HAYATIN HER ALANINDA ESTETİK, GÜZELLİK VE KALİTEYİ SERGİLEYEBİLMEK (İHSAN) [1]
I.KONUNUN PLÂNI
A.İhsan Kavramı
B. Her Alanda En iyiyi ve En Güzeli Ortaya Koyma Gayreti:
1.Yaratmada/Üretmede Güzellik
2. Rızıkta/Kazançta Güzellik
3. Söz Söylemede Güzellik
4. Ahlâkta Güzellik
5.Hüküm Ve Karar Vermede Güzellik
5. Selamlaşmada Güzellik
6. İsimde Güzellik
7. Davranışta Güzellik
8. Çalışma Ve İşte Güzellik
8. Dostluk Ve Arkadaşlıkta Güzellik
C.İhsan Ehli Olmanın Karşılığı
D. Allah Muhsinleri Sever
E. Genel Değerlendirme Ve Sonuç
II ..KONUNUN AÇILIMI VE İŞLENİŞİ
Konuya önce ihsan kavramı açıklanarak başlanır. Daha sonra İhsanın kapsamına uygun olarak hayatımızın her alanında dinimizin bizden istediği sözde, işte ve her türlü davranışta güzellik sergilemenin önemi anlatılır.Yine gerek Allah’a karşı, gerekse tüm insanlara, canlı varlıklara, tabiat ve çevreye karşı iyi davranmanın önemi vurgulanır. Bütün bunlara ek olarak her iş ve meslekte daima en iyiyi ortaya koyup kaliteyi yakalamanın, ihsan mertebesine ulaşmanın bir gereği olduğu vurgulanır. Sonuç olarak da konunun genel bir değerlendirmesi yapıldıktan sonra, her alanda ihsan standardına ulaşabilmek için Muhsinlere dünyada ve ahirette va’dedilen nimetlerden söz edilebilir.
III.KONUNUN ÖZET SUNUMU
İhsan, sözlükte “güzel olmak” manasına gelen hüsn kökünden türetilmiş bir masdar olup, genel olarak “başkasına iyilik etmek” ve “yaptığı işi güzel yapmak” şeklinde kısmen farklı iki anlamda kullanılmaktadır. Diğer bir ifadeyle ihsan, başkalarına iyilik etmek, yardım etmek, işini güzel yapmak ve güzel düşünüp güzel davranmak, Allah ile her an beraber olma şuuru içerisinde yaşamaktır. Bu bakımdan her güzel davranış ihsân kapsamındadır. Din ancak ihsân ile vasıflandığı takdirde güzel ve makbul olur. İhsansız eylem ve dindarlığın kişiye fazla bir hayrı yoktur. Amellerin ihsan ile yapılması, İslâm’ın hedefidir.” Kur’ân-ı Kerim’de çok geçen ihsân kavramı, farz olan emirlerin de üstünde iyilik yapmak, güzel davranmak için elden gelen bütün çabayı göstermek anlamına gelir. Ahlâk literatüründe de ihsan genellikle “İyiliklerde farz olan asgari ölçünün ötesine geçip, isteyerek ve severek daha fazlasını yapmak” manasında kullanılır. İhsan, toplumsal hayatta adâletten daha fazla önem arz etmektedir. Çünkü adâlet sağlıklı ve dengeli bir toplumun temeli, ihsan ise onun mükemmele erişmesidir.
Şüphesiz İhsan kavramının anlamı çok geniştir. Her iyi iş ihsana girer. Bu bakımdan Kulun Rabbi ile olan ilişkilerinde, kulun kendisiyle, ailesiyle, eş dost, akraba ve komşularıyla, kulun toplumun bütün bireyleriyle, diğer canlı mahlûkat ve tabiatla olan ilişkilerinde ihsanın çok özel bir yeri vardır. Ayrıca İhsan “Allah’ı görür gibi ibadet etmektir.” Bu nedenle Müslüman insan İbadetinde, işinde, kazancında, harcamasında, yemesinde, içmesinde, yürüyüşünde, kalkışında, konuşmasında, susmasında, tüm çevresiyle olan ilişkilerinde, kısaca söylediği her sözde, yaptığı her iş ve icraatında “Allah beni görüyor, yaptıklarımı biliyor” inanç ve düşüncesiyle hareket eder, her şeyin en iyisini ve en güzelini ortaya koymaya çalışır.
