İSLÂM ŞİDDETE KARŞIDIR[1]
I) Konunun Planı
A) Şiddetin Tanımı ve Kapsamı
B) Din ve Şiddet
C) Âyet ve Hadislerde Şiddetin Yasaklanması
D) Merhamet-Af ve Şiddet İlişkisi
E) İnsanlık Tarihinde Şiddet Örnekleri
F) Savaş ve Şiddet
Konuya şiddet kavramı açıklanarak başlanır. Tarihsel süreçte insanların din eksenli yaptıkları şiddetlere temas edilir. Dinlerin şiddet aracı değil insanlığa huzur ve mutluluk getirmesi gereği üzerinde durulur. Ayet ve hadislerde şiddetin yasaklanması, merhamet ve affın ön plana çıkarılmasına vurgu yapılır. Savaş ve şiddet ilişkisine temas edilir.
Şiddetin, hemen hemen insanlığın tarihi kadar eski ve de köklü bir olgu olduğunu ifade etmek mümkündür. Tarihsel süreç içinde insanlar arasında şiddet, daima varlığını sürdüre gelmiştir. Nitekim nitelik ve niceliği değişsse de şiddet, çağımızda da değişik versiyonları ile gündeme gelmektedir. Aslında insanlık, hiçbir zaman şiddeti ve zulmü onaylamamış ama yine de bu illetten kurtulma bahtiyarlığına ulaşamamıştır.
İslâm, hiçbir şekilde şiddete onay vermediği gibi mensuplarına da mağdûr tarafın kimliğini dikkate almaksızın şiddeti yasaklamıştır. O, müslümanlar arasında şiddeti yasakladığı gibi diğer dinlere mensup kişilere karşı da şiddet kullanımını tasvip etmez. Müslüman ülkelerde diğer din mensuplarına karşı gösterilen müsamaha ve hoşgörü, bunun en güzel kanıtıdır. Bu hoşgörü ortamının temelleri, barışı, din ve inanç özgürlüğünü dahası insana saygıyı ve merhameti öneren âyet ve hadislere dayanmaktaydı. Nitekim Peygamber (s.a.s);
عن النَّبيِّ صلَّى اللَّهُ عليهِ وسَلَّم قال: "ألا من قتلَ نفساً معاهدةً لهُ ذمَّةُ اللّهِ وذمَّةُ رسولِ اللّهِ فقدْ اخفرَ بذمَّةِ اللّهِ فلا يرحْ رائحةَ الجنَّةِ وإنَّ رِيحها لتوجدُ من مسيرةِ سبعينَ خَريفاً".
“ Allah ve Resûlünün zimmetini kabul etmiş zimmî (gayr-i müslim vatandaşlar) veya müste’meni (İslâm ülkesindeki vizeli gayr-i müslimler) öldüren kimse, Allah’ın ahdini bozmuştur. Bundan dolayı o, cennet kokusunu alamaz. Halbuki cennetin kokusu 70 yıllık mesafeden hissedilir.”[2] buyurmaktadır.
İstisnalar ve kişisel sapmalardan kaynaklanan keyfi uygulamalar bir tarafa bırakılırsa, İslâm ülkelerinde gayr-i müslimler kendi dindaşlarından dahi göremedikleri bir hoşgörü ortamı içinde yaşamışlardır. Hz. Ali’nin (ö.41/661) zimmîlerin statüleri ile ilgili olarak söyelediği, “Cizye vergisini kabul etmeleri durumunda malları, mallarımız gibi, canları da canlarımız gibidir.”[3] sözü, İslâm ülkelerinde yaşayan gayr-i müslimlere bakış açısı konusunda bizlere yeterli fikir verecek güçtedir. Gerçek şu ki, İslâm, her ne şekilde olursa olsun, şiddete karşıdır. Aslında ilâhî kaynaklı hiçbir din veya insanca değerler içeren hiçbir ideoloji, şiddete taraftar değildir. Ama ne yazık ki, insanlık tarihindeki şiddet kullanımını, genelde ya din ya da ideolojilerin yaygınlaştırılmasında odaklanmıştır. Günümüzde de aslında özü itibari ile şiddete karşı olan dinler ya da ideolojiler adına insanlar kurban edilmektedir. Bunun yanında ırk ve düşünceye dayalı, şiddet kullanımı da dünyamızda yaygındır.
İslâm’da bir insana zulmedilmesi, onun sahip olduğu hakların çiğnenmesi yasaklanmıştır. Zira kişilerin sahip oldukları haklar, bu hakkın ait olduğu kişinin dini, inancı veya toplum hayatındaki statüsü ne olursa olsun kutsaldır. Çağımızda temel hak ve hürriyetler bağlamında dile getirilen hak ve özgürlükler, İslâm’da da temelini bulan hak ve hürriyetlerdir. Bu hak ve hürriyetler, hiçbir şekilde ihlal edilemez. Daha genel bir ifade ile, insanın, insanca yaşaması ve varlığını sürdürebilmesi için gerekli her hakkı İslâm, insana tanımakta ve onu kutsal kabul etmektedir. Söz konusu hakları zedeleyici hiçbir eylem ve davranışa izin vermediği gibi, bu eylem ve davranışlara değişik türden yaptırım uygulanmasını öngörür.
