiştirmeyip, mütevazi hayatını devam ettirdiğini bildirmektedir.[11] Artan geliri ise sorumluluğu gereği yoksullara dağıtmıştır.

İslâm dini sosyal ve iktisadi dengeleri sağlamak için infakı emrederken israfı, lüksü ve gösteriş tüketimini de yasaklar.Yüce Allah Kur’an’da yiyip içmeye müsaade etmekte, israf etmeye ve gösteriş amaçlı tüketimde bulunmaya ise müsaade etmemektedir.[12] Çünkü gösteriş tüketimi hem kişilerin, hem de toplumun sağlıklı gelişmesine engel olur. İslâm’a göre mal varlığına dayanan bir farklılık, şımarıklığın ve gösterişin sebebi olmamalıdır.

Kur’an, tüketimde dengenin esaslarını şu âyetlerle net bir şekilde ortaya koymaktadır: 

 “Onlar harcadıkları zaman ne savurganlığa saparlar, ne de cimrilik ederler. Harcamaları, bu ikisinin arasında dengeli olur.”[13]

Bu âyette israfla cimrilik arasında mükemmel bir denge kurulması istenirken;[14] isrâ sûresinde de aynı ilke şöyle vurgulanıyor:

 “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.[15] Yani ne öyle ellerini boynuna bağlamış gibi cimri ol; ne de malını saçıp savur.[16] Aynı surenin 26. ve 27. Ayetlerinde de infak ve harcama emredilirken tüketim sınırının ölçüsüzce aşılması yasaklanıyor:

 

“ Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. “Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir

-İslâmi prensiplerin amacı insanları kendi imkânları oranında dengeli harcamaya sevketmektir: Harcamalar ne gelirinden çok fazla olmalı, ne de zenginliklerinin çok altında kalmalıdır. Kısaca harcamalarda orta yol (iktisat) tutmalıdır. Böylece ne servet dolaşımı engellenmiş, ne de ekonomik kaynaklar israf edilmiş olur.[17]

-İdeal bir İslam toplumunda başkalarıyla ilgilenme, diğer insanları kendi nefsine tercih etme, dul, yetim ve hastalara bakma, misafirlere ikram etme ve her türlü sıkıntı anlarında karşılıklı dayanışma bir erdem olarak kabul edilir ve bunlar birer davranış normudur. Ekonomik olarak da Müslüman insan diğerleri için fedakarlık yapacak şekilde davranır.[18] Bu bakımdan zengin insan, dilediği ve istediği kadar sorumsuzca ve sınırsızca tüketim yapamaz. Zenginliğinin sadece kendi çalışması sonucu değil, aynı zamanda Allah’ın bir lütfu olduğunu bilir ve bu sebeple, ona bu zenginliği veren Allah’a karşı, servetini Onun emrettiği biçimde kullanır, sosyal sorumluklarını yerine getirir, asla gösteriş tüketimine yönelmez.Tüketim ve harcamalarında yalnızca kendi mutluluğunu değil, başkalarının mutluluğunu da hesaba katar ve ona göre hareket eder. Diğer bir ifadeyle Müslüman kişi mutluluğu sadece kendi tüketiminde değil, aynı zamanda fakir, yoksul ve yetimlerin de ihtiyaçlarını karşılamak için helalinden kazanıp harcamada olduğunu bilir ve ona göre hareket eder.

 

IV. KONU İŞLENİRKEN BAŞVURULABİLECEK BAZI ÂYETLER

 

  قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللّهِ الَّتِيَ أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالْطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ

“De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?...” ([19])

 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُحَرِّمُواْ طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللّهُ لَكُمْ وَلاَ تَعْتَدُواْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ

“”Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.”[20] “Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının.”[21]

.” يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ  “Ey Ademoğulları! Her mescitde ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez.[22]

وَالَّذِينَ إِذَا أَنفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَامًا

 “Onlar harcadıkları zaman ne savurganlığa saparlar, ne de cimrilik ederler. Harcamaları, bu ikisinin arasında dengeli olur.”[23]

  وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا

Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.”[24]

 

وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلاَ تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا

“ Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. “. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir[25]

 

V. KONU İŞLENİRKEN BAŞVURULABİLECEK BAZI HADİSLER

          

            Hz. Peygamber (s.a.s.) de كُلُوا وَتَصَدَّقُوا وَالْبَسُوا في غَيْرِ إسْرَافٍ وََ مَخِيلَةٍٍ “Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka veriniz.”[26] sözü ile israfın yasaklığını ifade buyurmuştur.

أنَّ رَسُولَ اللّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّ بِسَعْدٍ، وَهُوَ يَتَوضَّأ. فقَالَ: »مَا هذَا السَّرَفُ؟« فقَالَ: أفِي الْوُضُوءِ إسْرَافٌ؟

قَالَ: »نَعَمْ. وَإنْ كُنْتَ عَلى نَهَرٍ جَارٍ

Bir defasında Hz. Peygamber (s.a.s.) Sa’d’e uğradı. Sa’d bu esnada abdest alıyordu. Resûlullah (a.s.), (onun suyu aşırı kullandığını görünce) bu israf nedir? diye sordu. Sa’d de, Abdestte de israf olur mu ? dediğinde Hz. Peygamber (s.a.s) de “Evet, hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile” şeklinde cevap verdi.[27]

 

, خَصْلَتَانِ َ تَجْتَمِعاَنِ في مُؤْمِنٍ: الْبُخْلُ، وَسُوءُ الخُلْقِ

"İki haslet vardır ki bir mü'minde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk."[28]  