“Muhsin ise, ihsan eden, iyilik eden, güzel düşünüp güzel davranan demektir. Muhsin olan Cenâbı Allah, güzeli ve güzellik sergileyenleri sever. Nahl Sûresinin 90. âyetinde yüce Allah “Adâlet”in yanı sıra “İhsan”ı getirmiş, kesin ve şaşmaz adâlet ölçülerinin yanına, inceliği ve letâfeti koymuş, müsamaha etmek isteyen herkesin önüne kapıları açık tutmuş, böylece gönül almayı ve nefislerdeki kinleri yok etmeyi hedeflemiş, hak ihlallerine yol açmamak kaydıyla iyilik ve ihsanın sergilenmesini teşvik etmiştir.
Kısaca günlük işlerden ibadetlere kadar her iş ve davranışta dinimizin aradığı ve istediği, ihsan kalitesidir. Çünkü yüce Allah kullarını en güzel şekilde yaratmış, rızıkta, hükümde ve her alanda her şeyin en güzelini ortaya koymuş, kullarından da her alanda güzellik ve ihsan sergilemelerini istemiştir.
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.”[2]
فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِين “Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!”[3]
Bazı ayetlerde de ihsan ehline verilecek ödüllere işaret edilmektedir:
مَن جَاء بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا وَمَن جَاء بِالسَّيِّئَةِ فَلاَ يُجْزَى إِلاَّ مِثْلَهَا وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ
“Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.” [4]
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
“Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.”[5]
إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”[6]
وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِين
“ (Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” [7]
لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“Güzel iş yapanlara (karşılık olarak) daha güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır.”[8]
Not: bu konuda şu âyetlere bakılabilir: Bakara 2/ 83,138,195, 112; Âl-i İmrân 3/148; Nisâ 4/ 79,128,148,173; Mâide 5/50,93; A’râf 7/35,180; Yûnus10/26; Yûsuf 12/22,56: Nahl 16/90,128; Hac 22/58; Mü’minûn 23/14; Kasas 28/14, 54,77,84; Ankebût 29/69; Secde 32/7; Rûm30/41;Lokmân 31/22; Zümer 39/18, 23; Fussilet 41/34; Şûrâ 42/30; Mülk 67/2;Tîn 95/4;
Sâffât 37/78-80, 108-110, 119-121, 129-131; 51/15-16 vb. âyetler…
عَنْ عُمرَ بنِ الخطابِ ، رضيَ اللَّهُ عنه ، قال: «بَيْنما نَحْنُ جُلُوسٌ عِنْد رسولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، ذَات يَوْمٍ إِذْ طَلع عَلَيْنَا رجُلٌ شَديدُ بياضِ الثِّيابِ ، شديدُ سوادِ الشَّعْر ، لا يُرَى عليْهِ أَثَر السَّفَرِ ، ولا يَعْرِفُهُ منَّا أَحدٌ ، حتَّى جَلَسَ إِلَى النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَأَسْنَدَ رَكْبَتَيْهِ إِلَى رُكبَتيْهِ ، وَوَضع كفَّيْه عَلَى فخِذيهِ وقال : يا محمَّدُ أَخبِرْنِي عن الإسلام فقالَ رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : الإِسلامُ أَنْ تَشْهَدَ أَنْ لا إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ، وأَنَّ مُحَمَّداً رسولُ اللَّهِ وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ ، وَتُؤتِيَ الزَّكاةَ ، وتصُومَ رَمضَانَ ، وتحُجَّ الْبيْتَ إِنِ استَطَعتَ إِلَيْهِ سَبيلاً.
قال : صدَقتَ . فَعجِبْنا لَهُ يسْأَلُهُ ويصدِّقُهُ ، قَالَ : فَأَخْبِرْنِي عن الإِيمانِ . قَالَ: أَنْ تُؤْمِن بِاللَّهِ وملائِكَتِهِ ، وكُتُبِهِ ورُسُلِهِ ، والْيومِ الآخِرِ ، وتُؤمِنَ بالْقَدَرِ خَيْرِهِ وشَرِّهِ . قال: صدقْتَ قال : فأَخْبِرْنِي عن الإِحْسانِ . قال : أَنْ تَعْبُدَ اللَّه كَأَنَّكَ تَراهُ . فإِنْ لَمْ تَكُنْ تَراهُ فإِنَّهُ يَراكَ قَالَ : فَأَخْبِرْنِي عن السَّاعةِ . قَالَ : مَا المسْؤُولُ عَنْهَا بأَعْلَمَ مِن السَّائِلِ . قَالَ : فَأَخْبرْنِي عَنْ أَمَاراتِهَا . قَالَ أَنْ تلدَ الأَمَةُ ربَّتَها ، وَأَنْ تَرى الحُفَاةَ الْعُراةَ الْعالَةَ رِعاءَ الشَّاءِ يتَطاولُون في الْبُنيانِ ثُمَّ انْطلَقَ ، فلبثْتُ ملِيًّا ، ثُمَّ قَالَ : يا عُمرُ ، أَتَدرِي منِ السَّائِلُ قلتُ : اللَّهُ ورسُولُهُ أَعْلمُ قَالَ : فَإِنَّهُ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعلِّمُكم دِينِكُمْ » رواه مسلمٌ.
