KURBAN BAYRAMI*
I- Konunun Planı
A- Kurbanın Kelime Anlamı
B- Istılah Anlamı
C- Kur’an’da Kurban
D- Hadislerde Kurban
E- Kurbanın Vakti
F- Kurban Bayramının Değerlendirilmesi
G- Kurban Bayramının Ferdi ve Toplumsal Boyutu
H- Kurban Bayramındaki Salih Amellerin Korunması ve Devamlılığı.
İ- Kurban Bayramı Bilincinin Nesillerimize İntikali
II- Konunun Açılımı ve İşlenişi
Allah’a hamd ve Peygamberimize salavat getirildikten sonra konuya kurban ve bayram kelimelerinin terim ve ıstılah anlamları verilerek başlanır. Kandilin öneminden bahseden ayet ve hadisler ışığında zamanın değerlendirileceği anlatılır. Fert, aile, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması dileğiyle dua ve ibadet edilir. Dinimize göre tüm vakitlerin değerli olduğu ancak kandil, bayram gibi günlerin ise daha önemli olduğu vurgulanır. İnsanlar ne kadar günah işlese de Allah’tan ümit kesilmeyeceği, şirk hariç Allah’a karşı işlenen tüm günahların bağışlanabileceği anlatılır.
Vaazda kendimize dönüşün, kalabalıklar arasında yalnızlığı ve iç hesaplaşmayı yakalayıp günahlarımıza tövbe etmenin, kendimiz, ailemiz, ülkemiz, bütün müslümanlar ve insanlık için Allah’a dua ve niyazda bulunmanın öneminden bahsedilerek genel bir değerlendirme ve dua yapılır. Kurban Bayramının manevi ortamından yararlanılmaya çalışılır.
III- Konunun Özet Sunumu
Kurban kelimesi lugat bakımından yakınlaşmak, yakın olmak anlamına mastar olmakla birlikte zamanla isim olarak kullanılmış ve “insanı Allah’a yaklaştıran” şeylere kurban denilmiştir. Kurban kelimesi Türkçe’de çeşitli anlamlara gelmektedir[1]. Kurban kelimesinin karşılığı olarak aslı Arapça olan “udhiyye” kelimesi zamanla dilimizde de kullanılmaktadır. Udhiyye, kurban günlerinde (eyyam-ı nahr) kurban maksadıyla usulüne uygun olarak kesilen hayvanlara verilen isimdir.
Bayram kelimesinin kökeni Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügati’t-Türk’teki tespitine göre Farsça bezrem/bezram olup sevinç ve eğlence günü demektir[2]. Atalarımız İslâm dinini kabul edince Arapça “îyd” kelimesi karşılığında “bayram” kelimesini kullanmışlardır.
Günümüzde de dinî bayramlar, milletimizin manevî bütünlük ve beraberliğini, kardeşliğini gösteren mutluluk günleridir. Bayramlar, küskünlerin barıştıkları, paylaşılarak kederlerin azaltıldığı, mutlulukların artırıldığı günlerdir.
Bayramların amacı, millet hayatında sağlanan millî birlik-beraberliği ve ortak değerleri birlikte yaşamaktır. Çünkü bayram günleri, millet olarak ahlâk ve geleneklerimizin devamını sağlayan unsurlardandır. Bayramlar, büyüğüyle küçüğüyle, genciyle yaşlısıyla, sağlıklısıyla hastasıyla bütün insanlarımızın paylaşma bilinciyle birbirlerini aramaları dargınlıkları bir kenara bırakarak birlik-beraberlik içerisinde yaşanılan günlerdir.
Bayramlar iman, ibadet ve tarih bilinciyle sevinç atmosferinde bizleri buluşturan ve bu sevinci geleceğe taşıyan zaman dilimleridir.
Bayramlar, yalnızlaşan günümüz insanının kendisini ve çevresini fark etmesini sağlar, dinî ve millî hislerimizi hareketlendirir, akrabalık ve komşuluk bağlarını kuvvetlendirir, toplum hayatını canlandırır.
Kitap ve sünnetin etkisiyle şekillenen örf ve adetlerimizi yaşatmak ve sürdürmek için yaşantımıza dikkat etmeliyiz. O günlerde yaşadığımız çevreden uzaklaşmamalı, bir mazeret sebebiyle uzaklaşmış isek dönünce çevremizdeki insanlarla bayramlaşmalıyız.