IV) Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا ضَرَبْتُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَتَبَيَّنُواْ وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ أَلْقَى إِلَيْكُمُ السَّلاَمَ لَسْتَ مُؤْمِناً تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فَعِندَ اللّهِ مَغَانِمُ كَثِيرَةٌ كَذَلِكَ كُنتُم مِّن قَبْلُ فَمَنَّ اللّهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُواْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيراً
“Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (Müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” [4]
وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُّتَعَمِّداً فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِداً فِيهَا وَغَضِب اللّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظِيماً
“Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”[5]
مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ كَتَبْنَا عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَن قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعاً وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعاً وَلَقَدْ جَاءتْهُمْ رُسُلُنَا بِالبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيراً مِّنْهُم بَعْدَ ذَلِكَ فِي الأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ
“Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitapta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.”[6]
V) Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler
قالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيهِ وسَلَّم: (المسلمُ أخو المسلمِ لا يخونُهُ ولا يكذبُهُ ولا يخذلُهُ كلُّ المسلمِ على المسلمِ حرامٌ عرضهُ ومالهُ ودمهُ التَّقوى ههنا بحسبِ امرئٍ من الشَّرِّ أن يحتقرَ أخاهُ المسلمَ
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, ihanet etmez, yalan söylemez ve onu sıkıntıda bırakmaz. Her Müslüman, diğer müslümanın kanı (canı), namusu ve malı haramdır. Takva işte buradadır (kalptedir). Bir kimsenin müslüman kardeşini hor görmesi kendisine yapacağı kötülük olarak yeter.” [7]
أنَّ النَّبيَّ صلَّى اللَّهُ عليهِ وسَلَّم قال: "لزوالُ الدُّنيا أهونُ على اللّهِ من قتلِ رجلٍ مسلمٍ
“Dünyanın yok olması, Allah katında bir müslümanın öldürülmesinden daha ehven (hafif) dir.”[8]
عن رسُولِ اللَّهِ صلَّى اللَّهُ عليهِ وسَلَّم قال: "لو أنَّ أهلَ السَّماءِ وأهلَ الأرضِ اشتركوا في دمِ مؤمنٍ لأكبَّهُم اللّهُ في النَّارِ".
“Dünya ve sema ehli bir mü’minin öldürülmesinde ortaklaşsalar, Allah onları ateşin içinde bırakırdı.”[9]
عن النَّبيِّ صلَّى اللَّهُ عليهِ وسَلَّم قال: "ألا من قتلَ نفساً معاهدةً لهُ ذمَّةُ اللّهِ وذمَّةُ رسولِ اللّهِ فقدْ اخفرَ بذمَّةِ اللّهِ فلا يرحْ رائحةَ الجنَّةِ وإنَّ رِيحها لتوجدُ من مسيرةِ سبعينَ خَريفاً".
“ Allah ve Resûlünün zimmetini kabul etmiş zimmî (gayr-i müslim vatandaşlar) veya müste’meni (İslâm ülkesindeki vizeli gayr-i müslimler) öldüren kimse, Allah’ın ahdini bozmuştur. Bundan dolayı o, cennet kokusunu alamaz. Halbuki cennetin kokusu 70 yıllık mesafeden hissedilir.”[10]
Dr. Yaşar YİĞİT, İslam ve Şiddet, Diyanet Avrupa, Haziran-Temmuz, sy. 27.
Dr. Yaşar YİĞİT, İslâm, Şiddet ve Teröre Karşıdır, Diyanet Avrupa, sy. 70, Şubat 2005.
NEVEVİ, Riyazü’s-Salihin, Ter. Hasan Hüsnü Erdem ve Kıvamuddin Burslan, DİB yayınları, Ankara 1972.
Türkçe Tercüme ve Şerhi: Riyazü’s-Salihîn Peygamber Efendimizden Hayat Ölçüleri, Hazırlayanlar. Prof.Dr. M.Yaşar Kandemir, Prof. Dr. İsmail L. Çakan, Doç Dr. Raşit Küçük, Erkam Yayınları, İstanbul 1997.
[1] Bu vaaz projesi Dr. Yaşar YİĞİT tarafından hazırlanmıştır.
[2] Tirmizî, Diyât, 14/11 (IV, 20).
[3] Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi’, VII, 111;Mevsılî, el-İhtiyâr, V, 119.
[4]Nisâ, 4/94.
[5] Nisa, 4/93.
[6] Maide, 5/32.
[7] Tirmizî, Birr, 25/18 (IV, 325)
[8] Tirmizî, Diyât, 14/7 (IV, 16).
[9] Tirmizî, Diyât,14/8 (IV, 17).
[10] Tirmizî, Diyât, 14/11, (IV, 20).