Ömer İbnü’l–Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi: Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve: Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdu. Adam: Doğru söyledin dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti. Adam: Şimdi de imanı anlat bana, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gü–nüne inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir” buyurdu. Adam tekrar: Doğru söyledin, diye tasdik etti ve: Peki ihsan nedir, onu da anlat, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu.
Adam yine: Doğru söyledin dedi, sonra da: Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi. Adam: O halde alâmetlerini söyle, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalarda birbirleriyle yarışmalarıdır ” buyurdu. Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
“Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu. Ben: Allah ve Resûlü bilir, dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“O Cebrâil’di, size dininizi öğretmeye geldi” buyurdu. [9]
إن الله كتب الإحسان على كل شيء. فإذا قتلتم فأحسنوا القتلة. وإذا ذبحتم فأحسنوا الذبح. وليحد أحدكم شفرته. فليرح ذبيحته."
- عن أبي هريرة رضي اللَّه عنه أنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « مَنْ كانَ يُؤمنُ بِاللَّه واليَومِ الآخِرِ فَلْيُكرِمْ ضَيفَهُ ، وَمَنْ كَانَ يُؤمِنُ بِاللَّه واليَوم الآخِرِ فليصِلْ رَحِمَهُ، وَمَنْ كَانَ يؤمِنُ بِاللَّه وَاليوْمِ الآخِرِ فَلْيَقلْ خَيْراً أَوْ ليَصْمُتْ » متفقٌ عليه .
Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”[11]
Not: Ayrıca Şu hadislere de bakılabilir: Buhârî, İman.37; Müslim,iman,57; Ebû Dâvûd, Sünnet,16; Tirmizî, İman,4; İbn Mâce, Mukaddime,9; ] Müslim, Zikr 37; Ebû Davud, Edep 60; Tirmizî, Hudud 3; İbn Mâce, Mukaddime 17; Ahmed b. Hanbel, II, 252, 296, 500, 514; Ahmed b. Hanbel, V, 412; İbn Mâce, Zühd 15; Beyhakî, es-Sünenu'l-Kübra, I, 370;Müslim, İman 205.
VI.YARARLANILABİLECEK DİĞER BAZI KAYNAKLAR:
1. Mustafa ÇAĞRICI, DİA, İhsan Mad, XXI/544.
2. Ali ÜNAL, Kur’an’da Temel Kavramlar, Nil Yayınları, 487-489.
3. Riyazü’s-salihin, Terceme ve şerhi: M. Yaşar KANDEMİR, İ.L. ÇAKAN, R. KÜÇÜK, Erkam Yay, İst, I/294-306.
4. Süleyman ATEŞ, Kur’an Ansiklopedisi, IX/336-337, (İhsân Mad).
5. İsmail L. ÇAKAN, Hadislerle Gerçekler, (Kırk Hadis) Erkam Yay, 52 vd…
[1] Not : Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Muhlis AKAR tarafından hazırlanmıştır
[2] Tîn 95/4
[3] Müminun 23/14
[4] En’am 6/160
[5] Zümer 39/18
[6] Nahl 16/90
[7] Bakara, 2/195
[8] Yunus 10/26
[9] Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16;
Nesâi, Mevâkît 6; İbni Mâce, Mukaddime, 9
[10] Müslim, Sayd 57; Ebû Dâvûd, Edâhî 11; Tirmizî, Diyât 14; Nesâî, Dahâyâ 22,26,27; İbn Mâce, Zebâih 3.
[11] Buhârî, Nikâh 80, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Îmân 74, 75, 77. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Kıyâmet 50; İbni Mâce, Edeb 4