Bu cümleden olarak Kurban Bayramı'nda kurban keseceklerin bayram gününde ilk lokmasını kurban etinden yemek maksadıyla namazdan önce bir şey yenilmemesi, sabah namazına erken gidilerek mahalle mescidinde kılınması, bayram namazı için mümkünse büyük camiye gidilmesi; namaza giderken Kurban Bayramı'nda açıktan tekbir getirilmesi, dönüşte mümkün ise başka yoldan gelinmesi, yolda insanlara güler yüzlü ve tatlı sözlü davranılması, gücü yettiğince muhtaçlara bolca sadaka verilmesi sayılabilir.
Mekke'den Medine'ye hicretinden sonra Medine sakinlerinin İran’dan alınma Nevruz ve Mihrican bayramlarını kutladıklarını gören[3] Hz. Peygamber “Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, Kurban ve Ramazan Bayramlarıyla değiştirmiştir.”[4] buyurmuştur.
İslam dininde ramazan ve kurban olmak üzere iki bayramımız vardır. Her iki bayram da Müslümanlar arasında hicretin 2.yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır.
Kurban Bayramından birkaç gün önce yapılan konuşmalarda kurban konusunun fıkhî, psikolojik ve sosyal boyutları işlenmelidir. Kurban Bayramı arifesinden önce teşrik tekbirlerinin uygulanma durumu, hac ibadetinin zamanı ve uygulanması konuları anlatılmalıdır. Ancak bayram sabahı yapılacak konuşmalarda kurban konusunun tartışılan yönlerine girilmeden kısa ve özlü bilgilere yer verilmeli ferdi ve toplumsal açılardan birlik ve beraberlikten, sevgi, saygı, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışmadan bahsedilmelidir.
Bu bağlamda Kurban ibadetinin tarihçesi Kur’an ayetleri ışığında özetle anlatılmalı, Hz. Peygamber (sav) Efendimizin uygulamalarından bahsedilmelidir.
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ آدَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَاناً فَتُقُبِّلَ مِن أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الآخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ
27. (Ey Muhammed!) Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti. 28. “Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.” 29. “Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır.” 30. Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu. 31. Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?”dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu [5].
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِين َ
100. “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.”
101. Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. 102. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. 103,104. Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!” 105. “Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.” 106. “Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.” 107. Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık. 108. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. 109. İbrahim’e selam olsun. 110. İyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız. 111. Çünkü o mü’min kullarımızdandı [6].
إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْأَبْتَرُ
1. Şüphesiz biz sana Kevseri verdik.
2. O Halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.
3. Doğrusu sana buğzeden, soyu kesik olanın ta kendisidir[7].
عن عائشة ؛ قالت: دخل علي أبو بكر وعندي جاريتان من جواري الأنصار. تغنيان بما تقاولت به الأنصار، يوم بعاث. قالت: وليستا بمغنيتين. فقال أبو بكر: أبمزمور الشيطان في بيت رسول الله صلى الله عليه وسلم ؟ وذلك في يوم عيد. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : "يا أبا بكر ! إن لكل قوم عيدا. وهذا عيدنا".
Hz. Âişe'den rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Hz. Âişe (r.a.) şöyle anlatmıştır:
"Bir defasında, Kurban Bayramı'nın ilk günlerinde Hz. Peygamber yanıma girdi. Yanımda, "Buâs" ezgilerini (def çalarak) okuyan iki kız vardı. Yatağına uzanıp, yüzünü çevirdi. Derken babam Ebû Bekr (r.a.) içeri girdi. "Bu ne! Resulullah'ın (s.a.s.) yanında şeytan çalgıları mı?" diyerek beni azarladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) ona dönerek, "Onlara dokunma" buyurdu. Ben de babam bir şeyle meşgul olunca kızlara işaret ettim, onlar da çıktılar[8].
Yine bir bayram günü Habeşîler kalkan ve mızrak oyunu oynuyorlardı. Bunlara bakmak için ya ben Hz. Peygamber'den izin istedim veya O "Bakmak istiyor musun?" diye bana sordu (iyice hatırlamıyorum). Ben "Evet" dedim. Bunun üzerine beni arkasında yanağım yanağına değecek şekilde ayak üstü durdurup, oyun oynayanlara "Haydi devam edin Erfideoğulları!" buyurdu. Nihayet ben usanınca Artık yeter mi?" diye sordu.
"Evet" dedim. "Öyleyse git!" buyurdular[9].
Buhârî'nin diğer bir rivayetinde, Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekr (r.a.)'e "Ebu Bekr! her ümmetin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır" buyurarak bayramlarda yapılacak meşru eğlence ve sevinç gösterisinde bulunmaya izin vermişlerdir. Düğünlerde olduğu gibi, bayramlarda da sevinçli olduğumuzu açıkça göstermek için, İslâm'a aykırı olmayacak şekilde eğlenceler tertiplemek caizdir[10].
Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber iki gün de oruç tutmaktan bizi nehyetti . Bunlar, Ramazan ve Kurban bayramlarıdır[11].
كان النبي صلى الله عليه وسلم، إذا كان يوم عيد، خالف الطريق
Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Bayram günlerinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem farklı yollardan gidip dönerdi[12].
فَقَالَ " مَنْ كَانَ ذَبَحَ أُضْحِيَّتَهُ قَبْلَ أَنْ يُصَلِّيَ - أَوْ نُصَلِّيَ - فَلْيَذْبَحْ مَكَانَهَا أُخْرَى وَمَنْ كَانَ لَمْ يَذْبَحْ فَلْيَذْبَحْ بِاسْمِ اللَّهِ .
Cundub b. Sufyan (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Kurban bayramı günü Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber hazır bulundum. Namazı kıldı, namazı bitirip de selam verince, namaz bitmeden önce kesilmiş olan bazı kurban etleri ile karşılaştı. Bunun üzerine: "Kim namazdan önce kurbanını kestiyse onun yerine bir kurban daha kessin. Kim kesmemiş ise besmele ile kessin" buyurdu[13].
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلى الله عليه وسلم ـ قَالَ " مَنْ كَانَ لَهُ سَعَةٌ وَلَمْ يُضَحِّ فَلاَ يَقْرَبَنَّ مُصَلاَّنَا
Ebu Hureyre (r.a)’dan rivayet edildiğine göre Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kimin hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın.[14]"
عَنْ نُبَيْشَةَ، الْهُذَلِيِّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم " أَيَّامُ التَّشْرِيقِ أَيَّامُ أَكْلٍ وَشُرْبٍ " .
Nübeyşe el-Hüzeli (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Teşrik günleri, yeme-içme ve Allah'ı zikretme günleridir.[15]"
Bayramlarda yakın akraba ve komşularla görüşme konusunda Peygamberimizin tavsiyesi şudur:
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ـ رضى الله عنه ـ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ " مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُبْسَطَ لَهُ فِي رِزْقِهِ، وَأَنْ يُنْسَأَ لَهُ فِي أَثَرِهِ، فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.[16]''
Konu ile ilgili ayetlerin tefsirlerine bakılabilir. (Örneğin Hak Dini Kur’an Dili ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan Kur’an Yolu isimli eserlere bakılabilir.)
Konu ile ilgili hadisleri bulmak için Wensinck’in Concordance’ına eserine bakılabilir. Örneğin “Nahr” maddesi için bkz. VI/368-378 (Beril Matbaası, 1943-Leiden).
Diğer kaynaklara da müracaat edilmelidir. Örneğin:
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi “Kurban” maddesi XXVI/433-440
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi “Bayram” maddesi V/257-265
* Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Hamdi TEKELİ tarafından hazırlanmıştır.
[1] Kurban kelimesinin Türkçe karşılıkları için bakınız. http://www.tdk.gov.tr/TDKSOZLUK/SOZBUL.ASP?kelime=kurban 12/04/2005
[2] Sargon ERDEM, TDV İslam Ansiklopedisi, “Bayram” Maddesi, İst.-1992, V/257-265
[3] İbrahim BAYRAKTAR, TDV İslam Ansiklopedisi, V/259
[4] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Çağrı Yay. İst.-1992, c. III / s. 235; Nesai, Salatü’l-îdeyn, 1 (III, 179-180)
[5] Maide Suresi 6/27-31
[6] Saffat 37/100-111
[7] Kevser Suresi 108/1-3.
[8] Müslim, Salatu'l-îdeyn, 16 (I, 607)
[9] Buhârî, îdeyn, 2 (II, 2-3)
[10] Buhari, Tecrîdi Sarîh Tercümesi, III/157 (DİB Yay. Ankara- 1978)
[11] Buhârî, Savm, 66 (II, 249)
[12] Buhârî, Îdeyn 24 (c. II, s.11)
[13] Müslim, Kitabu’l-Edahî 1, ( II , 1551 ) Hadis No 1960
[14] İbn Mace, Edâhî, 2 Bu konuda mezhep imamlarının görüşleri için bkz.
es-Serahsî, Kitabu’l-Mebsût, XII/ 8; Şevkani, Neylü’l-Evtar, V/126.
[15] Müslim, Kitabu’s-Sıyam Babu tahrimi savmi eyyami’t-teşrik 23 (I, 800)
[16] Buhari, Edeb, 12 (VII, 72)