           

مَا ﻣﻸ آدَمِىُّ وِعَاءً شَرّاً منْ بَطْنٍ، بِحَسَبِ ابنِ آدَمَ لُقَيْمَاتٌ يُقْمِنَ صَلْبَهُ، فَإنْ كَانَ َﻻ مَحَالَةَ فَاﻋﻼ، فَثُلُثٌ لِطََعَامِهِ، وَثُلُثٌ لِشَرابِهِ، وَثُلُثٌ لِنَفَسِهِ

“ Ademoğlu, karnından daha şerli bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Eğer mutlaka yemesi gerekli ise, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içmeğe, üçte birini de nefes almaya ayırsın.”[29]

           

Hz. Peygamber varlıklı kimsenin, gurur ve gösterişten uzak kalmak koşuluyla kendisine verilen nimetlerin belirtisini üzerinde hissettirmesinin Allah’ın hoşuna gideceğine işaret etmiştir. [30] فإِذَا آتاك اللّه مالاً فلير أثر نعمة اللّه عليك وكرامته   “Allah, sana mal verdiyse, O’nun nimet ve ikramı üzerinde görülmelidir.”[31]

 

 

 

VI. YARARLANILABİLECEK DİĞER BAZI KAYNAKLAR:

                                   

I. Bu konuda geniş bilgi için bk, Muhlis AKAR, Tüketim Ahlâkı, Diyanet Aylık Dergi, Ağustos 2004 Sayısı.

2. Mustafa ÇAĞRICI, “Harcama ve Tüketimle İlgili Görevler”   İlmihal II, Diyanet Vakfı Yay, s,535-539.

3. Sabahattin ZAİM; İslam-İnsan-Ekonomi, Yeni Asya yay. İst.1992.

4. Celal Yeniçeri İslam İktisadının Esasları, Şamil Yay. İstanbul-1980.

5. Arslan, Hüseyin;    İslam’da Tüketici Hakları, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1994.

6. İzzettin Belik, İslami Hayat, Hikmet Yayınları (çevirenler, İbrahim Cücük, Vecdi Akyüz, Salim Öğüt, Mehmet Erdoğan) İstanbul, 1992.

7. Agâh Oktay Güner,   İsraf Ekonomisi, Damla Yayınevi, İstanbul,11977

            8. M. Yaşar Kandemir,  İslam Ahlâkı, Nesil Yayınları, İstanbul, 1980.

9. Ahmet Tabakoğlu, İslam ve Ekonomik Hayat, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1996.

          10. Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, Beyan Yayınları, İstanbul, 1986.

          11.Yunus Vehbi Yavuz,Çalışma Hayatı ve İslam,TuğraYayınları,İstanbul1992.

           12.Canan, İbrahim;    Kütüb-i Sitte Muhtasarı Terceme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, Ankara.



* Not: Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Muhlis AKAR  tarafından hazırlanmıştır.

[1] Bkz, Nahl, 16/18.

[2]  Bkz:,Hûd, 12/6.

[3]  Yeniçeri, Celal; islam Açısından Tüketim,  M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay. İstanbul, 1996,  s,74

[4]  Araf,7/32

[5] Mâide,5/87

[6] Mâide,5/88

[7]  Araf,7/31; Afzalurrahman, a.g.e, II, 420.

[8]  Bkz,Nisâ,4/36; İsrâ,17/26-27; Müslim, Birr,142; ibni Mâce,Et’ime 58; Tirmizi, Et’ime 30.

[9] Heysemî, Mecmeu’z-zevâid, VIII/167; Nakvi, N. Haydar; Ekonomi ve Ahlâk, (Çev: İlhan Kutluer) İnsan Yay. İst-1985, s.82-84.

[10]  Bkz, Bakara, 2/265-268.

[11] Canan, İbrahim; Kütüb-i Sitte Muhtasarı Terceme ve Şerhi, Akçağ Yay. Ankara 1990, s.459-469.

[12] A’raf, 7/31; Nısa,4/38.

[13] Furkan, 25/67.

[14] Afzalur Rahman; Siret Ansiklopedisi, İnkılab Yay. İstanbul, 1996  II, 421.

[15] İsra, 17/29.

[16] Ateş, Süleyman; Kur’an-I Kerim Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat (Milliyet Bsk.) İst-1995. III, 1526.

[17]  Afzalur rahman; a.g.e., C 2,  s.421.

[18]  Ekrem Han, a.g.e., s.44.

[19]  Araf,7/32

[20] Mâide,5/87

[21] Mâide,5/88

[22]  Araf,7/31; Afzalurrahman, a.g.e, II, 420.

[23] Furkan, 25/67.

[24] İsra, 17/29.

[25] sra, 17/26-27

[26] Buhâri, Libâs,1;Nesâî, Zekât, 66;İbn Mâce, Libâs, 223.

[27] İbn Mâce, Taharet, 48;İbn Hanbel, Müsned, II, 221.

[28] Tirmizî, Bir 41, (1963).

[29] Tirmizî, Zühd, 47(2381; ,); İbnu Mâce, Et'ime 50 (3349); İbn Hanbel, Müsned, IV, 132.

[30] Tirmizî, Edeb, 54. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Libâs, 14.

[31] Ebû Dâvûd, Libâs, 17;Tirmizî, Edeb, 54.

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam367
Toplam Ziyaret5080662
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI